FIL SÛRESI


Kur'ân-i Kerîm'in yüzbesinci suresi. Mekke'de nâzil olmustur; bes ayettir. fâsilasi Lâm harfidir. Adini birinci ayetinde geçen "fil" kelimesinden alir. Fil, Asya ve Afrika'da yasayan, iri yapili, güçlü hortumlu, büyük kulaklari ve boynuzlari (fildisi) olan bir kara hayvanidir. Sure, önceki bir dönemde Allah'in müminlere yardimini ve büyüklenenlere karsi gösterdigi gazâbini anlatmaktadir.

Surenin nüzul sebebi sudur: Habesistan'in Yemen vâlisi Ebrehe, San'a'da büyük bir tapinak yaptirdi. Gayesi, Kâbe hacilarini buraya çekmekti. Fakat Kinâne kabilesinden bir veya birkaç kisi geceleyin bu tapinaga girerek burayi pisledi. Buna son derece kizan Ebrehe büyük bir ordu hazirladi. Bu muazzam ordunun karsisinda kimse dayanamazdi. Geçtigi yerlerde her önüne çikani yendi. Ordusu, büyük fillerle desteklenmekteydi ve bu fillerin "Mamut" denilen en iri olani, karsisindakini ezip geçiyordu. Ebrehe'nin ordusuna Ashâbu'l-Fil (fil sahipleri) denmistir. Bu ordu zayif olan Kureys'i de korkuttuktan sonra, tam Kâbe'ye saldiracagi sirada Allah ebâbil kuslarini üzerlerine gönderdi. Kuslar agizlarinda ve ayaklarinda tasidiklari taslari askerlerin üzerine atarak bu muhtesem orduyu helâk ettiler. Olay Hz. Peygamber (s.a.s.)'in dogdugu yilda meydana gelmisti. Ayni zamanda bu olay onun peygamberligine delâlet eden mucizelerden sayilmistir.

Surenin manasi sudur: "Görmedin mi nasil etti Rabbin ashâbi file, Kilmadi mi tedbirlerini müstagrak tadlile? Saldi da üzerlerine sürü sürü kuslar. Atiyorlardi onlara siccilden taslar. Derken bir yenik hasil gibi oluverdi." Onlar (Muhammed Hamdi Yazir meâli). Yani "Görmedin mi Rabbin Fil sahiplerine ne yapti? Onlarin tuzaklarini bosa çikarmadi mi? Üzerlerine sürü sürü kuslar gönderdi. Onlara çamurdan sertlesmis taslar atiyorlardi. Nihayet onlari kurt tarafindan yenilmis ekin yapragi gibi yapti" demektir.

Burada "görmedin mi?" lafzi hem Fil olayini bilenlere, hem Resulullah'a, o zamanda yasayan herkese ve de bütün insanlara yöneliktir.

Fil suresi önemli ve ibret verici özellikler içermektedir.

Allahu Teâlâ, Kâbe'yi mübârek kilmistir. Ona herhangi bir sekilde saldirida bulunan, surede zikredildigi gibi korkunç bir azaba ugrar. Allah, buyruklarina uyanlari kurtarir, onlara yardim ederken; karsi gelenleri azâbiyla kusatir. Allah zâlimlere karsi zayiflara, ezilenlere, hakka inanip da zâlimlere karsl çikamayanlara daima yardimcidir ve en güçlüler bile O'nun intikami karsisinda yok olur giderler.

Ebrehe Kâbe hakkinda, "Allah onu elimden kurtaramayacaklar" deyip büyüklendi. O dönemde Mekke'nin baskani sayilan Abdülmuttalib de, "Bu Beytullah'in bir sahibi var, O onu koruyacaktir" dedi. Rivâyetlerde ayrica Ebrehe'nin, "Bu Beytullah'in emin bir ev oldugunu duydum; onun eminligini yok etmeye geldim" dedigi de kaydedilir. Abdülmuttalib'in de, "Bu, Allah'in evidir. Bugüne kadar hiç kimse ona saldiramadi" demesine karsilik Ebrehe, "Ben onu yikmadan geri dönmeyecegim" diyerek Mamut'u Kâbe'ye dogru yöneltti. Ancak hayvan oldugu yere çökmüstü. Kureyslilerin niçin savasmadiklari hem bu fillerden, hem de sayilarinin azligindan anlasilmaktadir. Kureysliler ancak onbin kisi kadarken Ebrehe ordusu altmisbin kisiydi. Kureysliler katliamdan kurtulmak için daglara çekilince Kâbe ortada kaldi. iste bu sirada Allah intikamini aldi; sürülerle kuslar, askerlere tas yagdirdilar. Rivâyetlere göre bu taslar askerleri parçaladi; degdigi askeri hemen parçalayan, veya degdigi eti ve kemigi hemen çürütüp eriten taslardi bunlar. Askerlerin et ve kanlari su gibi akiyor, kemikleri disari firliyordu. Kisacasi, korkunç bir fâcia meydana gelmisti. Milâdi 571 yilinda cereyan eden bu olaya Araplar "Fil Vak'asi" ve bu seneye "Fil Yili" demislerdir. Olay, Müzdelife ile Mina arasindaki Mahasab vadisi yakinindaki Muassib'da meydana gelmistir. Müzdelife'de durmak, Muassib'da hizlanarak geçmek Resulullah'in bir sünneti olmustur. Bu olay üzerine Araplar pekçok siir ve kasîdeler yazmislar ve müsrik Mekkeliler bir müddet (on yil) tek Allah'a iman edip putlarmi Kâbe'den kaldirmislardir. Ama bir süre sonra yine ortak kosmaya basladilar ve ardindan Hz. Peygamber risâletle kendilerine gönderildi. Kureys, Ebrehe'nin helâkinin her yerde duyulmasiyla itibar kazanmis ve kervanlari gittikleri yerlerde âdeta dokunulmazliga sahip olmustur. Kureys suresinde onlarin "Kâbe hizmetçiligi" görevleri sayesinde Araplar arasinda nasil dokunulmaz kilindiklari anlatilmaktadir (Mevdûdî, Tefhimu'l-Kur'ân, VII, 235-243; M. Hamdi Yazir, Hak Dini Kur'an Dili, VIII, 6097-6146;).

O devirde, yani Milâdi altinci yüzyilda Arabistan yarimadasinda tek bir din hâkimdi ve Mekke bu dinin merkeziydi. Mekke, besinci yüzyilda Zemzem kuyusu yaninda kuruldu. Buraya ilk defa Amalikalilar onlardan sonra da Cürhüm kabilesi yerlesti. Cürhümîler'den sonra Mekke'ye Huzaa ogullari hâkim oldu. Resulullah'in dördüncü göbekten dedesi olan Kusay b. Kilâb 440 yilinda Mekke ve Kâbe hâkimiyetini ele geçirdi. Böylelikle, sikaye, hicâbe*, rifâde ve livâ denilen Kâbe hizmetleri Kureyslilerin eline geçmis oldu. Mekke'ye "Beytü'l-haram", "Ümmü'l-Kurâ", "el-Beledü'l-Emin","el-Beytü'l-Atik" denilir (Bk. el-En'âm, 6/92; et-Tîn, 95/1-3; el-Hacc, 22/28). Resulullah'in bir hadisinden Hz. ismail neslinden Kinâneogullari; onlardan Kureys, ondan Hasimogullari ondan da Resulullah'in seçildigi kaydedilmistir. Kâbe'yi Allah'in emriyle Hz. ibrahim ve oglu Hz. ismail (a.s.), birlikte insa etmislerdir (el-Bakara, 2/127). Yine Allah ibrahim'e insanlara hacci bildirmesini teblig etti ve insanlar Kâbe'yi bir hac yeri kildilar (el-Hac, 22/27). Kâbe, tavansiz, dört köse, küçük bir yapidir. Dört köse olmasindan dolayi Kâ'be denilir.


Kaynak: Samil Islam ansiklopedisi