. | ÝSLAM
VE DÜNYA BARIÞI Prof. Dr. Osman Eskicioðlu* Ýnsan hayatý saðlýk ve hastalýk periyotlarýyla devam eder. Toplumdaki bireyler her zaman hasta olmadýklarý gibi, bütün zaman da saðlýklý olmazlar. Bünyemizin saðlýklý olmasý esas kural olup hasta olmasý ise arýzî-geçici bir durumdur. Hastalýk ve saðlýk insan için olduðu gibi, savaþ ve barýþ da insan içindir. Hastalýk ve saðlýk biyolojik bir hadise olup daha çok ferdi ve bireyseldir. Savaþ ve barýþ ise daha çok sosyal bir hâdise olup toplumsaldýr. Ýslâm esaslarýna göre barýþ asýldýr, savaþ ise geçici bir haldir. Bu sebeple Kuran-ý Kerim’de "Barýþ yapmak daha hayýrlýdýr" (1), buyrulmaktadýr. Bunun için Ýslâm kültüründe barýþ temel bir prensip olarak kendisini göstermektedir (2). Bugünkü anlayýþta yani Rönesans medeniyetinin ortaya koyduðu dünya görüþünde ise asýl olan savaþtýr. Bu anlayýþa göre hayat, mücadele, kavga ve çatýþmadan ibarettir. Çünkü bu düþüncenin temelinde "insan insanýn kurdudur", "Hayat mücadeleden ibarettir" ana fikirleri yatmaktadýr. Bu medeniyet milletler arasý çatýþmaya dayanýr. Ekonomi de savaþ ekonomisidir. Devamlý ordularýn tüketmesi için silah fabrikalarýnýn durmadan çalýþmasý gerekir. Bu geliþmiþ ülkeler, sanayileþmiþ ülkeler adý verilen memleketlerdeki silah fabrikalarý kapatýlsa ekonomileri çökecektir. Ekonomiler silah üretmeyi zorluyor, silahlar da savaþý doðuruyor. Çarpýk dünya görüþü ve sapýk ekonomi anlayýþýndan doðan bu kýsýr döngü böyle devam edip gidiyor. Ýslâm'a göre bu yol çýkmaz sokaktýr, bu yanlýþ felsefeler ve ekonomiler terk edilmelidir. Çünkü az önce ifade ittiðimiz gibi Kuraný Kerim barýþ yapmanýn daha iyi ve faydalý olduðunu öðütlemektedir. Bu sebeple savaþ, toplumu ve toplumlararasý camiayý, devleti ve devletlerarasý camiayý meydana getiren bir kurum gibi normal kabul edilemez ve devam ettirilmez. Bireyler ve
bireyler arasý münasebetler dostluða dayanýr. Devletlerarasý iliþkiler de dostluk ve barýþ üzerine kurulur. Düþmanlýk üzerine hiçbir þey bina edilemez. Bu Rönesans kültürü, insanlýðýn 15. asýrdan beri sahip olduðu yanlýþ kültür ve yanlýþ felsefe olduðu için daha düne kadar dünyamýz, birbirine düþman iki kutuplu dünya ve ayrý iki blok idi. Sovyet bloðunun çökmesiyle kutuplardan birisi yok oldu. Ama dünya görüþleri, ekonomi anlayýþlaþ ve hayat hakkýndaki düþünceler henüz deðiþmedi. Dünya görüþü barýþçý deðil, çatýþmacý olduðu için tek kutuplu dünya yaþayamazdý. Onun için hemen yeni bir düþman icat edilip ortaya çýkarýlmalýydý. Bu görev tez elden yerine getirildi. Artýk yeni hedef düþman, Ýslâm ve Müslümanlar kabul edildi. Batý âleminde Ýslâm’ýn batýnýn karþýsýnda olduðu medya tarafýndan bütün kamuoyuna ilan edildi. Bugün milletler arasý coðrafyaya baktýðýmýz zaman bunun delilleri açýkça görülmektedir. Bütün yeryüzünde doðu-batý, güney ve kuzey her tarafta akan kan
Müslümanlarýn kanýdýr. Daha düne kadar savaþtýrýlan, vuruþturulan yerleri sayarken
Eritre, Keþmir ve Filistin
diyorduk, buna yeni ilaveler yaparak, Bosna Hersek ve Karabað,
diyorduk. Bugünlerde ve þimdilerde ise Irak ve
yine Filistin diyoruz. Buralarda müslümanlarýn evleri ve barklarý yakýlýp yýkýlýyor, canlar doðranýp hunharca kanlar akýtýlýyor. Bunlar baþka hiçbir sebepten deðil, sadece ve sadece Müslüman olduklarý için yapýlmaktadýr. Hem de tarihte eþine ender rastlanýr bir þenaatle yapýlmaktadýr. Asker ve sivil demeden
insanlar asýlýp kesilmekte, çarþý pazar demeden bomba yaðdýrýlýp her taraf kana boyanmakta ve
hatta daha feci ve
daha þenisi Müslüman kadýnlarýn ýrz ve namuslarý payimal edilmektedir. Medeni dünya denilen âlem de bu tüyler ürpertici tabloya uzaktan sadece zevk alarak seyir etmektedir.
Hepinizin bildiði gibi Müslümanlarýn Mekke’de
müþriklerden çekmediði kalmadý. Onlar sadece inançlarýndan dolayý iþkence
görüyor ve zulme uðruyorlardý. Ayetin ifadesine göre Müslümanlar
sadece "Rabbimiz Allah'týr”
dedikleri için haksýz yere yurtlarýndan çýkarýlmýþlardý” (3)
Böylece her türlü eziyet ve iþkence müminlere reva görülüyordu. Yine bir gün Habbab Ibn Erett böyle bir iþkenceye maruz kaldý. Dayanamayýp durumu anlatmak üzere Peygamberin evine gitti. Resulüllah'ý evinde bulamadý. Peygamberi aradý sordu ve sonunda ona Kâbe’de
kavuþtu. Hz. Muhammed Kâbe’nin gölgesinde kaftanýný yastýk etmiþ yaslanýyordu, Habbab yanýna yaklaþarak Ya Resulellah! dedi: "Bu müþriklerden ateistlerden çekmediðimiz kalmadý. Allah'a dua etseniz de bu zulümlerden kurtulsak" diye
ricada bulundu. Hz.
Peygamber bu ifadelerden biraz rahatsýz oldu. Hatta yüzleri kýzardý ve konuyla ilgili olarak þöyle buyurdular. "Yemin
olsun ki, sizden önceki ümmetler arasýnda öyle kimseler vardý ki, onlar öyle iþkenceler gördüler ki, müþrikler yere bir çukur kazar, kiþiyi oraya gömerler, bir testere getirilip baþýna konulur ve kiþi biçilerek iki parçaya ayrýlýrdý. Ýþte bu iþkence bile o mümini inancýndan döndüremezdi, Bir baþkasý için de demir taraklarla
etleri ve kemikleri taranýr da bu iþkence de onu dininden döndüremezdi. Allah'a yemin
ederim ki Allah bu Ýslâm dinini mutlaka tamamlayýp kemale erdirecektir. Her
tarafta emniyet, güven ve barýþ saðlayacaktýr. O kadar ki, San'a'dan
atýna binen bir kimse Hadramut’a kadar güven içersinde gidecek ve Allah’tan
baþka hiçbir kimseden korku içinde olmayacaktýr. Fakat sizler acele ediyorsunuz"(4). Buradan da
anlaþýlacaðý üzere Ýslâm yolda, belde, iþ yeri ve pazarda, okul ve kýþlada, yani tüm içte ve dýþta bütün güvenliði saðlayan bir barýþ dinidir. Bütün dünyada barýþ yeniden saðlanacaktýr. Ancak Hz. Peygamberin ifadesiyle acele edilmemelidir. Çünkü Ýslâm, ayný zamanda evrensel bir din olmasý dolayýsýyla millî
güvenliði saðladýðý gibi ülkeler arasý güvenliðin saðlanmasý hususunda da esaslar getirmiþtir. Çünkü Ýslâm dini tüm insanlýða gelmiþ olan bir dindir. Bu hususta Kuran-ý Kerim'de Araf Suresinin 158. ayetinde þöyle buyrulmaktadýr: "De ki. Ey insanlar, gerçekten ben sizin hepinize, tüm olarak göklerin ve yerin sahibi Allah'ýn gönderdiði bir elçiyim, ondan baþka tanrý yoktur. O, diriltir ve öldürür, öyleyse gelin Allah'a ve onun ümmi peygamberi olan elçisine inanýn ki o peygamber de Allah'a ve onun kelimelerine gönülden inanmaktadýr, ona uyun ki doðru yolu bulasýnýz" (5). Hz.
Peygamberin bütün insanlýða gelmiþ
bir elçi olduðu hususunda sebe Suresinin 28. ayetinde de þöyle buyrulmaktadýr: "Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarýcý olarak gönderdik. Fakat insanlarýn çoðu bunu bilmezler” (6).
Bu ayetlerden açýkça anlaþýlmaktadýr ki, Ýslâm evrensel bir dindir, o nedenle
hem millî
hem de beynelmilel
barýþýn esaslarýný getirmiþtir. Bu husus Ýslâm'ýn kardeþlik anlayýþýnda da açýkça görülmektedir. Hepinizin bildiði gibi bütün müminler kardeþtir. Allah bu iman ve inanç kardeþliðini bildirdikten sonra "Öyleyse kardeþlerinizin arasýnda barýþý saðlayýn" (7), buyurmuþtur. Ýslâm'da kan kardeþliði, süt kardeþliði, din kardeþliði vatandaþ kardeþliði ve insanlýk kardeþliði olmak üzere beþ türlü kardeþlik vardýr. Bütün insanlar bir tek ana ve babadan
meydana geldikleri için kardeþtirler (8). Ýslâm'a inanmýþ bütün müminler tüm Muhammed ümmeti de birbirinin din kardeþidirler. Ayrýca Kuranda Nuh, Hûd, Salih ve Lut peygamberlerden gönderildikleri halka karþý kardeþleri diye bahsedilmektedir (9).
Hud peygamber Ad
kavmine, Salih peygamber de Semüd kavmine gönderilmiþti. Ayette "Kardeþleri Salih onlara Allah'a karþý gelmekten sakýnmaz mýsýnýz, demiþti" (10)
buyrulmaktadýr. Salih peygamber ise kavmi arasýnda sadece vatandaþlýk iliþkisi vardý. Ýþte burada bu vatandaþlýk iliþkisinden kardeþleri diye bahsedilmektedir. Bu
sebeple bütün vatandaþlar birbirlerine kardeþlik baðý ile baðlýdýrlar. Onun için de böylece içte barýþý
saðlama durumundadýrlar. Ýnsanlýk kardeþliði anlayýþý ile de dýþtaki barýþý yani dünya barýþýný saðlanmýþ olacaklardýr. Burada
Ýç ve dýþ barýþtan millî ve beynelmilel barýþtan söz ederken bir konuya açýklýk getirmekte fayda vardýr. Millet ve ümmet kerimeleri Ýslâm düþüncesinde birbirini tamamlayan
unsurlardýr. Bunlar birbirinin zýddý veya opoziti deðildir. Biz burada Ýslâm'da barýþ vardýr, Ýslâm barýþ
dinidir derken Ýslam'da
savaþ yoktur
veya savaþ
haramdýr demek
istemiyoruz. Ancak burada altýný
çizmemiz
gereken bir husus vardýr ki o da þudur: Ýslâm'da mal için mülk için, toprak
veya petrol için savaþmak asla
yoktur. Ýslâm hukukçularý eserlerinde böyle bir savaþýn asla caiz
olmadýðýný daha bin sene öncesinden
ifade etmiþlerdir
(11). Ýslâm'da savaþ
sebebi, zulmü ortadan
kaldýrmak ve
adaleti saðlamaktýr. Hac
suresinin 39 ve 40. ayetleri bu prensipleri ifade
etmektedir (12). Zaten Ýslâm, hukukta,
ekonomide ve yönetimde
adaleti gözettiði için aile ve
toplumda, içte ve dýþta barýþý
saðlamýþtýr. En küçük toplum ünitesi olan
aileden baþlayarak
insanlýk ailesine
kadar bütün beþeri münasebetlerde
doðru kurallar
uygulandýðý zaman kargaþa ve
huzursuzluk olmaz. Fakat insanlar arasýnda fitne
tohumlarý ekerek milletimizin
ve tüm insanlýðýn huzurunu kaçýrarak bu kargaþadan
faydalanmak isteyenler olabilir. Ýslâm'a karþý olan
odaklar, müslümanlara düþman olan toplum ve devletler her zaman
fitne peþinde koþarak savaþ ateþini
yakabilirler ve yakmaktadýrlar. Ýþte sadece normal þartlar
altýnda deðil, böyle olaðan üstü durumlarda bile müslümanlara düþen barýþtan yana
olmaktýr. Çünkü ayette bu
hususlar açýkça anlatýlmaktadýr. "Onlar
ne zaman bir savaþ ateþi
yakmýþlarsa Allah onu söndürmüþtür. Onlar yeryüzünde bozgunculuk ve anarþi çýkarmak için çalýþýyorlar.
Allah ise bozguncularý
sevmez"
(13), buyrulmaktadýr. Batýlý bazý yazarlar, Ýslâm'ýn bir savaþ dini olup kýlýçla yayýldýðýný söyleyerek
iftirada bulunuyorlardý. (14) Oysa Ýslâm ilk günden
itibaren tüm insanlýðýn mutluluk
ve barýþý için esaslar
getirmiþ, savaþý sadece
zulmü ortadan
kaktýrmak için meþru görmüþtür. Onlarýn bu
iddialarý Ýslâm'ýn sadece
fiilin deðil, ismine bile ters düþmektedir. Çünkü Ýslâm kelime olarak
selamete ermek ve barýþa ulaþmak demektir,
Ýslâm
kendisinden önce hiç
bir dinin yapmadýðýný yapmýþ insanlar arasýndaki dil,
din, ýrk ve renk farklýlýklarýný kaldýrmýþtýr. "Arabýn aceme üstünlüðü yoktur;
hepiniz Âdem’den, Adem ise topraktandýr” diyerek,
insanlar arasýnda eþitlik ilkesini getirmiþtir. Çünkü Ýslâm kendinden önceki dinler
gibi belli bir zamana ve beli bir mekâna ait olan bir kýt'a ve
kabile dini deðil, milli
bir din deðil; bütün bir beþeriyeti
kucaklayan evrensel, kýyamete kadar
baki ebedî bir dindir. Hz. Peygamber Mekke'den
hicret ettikten sonra Medine'de hiç görülmemiþ bir þey yaptý. O zamana
kadar birbiriyle düþman olarak
ayrý ayrý
yaþayan halklarý barýþtýrýp birleþtirdi.
Yahudi, Hýristiyan, müslüman ve
putperest cemaatleri Medine
Sözleþmesi ile birleþtirerek bölgeye barýþ getirdi
(15). Dün Medine
Site devletinde bu dört unsuru
bir araya getiren Ýslâm, bugün de tüm insanlýðý hak ve
adalet çizgisinde
barýþtýrma þansýna sahiptir. Çünkü Ýslâm birey,
devlet ve devletlerarasý hak ve
hukuk prensiplerini getirmiþtir. Ýslâm'ýn getirdiði esaslar yürürlükte olmadýðý için, dünya kamuoyunda
bilhassa ekonomi ve
hukuk alanlarýnda hak ve adalet deðil zulüm vardýr. Bu da
medeniyetin bizzat kendisinden onun felsefesinden ve dünya görüþünden
kaynaklanmaktadýr. Daha önce de söylediðim gibi bugünkü sistemler çatýþmacýdýr. O sebeple bu
sistemlerin dünyaya barýþ getirmesi mümkün deðildir.
Barýþ ancak Ýslâm sayesinde gelecektir. Çünkü Ýslâm evrenseldir, Ýslâm’ýn ekonomi
anlayýþýnda üretim ve tüketim alaný bütün yeryüzüdür. Kur'an-ý Kerim'de "Cuma namazý kýlýndýktan sonra yeryüzüne daðýlýn ve Allah'ýn
lütfettiði mallardan nasibinizi arayýn" (16),
buyrulmaktadýr. Tüm dünyada üretilen
mallardan bütün insanlýðýn
faydalanabilmesi için Ýslâm serbestlik
getirmiþ ve gümrük vergisi koymamýþtýr. Ýslam'da gümrük vergisi
yoktur. Yani Ýslâm hem mîllî hem de
beynelmilel hukuku, hem millî hem de
beynelmilel ekonomiyi hem millî hem de
beynelmilel barýþý dengelemiþtir. Böylece Ýslâm Hz. Muhammed’in Medine’de
yaptýðý gibi diðer dinlerden olan insanlarla Müslümanlarýn bir arada
barýþ içersinde yaþayabilecekleri
bir dünya önermektedir.
Onun için Ýslâm bayraðýnýn dalgalandýðý yerde müslüman, Hýristiyan,
yahudi ve putperest bütün insanlar vatandaþlýk nimetini
birlikte paylaþýrlar. Ýslam yeryüzünde
saygýn hale geldiði zaman,
sadece onun bayraðýnýn gölgesinde deðil, tüm dünyadaki insanlar
barýþ içersinde yaþamaya baþlayacaklardýr. Netice olarak Ýslam ve Müslümanlar
Batý için bir düþman ve
tehdit deðil, belki tüm dünya barýþýna katkýda bulunan
bir unsurdur. Ýslâm'ý
kendileri için tehlike görenler dün olduðu gibi bu konuda bugün dâhi yanýlmaktadýrlar. Düþmanlýða dayalý teoriler,
ülkeler ve kýtalar arasý
savaþlar,
hepimizin müþterek malý
olan gezegenimize ve tüm insanlara
zarar veriyor. Onun Ýçin bu
senaryolar terk edilmeli. Ýslâm ve
Müslümanlardan uzaklaþmak deðil, tam
tersine bunlarla kaynaþarak ve hak
ve adaletin beþeri münasebetlerde
esas kabul edilerek, toplumun hak ve adalet ölçülen üzerine
oturtulduðu ve bütün bunlarýn kaynaðý dan Kuran-ý Kerim'den
faydalanýlmalýdýr.Gelecekte kurulacak
barýþ medeniyetinin oluþmasýnda en
büyük katkýyý Kuran’ýn yapacaðýna inanýyorum. Dipnotlar 1-
Nisa 4/ 128 2-
Ahmet Hamdi Akseki, Ebedi Risalet Mukaddime, Sönmez Nesriyat, Ýstanbul–1961, s, 28 3-
Hac 22/40 4-
Buhari, Menakýp, 25 Hadis No:t16 5-
Araf 7/158 6-
Sebe 34/ZS 7-
Hucurat49/10 8-
Naa4/1 9-
Þuara 26/106,
124, 142, 161 10- Þuara 26/142 11- Serahsi, Mebsut X,3 12- Hac 22/39.40 13- Maida 5/84 14- M. Hüseyin Heykel, Hz. Muhammet Mustafa,
s.483 15- Muhammed Hamidullah, Islam'a Giriþ (çev. Kemal Kuþçu), Ýrfan Yayýnevi, 3.
Baský, Ýstanbul–1973, s.162–163 16- Cuma 62 / 10
*DEÜ Ýlahiyat Fakültesi Öðretim Üyesi
|
. |