Kosova Agliyor
Yirminci yüzyilin en büyük insanlik draminin
yasandigi Kosovada yürekleri parçalayan vahset her geçen gün katlanarak büyüyor.
Vahsice katledilen bebelere, kadinlara, yaslilara her gün onlarcasi ekleniyor...
Sirp vahsetinden kaçmaya çalisan bir milyon
Kosovalinin olaganüstü sartlarda hayatta kalabilme mücadelesi, akil almaz
iskenceler, her biri bir tarafa dagilmis ailelerin yasadiklari dram, akan gözyaslari
televizyon ekranlarina ve gazete sayfalarina yansidikça yürekler daglaniyor adeta...
Silâh zoruyla yerlerinden yurtlarindan edilen, anne kucaginda çiglik çiglik aglasan
bebelerin içler acisi durumlari, ayakta durmaya mecali olmayan yasli insanlarin yüzlerce
kilometre yürümek zorunda birakilmalari... Tarihin en büyük soykirimina maruz kalan
binlerce Kosovalinin dramini anlatmaya kelimeler yetersiz kaliyor... Bosna vahseti yeniden
yasaniyor adeta...
Her geçen gün katlanarak büyüyen bu
soykirimi durdurabilmek maksadiyla NATO tarafindan baslatilan müdahale binlerce
Kosovalinin yasadigi drami sona erdirebilmis degil. Aksine uluslararasi Kararli
Güç operasyonunun sadece hava harekatiyla sinirli kalmasi drami daha da
vahimlestirmis gözüküyor...
Yirminci yüzyilin bu büyük insanlik draminda
son bir ayda meydana gelen gelismelere deginmeden önce Kosova krizinin mahiyetini ana
hatlariyla hatirlamaya çalisalim.
Yüzde 95ini Arnavutlarin olusturdugu 2,5
milyon civarinda nüfusa sahip Kosova, eski Yugoslavyanin yeniden sekillendirildigi
1974 senesinde Sirbistan Cumhuriyeti içinde özerk bir bölge ilân edilmisti. Kosova bu
statüsünü 1989 senesine kadar sürdürdü. Sirbistan yönetiminin basina gelen asiri
milliyetçi Slobodan Miloseviçin Kosovanin özerkligini lagveden karari
almasi Kosova Arnavutlari için acilarla dolu bir sürecin baslamasi anlamina geliyordu.
1990 yilinda Yugoslavya Federal Ordusu, Kosovada tam hakimiyetin tesisi için
bölgeye birlikler göndermeye basladi. Ardindan da Sirbistan parlamentosu Kosova
Hükümetini feshettigini açikladi. Fakat Kosovali Arnavutlar, Sirplarin bu karari
karsisinda pes etmediler. 1991 yilinda Kosovali Arnavutlar bölgede ayri bir cumhuriyet
kurduklarini ilân ettiler. Kendilerini ilk ve tek taniyan ülke komsulari Arnavutluk
olmustu. 1992 senesinde de ilimli politikalariyla öne çikan Ibrahim Rugova bölgenin
ilk cumhurbaskani seçildi. Sirp zulmünün ayyuka çiktigi yillarin ardindan, Sirplarin
zulmüne karsi koymak ve tam bagimsizlik için silâhli mücadelenin kaçinilmaz oldugunu
savunan genç Arnavutlar, Kosova Kurtulus Ordusunu (UCK) kurdular. Ilk eylemlerini
de 1996 yilinda Sirplara ait karakollara karsi gerçeklestirdiler. 1998 yillarina
gelindiginde Sirp polisinin Arnavut halk üzerine estirdigi terör had safhaya ulasti.
Sirp polisi tarafindan öldürülen Arnavutlarin sayisi yüzlerle ifade edilmeye, etnik
soykirim her vechesiyle kendini göstermeye baslamisti. 1999 yilinin Ocak ayinda Sirplarin
gerçeklestirdigi Racak katliami Kosovadaki sorunun ciddiyetini ortaya çikarmasi
açisindan önemliydi. Racakta onlarca Arnavutun katledilmesi soruna çözüm
bulunabilmesi yönündeki çabalara hiz kazandirdi. Uzun çabalar sonunda Sirp tarafi
Kosova yönetimi ile 6-17 Subat tarihleri arasinda Fransanin Rambouillet kentinde
bir araya gelmeye razi edilebildi. Görüsmelerin birinci turundan bir sonuç çikmadi.
Ikinci tur görüsmeler ise 18 Martta yapildi. Kosovali Arnavut halkinin temsilcileri
Pariste yeniden baslatilan baris müzakerelerinde üç yillik geçici özerk
yönetim anlasmasi ve bu anlasmanin 28 bin mevcutlu NATO baris gücü tarafindan teminat
altina alinmasini öngören anlasmayi imzaladi. Sirp heyeti, anlasmayi imzalamaya
yanasmayinca müzakereler tikandi. Dayton Baris Anlasmasinin mimari ABDli
diplomat Richard Holbrookeun, Miloseviçi ikna turlari da netice vermeyince
NATOnun hava harekati, Genel Sekreter Javier Solananin verdigi emirle baslamis
oldu.
NATOnun Kararli Güç
Harekatinin hedefi Sirplarin gerçeklestirdigi etnik temizlige son vermekti. Fakat
bu operasyonun sadece hava harekati ile sinirli tutulmasi Sirp katliaminin daha da
artmasina zemin hazirladi. NATO, füzelerle ve hava saldirilariyla Sirbistanin
stratejik öneme sahip bölgelerini bombalarken Sirp askerleri de uzmanlik alanlari olan
soykirim isini devreye soktular. Tüm Kosovayi yakip yiktilar. Bölgeyi tüm
Arnavutlardan temizlemek istercesine yasli, çocuk demeden yüzlerce Arnavutu katleden
Sirp askerleri yüzbinlercesini de Kosovayi terk etmeye zorladi. Ölümle yüz yüze
gelince vatanlarini terk etmek zorunda kalan yüz binlerce Kosovali, sahip olduklari her
seyi geride birakip paramparça olmus bir halde kendilerini sinir disina atti. Arnavutluk,
Karadag ve Makedonya gibi civar ülkelere kaçmayi basarabilen binlerce Kosovali buralarda
hiçte saglikli olmayan bir ortamda hayatta kalabilme mücadelesinin içersine girdiler.
Makedonya sinirinda günlerce aç, susuz, yagmur altinda uyumak zorunda kalan, perisan
haldeki Arnavutlarin bir kismi buralardan basta Türkiye olmak üzere çesitli ülkelere
gönderildiler. Binlercesi ise bu sefaleti yasamaya mahkum edildi... NATO yetkililerine
göre yerlerinden yurtlarindan edilen Arnavutlarin sayisi bir milyona ulasmis
gözüküyor.
Bu arada gerek Kosovadan kaçanlarla
yapilan görüsmeler gerekse uluslararasi örgütlerin çalismalari Sirplarin
Kosovada uyguladigi vahsetin boyutlarini da ortaya çikarmaya basladi. Varilan
sonuçlar Sirp vahsetinin boyutlarinin tahmin edilenden daha büyük oldugunu gösteriyor.
Ingilterenin önde gelen gazetelerinden The Independentin haberine göre,
Kosovada toplu katliam ve tecavüz vakalari, Bosna Hersekte yasanilandan çok
daha büyük boyutlarda. Savas Suçlari Mahkemesinin bulundugu Laheydeki
arastirmacilara göre ise Kosovada en az 45 toplu mezar bölgesi bulunuyor.
Öte yandan Sirp vahsetine sahit olan
Kosovalilarin anlattiklarindan basina yansiyanlari tüyler ürpertici nitelikte. Sirp
komsulari tarafindan annesinin, üç kiz kardesinin, kuzenlerinin ve amcasinin
katledilmesine sahit olan on yasindaki Drenin Guardian gazetesi muhabirine Sirplarin
vahsetine dair anlattiklari iste bu nitelikte. Elinden yarali Dren anlatiyor;
Yere uzanmistik. Saat sabahin biriydi.
Kurtlar gibi uluyarak evin içine girdiler. Orada yasayan Sirplardi. Onlari taniyorduk
çünkü suratlarina maske takmamislardi. Bizden üst kata çikmamizi
istediler.Üst kata çiktigimizda, bizi UÇK üyesi olmakla suçladilar.
Odadaki dolabi atese verdiler. Sonra aramizdaki küçük bir kizi vurdular. Daha
13ündeydi. Ve ardindan herkesi teker teker vurmaya basladilar. Sonra beni de
vurdular. Yere düstüm ama ölmedim. Ölü numarasi yaptim. Sonra bana bakmadiklari bir
sirada yandaki odaya kaçtim. Bu oda dumanla kaplanmisti ama onlar gidene dek
bekledim.
Kirk yaslarindaki Emine adli bir baska
Kosovali kadin anlatiyor; Maskeliydiler, yüzleri kapali ama seslerinden bize
pek yabanci olmayan, komsularimizdan birileri oldugunu anladigimiz kisiler de elleri
silahli maskeli canilerin yanindaydi. Evi terk etmek istemedik. O anda 12 yasindaki oglani
elimizden kopardilar, yan odaya götürdüler, irzina geçmek istediler, belki de yaptilar
bilemiyoruz. Çocugun çigliklari yüregimizi parçalarken durmalarini, o an herseyi
yüzüstü birakarak gidecegimizi, bir daha dönmeyecegimiz sözünü verdik.
Daha binlerce Arnavutun buna benzer bir
drami var ve binlercesi de hâlâ yasamakta. Tecavüze ugrayanlar, gözleri önünde
çocuklari katledilenler, göç yollarinda çocuklarini kaybedenler ve daha niceleri
kisaca kelimelerle anlatmak mümkün degil Kosovalilarin yasadiklari bu büyük drami...
Bölge Nüfusunda Etnik Yapi ve
Dini Inanislara Göre Dagilimi
Balkanlarda sIk sIk çikan
çatismalarin kaynaginda son derece daginik olan etnik yapi var. Iste Balkan
ülkelerindeki nüfusun etnik köken ve dini inançlara göre dagilimi.
Arnavutluk nüfusunun yüzde 70i
Müslüman, yüzde 20si Yunan-Ortodoks, yüzde 10u ise Katolik dinine mensup.
Etnik olarak halkin yüzde 95i Arnavut ve yüzde 3ü ise Yunan kökenli
Bosna-Hersek nüfusunun yüzde 40i
Müslüman, yüzde 31i Slav-Ortodoks, yüzde 15i ise Katolik Hristiyan dinine
mensup. Nüfusun yüzde 40i Sirp, yüzde 38i Müslüman, yüzde 22 ise Hirvat
kökenli
Bulgaristan nüfusunun yüzde 85i
Bulgar-Ortodoks ve yüzde 13ü Islâm dinine mensup.
Nüfusun yüzde 85i Bulgar, yüzde 9u Türk ve yüzde 3ü ise Makedon
kökenli.
Hirvatistan nüfusunun yüzde 77si
Katolik, yüzde 11i de Ortodoks Hristiyan dinine mensup
Nüfusun yüzde 78i Hirvat, yüzde 12si ise Sirp kökenli.
Makedonya nüfusunun yüzde 67si
Slav-Ortodoks, yüzde 30u Islâm dinine mensup
Nüfusun yüzde 65i Makedon, yüzde 22si ise Arnavut kökenli.
Romanya nüfusun yüzde 70i
Romen-Ortodoks, yüzde 6si Katolik, yüzde 6si ise Protestan dinine mensup.
Nüfusun yüzde 89u Rumen, yüzde 9u Macar kökenli.
Sirbistan nüfusunun yüzde 65i Ortodoks,
yüzde 19u Müslüman, yüzde 4ü Katolik, yüzde 1i Protestan, yüzde
11i ise diger dinlere mensup. Nüfusun yüzde 63ü Sirp, yüzde 14ü
Arnavut, yüzde 6si Karadag, yüzde 4ü Macar kökenli.
Yunanistan nüfusunun yüzde 98i
Yunan-Ortodoks kilisesine bagli, yüzde 2si ise Müslüman. Yunan hükümeti,
Yunanistanda farkli etnik gruplarin varligini inkar ediyor. Ancak resmi olmayan
rakkamlara göre ülkede yaklasik 200 bin
Makedon yasiyor. Müslüman olan nüfusa da Pomaklar, Türkler ve Çingeneler dahil
ediliyor.
Beytullah Demircioglu, Altinoluk dergisi - Sayi:159 - Mayis 1999
Hazirlayan: Ekrem Yolcu