. | HICR SURESİ Hıcr
Suresi 15/ Ayet: 3 “Bırak
onları yesinler (içsinler), yararlansınlar; emelleri onları oyalayadursun. İleride
(gerçeği) bilecekler.” Bu
ayette sanki ekonomik olarak ruhi ve bedeni ihtiyaçlardan bahsedilmektedir. Metinde
geçen emel kelimesine sözlükte ümit ve reca
manasınadır ki, Türkçede bunu umu ve umma ile tabir ederler denilmiştir.[1]
Bu da insan ruhunun istek ve arzuları ile ilgili olup onu ihtiyaçlarını dile
getirmiştir, diyebiliriz. Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1-
İhtiyaçlar bedeni ve ruhi olmak üzere iki çeşittir. 2-
Ruhi ihtiyaçlar gelecekteki emellerin peşinde koşmaktır. 3-
Bedeni ihtiyaçlar ise beslenme ve diğer ihtiyaçlardır. 4- Tüketim
malları beslenmede kullanılır. 5-
Kullanıldığı zaman tükenmeyen mallar mesela halı gibi, insanların geçinme
ihtiyaçları için kullanılır. Hıcr Suresi 15/ Ayet: 19–20 “Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve
orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik. Orada hem sizin için, hem de sizin rızık
vermediğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.” Yeri yaydık
demek, yeryüzünü uzunluğuna, genişliğine ve derinliğine uzattık anlamına gelir.[2]
Öyleyse yer kabuğu bir çatı halinde yerleştirilmiş ve bu kabuk üzerine dağlar
oturtulmuştur. Ayette her şeyden ölçülü olarak yaratıldığından
bahsedilmektedir. Bu ölçülü ifadesine malların
insanların ihtiyacı kadar mütenasip bir şekilde birbirine uygun ve ahenkli olarak
yaratıldığı, bu dünyanın bir sebepler dünyası olduğu ve madenlerin ve bitkilerin
dengeli olarak yaratıldığı gibi manalar verilmiştir.[3]
Bu
ayet arzın insanlar için iskâna-yerleşime elverişli yaratılması, yağmur ve iklimi
oluşturmak gibi bazı faydalar için yerküresi üzerine yüksek ve büyük dağların
oturtulması, yine insanların menfaati için yeryüzünde her şeyin ölçülü ve
dengeli bitirilmesi, insanların geçim kaynaklarının yeryüzünde bulunması ve
insanların rızıklarını kendilerinin vermediği kuşlar, hayvanlar, hizmetçiler, işçiler,
evlatlar ve aileler de onların faydalarına olduğu[4]
gibi hükümler getirmiştir.[5]
Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1-
Yerkabuğu bir çatı halinde yerleştirilmiştir. 2-
Yağmur ve iklimi oluşturmak bitkilerin yaşamasına imkân vermek için yerkabuğunun
üzerine yüksek ve büyük dağlar yerleştirilmiştir. 3-
Canlılar âleminde her şey ve her varlık bir denge halindedir. 4-
Bir canlının üzerindeki bütün uzviyet denge halindedir. 5-
Yeryüzündeki mallar, insanların ihtiyaçları kadar yaratılmıştır. 6-
Canlı varlıklar arasında tam bir denge vardır. 7-
İnsanların sayısı doğal olarak dengelendiğinden suni doğum kontrolüne ihtiyaç
yoktur. 8-
her şeyden dengeli bir şekilde faydalanmak gerekir. 9-
Ekonomi elamanları dengeli bir hale getirmeye ve onlardan dengeli bir biçimde
faydalanmayı sağlar. 10-
Yeryüzü insanlar için iskâna-yerleşime elverişli bir biçimde yaratılmıştır. 11-
İnsanların geçim kaynakları yeryüzünde yaratılmıştır. 12-
Kuşlar, kurtlar, hayvanlar, işçiler ve hizmetçilerin rızıklarını insanlara vermez. 13-
Kuşlar, kurtlar, hayvanlar, işçiler ve hizmetçiler insanların faydası için var
edilmiş ve görev almışlar ve görev yapmaktadırlar. 14-
İnsanlar kendi kendilerine çalışıp yaşarken topluma yaptıkları hizmetler yine bir
gelir ve fayda olarak kendilerine geri döner. 15-
Yeryüzünde her şey ölçülü ve dengeli olarak yaratılmıştır. Hıcr Suresi 15/ Ayet: 22 “Rüzgârları da aşılayıcı olarak gönderip yukarıdan
su indirerek sizi onunla suladık. Onu toplayıp depolayan da siz değilsiniz.” Bu ayetten rüzgârın bitkileri ve bulutları
aşıladığı; bitki çiçeklerini aşılayıp döllendirdiği ve bulutlara yağmur yüklediği
anlaşılmaktadır.[6]
Başka bir ayette de “Allah yeryüzünde her türlü meyveden (erkekli-dişili) iki eş yarattı”[7]
buyrulmakla bütün bitkilerin erkek ve dişi çiçekleri bulunduğuna işaret
edilmiştir. Bu ayette de rüzgârların aşılama hizmeti gördüğü bildirilmektedir.
Yine buradan herhangi bir harekette birkaç faydanın birlikte bulunduğunu, insanlığın
doğal sulamalardan kendisini kurtaramayıp yağmura ve yeraltı su hazinelerine daima
muhtaç olacağını, bir işte yan tesir ve hizmetlerin de değerlendirilmesi
gerektiğini anlamak mümkündür. Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1- Rüzgârlar, bitkilerin erkek
çiçekleri ile dişi çiçeklerini aşılayarak meyve ve sebzelerin meydana gelmesine
yardım ederler. 2- Rüzgârlar bulutları yağmurla yükleyerek
yağmurun yağmasına sebep olurlar. 3- Bir canlının bir hareketinde
birkaç fayda birden bulunabilir. 4- İnsanlık kendisini doğal
sulamalardan kurtaramayıp yağmura ve yeraltı su kaynaklarına ve hazinelerine daima
muhtaç olacaktır. 5- Bir işte yan tesirler ve faydalar
da nazarı itibara alınarak değerlendirilmelidir. NAHL SURESİ Nahl
Suresi 16/ Ayet: 5 “Davarları (deve, sığır, keçi
ve koyunları) da O yarattı. Bunlarda sizin için soğuktan koruyucu yünler ve bir takım
menfaatler var. Hem onlardan (helâl şekilde) yersiniz.” Davar adını verdiğimiz koyun, keçi,
sığır ve deve insanların faydalanması için yaratılmışlardır.[8]
İnsanlar bunların yün, kıl ve yapağılarından sıcak ve soğuktan koruyucu elbiseler
yapmak suretiyle faydalanırlar.[9]
Binmek, sütünü içmek, su taşımak ve daha birçok hizmetler gibi şeylerden de diğer
faydalar diye bahsedilmektedir.[10]
Bu hayvanların helal ve temiz olan azalarından-etlerinden yenilmek suretiyle de
faydalanılmaktadır.[11] Ayetten Çıkan Ekonomik esaslar: 1- Davar adı verilen koyun, keçi, sığır
ve deve gibi geviş getiren çift parmaklı hayvanlar, insanların faydalanması için
yaratılmışlardır. 2- İnsanlar davarların yün ve
derilerinden faydalanırlar. 3- İnsanlar çiftçilikte ve ulaşımda
davarların güçlerinden faydalanırlar. 4- İnsanlar davarların etlerinden
faydalanırlar. 5- İnsanlar davarların sütlerinden
faydalanırlar. Nahl Suresi 16/ Ayet: 6 “O hayvanları akşamleyin
getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır.” Güzellik psikolojik bir zevk meydana
getirir. Güzellik bazen şekilde, bazen yaratılış biçiminde, bazen ahlakta, bazen de
fiillerde olur. Sahiplerine zevk veren davarların güzelliği ise yaratılış güzelliği
olup gözle görülür ve idrake uygun olur.[12] Ayetten
Çıkan Ekonomik esaslar: 1- İnsanların ruhi yapıları
davarları beslemeye uygun ve bundan zevk alacak bir şekilde yaratılmıştır. (Mesela
karı-kocanın birbirlerini sevdikleri gibi, ana ve babanın çocuklarını sevmesi gibi
insanlar aynı zamanda davarları da severler.) 2- Davarların yayılmak için
meralara-otlaklara salınması esas olup insanlarda ağılda beslenen hayvanlara karşı
ruhi tatmin meydana gelmez. (Mesela serum gıda temin etmiş olsa da alındığı zaman
insana zevk vermez.) Nahl
Suresi 16/ Ayet: 7 “O hayvanlar ağırlıklarınızı,
sizin ancak zorlukla varabileceğiniz beldelere taşırlar. Şüphesiz Rabbiniz çok
esirgeyicidir, çok merhametlidir.” Bu
ayette hayvanların taşımacılıkta kullanılacakları açıkça ifade edilmektedir. Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1-
Davarlar, deve, öküz ve mandalar taşıma aracı olarak da kullanılabilirler. Ulaşım
daima bir külfet teşkil eder. Nahl Suresi 16/ Ayet: 8 “Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları,
katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır.” Burada
atların, katırların ve merkeplerin binek vasıtası olarak kullanılabilecekleri açıklanmaktadır.
Bu binek vasıtalarına karşı da insanların doğal bir sevgisi vardır. Ayetten
anlaşıldığına göre binek vasıtalarının keşif ve icadı kıyamete kadar sürüp
gidecektir. Zaten otomobil, uçak ve füze gibi vasıtaların icadı da bu görüşü
teyit etmektedir. Elmalılı, biz şimendiferler, otomobiller ve tayyareler gibi binitler
gördük. Kim bilir bundan böyle de Allah Teala bizim bilmediğimiz ve bilemeyeceğimiz
daha neler yaratmış ve yaratacaktır, demektedir.[13]
Ayetten
Çıkan Ekonomik Esaslar: At,
katır ve merkepler binek ve yük taşıma vasıtaları olarak kullanılırlar. İnsanların
binek vasıtalarına karşı da doğal bir sevgisi vardır. 3-
Kıyamete-dünyanın sonuna kadar yeni yeni binek vasıtaları icad edilecektir. 4-
Binek vasıtalarının icadı sürüp gider. Nahl
Suresi 16/ Ayet: 18 “Hâlbuki
Allah’ın nimetini saymaya kalksanız onu sayamazsınız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır,
çok merhamet edendir.” Allah’ın
insana kendi vücudunda yarattığı sağlık ve afiyet akl-ı selim, göz, kulak, ağız
ve burun gibi nimetler ve âlemdeki sonsuz sayıdaki nimetler vardır.[14]
Burada önemli olan her bir nimetin şükrünü ifa ederek onu yerli yerinde kullanmaktır.
Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1-
Allah’ın insanlara verdiği nimetler pek çoktur. 2-
Standart bir hayatın oluşturulması için monoton olarak mal ve hizmetleri belli sayıların
içersine sığdırmak mümkün değildir. 3-
İnsan ihtiyaçları ve onları tatmin imkânları sonsuz sayıdadır. Nahl
Suresi 16/ Ayet: 66 “Gerçekten
süt veren hayvanlarda da size bir ibret vardır: Size, onların karnındaki işkembe
pisliği ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazından
afiyetle geçer.” Rengi,
tadı ve kokusuyla sütün halis bir şekilde hayvanlardan elde edilmesi gerçekten Allah’ın
kudretinin yüceliğine delalet eder.[15]
Süt çok besleyici bir maddedir. Bu ayette sütün boğazdan kolaylıkla geçmesi, sâiğan
boğazdan yağ gibi kayan, diye ifade edilmiştir ki, Kamusun ifadesine göre yiyecek ve
içeceklerin boğazdan elmasiye gibi yani meyve suyundan yapılmış bir çeşit peltenin
boğazdan kolaylıkla geçmesi gibi akar gider.[16] Ayetten
Çıkan Ekonomik Esaslar: 1-
İnsanların davarlardan elde ederek faydalanmakta oldukları süt, insan için son derece
besleyici bir maddedir. 2-
Davarlar bizim için doğal bir süt fabrikası durumundadırlar. 3- Sütler
içilerek tüketilirler. 4-
Sütler saf olarak üretilir ve tüketilirler. 5-
İçerken yağın boğazdan kaydığı gibi süt de mideye doğru kayıp gider. Nahl
Suresi 16/ Ayet: 67 “Hurma
ağaçlarının meyvelerinden ve üzümlerden hem sekr-içki, hem de güzel bir rızık
edinirsiniz. Elbette bunda aklını kullanan bir toplum için bir ibret vardır.” Ayette
hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem sarhoşluk veren bir içki ve hem de güzel bir rızık
olan içecekler elde edileceği vurgulanmaktadır. Bu ayet içki henüz haram edilmeden
önce gelmiş olan bir ayettir. Burada sarhoşluk veren içki, güzel bir rızık olan
yani güzel sıfatı ile tavsif edilen bir içecek ile mukabele edilmiştir. Yani
Elmalılının ifadesiyle içkinin güzel bir şey olmadığı anlatılmıştır. Daha
önceki ayetle bunu karşılaştıracak olursak güzel rızık ile sarhoş eden içki,
süt ile işkembe pisliği ve kan mukabele edilmesine benzerdir.[17] Ayetten
Çıkan Ekonomik Esaslar: 1-
Hurma ve üzüm gibi meyvelerden sarhoş edici içkiler elde edilir. 2-
Meyvelerden faydalı yiyecekler elde edilir. 3-
Meyvelerden içmek için şurup elde edilir. 4-
Sekr-sarhoşluk veren içki güzel değildir. Nahl Suresi 16/ Ayet: 68 “Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve
insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.” Kamusta açıklandığı üzere vahy
kelimesi işaret etmek anlamına gelir.[18]
Bu sadece konuşan kimse ile dinleyen kişinin anlayabileceği bir tür işarettir. Bu
bağlamda “ilka” (bir şeyin kalbe doğması) ve “ilham” (gizli mesaj ve telkin)
anlamında kullanılır. Allah mahlûkatını böylece vahiy yoluyla terbiye eder. Terbiye
edilen (mahlûkat) ile terbiye eden (rabb-ül âlemin) arasındaki bu eğitim ilişkisi
bir başkası tarafından görülemez. İşte bu olay Kuranda vahiy, ilham ve ilka
kelimeleriyle ifade edilmiştir. Vahiy peygamberlere, ilham velilere ve Allahın has
kullarına, ilka ise herkese mahsus olan bir olaydır.[19]
Allah bu ayette arılara nerelerde ev edineceğini ilham ettiği açıklanmaktadır. Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1- Allah arılara nerelerde ev yapacaklarını sevk-i tabi ile bildirmiştir. 2- Balarıları için özel evler, kovanlar yapılır. 3- İnsanlar, hayvanlara ve bitkilere hizmet ederler, hayvan ve bitkiler de
bunun karşılığını insanlara karşılıksız üretim yaparak öderler. 4- Arıların kovanları tüksek tepelerin üzerine konulur. Nahl Suresi 16/ Ayet: 69 “Sonra meyvelerin hepsinden ye de Rabbinin sana kolaylaştırdığı (yaylım)
yollarına gir.” Onların karınlarından çeşitli renklerde bal çıkar. Onda insanlar
için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir (toplum) için bir ibret vardır.” Ayetten anlaşıldığı gibi arı balı bütün meyvelerin çiçeklerinden
toplayarak yapar. Balın beyaz, sarı, kırmızı ve hatta siyah renkli olabileceğine
işaret edilerek muhtelif renklerden bahsedilmiş ve balda şifa olduğu açıkça
söylenmiştir. Bal, arının yediği ot ve çiçeklerden meydana gelir.[20] Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1- Arı balı bütün meyvelerin çiçeklerinden toplayarak yapar. 2- Bal insanların yiyecek ve içecek maddelerinden biridir. 3- Bal değişik renklerde olur. 4- Bal insanlara şifa verir. 5- Meyve ve çiçekler insanlara şifa veren maddeleri içerirler. Nahl Suresi 16/ Ayet: 71 “Allah, rızık konusunda kiminizi kiminizden üstün kıldı. Üstün kılınanlar,
rızıklarını ellerinin altındakilere vermezler ki rızıkta hep eşit olsunlar. Şimdi
Allah’ın nimetini mi inkâr ediyorlar?” Bu ayet mülkiyet ve diğer hususlarda eşitlik isteyen sosyalist ve komünistlere
bir cevaptır. Özel mülkiyette insanlar arasında farklı derecelerin bulunması
doğaldır.[21]
İnsanlardan bazısının zengin, bazısının fakir, bir kısmının işçi, bir kısmının
da işveren olması bir nimettir. Bu doğal bir işbölümüdür ki, zaten hayatı
sağlayan malların üretimi bu sayede meydana gelir. Rızıkta üsten olanlar, zengin ve
işverenler, kendi rızıklarını emri altında çalıştırdıkları kimselere
vermezler. Herkesin kendi rızkı vardır ve rızıkları veren Allah’tır.[22]
Bu ayete iki türlü mana vermek mümkündür. Birincisi, rızıkları Allah’ın
verdiği hususunda bütün insanların müsavi olduğu, ikincisi ise herkesin ayrı mülkiyeti
ve ayrı rızkı olması dolayısıyla eşit bir bölüşümün olmayacağı hususudur. Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1- Mülkiyet ve tüketimde eşitlik söz konusu değildir. 2- Özel mülkiyette insanlar arasında farklı derecelerin bulunması
doğaldır. 3- İnsanların tüketimdeki payları değişiktir. 4- Tüketimde herkes eşit şartlara tabi tutulamaz. 5- Zengin ve fakirlik konusunda insanları eşit tutmak mümkün değildir. 6- İşverenler, işçilere kendi rızıklarını vermezler. Onlar kendi hak ve
rızıklarını alırlar. 7- İnsanlar arasında doğal bir işbölümünün bulunması büyük bir
nimettir. 8- İnsanların bazısı işçi, bazısı işveren, bir kısmı idareci, bir
kısmı da idare edilen olur. Bu doğal sınıflama insanların faydasına çalışır. Nahl Suresi 16/ Ayet: 80 “Allah, size evlerinizi huzur ve dinlenme yeri yaptı. Hayvanların
derilerinden gerek göç gününüzde, gerek ikamet gününüzde kolayca taşıyacağınız
evler; onların yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir süreye kadar
yararlanacağınız ev eşyası ve geçimlikler meydana getirdi.” İnsanlar için menkul ve gayrimenkul olmak üzere iki ev tipi düşünülebilir.
Ayette de belirtildiği üzere menkul evler, hayvan derilerinden yapılan çadırlar
olabilir.[23]
Evler insanlar için doğal bir ihtiyaç olup huzur ve dinlenme yerleridir. Asvâf :
Koyun yünü, evbâr : deve yünü, eş’âr ise keçi kılıdır.[24]
Esâs da elbise ve ev eşyası demektir.[25]
Ayette bir süreye kadar yani
eskiyecek zamana kadar buyrulmakla eşyanın bir kullanma ömrü olduğuna işaret
edilmiştir. Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1- İnsanların doğal ihtiyaçlarından biri de evlerdir. 2- Evler insanların dinlenme yerleridir. Evler huzur ve sükûn yerleridir. 3- Evlerin bir kısmı sabit, bir kısmı da taşınabilir (çadırlardır.) 4- Gerektiği zaman çadırlar ev vazifesi görürler. 5- Çadırlar hayvan derilerinden yapılmalıdır. 6- İnsanlar yün, yapağı ve kıl olmak üzere davarların üç çeşit olan vücut
örtülerinden faydalanırlar. 7- Davarların yün ve kıllarından ev eşyası yapılır. 8- Davarların yün ve kıllarından giyim eşyası yapılır. 9- Bütün eşyaların bir kullanma ömrü vardır. Nahl Suresi 16/ Ayet: 81 “Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yaptı ve dağlarda da sizin
için barınaklar var etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşta sizi koruyacak
zırhlar verdi. Böylece Allah, Müslüman olasınız diye üzerinizde olan nimetini
tamamlıyor.” Bundan önceki ayette insanların hayvanların yün ve kıllarından
faydalanabilecekleri bahsedildikten sonra şimdi burada da insanın giyinmesinden
bahsedilmekle bunların birbirine tekabül ettikleri hatıra gelebilir. İnsanın
giyinmesi doğal bir ihtiyaç olup onu dış etkilerden korur. Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1- Giyim insanın doğal bir ihtiyacını karşılar. 2- Giyim insanı soğuk ve sıcaktan korumak suretiyle vücudun ısı dengesini
sağlar. (Dışardan gelecek sıcağı ve içerden kaçacak ısıyı tutar.) 3- İnsanların giyimleri hayvanların tüy ve kıllarına tekabül eder. 4- Giyim vücudu dış tesirlerden, yaralama ve ısırma gibi şeylerden korur. Nahl Suresi 16/ Ayet: 115 “Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına
kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da istismar etmeksizin ve zaruret
ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, şüphesiz ki Allah çok bağışlayandır,
çok merhamet edendir.” Bu ayette insanın hangi etleri yiyebileceği ve hangilerini yiyemeyeceği ve
zarurette kalan kişinin nasıl davranması gerektiği hususu açık bir şekilde
anlatılmaktadır. Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1- (Bozulmuş olup hastalanmaya sebebiyet vereceğinden) leş yani ölmüş
hayvanların etleri yenmez. 2- (Karbon dioksitle yüklenmiş olup zehirli halde bulunduğundan) kan,
dışarıya akmış olan kan yenmez. 3- Domuz eti yenmez. (İpek böceğinin meşe yaprağını yemediği gibi, insan
midesi domuz eti ve daha yüksek bir seviyede beslenen hayvanların etlerinin sindiremez.) 4- Allah’tan başkası adına kesilen hayvanların etleri yenmez. 5- Zaruretler gayri meşruluğu ortadan kaldırır. 6- İki kötüden ehven olanı tercih edilir. 7- Zaruretler zaruret sınırını aşmamalıdır. 8- Zaruretler istenerek ve severek yapılmamalıdır. Nahl Suresi 16/ Ayet: 116 “Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan
uydurmak için, “Şu helâldir”, “Şu haramdır” demeyin. Şüphesiz, Allah’a
karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.” Bir şeyin serbest veya yasak olduğu şeriat (düzenin gerekleri) ile tespit
edilir. Bu sebeple hiçbir kimsenin kendi isteği ile bu serbesttir, şu ise yasaktır
demeye hakkı yoktur. Kim böyle yaparsa o, Allah’a iftira atmış olur.[26] Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1- Neyin yasak ve neyin serbest olduğu şeriat (düzenin gerekleri) ile tespit
edilir. 2- Bireyler ve hükümetler serbest olan bir şeyi yasaklayamazlar. 3- Bireyler ve hükümetler yasak olan bir şeyi serbest yapamazlar. 4- Yasak olan bir şeyi serbest yapan serbest olan bir şeyi ise yasaklayan
toplumlar refah ve saadete ulaşamazlar. Nahl Suresi 16/ Ayet: 124 “Cumartesi gününe saygı, ancak onda görüş ayrılığına düşenlere
farz kılındı. Şüphesiz Rabbin, ayrılığa düşmekte oldukları şeyler konusunda
kıyamet günü aralarında hüküm verecektir.” Hz. Musa Yahudilere Cuma
gününü bayram yapmak için emretti. Onlar cumartesi gününü bayram yapalım diye
ihtilafa düştüler. Bunun üzerine Allah, cumartesi gününü emretmiş, bugünde ibadet
etmelerini buyurmuş, hatta av avlamak ve başka bir iş yapmayı haram kılmış, bugünü
tatil günü yapmıştı.[27]
Hıristiyanlar ise tatil günü olarak pazarı seçtiler. İslam’da ise Allah Cuma gününe
riayeti emretti; yani Müslümanlara Cuma namazı kılmayı farz kıldı. Fakat Cuma gününde
Yahudi ve Hıristiyanlarda olduğu gibi tatil yapmak ve işi bırakmak gerekmez. Çünkü
İslamiyet’te resmi tatil diye bir şey yoktur ve boş bir saat yoktur.[28]
Daha önce de geçtiği üzere[29]
ücretli işçilik esasına dayanan ekonomilerde hafta tatili yapmak zorunludur. İslam’da
ise serbest mübadele ve hür teşebbüs esası getirildiğinden mecburi hafta tatili diye
bir şey yoktur, diyebiliriz. Sadece Cuma namazı esnasında çalışmak, iş yapmak ve
alış-verişte bulunmak yani namaz vaktinde başka bir işle meşgul olmak haramdır.[30]
Ayetten Çıkan Ekonomik Esaslar: 1- Ücretli işçilik düzeninde hafta tatili yapmak mecburdur. 2- İslam ise serbest mübadele ve hür teşebbüs esasını getirdiğinden
İslam ekonomik düzeninde mecburi ve resmi hafta tatili diye bir şey yoktur. 3- İslam’da mecburi bir tatil günü ve boş bir saat yoktur. 4- Cuma günü sadece Cuma namazı vaktinde bu ibadetten başka bir işle
meşgul olmak haramdır. Diğer vakitlerde ise dileyen çalışır ve isteyen de tatil
yapar. [1] Kamus, III, 1159 [2] Hulasat-ül Beyan, VII, 2737 [3] Razi, XIX, 172 [4] Razi, XIX, 172 [5] Hulasat-ül Beyan, VII, 2738 [6] Elmalılı, IV, 3053 [7] Ra’d, 13/ 3 [8] Elmalılı, IV, 3087 [9] İbn Arabî, III, 1140 [10] Alusi, XIV, 98 [11] Elmalılı, IV, 3087 [12] İbn Arabî, III, 1141 [13]
Elmalılı, IV, 3088 [14] Hulasat-ül Beyan, VII, 2802 [15] İbn Arabî, III, 1152 [16] Kamus, III, 491 [17] Elmalılı, IV, 3107 [18] Kamus, IV, 1212 [19] Mevdudi, Tefhim-ül Kuran, III, 37 [20] Hulasat-ül Beyan, VII, 2859 [21] Ahmed Şelebi, es-Siyaset ve’l İktisat, s, 181 [22] Razi, XX, 79 [23] Hulasat-ül Beyan, VII, 2874 [24] Beyzavi, III, 188 [25] Beyzavi, III, 188 [26] Hulasat-ül Beyan, VII, 2914 [27] Alusi, XIV, 252 [28] Hulasat-ül Beyan, VII, 2921 [29] A’raf 7/ 163 [30] Cuma 62/ 9
|
. |