Anayasa
ve Referandum
Arif
Altunbaş
12
Eylül Anayasası milletin tümünü; kusatan, kucaklayan bir anayasa olmadığı, halka
karşı ve halka rağmen, her sözü söyleme hakkını kendilerinde bulan, darbeciliğin
anaforundan kendilerini kurtaramayan generallerin ve kafalarını batı medeniyetinin
yollarında yalama yapmış bürokratınların
istekleri doğrultusunda yaptırılan bir anayasa olduğunu elalem ve herkesce
bilinmektedir.
Bu
Anayasası zaten, vatandaşı iç tehlike olarak gören güç odaklarının her şeyi
kendi kontrollerinde tutup vesayet rejimlerini de yürütebilmek için, hazırlattrıp
halka dayatılan ve kabul ettirilen gelmiş geçmiş Anayasaların içinde Anayasa olmaya
en layık olmıyanıdır.
Dipcik
ve süngüyü ellerinde bulunduran güçlerin kendi halkına karşı kabadayılık
tasladığı bir zamanda, milletin önüne konulmuş, ‘’ya anayasayı oylarsın veya
yine oylarsın’’ anlayışıyla halkın önüne sürülen sandıktan çıkartılan
cebri bir anayasadır.
Desbotizmin
hukuksal tabana oturtulmak istedendiği, bir vesayet rejimini legalleştirmeye yönelik,
halktan kopuk, halkı korkutmak için hazırlanmış, darbecilerin
sipariş ettiği bir anayasa...
Bu
anayasanın tümünün kökten değiştirilmesi şarttır aslında.
Ne
yazık ki, ülkemizde hala vesayet rejiminin varlığından nemalananlar, kan, kin ve kelleler üzerinden hala politika
üretmek istiyenler var.
Hala;
27 Mayıs,12 Eylül darbesini açıkca savunan faşizm hayranı bürokratlar, askerler,
medya patronları ve siyasi partiler sahnede.
Halkımızın
inanç ve gücü karşısında, kurdukları kalelerin bir bir yıkıldıklarını, savunma
hatlarının teker teker çözüldüklerini görünce, altlarındaki zeminlerin
kaymasıyla panikleyip, çılgınlaşan, ne yaptığını ve dediğini bilmiyenler var.
Her
gün biraz daha eriyorlar.Her gün biraz daha yok oluyorlar. Hırçınlıkları,
çılgınlıkları, saldırganlıkları keskin sirkenin küpüne verdiği zarar
gibi….Vuruşa vuruşa çekiliyorlar.Yok olmanın dayanılmaz hezimeti ve hafifliği
içindeler.
Tarihleri
o kadar karanlık ki bu güçlerin, cürümleri o kadar büyük ki,
onun
için özgürlükten korkmaktalar,aydınlıktan ürkmekteler, hukuk devletinden rahatsız
olmaktalar.
Cumhuriyet
adıyla kurulan rejimi, aşiret anlayışıyla yürüttüklerinin farkına
varıldığının farkına vardılar. Seçkinler cumhuriyeti haline getirdikleri rejim
ağalıklarının, kalelerinin bir bir ellerinden gittiğini ve daha da gideceğinin
bilincindeler.
Anayasa
değişikliğine hayır demek için meydanlara
dökülen partilerin, dün birbirlerini yiyen, birbirlerinin kan düşmanı, can
düşmanı olan siyasi görüşlerin bugün birlikte hareket etmeleri, aynı pınardan
sulanıp nemalanmalarının bir gereğidir.
Bunların
bir çoğu anadan doğma, muhalefettirler.İtikatları bozuktur…
Ne
yaparsanız yapın onlara yaranamazsınız. Söylediklerinizin tersini söylemek,
zıddını yapmak onların varlık sebepleridir..
Neyi,
neden, niçin istemediğinin ne şuurunda, ne
de farkındadırlar.
Bunlar,
solcusuyla, sağcısıyla, Türkçüsüyle, Kürtçüsüyle bir millet gibi, sanki
zamanımızın Haricileridirler.
Aşırılıkları
hem; kendilerine, hem; insanımıza ve hem de; ülkemize ve ülke
çıkarlarına zarar vermektedir.
Oruç
tutmadığı halde, halkı iftar çadırlarını doldurmaya çağırırlar…
‘’Hayır da hayır vardır’’ diyerek din
istismarcılığını kimseye kaptırmazlar. Dindarları ve muhafazakarları da din
istismarcısı olarak suçlarlar.
Şer
güçlerin odağı haline gelmiş bir partinin lideri, hayırdan bahseder hale gelmişse,
yeni bir ayak oyuınu tezgahlanıyor demektir.
Referanduma
hayır cephesini oluşturan CHP, MHP, BDP bir birleriyle zıt düşüncelerin ve
söylemlerin partileri olmasına,hatta; düşman kardeşler olmasına rağmen, ülke
demokrasisinin sınırlarını azda olsa genişletecek olan refaranduma karşı çıkmakla
yine, birbirlerinden farklı olmadıklarını göstermektedirler.
Referanduma
götürülen hukuk dışılık, darbecilerle hesaplaşma, darbe heveslileri caydırma,
vesayet rejimi ortadan kaldırma, ısmarlama anayasanın hiç olmazsa bir kısmının
demokratikleştirilmesidir.
Kendi
içinde kendilerini seçen ve atayan Anayasa mahkemesi, Sayıştay, Danıştay gibi
kurumlarında bu değişiklik ile statükonun emrinden çıkıp biraz daha
demokratikleşeceği mukakkaktır.
Artık
yargı da muhalefet partisi gibi iktidarla savaşmayı bırakıp, asli görevine dönecek
bu referandum sonrası…İkide bir horozlanamıyacak aşiret devletinin yargı
ağaları…Halkın huzur ve esenliği için orada olduklarını hatırlıyacaklar
cumhuriyet seçkinleri…
Böylece
vesayet rejiminin yargı kalesi de, hukukun sınırları içine çekilecek..
Fakat;
halkımızın sağduyusu, inancı şer odaklarının oyunlarını refarandum ile yine
boşa çıkaracaktır.
Türkiyede
artık, olaylar karşısında tavır alabilen, tavır koyan, özgür iradesini
kullanmasını bilen, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşı duyarlı ve dik
durabilen bir halk ve bu halkın iradesini yansıtan bir iktidar var.
Herkesin
bir hesabı varsa, Allahın da bir hesabı vardır.Her zaman olduğu ve olacağı gibi;
Allahın hesabı bütün hesaplara üstün gelecektir.
Galip
gelecek olan, yine mutlaka Allah ve onun
taraftarları olacaktır.