NEBE' SURESI


Kur'an-i Kerim'in yetmis sekizinci suresi. Kirk ayet, yüz yetmis üç kelime ve yedi yüz yetmis harften ibarettir. Fasilasi "elif ', "mim" ve "nun" harfleridir. Mekkî surelerden olup, Mearic süresinden sonra nazil olmustur. Adini "Kiyamet ve ahiret gününden haber" anlamindaki, "en-Nebe"' kelimesinden almistir. Mekke döneminde inen bütün surelerde oldugu gibi, bu surede de ahiret hayatindan ve kiyametten süphe içerisinde olan Mekkeli müsriklere, baslarina mutlaka gelecek olan o günün dehsetli anlari tablolar halinde sunularak "ah keske." dememeleri için simdiden hakka dönüp Muhammed (s.a.s)'in getirdigi ilkelere uymaya çagrilmaktadirlar. Resulullah'in tebliginde üç ana ilke vardi: Allah'dan baska ilahlara tapmamak, Muhammed (s.a.s)'in O'nun kulu ve elçisi oldugunu kabul etmek, bu geçici dünya hayatinin ardindan ebedî bir ahiret yurdunun var oldugu ve insanlarin bu dünyada yaptiklarinin karsiligini orada ceza veya mükâfat olarak görecekleri gerçegine iman etmek. Mekkeliler bu üç ilkeye de karsi çikiyorlardi. Onlar, Allah'i yaratici, rizik verici, gören, bilen, gözeten olarak kabul etmelerine ragmen, dünyadaki hayatlarina yön vermesine tahammül edemiyorlar, bu konuda atalarinin ve önde gelenlerin, tagutlarin yolunu izliyorlardi. Muhammed'in peygamberligini de bir türlü anlamlandiramiyorlardi. Onlarin inancina göre bir peygamber ya melek olmali ya hiç degilse toplumun ileri gelen zenginlerinden seçilmeliydi. Muhammed (s.a.s) onlar için iyi, ahlâkli dürüst biriydi ama, peygamber olacak kadar zengin degildi. Onlar, ölümün yokluk olduguna inaniyor, ikinci bir hayatin varligina akil erdiremiyor, akillari bunu kavrayamiyor ve "Çürüyen vücudumuz toz-toprak olduktan sonra tekrar mi dirilecek" (el-Vâkia, 56/97) diye pesin hükümler veriyorlardi. iste sure, onlarin bu inançlarini degistirmek için örnek üzerine örnek veriyor; onlarin gözlerini göge, yeryüzüne, daglara, geceye, gündüze, günese, yildizlara, bulutlara, yagmurlara, kuru topraktan çikan rengarenk bag-bahçeye, çift çift canlilara çeviriyor; belki bunlardan kiyasla Allah'in, ölümden sonra tekrar diriltmesinin, zannettikleri kadar zor olmadigini anlatmak istiyor:

"Yapmadik mi biz, yeryüzünü bir besik; daglari birer kazik? Ve çift çift yarattik sizi. Uykunuzu dinlenme, geceyi bir elbise, gündüzü ise çalisip geçiminizi kazanma zamani yaptrk. Üstünüze yedi saglam gök bina ettik. Paril paril parlayan bir lamba astik. SIkIsan bulutlardan saril saril su indirdik, ki onunla taneler, bitkiler ve bir birine sarmas dolas bahçeler çikaralim" (6-16).

Bunun pesinden dünya gözüyle görebilecekleri çesitli ibretli manzaralar gösterildikten sonra, o inkâr edip durduklari, kiyamet gününün siddetli olaylarinin ayrintili bir tasviri yapilmaktadir: Muhakkak ki hüküm günü belirlenmis vakittir. O gün sura üflenir de bölük bölük gelirsiniz. Gök açilmis, kapi kapi olmustur. Daglar yürütülmüs, bir serap olmustur. Cehennem de durmadan gözetlemektedir. Azginlarin varacagi yerdir. Orada çaglar boyu kalacaklardir; orada ne bir serinlik ne de içilerek bir sey tatmazlar. Yalniz kaynar su ve irin içerler" (17-25). Bütün bu cezalarin nedeni ise, onlarin dünyada iken böyle bir hesap görülecegini yalanlamalaridir. Onlar, kendilerine sunulan Allah'in ayetlerini de tamamen yalanlamislardi. Buna karsin Allah Tealâ'da herseyi sayip, yazdirmisti. Madem ki böyle bir günün varligim inkâr etmistiniz, o halde kesin bir bilgiyle inanasiniz diye "Tadin artik. Size azabtan baska birsey arttirmayacagiz" (30) denilecektir. Ama o gün henüz gelip çatmis degilken, bu gerçege uyar, Allah'dan geregi gibi korkarsaniz, siz de ahirette azab yerine, "takva sahipleri için olan kurtulus"dan (31) faydalanirsiniz. Eger bunu yaparsaniz, sizin için orada; "bahçeler baglar, gögüsleri tomurcuklanmis yasit kizlar, dolu dolu kadehler vardir" (32-34). Oraya gidenler; "ne bos saz ne de yalan isitmezler" (35). Bütün bu nimetler ise yaptiklarinizin karsiligi olarak Rabbinizin size verecegi bir lütuf ve bagistir. Yoksa sizler bu kadar nimeti, Allah'in lütfu olmasa elde edemezsiniz. Ahiretteki aci ve mutlu son ve bunun yolu açiklandiktan sonra süre, uyarinin tekrarlanmasiyla sona eriyor:

O gün ruh ve melekler sira sira dururlar. Rahmanin izin verdiginden baska kimse konusamaz. Rahmanin konusmasina izin verdigi de ancak dogruyu söyler. iste bu hak gündür. Artik dileyen Rabbine varan bir yol tutar. Biz sizi yakin bir azab ile uyardik. O gün kisi ellerinin yapip öne sürdügü islere bakar ve kâfir, keske ben daha önce toprak olsaydim der" (38-40).


Fedakar KIZMAZ

Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi