bismill0.gif (5830 Byte)

ADAK (NEZIR)

Allah'u Teâlâ'ya ibâdet maksadiyla mükellef olmadigi halde mübah olan bir isi yapmayi kararlastirmak, kisinin öyle bir ameli kendisine vâcip kilmasi ve bunu yapacagina dair Allah'a söz vermesine Adak denir.

Allah rizasi için yapilan adaklar Allah katinda geçerlidir. Yalniz Allah'in rizasi gözetilirse böyle bir ibâdetten sevap elde edilir. Sirf Allah rizasi için oruç tutmak, sadaka vermek, Kur'an okumak namaz kilmak gibi. Ancak sirf dünyevî bir maksat ugruna yapilan adaklar geçerli degildir. "Falan bir isim olursa su kadar oruç tutacagim", veya su kadar sadaka verecegim demek gibi. Buna benzer dünyaya yönelik isteklerin olmasi halinde yapilan adaklarda sirf dünyevî bir arzu tasidigindan ibâdetlerde aranan ihlâs* ve Allah rizasi özelligi kaybolmus oluyor. Aslinda böyle bir adak Allah'in takdirini degistirmez. Mukadder ne ise o olur. Fakat her ne olursa olsun "falan isim olsun, söyle böyle oruç tutacagim, sadaka verecegim..." gibi adaklari yaptiktan sonra mutlaka yerine getirmek vâcip olur.

Allah'in rizasini ve yardimini istemek maksadiyla yapilan bu ibâdet genellikle bütün semâvî dinlerde vardir. Kur'an-i Kerim'de Hz. Meryem ile ilgili olarak anlatilan kissada annesinin söyle dedigi ve adakta bulundugu ifade edilmektedir: "Hani Imran'in karisi söyle demisti: 'Rabbim' karnimda tasidigim çocugu sadece sana hizmet etmek üzere adadim. Bunu benden kabul buyur Allah'im sen her seyi çok iyi isiten ve çok iyi bilensin. " (Âl-i Imrân, 3/35). Ve yine Hz. Meryem'e söyle hitab edilmisti: "Insanlardan birini görürsen "Rahman olan Allah'a konusmama orucu adadim bugün kimseyle konusmayacagim" de." (Meryem, 19/26). Yalniz Semâvî dinlerde degil, kismen semâvî din özelligi ve kalintilari tasiyan bazi toplum ve dinlerde de adak inancina rastlanmaktadir. Yahudi ve Hristiyanlarin yanisira eski Çin, Türk ve Arap toplumlarinda adaklarin yapildigi bilinmektedir.

Kur'an-i Kerim'de adak ile ilgili olarak bazi hususlar zikredilmisse de bu konuda herhangi bir emir veya nehiy mevcut degildir. Fakat ileride de ele alinacagi gibi adaklar yapildiktan sonra mutlaka yerine getirilmesi gerekmektedir.

Bazi Hadislerde Rasûlullah (s.a.s.), yapildiktan sonra Allah'a itaat kabilinden olan adaklarin yerine getirilmesi gerektigini ifade etmistir. (Tecrid-i Sarih Tercüme ve Serhi, XII, 226 vd.) Adagin Hz. Peygamber tarafindan yasaklandigini ileri sürenler olmussa da, bu adaklar insani kaderden müstagni kilmaya sürükleyen anlayislara dayali olan adaklardir. Çünkü yapildiktan sonra mutlaka yerine getirilmesi kesin olarak emredildigine ve bu konuda gayet açik hükümler bulunduguna göre, yasaklanmis bir hususun yapildiktan sonra yerine getirilmesi isteniyorsa bu yasak ne ile izah edilebilir?

Adak, yemin keffâreti*nde oldugu gibi yerine getirilmesi kisinin Islâmî hükümlere olan sadakatine baglidir. Böyle bir adagi yaptiktan sonra onu yapmamasi halinde Islâm devleti yetkilileri ibâdeti ihmal ettiginden dolayi onu bu konuda zorlayamazlar. Ancak Cenab-i Hakk Kur'an-i Kerim'de "Nezirlerini edâ etsinler" (el-Hacc, 22/29) buyurmaktadir.calig65.jpg (91705 Byte)

ADAGIN KISIMLARI

Nezir'in sarta bagli olan ve olmayan seklinde ikiye ayrildigi gibi bu türler de ayrica kendi aralarinda çesitli kisimlara ayrilmaktadirlar.

A- Sarta bagli olan adaklar

Bunlara istilâhî olarak "Muallak Adaklar" denir. Muallak adaklar ikiye ayrilir:

1- Bazi hususlarin gerçeklesmesine ve yapilmasina baglanan adaklar. Meselâ 'Hastaligim geçer ve iyilesirsem su kadar oruç tutacagim' veya 'Su kadar kurban kesecegim' seklinde yapilan adak gibi. Bu hastaligi geçerse bu ibâdeti derhal yerine getirmek gerekir. Böyle bir adagi daha sonra yapmak her ne kadar câiz ise de hemen yerine getirilmesi daha sevaptir.

2- Bazi iyi ve güzel hususlarin gerçeklesmemesi ve yapilmamasi için adanan adaklar. Örnegin, 'Falan kimse ile konusursam su ibâdeti yapmak üzerime vâcip olsun' seklindeki adaklar gibi. Burada kosulan sart falan kimse ile konusmamadir. Bu sarta ragmen o kimse ile konusulursa adagi yerine getirmek yahut bunun yerine yemin keffâreti ödemek gerekir.

Genel olarak belli bir sarta baglanan adaklar belirtilen sartin gerçeklesmesinden önce yapilmazlar. Örnegin 'Falan isim olursa su kadar oruç tutacagim' diye adak yapilip o isi gerçeklesmeden adadigi orucu tutarsa adagini yerine getirmis olmaz. Adi geçen isi gerçeklesince yeniden o orucu tutmasi gerekir.

Ayni sekilde bu tür bir adak belirli bir zaman, yer ve kisilere yahut belli bir sekle baglanirsa mutlaka bu belirlenen sekilde yapilmasi sart degildir. Meselâ 'Falan isim olursa falan gün veya falan ay oruç tutacagim, su parayi falan adama verecegim', yahut su kadar namazi falan camide kilacagim' dese belirtilen isi gerçeklesince belirttigi gün veya ayda oruç tutmasi sart degildir. Zikrettigi kisiye belirledigi parayi vermesi yahut söyledigi camide namaz kilmasi sarti aranmamaktadir. Orucunu istedigi bir zamanda tutmasi, sadakasini istedigi kimseye vermesi, namazini istedigi herhangi bir camide kilmasi mümkündür.

B- Sarta bagli olmayan adaklar

Bunlara da "Mutlak Adaklar" adi verilmektedir. Bu tür adaklar da ikiye ayrilmaktadir.

1- Belirli olan yani muayyen adaklar: Sarta bagli olmadan yapilan adaklardir. Meselâ 'önümüzdeki persembe günü oruç tutmayi adamak' gibi.

Belirli olmayan adaklar. Bunlara da 'Gayr-i Muayyen Adaklar' denir. Bu tür adaklar da hiçbir sart ve zamana bagli olmayan adak türleridir. Meselâ "Su kadar gün oruç tutacagim" diyerek hiçbir sart ve zamana baglamadan bir müddet oruç tutmayi adamak gibi.

Bütün bu hükümlere göre Mutlak * yani bir sarta bagli olmadan adanan oruçlarin kesin olarak yerine getirilmeleri gerekir. Belirli bir zamanda yapilmasi adanan adak baska bir günde kaza edilmelidir. Ayni sekilde bu tür mutlak adaklarda belirli bir yer ve kisi ile belirli bir miktar da önemli degildir. Mühim olan bu adaklarin yerine getirilmesidir. Belirlenen yer, kisi ve miktarlar degistirilebilir.

ADAGIN SARTLARI

Adagin Islâmî hükümlere göre geçerli olabilmesinin çesitli sartlari vardir:

1- Adanan ibâdetin cinsinden mutlaka bir farz veya vâcibin olmasi gerekir. Örnegin "üç gün oruç tutacagim.", "Su kadar namaz kilacagim", "Kurban kesecegim", diye adamak câizdir ve böyle bir adak sahihtir. Fakat "Filan hastayi ziyâret edecegim", "Aldigim mallari sermayesine satacagim", demek adak olmuyor. Dolayisiyla Allah rizasi için adanan ibâdetin cinsinden farz ve vâcip olmayan hattâ Islâm dininde yapilmasi uygun olmayan, Islâm'in emretmedigi kötü geleneklerden ibaret olan türbelere, yatirlara mum yakmak, bu yatirlarin ugruna bir seyler yapmak, yatirlara bazi esyalar adamak câiz degildir. Hattâ bu gibi adaklar kesinlikle haramdir .

2- Adayanin akilli, bülûga ermis yani ergin olmasi gerekir. Adagi yapan kimsenin aklindan hasta olmamasi, çocuk yasta bulunmamasi gerekir. Erginlik çagina ulasmamis olanlarla delilerin* yaptigi adaklarin yerine getirilmesi zorunlu degildir.

3- Adanan ibâdet o anda veya gelecekte yapilmasi farz olan bir ibâdet olmamalidir. Meselâ 'su isim olursa ögle namazini veya yatsi namazini kilacagim', yahut 'Ramazan'da oruç tutacagim', veya zengin oldugu halde 'Kurban bayraminda kurban kesecegim' gibi adaklar sahih degildir. Çünkü bu gibi ibâdetler zaten farz veya vâcip ibâdetler olup yerine getirilmesi gereken ibâdetlerdir. Buna göre bu tür adaklar geçerli degildir.

4- Adanan ibâdet ayrica bir farz veya vâcip bir ibâdete sebep ve zemin türünden olmamalidir. Örnegin abdest almayi veya tilâvet secdesi yapmayi adamak da sahih bir adak degildir. Zira bu gibi ibâdetler farz olan ibâdetlere vesiledir, onun için adanmaz.

5- Adanan sey Allah'in razi olmayacagi, günah özelligi tasiyan türden de olmamalidir. Meselâ "Su isim olursa kendimi Allah rizasi için kurban edecegim" diye bir adak yapmak geçerli olmadigi gibi haramdir. Fakat aslinda Islâm'in emrettigi bir ibâdet iken yine Islâm'in baska bir sebepten dolayi yasakladigi bir ibâdet türü ise geçerli olur. Meselâ bir kimsenin Ramazan Bayrami'nin birinci gününde veya Kurban Bayrami'nin ilk üç gününde oruç tutmayi adamasi sahih bir adaktir. Ancak bu günlerde oruç tutmak haram oldugu için, baska bir zamanda bu adagini kaza eder.

6- Adanan seyin yerine getirilmesi mümkün olmalidir. Meselâ geçen falan günde yahut falanin gelecegi günde oruç tutmak gibi. Geçen bir gün geri gelmeyecegi gibi, falan kimsenin gece veya gündüz zeval vaktinden sonra gelmesi halinde artik oruç tutulamayacagi bellidir. Çünkü oruç gündüz tutuldugu gibi fecirden baslanmasi gerekir. Dolayisiyla böyle bir adak olmaz.

7- Adanan sey bir malin sadaka* olarak verilmesi ise, adanan mal adagi yapanin malindan ve servetinden fazla olmamalidir. Çünkü adagi yapan kimse ancak mal varligi kadar bir tasaddukta bulunabilecektir. Ayrica baskasinin malini tasadduk etmeyi adamak da câiz degildir.

ADAK KURBANI:

Adanilan sey bazen kurban olabilir. Bu durumda su iki hususa dikkat edilmelidir:

1- Kurban davar, sigir ve deve gibi dört ayakli hayvanlardan olur. Tavuk, kaz ve hindi gibi iki ayakli hayvanlardan kurban olmaz.

2- Kurbanin etinden onu adayan kimse ile usûl ve füru* yiyemezler. Kurbanin eti fakirlere tasadduk edilir. Sayet yerlerse yedikleri miktarin degerini fakirlere vermeleri gerekir.

Kaynak: Fetvalar 1.0

by Muhammed Faruk