Günah
açısından namaz
Ahmet
Tomor
İlâhi
adâletin kesinlikle gerçekleşeceği, mazlumların, zalimlerden hakkını
alacağı, her çeşit baskıcı sistemlerin ve zorbaların şiddetle
cezalandırılacağı mahşer yerindeki Mahkeme-i Kübrâ'da, önce amel
defterleri dağılacak.
Ruhla
sonsuzlaştırılan ve akılla bilinçlendirilen insan, ölünce bir saman çöpü
gibi çürüyüp yok olmayacak. Mahşere kadar, dünyadaki inancı ve yaşantısı
ile orantılı olarak, ya Cennet bahçesine dönüşen kabrinde rahat ve mutlu
olacak veya Cehennem çukuruna dönüşen kabrinde azap olacaktır.
Hazreti İsrâfil, sûr'a üfürüp, "Ey çürüyen kemikler, kalkın!" diye
bağırınca, kendini mahşerde bulacaktır.
Kıyâmet denilen o korkunç anda, maddesel ve fiziksel açıdan başka şekle
dönüşen ve çok büyüyen dünya, yeni düzende Güneş'in çok yakınında olacak.
Bu nedenle Dünya'yı, cehennemî bir sıcaklık kasıp kavuracak.
Yüce
Allah buyuruyor;
"O gün
(kıyamet olayında) Dünya, başka bir dünyaya ve gökler de (başka düzene)
dönüştürülecek" (İbrahim48)
İşte,
öyle bir ortamda Dünya'nın en az günah işlenen, en az kan dökülen ve o
günkü düzende dünya'nın Güneş'e en yakın olduğu yerinde mahşer yeri
kurulacak ve sorgulama başlayacak. (Hiç bir kaynağa dayanmayan âcizâne
kanaatime göre, mahşer yeri güney kutbunda olabilir.)
İlâhi
adâletin kesinlikle gerçekleşeceği, mazlumların, zalimlerden hakkını
alacağı, her çeşit baskıcı sistemlerin ve zorbaların şiddetle
cezalandırılacağı mahşer yerindeki Mahkemei Kübrâ'da, önce amel
defterleri dağılacak ve İlâhî Mîzan (tartı) kurulacak.
Yüce
Allah buyuruyor;
"O gün,
vezin (tartı) haktır (gerçekleşecektir). Kimin mîzanları (sevapları)
ağır gelirse, kurtuluşa erenler onlardır."Araf8
Mahşer
yerindeki sevap ve günahları belirleyen ilâhi mîzanda, sevapları ağır (çok)
gelenler, hiç korku, hüzün duymadan; peygamberler, sıddıklar, şehidler,
evliyalar ve salih mü'minlerle birlikte, mânevî feyizler, ruhsal zevkler
ve sonsuz coşku ile Cennet'e gireceklerdir.
Sevapları hafif kalıp, günahları ağır basanlar da; şeytanlarla,
nemrutlarla, firavunlarla, Ebu Cehillerle ve günümüzdeki onların
uzantılarıyla birlikte, ateşten zincirlere bağlanıp Cehennem'e
atılacaklardır.
Sevgili kardeşlerim!
Ellerimiz enselerimize bağlanıp, ayaklarımıza ateşten zincirler vurulup
ve korkunç zebânîler tarafından yerlerde sürüklenip Cehennem'e atılmak
istemiyorsak, Allah rızası için can simidimiz olan beş vakit namaza
sarılalım.
Neden
mi?
Zerre
zerre günahların ve zerre zerre sevapların mîzâna konduğu günde, kabul
olunan bir vakit namazın sevabı mîzandaki günahsevap dengesini alt üst
edeceği gibi, kılınmayan bir vakit namazın günahı da günahsevap
dengesini alt üst edecektir.
Taberânî'nin rivayet ettiği bir hadiste, Peygamberimiz;
"Kıyâmet
(mahşer) günü, kulun sorgulaması namazdan başlayacaktır. Eğer, beş vakit
namazı tamam ise, felâha (Cennet'e) kavuşacak, namazı noksan ise hâbü
hüsranda (Cehennem'de) kalacaktır."
Müslim'in rivayet ettiği bir hadiste Peygamberimiz;"Kişi ile küfür (kâfirlik)arasındaki
fark, namazı terk etmektir" buyurmuştur.
İslâmın temel ilkelerinin ikincisi olan beş vakit namaz, îmâna en yakın
bir ibâdet olduğu gibi;
Beş
vakit namazı terk etmek de, küfre (kâfirliğe)en yakın bir günahtır.
Beş
vakit namazı kılmak ve kılmamak, birbirinin tam zıddı iki karşıt
uçlardır.
Tekbirle başlayıp, selâmla noktalanan namazın son uzantısı, Cennet ve
Cemâlüllah'tır.
Gafletle başlayıp, inatla noktalanan namazsızlığın son uzantısı,
Cehennem ve azaptır.
Yüce
Allah buyuruyor;
"Mü'minler,
kesinlikle felâha (Cennet'e ve Cemâlüllah'a) kavuştular. Onlar,
namazlarında huşû edicilerdir (Namazlarını inanç, bilinç, ihlâs ve huşû
ile kılıcılardır.). " (Mü'minûn 12)
Allah'a inanan ve namazlarını dosdoğru, güzelce ve huşû, huzur ile
kılanlar, kesinlikle Cennet'e ve Cemâlüllah'a kavuşacaklardır.
Ya
namaz kılmayanlar?
Cennet
ehli Cennet'e ve Cehennem ehli Cehennem'e girdikten sonra,
Cennet'tekiler mücrimlere (günahkârlara) soracaklar; "Sizleri (en kızgın)
Sakar Cehennem'ine sokan nedir? Diyecekler ki, bizler namaz kılıcılardan
değildik." (Müddessir4243)
En
kızgın ve en korkunç Sakar Cehennem'inde yana yana kara kömüre dönen
günahkârlara suçları sorulduğu zaman, öncelikle namaz kılmadıklarını
söyleyecekler ve namazsızlığın en büyük suç ve günah olduğunu itiraf
edecekler.
İşte,
namazsızlığın son uzantısı olan Cehennem ve korkunç azaplar.
Yüce Allah
buyuruyor;
"Onlardan (Peygamberlerden
ve peygamberlere tâbî olanlardan)sonra öyle bir nesil geldi ki,
namazlarını kılmadılar ve şehvetlerine (hayvansal duygularına)tâbî
oldular. Onlar yakın bir gelecekte (Cehennem'deki) gayyaya
atılacaklardır." (Meryem59)
Dinin direği ve
mü'minlerin Mîrâcı olan ve insanları günahlardan koruyucu özelliği
bulunan beş vakit namazdan kopanlar, şehvetlerinin ve hayvansal
duygularının tutsağı olarak her türlü haramlara yönelirler ve sonuçta
Cehennem'deki gayya deryasında fokur fokur kaynarlar.
Namazın yerine,
başka hayırlar ve başka sevaplar yapılsa olmaz mı? Beş vakit namaz şart
mıdır?
Kendisinden trafik
ehliyeti istenen kişinin, bunun yerine sağlık cüzdanı göstermesi, ne
derece geçersiz, gülünç ve ahmaklık ise, Yüce Allah'ın "Namaz kıl!"
emrine karşı, ben namaz kılmam ama, başka hayırlar yaparım demesi, daha
geçersiz, daha gülünç, daha ahmaklık ve apaçık bir sapıklıktır.
İslâmın temel şartı
beştir. Bu beş şartın ikincisi namazdır. Demek ki beş vakit namazın
kılınması şarttır ve şartın genel anlamı, olmazsa olmaz demektir.
Sevgili
Peygamberimiz;"Namaz dinin direğidir. Namazı kılan, dinin direğini
dikmiş ve namazı terk eden, dinin direğini yıkmıştır." buyurmuştur.
Dinin direğini
yıkan kişinin, nefsinin isteği doğrultusunda bir hayır yapmakla övünmesi
ve ona güvenmesi, akılcı bir iş ve çıkar bir yol değildir.
Namazdan kopanlar
ve namazın mânevî feyizlerinden, ruhsal zevklerinden yoksun kalanlar,
dengesiz ve düzensiz bir yaşamın kurbanı olurlar. Kendilerini tatmin
edebilmek, gönül darlığından ve ruhsal bunalımlardan kurtulmak için,
nefislerinin hayvansal duygularına tâbî ve teslim olurlar.
Günlük beş vakit
namazı kılmayanlar, her gün beş defa Yüce Allah'a isyan ederek, en büyük
günahı işleyenler, diğer günahları işlemede bir sakınca görmezler ve
sonuçta, akan kanların ve irinlerin toplandığı gayya'da fokur, fokur
kaynayarak cezalarını çekerler.
Ancak, tevbe edip
namaza başlayanlar ve düzenli bir şekilde kazâ namazlarını kılanlar,
günahlarından kurtulunca, Dünya'da ruhsal huzura ve âhiret'te Cennet'e
kavuşurlar.
Namaza başlamak
istediği halde, bir türlü başlayamayan, nefsine ve şeytana yenilen
kardeşlerime tavsiyem;"Siz, namazı düşünmeyin. Öncelikle namazın
anahtarını ele geçirmeye çalışın. Yani, abdest alın."
Abdest, namazın
anahtarı ve mü'minlerin silahıdır. Bir elinizde anahtar ve diğer
elinizde silah olduğu zaman, şeytan yanınıza yaklaşamadığı gibi,
nefsinizin tembelliği, miskinliği gider ve rahatça namazı kılar ve
gerçek mü'minlerden olursunuz.
Peki, gerçek
mü'minler kimlerdir?
Yüce Allah
buyuruyor;"Gerçek mü'minler ancak şunlardır ki, Allah'ın ismi anıldığı
zaman (saygı ve sevgiden) kalpleri ürperir.
Onlara Allah'ın
âyetleri okunduğu zaman îmânları (daha) güçlenir ve onlar, yalnızca
Rab'lerine tevekkül ederler. Onlar (beş vakit) namazlarını dosdoğru,
güzelce kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızık (mal) dan Allah yolunda
infak ederler.
İşte onlar, hakiki
ve gerçek mü'minlerdir. Onlar için Rab'leri katında (mânevî) dereceler,
günahlarının bağışlanması ve (Cennet'te) sonsuz, tükenmez nimetler
vardır." Enfal 234.
Alınları secde
görmeyen, dine, irticâ ve dindarlara mürtecî diyen ve gerçek
müslümanları din istismarcılığı ile suçlayıp, kendileri dinsizliği
istismar edenler ve bundan bir çıkar sağlayanlara bir sözüm yok
Onlar
zaten gidecekleri yere gidecekler.
Kaynak: Beyan dergisi, 05-2004
|