ISGAL GÜÇLERI GIBI

......................................... Atasoy MÜFTÜOGLU

 

Içersinde yasadigimiz tarihsel dönemde gerek Türkiye’de ve gerekse diger Islam toplumlarinda, Islam’a ve müslümanlara karsi sürdürülmekte olan ideolojik ve politik siddet; ideolojik ve politik arindirma; kiyim ve sürgün; karalama ve sindirme kampanyalari; emperyalist ve oryantalist kültürün dünya çapinda tahakküm adina gerçeklestirdigi; emperyalist ve oryantalist önyargilardan kaynaklanan; emperyalist ve oryantalist irade tarafindan desteklenen eylemlerdir.

Müslümanlar antik dönemlerde bile örnegine tesadüf edilmeyecek; ideolojik, politik ve medyatik travmalarla, düsünsel ve entellektüel dünyada müzelik olan ideolojik/politik saplantilar ve ilkelliklerle, barbarca bir ayrimciliga tabi tutuluyorlar. Islami hayat; politik/ideolojik söylemin, gücün, kliselerin gözetimi ve denetimi altina aliniyor. Islami dünya görüsü ve hayat tarzina karsi sürdürülmekte olan ideolojik/politik siddetin, ahlaki yok, kültürü yok, tarihi yok, anlami yok, içerigi yok, düzeyi yok, niteligi yok, degeri yok, erdemi yok, hukuku yok, insani hiç bir temeli ya da dayanagi yok. Politik yapi, tamamen igreti, yapay, kurmaca birtakim tanimlarla toplumun tarihsel, kültürel birikimini yok sayiyor. Toplumlarimiza baski altinda dayatilan tüm ölçütler, tarihten, hayattan, insanliktan, evrensel ölçütlerden bagimsiz ölçütlerdir. Kullanilan ölçütler ahlaki ve entellektüel hiç bir denetim ölçütüne ihtiyaç duymuyor.

Gerek Türkiye’de ve gerekse diger Islam dünyasi toplumlarinda uygulanan politik/entellektüel siddet; Bati emperyalizmine entellektüel dayanaklar saglamak amaciyla üretilen ve kesinlikle anlamli bir içerik tasimayan tanimar araciligiyla uygulamaya konuluyor. Bu tanimlar, somut toplumsal, sosyal, siyasal sorunlara hiç bir olumlu katkisi bulunmayan, kanitlanmamis, uydurma tanimlardir. Bu tanimlarin bir ruhu yoktur, bilinci yoktur. Bu tanimlar bir siddet araci islevi görmektedir.

Insanlik tarihi, insanliga, insan fitratina yabanci ideolojik dünyalarin düzmece dünyalar oldugunu, ideolojik dünyalarda sahici alanlara, sahici olana hayat hakki olmadigini göstermistir. Tarihin dilini dogru anlamak gerekir. Insan fitratina yabanci ideolojik kaliplarin insanligin dünyasina hiç bir katkisi olmamistir. Günümüz dünyasinda da bütün halklar ideolojik/bürokratik bagnazliktan ve dar görüslülükten muzdariptir. Türkiye’de görüldügü üzere ideolojik kaliplarin, halki bütünüyle kusatma yetenegi yoktur. Bu nedenledir ki, Türkiye’de siyaset hiç bir kesimi temsil etmiyor, politik partiler siyaset yapmiyor, üretmiyor; otoriter devletin yaptigi siyaseti tüketiyor.

Ideolojik, bürokratik azinlik yapilari her tür degisim talebine ve ihtiyacina karsi bagnazca direniyor. Politik dili, kültürü ve terbiyesi olmayan, kendisini devletin gerçek sahibi sayan küçük ancak güçlü azinlik, büyük ancak güçsüz çogunluga barbarca tahakküm ediyor. Türkiye, ilkel, kati, bürokratik oligarsik yapisi sebebiyle, ne Dogu’da, ne de Bati’da dünyada kendisini kimseye anlatamiyor. Kendi politik sistemlerine güven duymayan oligarsik yapilar her yerde, her zaman, halka bir isgal kuvveti gibi davranir, halka küstahça baskilar uygular. Oligarsik yapilarin hak ve hakikate tahammülleri yoktur.

Unutmamak gerekir ki, bütün fasizmler; ahlaki, entellektüel, kültürel çöküntü dönemlerinin ürünüdürler. Tüm fasizmler tüm insani yetenekleri gölgeler ve engeller. Fasizmlerin hayat buldugu toplumlarda, toplum; zonta, maganda, çete, mafya kültürüne ve sokagin aklina teslim olur. Bu tür toplumlarda, hayata bilinçsiz, duyarsiz ve sorumsuz bir varolus biçimi egemen olur. Ayni sekilde ne kadar köklü bir geçmise sahip olurlarsa olsunlar, sürekli olarak istikrarsiz kilinan toplumlarda, popülist milliyetçilikler hayata geçirilir. Popülist olmayan bir milliyetçilik yoktur. Popülist milliyetçilikler gibi, popülist dini akimlar da halklari gerçek dünyanin disina tasirlar. Medeni toplumlarin popülist milliyetçiliklere ve popülist dini söyleme ihtiyaci yoktur.

Nato’nun ABD önderliginde emperyalist dünya düzenini korumak üzere, ideolojik/siyasal küresellik adina, yeniden global bir hegemonyayi insa etmeye yöneldigi bir dönemde, Islami akimlarin, hareketlerin, kendilerini yeniden ve kapsamli olarak üretmeleri hayati bir sorumluluk haline gelmistir. Bu arada belirtmek gerekir ki; Kosova konusu gerek ABD için ve gerekse Avrupa’li müttefikleri için bir iç politika malzemesidir. Kosova sorunu konusunda ABD ve Avrupa, bir siyasal münafiklik sergilemektedir.

Islam dünyasi toplumlari, 20. Yüzyili kolay ve ucuz hayallerle, kolay ve ucuz önderler pesinde harcadilar. Müslümanlar, içersinde yasadiklari tarihsel dönemin taleplerini dile getiren, içersinde yasadiklari tarihsel dönemin çagrisi, ruhu, ifadesi, bilinci olan güçlü bir önderlige sahip olamadilar. Islam Devrimi, emperyalizmin Ortadogudaki hayati çikarlarini tehdit eden güçlü bir düsünce, güçlü önderlik, güçlü bir gönül ve bilinç degisimi gerçeklestirdigi için emperyalist dünya tarafindan olaganüstü kötülüklere maruz birakildi.

Abartili duygusalliklara kapilmamaliyiz. Bilinçsiz umutlara yaslanmamaliyiz. Umutlarimiz da ölçülü ve alçak gönüllü olmalidir. Ilahi emaneti geregi gibi koruyabilecek niteliklere sahip olmadigimizi dürüst sekilde kabul etmeliyiz. Rahatlatici, rahatimizi bozmayan yol, yöntem ve reçete aramaktan vazgeçmeliyiz. Bütün tutarsizliklar, ödünler, geri çekilisler yüzeyselliklerden kaynaklanir. Derinlikli, nitelikli ve takvaya dayali yapilar kalici yapilardir. Nitelikli cemaatler, nitelikli bireylerden olusur, böylece birey ve cemaat birbirini tamamlar. Niteliksiz kalabaliklardan cemaat olusmaz. Bu tür kalabaliklar, toplumsal ve siyasal bir güce dönüsemez, birlikte sonuç alici eylemlerde bulunamaz. Ilahi amaçlari gerçeklestirmek isteyen topluluklar, her seyden önce ahlaki temellerle birlikte, ehliyet, liyakat, takva, cesaret, secaat, irade, nitelik sahibi olmak zorundadirlar. Bu degerlerden yoksun olan topluluklar Allah’in (c) yeryüzündeki halifesi olamazlar, siyasal anlamda bir insa için de, sözünü ettigimiz degerlerin somut bir sekilde hayat bulmasi gerekir. Islami dilin, ahlakin, düsüncenin, kültürün bir bütünlük içersinde insasi saglanmadan, Islami bir toplumun, Islami bir hareketin insasi mümkün olmaz.

Kaynak: Evrensel Mesaj Dergisi Sayi:5 Haziran/1999

 

Hazirlayan: Musa Dogan