Basörtüsü Krizi: Semboller Savasi

Kimlikler Savasindan Bagimsiz mi?

tes1.jpg (30330 Byte)

Yasadigimiz ülkede kurulu düzenin temellerini, isleyisini, güç odaklarini teorik olarak yillarca anlatsaniz, üzerinde akademik arastirmalar yapsaniz da insanlara anlatamadiginiz gerçekleri, bazi somut olaylar net bir sekilde ortaya çikariyor.

Ülkenin siyasi, ekonomik birçok ciddi sorunu varken, hepsinin unutulup rejim elden gidiyor paranoyasi ile Merve kavakçi’nin mecliste yemin etme girisimine karsi baslatilan siyasi linç, sistemin öncelikli sorununu göstermesi açisindan önemlidir. Zaten irtica yaygarasi ile gitgide elimizden alinan hak ve özgürlüklerimiz M. Kavakçi’nin sahsinda bir kere daha baltalanmistir.

Gerginligi kim yaratti?

53.jpg (13241 Byte)2 Mayis 1999 Pazar günü basörtülü olarak milletvekili seçilen M. Kavakçi’nin meclise yemin etmek üzere gelmesi ile olusturulan gerginligin yankilari halen sürüyor. Ecevit’in daha önceden hazirlamis oldugu bir metinle, henüz milletvekili yemini etmeden kürsüyü gaspederek militanca yaptigi konusmada, burasinin (yani TBMM’nin) devletin meclisi oldugunu, bu yerin devlete meydan okunacak yer olmadigini ve bu hanima haddinin bildirilmesi gerektigini söyledi. DSP’liler elleri patlayincaya kadar tuttuklari alkislarla ”disari disari" diye bagiriyorlardi. Aslinda istenen basörtüsünün bu ülkemiz her gerçegi oldugunun inkar edilmesiydi. Millet iradesi dedikleri sey de yalnizca meclis duvarlarinda asili kalmaliydi.

Bütün Türkiye’nin ayrintilariyla bildigi bu olay sonrasinda, medyada ve kendini Islam’a nisbet eden bazi kesimlerde M. Kavakçi’nin gerginlik yarattigi ve bir türban krizi olusturdugu söyleniyordu. Aslinda rejim kur’an kurslarini, Imam Hatip liselerini kapatarak basörtülülerin kazandiklari egitim haklarini engelleyerek gerginligi çok önceden olusturmustu. M. Kavakçi’nin tavri ise gerginlik olustuktan sonra ortaya çikmis tabii bir durumdu.

Bu gergin ortam 2 Mayis’tan çok önce iki basörtülü milletvekilinin meclise basörtülü girme ihtimali gözönünde tutularak olusturulmustu. Meclis baskani septioglu gazeteciler ve program yapicilar tarafindan sIkIstIriliyor ve üzerinde baski olusturulmaya çalisiliyordu. Nesrin Ünal’da sIk sIk ”açacak misiniz" sorusuna maruz kaliyor ve sonunda karar verdiriliyordu, "yasalar töredir, törelere uyulur” diyen genel baskaninca.

N. Ünal milletvekili yeminini ederken metindeki insan haklari kavramini vurgulayarak okudu. Bu vurgulayici okuyus basörtüsünü çikardiktan sonra ne ifade edebilir? Neticede Ünal basi açik yemininden sonra alkis tufani ile ödüllendirildi.

Gerginlige Demirel’in Katkisi

Henüz yemin töreni bitmeden Demirel’in TRT 1 de yaptigi konusma askerlerin sözcülügünden baska birsey degildi. Demirel konusmasinda türbanin köktenciligin bir sembolü ve merve kavakçi’nin bu hareketin temsilcisi bir provakatör oldugunu ve bunun devam edecegini vurgulamayi da unutmadi. Demirel’in saptirici ve kiskirtici sözleri 75 yillik devlet geleneginin bir tekrariydi. "Devlet cephesinden degisen bir sey yok".

Savas ve Yüksel Devrede

Sistemin yilmaz koruyculari olay üzerine hemen açiklamalarda bulundular. Yargitay Bassavcisi Vural Savas üzerine düsen herseyi yapacagini söyledi. Aslinda bu açiklama gereksizdi çünkü herkes Savas’in görevini çok iyi yaptigi konusunda en ufak süphe duymuordu. DGM savcisi Nuh Mete Yüksel ise sorusturma baslatarak hizla görevini ifa etti.

Medya Linç Girisiminde

Medya, bu olayin hemen ardindan linç girisimini baslatti. Evrensel ahlak anlayisi ve insaf açisindan hiçbir ölçü tanimayan medya, kullandigi basliklarla ve yazdigi köse yazilariyla Kavakçi’nin sahsinda insan hak ve özgürlüklerine, Islamidegerlere kin kustu. "Fadime Sahin’den Merve kavakçi’ya ögütler” basligini tasiyan haberlerle tesettürlü yilan vb karikatürlerle de iyice igrençlestiler.

Medyanin tavriyla ilgili bir örnegi, seviyelerini ortaya koymasi açisindan alintiliyoruz. Savasan Sahinler: Onlar ak güvercinli partinin savasan sahinleri. Onlar on iki kisi. Yemin töreninde türbanli m. Kavakçi’ya karsi sayisiz sorti gerçeklestirdiler. Avuçlari kizarana kadar alkisladilar. ”Disari.... Disari" diye tempo tuttular. Sonunda zafer kazandilar.(Star, 04.05.1999)

Birkaç gün sonra medya, adet oldugu üzere Kavakçi’nin dis baglantilarini sorusturmaya basladi. Zira böyle buyurmustu cumhurbaskani. Ve bulundu (!) Filistin Islam Birligi (IAP)ndeki konusma ve birligin Hamas ile iliskisi. Medya gaspedilen topraklarini almak üzere Israil ile savasan Hamas örgütü ile IAP arasindaki iliskiden dolayi da Kavakçi terörist sayiliyordu.

M. Kavakçi’ya yapilanlari elestiren iki yazarinin yazilarini Zaman Gazetesi gerginlik yaratmamak (!) için yayinlamadi. Ortadogu ve Türkiye gazeteleri ise diger medya ile zaten ayni türküyü söylüyorlardi.

Gülay Göktürk, Perihan Magden gibi bazi yazarlar basindan beri olanlarin karsisindaydi. Perihan Magden bir yazisinda olaya farkli yaklasimindan dolayi kendisini Vural Savas’in aradigini ve halki dogru yönlendirmesini rica ettigini ayni zamanda basörtüsü yasagi ile ilgili kendisine birçok döküman faksladigini yazdi. Gülay Göktürk ise bir yazisinda söyle diyordu: ”Basini alip gitmek. Yakilmak üzere baglandigimiz çarmihtan. O çarmihin altindaki odunlar atese verilmeden baglarini kopartip çekip gitmek. O çarmihin çevresinde halka olmus çigliklar atan bagnazlar güruhunun hevesini kursaginda birakip çekip gitmek (7 Mayis 1999)

Ve neticede çifte vatandaslik haberinden sonra Merve Kavakçi, Bakanlar Kurulu karariyla hiçbir bürokratik engele takilmadan hizli bir sekilde TC vatandasligindan çikarildi.

Kurt Girdi, Kuzu Çikti

Özellikle basörtüsü konusunda milliyetçi-muhafazakar kesimlerin umudu gözüken MHP, kendisine baglanan bu umudun ne kadar bos oldugunu gösterdi. MHP protokol üzerinde basörtüsüyle ilgilihiçbir maddeye yer vermedi.

Seçim meydanlarinin fatihi olan Tansu Çiller’e gelince, o da dindarlarin teminati olmaktan çabuk çarketti. Mesut Yilmaz ise halkin degerlerine savas açmaktan agzi yanmisti ama seçimlere kadar komutanlarin ferahlatan sakizini çignemeye karar verdi. Böylelikle tüm partiler her zaman oldugu gibi seçim öncesi maskelerini çikarip gerçek kimliklerine büründüler.

Atatürkçü Çagdas kadinlar Rahatsiz

Çagdas Yasami Destekleme Dernegi, Merve Kavakçi olayi üzerine Istanbul Basin Müzesinde bir basin toplantisi düzenledi. Burada kadinlar gözyaslari içinde "Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganini attilar. Kadin Arastirmalari Dernegi Baskani ise Kavakçi’yi Cumhuriyet kadininin yüzkarasi, zavalli olarak niteledi. Halbuki bu dernegin amaci parti farki gözetmeden daha çok kadinin siyasette yer almasini saglamakti. Atatürkçü Düsünce Dernegi de olayi sikayet etmek üzere yanlarina bir grup ilkokul ögrencisi alarak Anitkabir’i tavafa gittiler.

Merve Kavakçi’ya Destek

Tüm bu karalama kampanyasina ragmen halkin çogunlugu Kavakçi’nin arkasinda oldu. Aslinda yapilan zulüm mezkur sahsa degil, Islami degerlerimize idi. Yani bu olay sahis ve parti meselesinin tamamen üzerindes, bütün müslümanlari ilgilendirir bir boyutta yasanmisti. Ancak bizim, direnisini sonuna kadar sürdürmesini talep eden destegimiz, yapilan yanlislari görmemizi engellememeliydi. Merve kavakçi kendini ifade ederken ve savunmasini yaparken, kendisine düsman olan bir zihniyetin kavramlarini siginmaci ve faydaci bir mantik örgüsü ile kullanmaktaydi. Ancak bu tarz kimlik gizleyici söylemlerin su ana kadar ise yaramadigi görülmüs olmaliydi. Tabii bu tavir Kavakçi’nin sadece sahsiyla sinirli kalmayip, Türkiye’deki hakim anlayisi yansitmaktadir.

Bilindigi gibi Kavakçi’ya birçok ülkedeki müslüman gruplardan destek geldi. Bu destegi veren ülkelerden biri de Iran halki olmustur. Gazetelerde "Kara Destek” olarak verilen bu olayi, el-Vasat dergisi Merve Kavakçi’ya sormus o da su cevabi vermisti: ”Iran’da baslar zorla örtülmektedir ve özgürlükler kisitlanmaktadir. Böyle bir ülkenin basörtüsü konusunda benim üzerimden Türkiye’ye karsi tavir alma ve propaganda yapma hakki bulunmamaktadir. Iran’dan gelen destek beni ilgilendirmiyor.” (25 Mayis 1999, Sagduyu)

Oldukça suursuz ve insafsiz olan bu cevap, Kavakçi’nin IAP’de yaptigi konusmada Islam ümmeti üzerine yaptigi vurgu ile çelismektedir. Elbette Iran’da elestirilecek uygulamalar bulunmaktadir. Ancak Kavakçi’nin cevabi sistemin Iran’a bakisiyla özdeslesmektedir. Amerika’dan, Almanya’dan ve diger ülkelerden gelen destek demokrasi adina ön plana çikartilirken, küçük ögrenci grubunun bir araya gelerek Iran’da yaptigi destegin bu sekilde degerlendirilmesi, bilinç zayifliginin ve çorakliginin bir göstergesidir.

Öte yandan FP-RP çizgisinin bu olayda -en azindan- hukuki zemini ve söylemi layikiyla kullanabildigini söylemek de imkansiz görünmektedir. "Kendisi bilir" yaklasimi ise kaçak dövüsmenin bir ifadesi olarak görülmeli. RP-FP çizgisinin bu konudaki tavri, her zaman oldugu gibi, ”tamam üzerimize düsen payi aldik" seklinde tezahür etmektedir ki, geçtigimiz günlerde yapilan "muhalefet stratejisi" programinda basörtüsünün kendisine yer bulmakta güçlük çekmesi de, güvenilir olmayan bir siyasetin bu döneme de yansiyacaginin göstergesidir. Malatya’daki ”Basörtüye Özgürlük" mitinginin ardindan, burada yasanan zulümlerin FP’nin gündeminde yer almamasi da, bu tespitleri dogrulayan bir gelismedir.

Sonuçta tek bir olay gibi gözüken Merve Kavakçi hadisesi, sistemin Islam düsmanligini bir kez daha gözler önüne sermistir. Bize düsen görev ise bulundugumuz her alanda Allah’in dinini yüceltmek sabirla-sebatla ama hakarete-boykota, baskilara boyun egmeden Rabbimize verdigimiz sahitlik sözünün arkasinda durmaktadir.

Haksöz Dergisi Haziran 1999 Sayi:99

 

Hazirlayan: Musa Dogan