. |
Bu iki kelimeden hareket ederek ülkemiz, dünyamız; düşüncemiz ve
yaşayışımız hakkında bir fikir yolculuğuna çıkacak olursak nerelere uğramamız
gerekir, hiç düşündünüz mü? İşe nereden ve nasıl başlamalıyız hiç aklınıza
getirdiniz mi? Bu hayat dedikleri şey nedendir ki, bu kadar zor, sıkıntılı, ağır ve
stresli…İşin gerçeği acaba bu mu, yoksa hayat güzel, yaşamak güzel, çalışmak
güzel, üretmek güzel, yiyip içmek dolaşıp gezmek güzel mi? Güzel de bu kavgalar,
dövüşler, savaşlar..ölmeler ve öldürmeler ne o zaman? Büyük balıkların küçük
balıkları yutması, kuvvetliyim onun için ben istediğimi yaparım deyenlerin
zayıfları ezim ezim ezmesi ne ve niçin? Evet öyleyse insan adına, toplum ve devlet
adına dünyanın en büyüğü benim deyenlerin bunca canavarlaşması, yandakileri ve
yandaşları değil, karşıda gördüğü insan ve toplumları yok etmek için bunca
tuzakları kurması neden? Siz insandan başka kendi nesline ve hemcinslerine hasım
olarak düşmanlık yapan başka bir varlık biliyor musunuz? Bugün insanı huzursuz eden
ve onun için problem olan yine insanın kendisidir. Bu da zıtlar bileşkesi insanın
kendi fıtratından kaynaklanmaktadır. Fizik ve metafizik, ruh ve beden bir bileşke
değil mi? Kanımızdaki lökositler ve eritrositler, akyuvarlar ve alyuvarlar bir
bileşke değil mi? İşte bir bileşkede bileşenlerin kalitesi ne kadar önemli ise
hacim ve miktarları da o kadar önemlidir. Bu demektir ki, teori ve pratik, nazariye ve
ameliye, düşünme ve uygulama arasında denge kuramazsanız güzelim hayat size zehir
olur. Bugün insanlık aleminin teorisinin ve düşünce
hayatının eşyanın tabiatına uygun olduğunu söyleyebilir misiniz? İnsanın
bırakın çevre ile ilişkisini onun duruşu hakkında ne dersiniz, bugün insanın
duruşu normal mi, insan acaba kendi olması gereken yerde duruyor mu?
Kuranda Nur Suresinin 26. ayetinde “Habis kadınlar habis erkekler için, habis
erkekler de habis kadınlar içindir. Tayyib kadınlar tayyib erkekler için, tayyib
erkekler de tayyib kadınlar içindir” buyrulmaktadır. Bu ayeti tevil ederek
çağımıza ve bugün dünyada uygulanan sistem ve düzenlere uyarlayacak olursak kötü
sistemler kötü insan üretir, kötü insanlar da kötü sistem kurar; iyi sistemler iyi
insan üretir, iyi insanlar da iyi sistem kurar, diyebiliriz. Ben şahsen
problemin bugün insanlığın yaşadığı Rönesans medeniyetinin sistem diye aleme
sunduğu din-bilim hukuk ve ahlak zemininde mevcut olan yanlışlardan kaynaklandığı
görüşündeyim. Onun için bu yanlışları doğrultup düzeltmedikçe insanlık alemine
huzur gelmeyecektir. İnsanlar fen bilimlerinin bilim, soysal bilimlerin ise din olduğunu
fark edecekler. Fen bilimlerinde tüm insanlığın aynı düzende ve boyutta olduğu, her
din mensubu birey ve toplumların ise kendi dinlerine göre şekillenip ona göre
yaşadığı ve yaşaması lazım geldiği anlaşılmalıdır. Şeftali bahçesinden en
iyi verimi elde edebilmek için uyulacak kanun ve kurallar tüm insanlar için aynıdır.
Ancak aile, eğitim ve öğretim, sosyal yardımlaşma, savaş ve barış anlayışı,
siyaset, toplum ve devlet yönetimi meseleleri değer yargılarına göre değişir.
Çünkü değer yargılarının temelinde dini duygular, uygulamalar ve inanışlar yatar.
Onun için biz toplumdan topluma değişmeyen tabiat ve ilim dünyasını bir yere
bırakarak sosyal bilimler ve deforme olup yabancılaşan ve zararlı hale gelen değer
yargıları hakkındaki terim tarif ve tasniflerin yenilenmesi öneriyoruz. O sebeple de
ailenin toplumun ve devletin hele hele şu yeniden araştırılıp anlaşılmasını
istediğimiz din, hukuk ve ahlak kural ve kaidelerin ve de sosyal bilimlerin yenilenmesini
istiyoruz.
Bugünkü din-devlet, din-dünya ve din-hayat ahiret ayrım ve
tasniflerinin doğru olmadığı kanaatindeyim. Belki bu cümlemizden hemen din devleti mi
gibi bir anlam çıkaran ve soranlar olabilir. Biz de hemen onlara İslam’da teokrasi
olmadığını, devletin dine değil kazaya dayandığını ve siyasetin de tamamen bir
hukuk iş olduğunu söyleyelim.
Sosyal bilimlerin din olduğu yönündeki görüşümüzü az önce yukarıda ifade
ettik. Yalnız burada din derken İslam’ın hukuk olan tarafıdır. Bilindiği gibi
İslam yalnız inanç ve ibadet yani din değil, aynı zaman da hukuk ve ahlaktır. O
sebeple din devlet din dünya ayrımı veya tasnifi yerine biz din-bilim, birey-toplum,
fert-devlet ve dünya-ahiret birlikteliği formülünü teklif etmek istiyoruz.
Bize göre Türkiye’mizde ve hatta tüm dünyada bütün dertlere ve tüm
hastalıklara tedavi edecek ilacın formülü DİN
X BİLİM = TEORİ PRATİK (DÜŞÜNME ve UYGULAMA)dır.
Rönesansçıların ve batı medeniyetinin, toplumun her kesiminde bulunması
lazım gelen dini dışlamaları bizim için bir şey ifade etmez. Zira onlar böyle
yaptı diye bizim de öyle yapmamız gerekmez. Çünkü onların dini ve din anlayışı
ve uygulaması ile bizim dinimiz din anlayışımız ve uygulamamız arasında çok
büyük farklar vardır. Mesela bizde din bilim çatışması yoktur. Hem bize göre dini
koyan Allah olduğu gibi bilimi ve bilim kurallarını koyan da Allah’tır. Ayrıca
hayat kimyadaki bir bileşime benzediğinden şurada din olsun burada olmasın demek
eşyanın tabiatına ters düşer. O sebeple biz hem bilim ve hem de din dünyasına gelin
bunları birleştirelim diye çağrıda bulunuyoruz.
*DEÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
|
. |