Zaman
Sana Uymuyorsa...Direnmeyi,
mücadele vermeyi, baskaldirmayi, sokaklara/meydanlara çikmayi ayip olarak, ahlaksizlik
olarak telakki eden insanlarin çocuklariydik çogumuz. Hatta, biraz farkli boyutta da
olsa, evinin önüne polis otosu gelen, karakolluk isi olan aileler ayiplanir, kinanirdi.
Edepli, ahlakli olmak; uyumlu, halim selim, suya sabuna dokunmayan bir kisilige sahip
olmak demekti. Büyüklerimiz her seyi daha iyi bilirdi ve eski köyde
yeni adet çikarmak hainlik, fesatçilik olarak algilanirdi.Ahlak
denince sadec uysalligin, efendiligin ve görgülülügün akla gelmesi, hala, kimi Islami
yapilar arasinda bile revaç bulmaktadir. Birçok vaiz, hocaefendi ya da yönetici ahlakla
ilgili olarak; Rasulallahin ahlaki soruldugunda Hz. Aisenin "Siz
Kuran okumaz misiniz? Onun ahlaki Kuran ahlaki idi sözünü
aktarir, delil olarak gösterir. Fakat kimse kuran okumayanlari,
Kurandan uzaklasanlari ahlaksiz olarak nitelendirmez. Bilakis
Kuranla ilgili kimi sekli ve folklorik saygi unsurlarina dikkat etmeyenler,
sözgelimi onu göbeginin altinda tutanlar, öpüp basina koymayanlar, abdestsiz
yaklasanlar, mealini öne çikaranlar sakincali, tehlikeli ve hafif addedilir. Lokmayi sol
eliyle tutanlarin, suyu oturmadan içenlerin, camiye girip çikarken yanlis adim atanlarin
kinanmasi gibi. Nefisle mücadele cihad-i ekber bilinmistir bir kere ve
militanligin, kavgaciligin, sokaklarda bagirip çigirmanin lüzumu yoktur.Iste,
Allah günleri aramizda dolastirip duruyor.Herkes
kutsadigiyla, biriktirdikleriyle, önemsedikleriyle imtihan oluyor. Süreç, herkesin
yüregini yokluyor. Zihnini, kesesini, kasasini, ilkesini, hedefini, anlayisini sarsip
sorguluyor. Dilenenleri ve direnenleri zaman kendi teshis ediyor. Bizi
kusatan zulmü ve karanligi ne zikrometreler def edebiliyor, ne itinayla okunmus cevsen-i
kebirler ne de idraksiz baslari çevreleyen sarik ve takkeler. Kokusmuslugu, ne haci
yaglari, misk ü amberler giderebiliyor ne de kolonyanin yerini tutan gülsuyu... Akademik
gevezilekler de kosmuyor yardimimiza; takiyyeci, özür dileyici isgüzarliklar da. Islami
patentli radyolar, "Muhammedin sürmeli gözlerini arayan ilahileri bile
çalmaktan korkuyorlar artik. Tek sermayesi sarik ve cübbe olanlar,. Yüz sehid sevabina
ulasmaktan çoktan vazgeçmis görünüyorlar. Bir lokma, bir hirka edebiyati
yapanlar, ekonomik cihadi(!) üstlenmeye; hatta deveyi hamuduyla yutmaya basliyorlar.Belirli
bir düzeye ve tevhidi bilince ulastigini kabul ettigimiz kisi ve gruplar bile direnisi,
mücadeleyi bir anda asarak çok büyük ve konjonktürel düsünmeyi yavas
yavas ve itinayla ögreniyorlar. "Toplumla barisma"ya, ranti paylasmaya,
hayirlarda yarisma"ya, girismenin zamanidir artik. Anli sanli öncülerimiz,
bin bir türlü fedakarlik esliginde, satafatli iftar sofralari düzmeye, proje
enflasyonunda bogulmaya, "eski hastaliklarini terk etmeye, oyunun kuralini
ögrenmeye devam ediyorlar. Zira her seyi, her isi "adam gibi" yapmak ve
dikili bir agaç"a sahip olmak gerekiyor. Birçok olusum, hosgörü
cemaati" olmak için var gücüyle çirpinip didiniyor. Ama kimsenin hakkini yememek
lazim; Allah rizasi için onca zorluk, risk ve takibat içinde cihad niyetine Ülker
bisküvisi yemeye, komsusunun siki markajina ve BÇG korkusuna ragmen kanal 7yi
seyretmeye, parasini mesela Kuveyt Türke yatirmaya, yemekten sonra hem de herkesin
içinde "Elhamdülillah" demeye devam ediyor birçok gözüpek, bahadir insan.Kaleyi
içten fethetme gayretlerinin akibetini pek bilmiyoruz ama, sükür ki badem biyikli,
gümüs yüzüklü ve Galatasaray gol yediginde bile küfretmeyen abilerimiz
görülebiliyor hala. Bunca ragbete ve istiyaka karsin çogu ailenin çeteci bir oglu,
kizi yok henüz hamdolsun. Temiz aile çocuklari zibil gibi çogaliyor her
seye ragmen. Anadolu kaplanlari birilerini korkutuyor, reklamlari kendilerinden büyük
holdinglerimiz piyasayi ürkütüyor. 28 Subat sürecinde ciddi bir tavir
gelistiremeyenler, onurlu bir durus için bir araya gelemeyenler, ticari arenada ayakta
kalabilmek ve çoluk çocuklarinin nafakasini kazanabilmek için ittifak yapmaya,
irlesmeye gayret ediyorlar.Direnislerde,
mücadele alanlarinda pek görünmeseler de stadyumlara gidip, kaçan güllere üzülüp
hakeme bagirarak rahatlayan ya da Tarkan konserlerinde ayilip bayilan basörtülü
kizlarimiz var artik. Hiç degilse onlar, baslarini açmayi ya da peruk takmayi
reddediyorlar. Bu da bir sey. "Zaman sana uymuyorsa, sen zamana uy" dememis mi
Peygamberimiz?Imam-Hatiplerin,
Kuran kurslarinin, kimi vakif ve derneklerin kapatilmasi; cezaevlerinin
müslümanlarla dolmasi hos bir sey degil ama, Evrim Teorisine inanmayanlar, tomar
tomar paraya kiyarak ölülerine özenle mevlit okutanlar ve Yasar Nuri amcayi dinleyenler
de çogaliyor bir taraftan.Amerikanin
mazlum halklara yagdirdigi tonlarca bombanin, füzenin gürültüsü kulaklarimiza pek
çalinmiyor ama, Allah için, Ibrahim Tatlises ezani çok güzel okuyor.Evet...
Degil mi ki korkaklik ve sinikligin, uzlasma ve basini kuma sokmanin adi ahlaklilik,
dengelilik olmustur; yüreklerdeki heyelan kolay kolay durulmaz artik.Hiç
ölmeyecekmis gibi dünya için çalismak, dünyaya baglanmak dünyaya belenmis bu
ahlakin, bu anlayisin dogal bir uzantisidir. Yigitligi en çok inciten, insani en çok
üzen sey ise ihanete ugramak, arkadan vurulmaktir.Müftüye
danismak ya da Sifali Bitkiler Kitabina, Mizraksiz Ilmihallere bakmak da pek bir
seyi degistirmeyecektir. Kaldi ki "takva" da korkup sakinmak degil
midir zaten?Gözüne
dünya kaçanlarin, özünden iman ve onur; gönlünden de ahiret bilinci ve Allah korkusu
yavas yavas kaçip uçaklasacaktir!..
Kaynak: Ali Degirmenci, Haksöz Aylik
Dergi Sayi: 104 Kasim 1999