KÂF SURESI


Kur'an-i Kerim'in ellinci sûresi. Kirkbes âyet; üçyüzyetmisbes kelime ve bindörtyüz yetmisyedi harftir. Fasilalari be, cim, dâl, râ, sâd ve zi harfleridir Mekke'de inen sûre, ismini basindaki hurûfu mukatta'dan olan "kâf" harfinden almaktadir.

Sûre, ölümden sonra dirilis konusunu islemekte olup burada ele alinan meselelerin hepsi bu konuyla içiçedir.

Konu islenirken meseleler söyle siralanir:

a- Müsriklerin ölümden sonra dirilmeyi inkâr etmeleri.

b- Ölümden sonra dirilmenin delilleri.

c- Ölümden sonra dirilmeyi inkâr eden geçmis kavimlerin basina gelen musibetler.

d- Ölüm ve dirilis.

Sûre, kâf harfinden sonra Kur'an'a yemin ile baslar. Ardindan müsriklerin inkâri söyle dile getirilir: "Biz öldükten ve toprak olduktan sonra mi dirilecegiz? Bu dönüs uzak (bir ihtimal) dir" (3).

Ölümden sonraki dirilisin delilleri anlatilirken, görünen âlem yani sehâdet âleminden misaller verilir. Deliller serdedilirken kuru mantik metodu takip edilmez Akilla birlikte hal ve duyguya da hitap edilir Böylece anlatim canlilik kazanir. Asimda Kur'an'in anlatim metodu budur. Zaten insanin duygularindan arinmis olarak salt mantikla hüküm vermesi ve bir sonuca varmasi hemen hemen imkân disidir.

Deliller özet olarak söyle serdedilir:

Göge bakmiyorlar mi? Onu nasil bina ettik? Yildizlarla süsledik. Yeri yaydik, göz alici çesit çesit bitkiler ve agaçlar bitirdik. Yükseklerden yagmur yagdirarak âdeta yeri diriltip canlandirdik.

Bütün bunlari hiç yoktan vareden Allah, elbette onlara yeni bir hayat vermeye de kadirdir.

Bu deliller belirtildikten sonra münkirlerin geçmislerinden örnekler verilir. Kur'ân'in geçmislere dair verdigi her misal, simdiki zamana ve gelecege uzanan bir projektör durumundadir. Kur'an'in tarihi yorumlamasinda insanlar; inananlar ve inanmayanlar seklinde bir ayrima tâbi tutulurlar.

Bu arada muhataplara su husus hatirlatilir: "Andolsun ki insani Biz yarattik ve nefsinin kendisine ne fisildadigini biliyoruz. Hem Biz ona sah damarindan daha yakiniz. (O insanin her seyini bilmemize ragmen) bir sag tarafinda, biri sol tarafinda oturmus iki melegin (onun) amelini yazmakta oldugunu hatirla. O bir söz söylemeye görsün yaninda (hemen yazan) hazir bir gözcü vardir" (16-18)

Metinde geçen "rakib" ve "atid" kelimeleri meleklerin ismi degildir. Bu kelimeler meleklerin sifatidir. Hz. Peygamber (s.a.s) bir hadislerinde böyle buyurmustur: Muhakkak ki kisi Allah'i razi edecek bir kelime söylediginde onun nereye ulasacagini tahmin bile edemez. Allah Teâlâ razi oldugu bu sözü yazar ve hesap günü karsisina çikarir. Yine kisi Allah'i gazablandiran bir söz söyler ve bu sözün nereye varacagini tahmin bile edemez. Ama Allah onun aleyhinde gazabini yazar ve karsilasacagi gün onu karsisina çikarir (Buhâri Rikâk 23 Müslim Zühd 49 50; Ahmed b. Hanbel 11, 236). Alkame bu hadis hakkinda "Beni nice sözleri söylemekten alikoyan bu hadistir" demistir.

Bu canli gerçegin isigi altinda hayatimiza devam etmemiz, yaptigimiz her hareketin, söyledigimiz her sözün, sagimizda veya solumuzda kaydeden kâtipleri bulundugunu ve bizim hesabimiza deftere islendigini ve Allah'in huzuruna çiktigimiz gün onun hiçbir kirintisinin kaybolmayacagini bilip gözönünde bulundurarak yasamamiz yeterlidir.

Bu hatirlatmadan sonra ölüm gündeme getirilir. Ölümün zikredilisi, insani irkilten bir konudur. Geçmis ve gelecegi düsünmekten gâfil olan insana ölüm hatirlatildiginda ister istemez bu probleme yönelme mecburiyetini hisseder.

Ölümün umulmadik bir zamanda gelebilecegi hatirlatilir. O zaman pismanligin bir faydasi yoktur. Âhirete azik hazirlama dönemi son bulmustur. Kötülerin varacagi yer Cehennem olacaktir ve onlar Cehennem'e atildiginda Cehennem; Daha var mi? deyip canli bir varlik gibi konusacaktir.

Muttakilere de her türlü nimetlerle bezenmis Cennet vardir. "Muhakkak ki bunda, kalbi olan yahut sâhit olarak kulak veren kimse için âhirette bir ögüt vardir" (37)

Bu arada hitap Peygamber'e ve dolayisiyla bütün mü'minlere yöneltilir: Su inanmayanlarin dediklerine sabret, sen Rabbini anmaga devam et. Bir gün gelecek, sûr'a üfürülecektir. Herkes yaptiginin hesabini verecektir. "Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardindan O'nu tesbih et. Bir münadinin yakin bir yerden çagiracagi güne kulak ver. O gün bu hak sayhayi isiteceklerdir. Iste bu çikis günüdür" (40-42). Bu âyet-i kerimelerde gökyüzü ile ilgili deliller siralanarak Hz. Peygamber'e hitaben kulluk yapmasi istenmektedir. Bu deliller Allah'i tesbih ve hamd ile ilgilidir. Bundan dolayi Hz. Peygamber'e Allah'i tesbih etmesi emredilmektedir. "Biz onlarin dediklerini çok iyi biliriz. Sen onlarin üzerinde bir zorba degilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la ögüt ver" (45). Kur'an kalpleri tutar, yerinden oynatir sarsar. Allah'tan korkan hiç bir kalp Kur'an'in ögütlerine karsi çikmaz. Bundan dolayi Hz. Peygamber'e sûrenin bu son âyetinde Kur'an'la insanlara ögüt vermesi istenmistir. Nitekim sûre ilk âyetinde de Kur'an'a yeminle baslamistir.

M. Sait Simsek

Hazirlayan: Muhammed Faruk