Hakk Yolunda Hakka Vuslat |
Kimilerinin post-modern darbe dedigi 28 subat
sürecinin üzerinden yaklasik dört yil geçti geçmesine ama ülke hala normale dönmüs
degil. Sürecin sosyal ve ekonomik etkileri toplum genelinde huzursuzluklar meydana getirdigi her kes
tarafindan dillendirilen bir gerçek. Hiç süphesiz bu süreçten en çok etkilenenler bu
ülkenin insaniyla, tarihiyle kültürüyle barisik olan ve daha dogrusu bu ülkeye sevdali
insanlarin üzerinde oldu. Kendisini milli ve manevi degerlerin korunmasina ve toplumun
manen ve madden kalkinmasina adamis gönül erleri hizmetlerini sürdürmek için farkli
yollar aramaya koyuldular bu süreçle birlikte. Esat Cosan Hocaefendi de bu bunaltici ve
dar alanda Hakka hizmetin sürdürülemeyecegini düsünerek alternatif yollar
arayanlardan biriydi. Bu sebeple 28 Subat sürecinin 'bunaltici' ortaminin akabinde 'Müslümanlar
için çok önemli ülkelerden biri' diyerek Avustralya'ya gitti ve burada hizmetlerine
devam etti. Naksibendi tarikatinin önde gelen isimlerinden ve ayni zamanda M. Zahid Kotku
Hazretlerinin de damadi olan Prof. Dr. Mahmut Esat Cosan hocaefendi, damadi Ali Yücel
Uyarel ile birlikte, 4 Subat 2001 tarihinde Avustralya Sidney yakinlarinda geçirdikleri
trafik kazasi sonucu alem-i bekaya irtihal ettiler.
Bütün hayati baska insanlar için çalismakla
geçmis, baskalari için yasamisti. Bütün fedakarliklara yüzbinlerce insan yetistirmelerine
ragmen bazi kisi veya kesimlerin kara listelerine girmekten kurtulamamis ve ortami daha
fazla germemek için gözden iraklasmayi tercih ederek, esinden dostundan, vatanindan ayri
kalmisti. Söyledikleri, yazdiklari, kisacasi hayatlari daha dünyadayken milyonlari
kendine baglamis bir gönül adamiydi. Biri aydinliga kavusturulamadan digeri ile sarsilan
ülkemizde cinayetler pes pese siralanirken, bir sivrisinegi, bir karincayi bile rahatsiz
etmeyecek kadar sefkatli ve merhametli bu insanlarin acaba suçu neydi?!.. Piyasa
hortumcudan geçilmezken, kit kanaat geçinen bu insanlar acaba bir bankanin veya sirketin
içini mi bosaltmislardi? Ülkenin içine çekilmeye çalisildigi kaos herkesin malumu ve
bu insanlarin bu kötü gidiste zerre kadar bir katkilarinin da olmadigi asikârken
bütün bu yapilanlar niye? Dünya bu insanlarla gurur duyarken, bizim onlari yurtdisina
çikmaya mahkum etmemiz neden?. Onlari, baska ülkelere savurmanin, ülkemize katacagi bir
sey yoktu ve olamazda! Onlar giderler, gittikleri yerlere güzellik tasirlar, ama ülke
olarak biz fakirlesiriz.
Hakka Hizmetle Geçen Bir Ömür:
Esat Cosan Hocaefendi, 1938 yilinda
Çanakkale'de dogdu. Babasi Halil Necati Efendi, annesi Sâdiye Hanim'dir. 1950'de
Istanbul vezneciler ilkokulu'nu, 1956'da Vefa lisesi'ni bitirerek ayni yil Istanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arap-Fars Filolojisi bölümüne girdi. Arap Dili ve
Edebiyati, Iran Dili ve Edebiyati, Ortaçag Tarihi ile Türk-Islam sertifikalarini alarak,
1960 yilinda Edebiyat Fakültesinden mezun oldu.
Ayni yil Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesinde
açilan asistanlik imtihanini kazanarak, Klasik-Dînî Türkçe Metinler Kürsüsü'ne
asistan olarak girdi. Fakülte yayin komisyonunda iki yil sekreterlikte bulundu. 1965
yiinda XV. Yüzyil sâirlerinden olan "Hatiboglu Muhammed ve Eserleri" konusunda
doktora tezi vererek "Ilahiyat Doktoru" ünvanini aldi. 1967-1968 yillari
arasinda Ankara Yükselis Mühendislik ve Mimarlik Özel Yüksek Okulu'nda "Türkçe
ve Hümaniter Bilgiler" dersini tedris etti.
1973 yilinda ise, "Haci Bektas-i Veli,
Makâlât" adli doçentlik tezi ile doçentlik ünvanini aldi ve Ankara Üniversitesi
Ilahiyat Fakültesi Türk-Islam Edebiyati Kürsüsü'ne ögretim üyesi olarak tayin
edildi. 1977- 1980 yillarinda Sakarya Devlet Mimarlik ve Mühendislik Akademisi'nde Türk
Dili ve Edebiyati dersleri verdi. 1982 yilinda profesörlüge yükseldi. Sosyal ve
kültürel faaliyetlere daha fazla zaman ayirabilmek düsüncesiyle, 1987 yilinda
emekliligini isteyerek üniversiteden ayrildi.
Ilk dini egitimini ailesinde gördü. Genç
yasta vefat eden annesi, zikir ehli bir hanimdi. Babasi Necati Efendi; Serezli Hasib
Efendi, Kazanli Abdülaziz efendi, Mehmed Zahid Kotku Efendi gibi alim ve fazil seyh
efendilerin sohbetinde ve hizmetinde bulunmus, hal ehli bir kimsedir. Mehmed Zahid Kotku
Efendi'nin yakin dostlarindandi. Bu münasebetle , küçük yasta hocaefendilerin
meclislerine devam etti, onlarin maddi ve manevi ilgilerine mazhar oldu.
Mehmed Zahid Kotku Efendi'nin bizzat elinden
tutarak kürsüye oturtmasi ile Iskenderpasa Camii'nde, dergahin egitim kitabi olan Gümüshanevî'nin
"Ramûz el- Ehâdis" adli hadis kitabindan hadis dersleri vermeye basladi
(1977). Yine onun arzusu üzerine, 13 kasim 1980 günü vefatindan sonra, cemaatin
egitimiyle ve her türlü meselesiyle ilgilenme, teblig ve irsad görevini üstlendi.
Onun döneminde hadis derslerine ilgi daha da
artti. Cemaat yer bulamadigi için camiye ilaveler yapildi; ders dinlenilecek yerler
bes-alti kat genisletildi. Ayrica Ankara, Izmir, Bursa, Sapanca, Izmit ve Eskisehir'de mûtad
hadis dersleri baslatildi.
Yurt içi ve disinda basin-yayin, egitim, kültür-sanat,
saglik, sesli ve görüntülü yayincilik gibi, hayatin her sahasini kavrayan çok yönlü
vakif, dernek ve sirketin kurulmasina önderlik etti ve hizmet sahasini genisletti.
Mehmed Zahid Kotku Efendi'nin emri üzerine
kurdugu "Hakyol Vakfi"nin çalismalariyla bizzat ilgilendi, muhtelif yerlerde
subeler açtirdi. Egitim ve yardimlasma faaliyetini yayginlastirmak için çalismalar
yapti. Sanat ve kültürle ilgili çalismalar yapmak üzere "Ilim Kültür ve Sanat
Vakfi" ni, saglik hizmetleri için "Saglik Vakfi"ni kurdurdu. Hanimlarin
egitimi ile ilgili olarak "Hanim Dernekleri"nin; çevre ile ilgili çalismalar
yapmak üzere "Ilim, Ahlak, Kültür ve Çevre Dernekleri"nin kurulmasini ve
yayginlastirilmasini tesvik etti.
Egitimin yayginlastirilmasi için basin ve
yayin çalismalariyla ilgilendi. 1983 eylülünde "Islam" dergisini, 1985
nisaninda "Kadin ve Aile" ve "Ilim ve Sanat" dergisi yayinlanmaya
basladi. Daha sonra "Gülçocuk" dergisi çikartildi. Saglik ve bilimle ilgili
konularda ise "Panzehir" dergisi yayinlandi. Halen "Vefa Yayincilik"
adina yayinlanan bu dergilerle yakindan ilgilendi ve makaleler yazdi.
Kitap yayinciligi için "Seha Nesriyati"
kurdurdu; çesitli dini, edebi, tarihi, kültürel eserler nesredildi. Yayinciligin
gelistirilmesi, haftalik ve günlük yayinlara geçilebilmesi için çalismalar baslatti.
Onun gayretleriyle bir matbaa tesis edildi (Ahsen), dizgi tesisleri kuruldu (Deha).
Sesli ve görüntülü yayincilik alaninda
hizmet etmek, milli ve manevi degerlerimize uygun yayinlar yapmak üzere "Ak-Radyo
(AKRA)" adi altinda bir müessesenin kurulmasina öncülük etti (1992).
Kaliteli bir egitimi temin etmek amaciyla,
özel egitim kurumlarinin kurulmasini tesvik etti. Çesitli illerde ilkokul öncesi,
ilkokul ve orta ögrenime yönelik egitim tesisleri kurdurdu.
Ilmi seviyesi yüksek hocalar yetistirmek
amaciyla Istabul'da, Ankara'da, Konya'da ve Bursa'da hadis ve fikih enstitüleri açtirdi.
Buralarda Ilahiyat fakültelerinde okuyan veya mezun olan kimselere, özel hocalardan
Arapça, hadis, tefsir ve fikih dersleri verdirilmesini temin etti.
Sohbetlerine yurt içinde yurt disinda büyük
ilgi gösterilmesi ve çesitli yerlere davet edilmesi, onun çok seyahat etmesine neden
oldu. Avrupa'da, Kuzey Amerika'da, Afrika'da, Orta Asya ve Avustralya'da pek çok
ziyaretler, vaazlar, sohbetler yapti; egitim programlarina katildi.
Sayilamayacak kadar dini ve ilmi konusma,
sohbet; birçok kitap ve yazi; sayisiz insanin gönlüne ulasma ve manevi terbiye. Bir
ömür süren hizmet, gayret ve irsad ve irfan mücadelesi... Kisaca Hakka adanmis
bir ömür... Ne mutlu böylesine güzel bir ugurda ölenlere! Allah cümlesine rahmet
eylesin.
Kaynak: Yeni Dünya dergisi, Mart 2001