.

İsviçre'deki Minare Yasağı Üzerine Gelen Bir Soruya Cevap


Prof. Dr. Osman Eskicioğlu*

    isvicre_minare.jpg (3084 bytes)

Değerli Uzmanım,  
Ben Mehmet Barlas'ın haber sitesi haberx.com 'un röportaj yazarı Hülya Okur. 
Sizin ihtisas ve duyarlılık alanınıza giren bir gündem konusunu masaya yatırmak ve 
değerlendirmenize açmak istedim. Umarım vaktiniz buna elverir ve değerli görüşlerinizi 
bizimle paylaşırsınız. İsviçre'nin minare yapımını yasaklamak yönündeki tavrına 
( ki referandumda 26 kantondan 22'si minare yasağını onaylarken 4 kanton 'buna gerek yok' 
diye oy kullandı)ilişkin sorularımı huzurunuza sunuyorum:
 
1-İsviçre'de yeni minare yapımına yasak getirilip getirilmeyeceğine karar vermek amacıyla
düzenlenen referandumda, seçmenin yüzde 57'den fazlası yasağa destek verdi. 
Bu oylamada din ve vicdan özgürlüğünü gölgede bırakan ya da hiçe saydıran tavrın açılımı ne olabilir?
 
2- BM İnsan Hakları Yüksek Temsilcisi Navi Pillay, minare yasağının 
ayrımcılık olduğu ve İsviçre'nin insan haklarına dair uluslararası yükümlülükleriyle çeliştiğini söylemişti.
Bu karar uluslar arası anlaşma veya protokollerin hangisini ortadan kaldırır kanaatindesiniz? Etkisi neolur?
 
3-Hollanda'da yabancı karşıtı Özgürlük Partisi lideri Geert Wilders, kendi 
ülkesinde de minare yasağı için referandum çağrısı yaptı. Bu durumda bu
yasak Avrupa ülkelerine doğru ilerleyebilir diyebilir miyiz?
 
4- Nüfusu 7 milyonu geçen İsviçre'de 300 binden fazla Müslüman yaşıyor.
Müslümanların çoğunu Bosna, Kosova ve Türkiye'den gelenler oluşturuyor. 
Bu istatistiki durumun hesaba katılmamasının sonuçları ne olabilir?
 
5- Başbakan Silvio Berlusconi'nin <http://haber.ekolay.net/haber_ara/default.aspx?q=Berlusconi&c=haber>
partisi Halkın Özgürlüğü'ne de atıfta bulunan Castelli, "Büyük birşanssızlık eseri
Lega Nord ile birlikte koalisyon ortaklarından olan Mason ve İslamiyet'e yakın
bir ideolojiyi yenmek için güçlü bir sinyal gerekiyor.
Lega Nord Anayasa'da değişikliğe giderek İtalya bayrağına haç oyulmasını sağlamalı" diye konuşmuştu. 
İslam'ın diğer ülkeler için oluşturduğu tehdit nedir? İslami sembollerin tetiklediği durumlar nelerdir?
 
Saygılar
 Hülya Okur

 

Sevgili Hülya Hanımefendi,

Merhabalar ve iyi akşamlar

 

Batı Rönesans ve reform hareketlerinden sonra hiçbir zaman "insan" demedi. Çünkü insanın gerçek adresi dindir. O ise bu adresten hep uzak kaldı. Batı yeni bir medeniyet kuracağım diye, diye sadece fiziğe dayandı ve metafizikten koparılmış bir fizik medeniyeti ve ruhtan uzaklaştırılmış bir beden dünyası kurdu. Sosyoloji, ekonomi, pedagoji, psikoloji ve seksolojileri dinden ayırdı. Bu kopuşun acı feryadını ve çığlığını bir Avrupalı hukuk bilgini olan M. P. Fabreguettes'ten dinleyelim: "Roma hukuk bilginlerinin uzun müddet hukuku ilahi ve insani mevzuların ilmi olarak tarif ettiklerini unutmayınız.

       Bu tarifin 12 Levha zamanına ait olduğunu ve bilhassa şüpheli bir kehanet gibi yalnız yapanların anlayıp izah edebildiklerini hukukunmukaddes mahallerden neşet ettiği çağın ürünü olduğunu bilmez değilim.

      Bu devirden beri büyük ölçüde laikleştiğimiz şüphesizdir. Medenihukuk ebedi bir surette dini hukuktan ayrılmış bulunmaktadır.

Kanunun kaynakları artık bireylerin gözünden saklı değildir. Toplu vatandaşların gözü önünde gürültülü fırtınalı bir yerde adeta birmeydanda imiş gibi doğuyorlar. Artık mabeddeki esrar yoktur. Hatta bu yokluğun fazla bile olduğu düşünülebilir.

       Fakat buna aldanmayınız. Hukuk hala bir dindir. Yine tek başına canlılık ve kudretiyle insanların hepsinin kalbinde hakim bulunmaktadır."[1]

     Buna göre ben, kendi dinini bile bu hale sokan bu batı insanındanbenim dinime ve dini sembollerime saygı duymasından şüphe ederim.

Böyle minare yıkmaya kalktığı zaman da senden bu beklenir derim.

       Batı düşüncesi, dini kiliseye hapsetmiş bir felsefeden ibarettir. Bu medeniyet bir laboratuar medeniyetidir. Onun için Batı insanı hep hayvan bitki ve cansız varlıklarla uğraştı. İnsani olayları, ekonomik, siyasal ve sosyal olayları getirip laboratuara sokamazsınız. Bundan mıdır bilinmez. Batı dünyası başka insanlara değer vermez ve bu sebeple de insanın değerini bilmez, diyebiliriz. Onun işi gücü eşyayı deneye sokmaktır. O, insanı da bir enstrüman gibi deneye sokuyor, onun hayatını deniyor, düşüncesini deniyor, cinsel olayları bile deneme sürecine koyuyor ve tabii ki, aile problemi böylece kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bu deneme ve deneme yoluyla yarar ve zararı öğrenme, toplum ve hatta devlet anlayışında da kendisini gösteriyor diyebiliriz. Öyle veya böyle toplumu ve devleti deniyor, eğer sonuçlar zarar verirse vazgeçecek... Aynı ürettiği mesela otomobili duvara çarparak deneme yaptığı gibi... O sebeple onların medeniyetinde insanın adı yok diyesim geliyor...

    Biz ise öyle değiliz, biz insan olan herkese dini, dili, cinsiyeti ve

rengi, fikri ve zikri ne olursa olsun herkese ama herkese saygı duyarız. Çünkü biz, beşeri olayları deneye tabi tutmayız, bunları biz din-bilim-ahlak ve vicdan ışığında yürütmeye çalışırız.

    İslam peygamberi de vahyin ışığında yürüyerek Medine’de Müslüman-Yahudi-Hıristiyan ve müşrik (ateistleri) vatandaş kardeşliğinde birleştirmiştir. Hac Suresinin 22/ 40. ayetinde Manastır, kilise, havra ve sinogoklardan bahsedilir. Elmalılı bu ayetin yorumunda İslam’ın amacının bu 4 ibadethanenin özgürlüğünü sağlamak olduğunu söylüyor. Dünya geri gitmez. Bunlar yani dini sembollere dokunmak yanlıştır. Kim olursa olsun bugün hangi güce sahip bulunursa bulunsun, dine karşı çıkanlar zamanla eriyip çürüyüp gideceklerdir. Eninde sonunda yerküresine iyi insanlar varis olacaktır.[2] Kötü insanlar, gruplar ve toplumlar yok olup gideceklerdir.

     Bu minareye karşı çıkma kararı insan hakları evrensel beyannamesine

aykırıdır. Çünkü bu bildirgede herkes din ve vicdan hürriyetine sahiptir, denilmektedir. Md. 2, 18

        Biz kimsenin haçına, putuna karışmayız ve başkalarının dini sembollerine ilişmeyiz. Çünkü Kuran Müslümanlara "Onların Allah'tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek haddi aşıp Allah'a sövmesinler" diyerek bize emir veriyor.[3]

        Bu zulüm asla yayılmaz. Zulüm abad olmaz. Tam aksine kendileri zarar eder. Onlar akıllarını kullanırlar ve bundan vazgeçerler. Bizim batı âlemine söyleyeceğimiz şey şudur. İslam’ın gelişmesinden, ilerlemesinden rahatsız olmayınız ve kimse rahatsız olmasın. Çünkü İslam, sadece siz gibi inanmış bir millete ve topluluklara değil, ateistler için bile bir rahmettir. Maalesef biz İslam'ın bu rahmet, şefkat ve merhamet yüzünü gösteremedik ve gösteremiyoruz. Bütün suç Müslümanlarındır; çünkü Müslümanlar bugün İslam’ı temsil ve tebliğ etmekten acizdirler.

       Akşam olur, sabah olur; güneş doğar batar gece olur gündüz olur;mevsimler gelir gider yaz olur, kış olur. Toplumlar da devletler debiteviye yürümez, bazen iner bazen çıkar, bu bir nöbettir, ikbal ve idbar devreleri, yükseliş ve çöküş, insanlar arasında döner durur. Batı inişe geçmiştir. Tr. ise yükseliyor inşallah. Tr. Geçmişte olduğu gibi hak ve adalet demeli, hukuk ve insanlık demelidir. Ama TR. önce kendisinde adaleti uygulamalıdır. Tr. Hukukçularının bilhassa idari ve siyasi alanlarla genelde doğru karar verdikleri görüşünde değilim. İşte son Danıştay kararı... İst. barosu şikâyet eder, Danıştay evet deyip tasdik eder. Böyle hukuk olmaz. Zulüm karşısında çelik gibi duran Roma’yı Roma yapan hukukçular, Papinyanus gibi örnek hukukçular istiyoruz, yönetimin isteği hukuk olmaz, başkanların arzusu hukuk olmaz... Roma’yı Roma yapan hukuk ve hukukçulardır...

     İslam hiçbir din için, diğer dinlere mensup kişi ve kişiler, toplum ve devletler için asla bir tehdit değildir ve olamaz. İslam’ı terörist gibi

göstermek isteyenler, satılmış, para ile aldıkları ajanları kullanıyorlar. Barış, barış diye, diye insanlığı aldatan batı, savaş malzemelerini üretiyor. İslam’ın dışında hiçbir din, diğer bir din ve dinler hakkında tanıma konusunda bir işaret dahi vermemiştir. İslam ise Yahudi ve Hıristiyanlığı ve onların müntesiplerini tanımış, onlara ehl-i kitap demiş ve onlara asla dinsiz muamelesi yapmamıştır.

       İslam’a göre her birey kendi görüşünü ve kendi kanaatini uygular, her devlet ve her toplum da yine kendi karar ve kanunu özgür bir şekilde uygulayacaktır. Asla baskı yoktur. Zira Kuran, "Böylece sen hatırlat, sen zaten ancak bir hatırlatıcısın. Yoksa onlar üzerinde bir zorba-baskı yapıcı değilsin" prensibini getiriyor.[4]

         İslam'da karın kardeşliği, sütkardeşliği, din kardeşliği, vatandaş

kardeşliği ve insanlık kardeşliği vardır. Nisa Suresinin 1. ayetine göre tüm insanlar kardeştirler. Elmalılı tefsirinde bu gerçeği dile getiriyor. Bu sebeple Yahudiler ve Hıristiyanlar hatta dinsizler ve ateistler bile bizim insan kardeşlerimizdir. Onlar bizim minarelerimizi yıksınlar, biz ise

onlara kardeşlik muamelesi yaparız. Ama şunu hiç bir kimse unutmamalıdır

ki, keskin sirke küpüne zarar verir, minare yıkanlar da bir gün gelir onun altında kalırlar.

     İslam'da içki haram diye biz onlara da bunu haram etmiyoruz yasak demiyoruz. Biz onların sembolleri olan külahlarına haçlarına kesinlikle, asla bir şey demiyoruz. Ama ezanlar ve kurbanlar, Kâbe, Camiler ve mescitler de bizim sembollerimizdir. Onlar da bizim sembollerimize saygı göstermek durumundadırlar. Onların bu ve buna benzer yaptıkları tüm yanlışlar hep onların aleyhine olmakta ve bizim ise lehimize olmaktadır. Çünkü her geçen gün Avrupa’da ve tüm dünyada Müslümanları destekleyenlerin sayısı durmadan artmaktadır.

    Batı dünyası Müslüman ülkelerin üzerinden elini çekip görevli teröristlerini terhis ettiği gün bu mizansen, bu yalan ve insanlığı aldatma işi ve zulmü de sona erecektir.

    Netice olarak bu dünya, etme bulma dünyasıdır. Ey İsviçre ve Hıristiyan alemi, etmeyin ve bulmayın. Biz zarar etmeyiz, siz zarar edersiniz.

Halbuki biz, sizleri kendimize inanan insan toplumlarından en yakın olarak görüyor ve inanıyoruz. Çünkü sizin aranızda din adamları ve bilim adamları vardır. Kuran'ın ifadesiyle bu iki sınıf insanlarınızla siz sevgi bakımından bize daha yakınsınız.[5]

          Toplumları ve devletleri ve başka dinden olan cemaatleri yönetmede adalet esastır. Bizim geçmişimiz gelecek için bir teminattır. Biz hak-hukuk ve adalet diyen bir kültürden geliyoruz. Bizans asillerinden olan Hıristiyan Grandük Notaras’ın, Fatih’in askeri surları zorlarken Ayasofya’daki bir müzakerede Papa’dan yardım talep edilmesi teklifine karşı sarf ettiği şu ifâde meşhurdur:

“İstanbul’da kardinal şapkası görmektense, Osmanlı sarığını görmeyi tercih ederim!”

      Ey Hıristiyan âlemi, kini, nefreti, İslam düşmanlığını bir tarafa  Atın, tarihteki haçlı zihniyetini hortlatmayın sevgi ve hoşgörüye sarılın, insan kardeşi olalım, insanlığın bu bunalımı bitsin, ekonomik ve siyasi krizler sona ersin, insanlar artık stresi atlatmış ve huzura kavuşmuş olsunlar. Bizden hatırlatması, kendiniz bilirsiniz. Bizde bu işinize çok güzel yakışan bir atasözümüz var: Kendi düşen ağlamaz.

 

Prof. Dr. Osman Eskicioğlu

D.E.Ü. İlahiyat Fakültesi

İslam Hukuku Öğretim Üyesi

  



[1] Adalet Mantığı ve Hüküm Verme Sanatı, Yeni Cezaevi
Matbaası Ankara–1945, s. 19

[2] Enbiya 21/ 105

[3] Enam 6/ 108
[4] Ğaşiye88/ 21–22

[5]  Maide 5/ 82

   

 

 

 

*DEÜ İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Öğretim Üyesi


 

emailrol.gif (21439 bytes)

arrow1b.gif (1866 bytes)

.