. | KURAN RAMAZAN VE BAYRAM
Şu anda ramazanın içinde bulunuyoruz;
Allah kabul etsin oruç tutuyoruz, teravih kılıyoruz, Kuran okuyup hatimler indiriyoruz.
Bütün bunları yaparken acaba bir Müslüman olarak yaptıklarımız tüm bu ibadet ve
taatlar, yaşadığımız hayat, işimiz, mesleğimiz ve branşlarımızda gösterdiğimiz
tüm faaliyetler gereği gibi oluyor mu diye hiç düşünüyor muyuz? Mesela imanın
şartlarından birisi de kitaplara inanmaktır. Mesela bir Müslüman diğer peygamberlere
gelen kitaplara inandığı gibi kendi kitabı Kuran-ı Kerim’e, kendi kitabı
Kelamullah’a inandığı gibi diğer peygamberlerin getirdikleri kitaplara da
inanırlar. Kuran’a inanma nedir, nasıl olur, bu KURAN bir Müslüman için ne ifade
ediyor, Kuran’ Çünkü biz bilmiyoruz dini. Evet,
bilseydik, Çare yok, gösteremezdik bu kadar
sersemlik. “Böyle gördük dedemizden!” diye
izmihlali Boylayan bir sürü milletlerin olsun hali, İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber
de! Yoksa, bir maksat aranmaz mı bu ayetlerde? Lafzı muhkem yalnız, anlaşılan,
Kuran’ın: Çünkü kaydında değil hiçbirimiz
mananın Ya açar
Nazm-ı Celil’in, bakarız yaprağına; Yahut üfler
geçeriz bir ölünün toprağına. İnmemiştir
hele Kur’an, bunu hakkıyla bilin, Ne mezarlıkta
okunmak, ne de fal bakmak için. (Safahat,s. 153) Şairimizin bu
deyişlerine bakacak olursak, Müslümanlar dinlerini bilmiyorlar, eğer bilmiş
olsalardı bu kadar sersemlik yapmazlardı, yapamazlardı. Biz ecdadımızdan böyle
gördük bunu bilir ve bunu yaparız diyerek değişim ve gelişim göstererek kendisini
yenilemeyen milletlerin ve devletlerin yıkılış ve çöküşlerinden ibret almayız.
Kuran’ı ezberleriz okuruz ama onun mana ve maksadını düşünmeyiz, ayetlerin bize ne
söylediklerini ve bizden ne istediklerini bilmeyiz, Mushaf’ın sayfalarına bakarız,
ölülerimize okuyup üfleriz, yani biz bugün Kuran’ın alanını daralttık, ayetleri
kısıtladık, onu sadece dua ve namaz için okur hale geldik Halbuki KURAN yalnız bunlar
için inmemiştir. KURAN bu değildir. KURAN bir hayat kitabıdır; Müslüman’ın tüm
hayatı Kuranla ilgilidir. Onun için Müslüman hayatını onda araştırıp bulur, fikir
ve düşünceyi, hareket ve davranışlarını ona bakar, onda görür ve onunla yaşar. Bir
şair, “el-Kuran-ü kevn-üllah-il mestur ve’l-kevnü Kuran-üllah-il menşur” diyor
ve bununla Kuran’ın, Allah’ın satırlara soktuğu bir kâinatı, kâinatın ise
Allah’ın dağılıp yayılmış ve serpilmiş bir Kuran’ı olduğunu dile getiriyor.
Yani kainat Kuranda var, KURAN da kainatta var. Onun için kainat kitabını iyi ve doğru
okuyanlar Kurani olurlar Çünkü kainat Allah’ın sıfatının fiili tezahürü, KURAN
ise kelami tezahürüdür. Zaten KURAN kainatın özü, özeti ve bir haritası olmasaydı
“yaş kuru ne varsa hepsi Kitab-ı Mübin’dedir” (Enam 6/ 59), buyrulur muydu? KURAN
muttakiler için bir hidayet kaynağı ve yol göstericidir.(Bakara 2/ 2) “Gerçekten bu
KURAN, insanları en doğru yola iletir. Güzel amel ve hareketlerde bulunan müminlere,
kendileri için, muhakkak pek büyük bir ecir bulunduğunu da müjdeler O…” (İsra
17/ 9). “…Size Allah’tan bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir. Allah, rızasına
uyanları, o kitapla, selamet yollarına ulaştırır, onları karanlıklardan Allah’ın
izniyle aydınlığa çıkarır ve onları dosdoğru yola iletir.” (Maide 5/ 15-16).
“İşte bu (KURAN) da indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Öyleyse ona uyun ve onunla
korunun ki, esirgenmiş olasınız.” (Enam 6/ 155). “Ey insanlar! Size Rabbinizden bir
öğüt, gönüllerde olan dertlere bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet
gelmiştir.”(Yunus 10/ 57). “O, cidden faydası çok, benzeri yok bir kitaptır. Ki,
önünden de arkasından da ona batıl bir şey giremez. O, bütün kainatın hamd
ettiği, O, yegane hüküm ve hikmet sahibi Allah tarafından indirilmiştir.”
(Fussılet 41/ 42). Kuran-ı
Kerim’de kendisini tanıtan daha nice ayetler var. Hz. Peygamberin de Kuran-ı Kerim hakkında pek çok hadisleri vardır. “Gerçekten ileride gece
karanlıkları gibi fitneler olacak. Bundan kurtuluş nedir ya Resulellah dediler. Çare
Allah kitabı KURANdır; onda sizden öncekilerin haberleri, sizden sonrakilerin
haberleri, ve aranızda uygulayacağınız şeylerin hükümleri vardır. O hak ile
batılı- yanlış ile doğruyu birbirinden ayıran ciddi bir kitaptır. Saçma sapan söz
(şaka ve oyuncak) değildir. Onu büyüklenip terk edenin Allah belini kırar. Onun
dışında doğru yol arayanları Allah sapıklığa mahkum eder. O, Allah’ın sağlam
ve kopmaz ipidir. Onu okuyan diller zorluk çekmez. Bilginler ona doymaz, muttakiler ondan
usanmaz. Keyiflerin sapıtmamasına ve
görüşlerin dağılmamasına yegane sebep odur. Kurana uygun konuşan doğru söyler,
onunla amel den sevabını alır. Kuranla hükmeden adalet yapmış olur. Ona sıkı
sarılan doğru yola hidayeti bulur. (Tirmizi, Fedail-il Kuran: 14). “Gerçekten bu
KURAN bir tarafı Allah’ın yedinde, diğer tarafı sizin elinizde (bir iptir.) Onun
yoluna girip hükümleriyle amel ediniz. Artık sizler, bundan sonra ebediyen şaşmaz ve
helak olmazsınız.” (Taberani, Ebu Şüreyh’ten) “KURAN şefaatçidir; şefaati
kabul edilecektir. O hasmıyla-düşmanıyla mücadele eder. Allah ve Resulünce tasdik
edilmiştir. Kim, onu önünde tutarsa Cennete götürür, kim de onu arkasına iterse
cehenneme sevk eder.” (İbn Hibban Cabir’den) “Bir kimse Kuranı okur, ahkamıyla
amil ve hikmetiyle kamil olur, helalini helal ve haramını haram bilirse, Allah onu KURAN
sebebiyle Cennete kor ve ev halkından, kendilerine ateş vacip olan en az on kişi için
de şefaatini kabul eder.” (Tirmizi, Hz. Ali’den). “Ümmetimin en şereflileri,
Kuranı ezberleyerek yüklenenlerdir.” (Beyhaki, İbn Abbas). “Sizin en hayırlınız,
Kuranı okuyup okutanlarınızdır.” (Hakim Osman’dan). “Sizden biriniz Rabbısıyla
konuşmayı sever ve isterse o, KURAN okusun” (Haraiti, Enes’den). Görüldüğü
gibi KURAN müslümanın hem dünyasını hem ahiretini, hem teorisini hem pratiğini, hem
fikri yapısını hem de uygulamasını çepeçevre kuşatmaktadır. Tam anlamıyla KURAN
bir nizam ve düzen getirmiştir. KURAN o kadar değerli ve şerefli bir kitaptır ki, on
bir ayın sultanı ramazan ayı bile şerefini ve yüceliğini ondan alır. Çünkü KURAN
ramazan ayında inmeye başlamıştır. KURAN o kadar yüce ve eşsiz bir kitaptır ki,
sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed’in ifadesiyle “KURAN Allah’tan başka her şeyden
daha faziletlidir. (Tirmizi Hz. Ali’den). Kuran’ın oruç
ve ramazan hakkındaki beyanı şudur: Ey iman edenler! Sizden evvelkilere oruç farz
edildiği gibi size de farz kılındı. Sayılı günler olduğu için umulur ki, zarardan
korunuzsunuz. Artık sizden kim hasta olur ve seferde bulunursa oruç tutmadığı günler
sayısınca diğer günlerde tutsun. Oruç tutmaya güç yetirmeyenler üzerine de bir
yoksul doyumu fidye vardır. Bununla beraber kim gönül rızasıyla bir hayır yaparsa
işte bu onun için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin
hakkınızda (yemenizden ve fidye vermenizden) daha hayırlıdır. Ramazan ayı öyle bir
aydır ki, KURAN (doğru ile yanlışın) ölçüsü, kurtuluşun açık bir delili ve bir
hidayet olarak onda indirilmiştir. Kim ona erişirse o ayın orucunu tutsun. Ve
içinizden kim hasta olur, seferde bulunursa oruç tutmadığı günler sayısınca diğer
günlerden tutsun. Allah size kolaylık diler, güçlük dilemez. Ve yine o muayyen
müddeti tamamlamanızı, sizi muvaffak buyurduğundan dolay Allah’ı yüce
tanımanızı diler. Olur ki şükredersiniz.” (Bakara 2/ 183-185). Kuranın
inişiyle yalnız Ramazan ayı şereflenmekle kalmıyor, Müslümanlar da bayram
yapıyorlar. Bilindiği gibi İslam’da vakti ve zamanı belli iki bayram vardır. Her ne
kadar kandiller de varsa da kandillerin zamanları bu kadar belli değildir. Müslümanlar
kandilleri bir araya gelme, dini duyguların coşması ve bir ihtifal ve tören gibi
insana ruhi zevkler bahşettiği için daha fazla itibar eder olmuşlardır. Kadir gecesi
bile her ne kadar zorlamalarla ramazanın 27. gecesi denilmiş olsa da onun vakti belli
değildir ve kadir gecesi bir yıl ve 365 günün içinde gizlidir. Ramazan bayramı
ve kurban bayramı, müslümanların kutladıkları bu iki bayram KURAN ile ilgilidir.
Tüm müslümanlara ve hatta bütün insanlığa bir nizam, bir düzen, hayat tarzı ve
yaşama biçimi getirmiş olan Kuranın Allahın bir rahmeti, şefkat ve merhameti olarak
inmesi ve inmeye başlaması çok önemli bir olaydır. Kuran hayat kadar, yaşam kadar
önemli olan bir kitaptır. Bunun inmesi tabii ki bir sevinç ve sürur kaynağı
olacaktır. İşte Müslümanlar Ramazan bayramını bunun için kutluyorlar ve KURAN
geldi diye bayram yapıyorlar. Kurban bayramı
da böyle Kuran-ı Kerim ile ilgilidir. Çünkü KURAN Kurban bayramında
tamamlanmıştır. Dinin tamamlanıp kemale erdiğini bildiren ayet kaynakların verdiği
habere göre hicretin onuncu senesi veda haccında arefe günü Arafatta Hz. Peygamber
devesinin üzerinde iken inmiştir. Hatta vahyin ağırlığından devenin döşünün
yere döşendiği ve Hz. Peygamberin bundan sonra 82 gün kadar yaşadığı ifade
edilmektedir. Bu ayette “Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, size nimetimi
tamamladım ve size din olarak İslam’a razı oldum” (Maide 5/ 3) buyrulmaktadır. Hz. Ömer’in
hilafeti zamanında bir Yahudi Hz. Ömer’e gelip siz okuyorsunuz kitabınızda bir ayet
var, eğer bu ayet Yahudi topluluğuna nazil olmuş olsaydı o günü biz bayram yapardık
demiş. Hz. Ömer de hangi ayet diye sormuş, Yahudi “Bugün dininizi tamamladım…”
ayeti olduğunu söylemiştir. Hz. Ömer de “biz o günü ve o gün bu ayetin Hz.
Peygamber’e nazil olduğu yeri biliriz. Hz. Peygamber Cuma günü Arafat’ta
bulunuyordu, diye cevap vermiştir. Netice olarak bu
“Kuran Ramazan ve Bayram” makalemizin mana ve maksadını şöyle özetlemek
mümkündür: İnsan oğlu dünden bugüne mavi küreye ayak bastığından beri hep
değişim ve gelişim içersinde olmuştur. KURAN da insanın bilgi seviyesi ve bakış
açısına göre manalar sunan ve yollar gösteren bir kitaptır. KURAN ilk okul
öğrencisine hitap ettiği gibi, kademe kademe her kese ve her seviyedeki insana, en
yukarda ki Ord. Proflara ve hatta filozoflara varıncaya kadar hitapta bulunur. Herkes de
kendine göre Kurandan bir şeyler anlar. Önemli olan insanların Kuranı anlamaya
çalışmalarıdır. Yalnız ben şahsen Müslümanların kendi kitapları Kuranı yeteri
kadar inceleyip araştırdıkları ve neticede kendilerine bir KURAN dünyası kurdukları
kanaatinde asla değilim. Çünkü Müslümanlar Kurana bu varlık aleminin kitabıdır,
hayat dünyamızın bir projesidir, yaşayış tarzımızın ve dünya yolculuğumuzun
güzergahını tayin eden bir pusula ve haritadır, gözüyle bakmıyorlar. Halbuki
çağın gelip tıkandığı ve karanlıklara saplandığı bir zamanda KURAN
ışığından başka aydınlatacak ve yolları gösterip kapıları açacak bir şey
yoktur. Müslümanlar Kuranın hatırını saymalıdırlar, Müslümanlar birey ve toplum
olarak insanların hareket ve davranışlarını düzenlerken mutlaka Kuran’a da mutlaka
ve mutlaka danışmalıdırlar. Çünkü KURAN nizamını kabul eden birey ve toplumların
hayatları bayramlaşır ve bayramlara dönüşür.
*DEÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi
|
. |