En Sevilmeyen Helâl

 

A.Hüseyin HALİMOĞLU

 

Büyüyen tehlike: boşanma (talâk)

 

Evlilikte esas, eşlerin ölünceye kadar, her şartta beraber olmalarıdır. Bu sebeple Anadolu'da gelin olan kıza ailesi tarafından "Duvakla gir, kefenle çık" nasihati yapılır. Evlenen çiftlere ise bu anlamda "Bir yastıkta kocasınlar" denir. Ancak aile mües-seseni oluşturan evlilikte bazen istenmese de olumsuz sonuçlar ortaya çıkmaktadır. İşte bu durumda eşlerin birbirinden ayrılması durumu zuhur ediyor. Günümüzde giderek artan bu olaya boşanma diyoruz. Boşanma, kelime anlamı olarak karı ve kocanın birbirinden ayrılması, evliliğin, yani nikah akdinin sona ermesi anlamına geliyor. Hadis-i Şerif’te: "Allah Celle Celalühu’ya en sevimsiz helal, -talak- boşanmadır" şeklinde ifade edilen; boşanmanın meydana gelmemesi için yüce dinimiz gerekli nasihatleri yapmış ve daha da önemlisi hülle ve benzeri engeller ortaya koymuştur. Ancak eğer başka çıkar yol kalmamışsa, "çirkin" olarak da olsa müsaade edilmiştir.

 

boşanmanın sebepleri

Boşanmanın sebepleri oldukça çeşitlidir. Günümüzde adliyelere yansıyan en önemli sebep "şiddetli geçimsizlik" olsa da, bunun gerçek sebep olmayıp, genellikle üzerinde anlaşılmış hukuki bir terim olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu sebep resmi kayıtlarda bütün boşanmaların yüzde 85'ini oluşturmaktadır. Prof. Dr. Musa Tosun, toplumumuzun yaşadığı sosyo-kültürel değişim sürecinin aile müesseseni etkilediği ve bunun sonucu olarak da boşanma oranlarının arttığını belirtiyor. Kültürel değişimin bir yozlaşmaya dönüştüğünü ve evlenme usulleri ile aile yapısının değişmeye başladığını belirten Prof. Tosun, boşanmanın sebeplerini şöyle sıralamaktadır:

-”Eşlerin evlilik beklentisinin gerçekleşmemesinden kaynaklanan mutsuzluk, uyumsuzluk ve çatışmalar.

-Karı-koca arasındaki aile içi yetki paylaşımı ve rol kavgaları.

-Eşlerin aileleri arasındaki uyumsuzluk ve çekişmeler, her iki tarafın ailesinin çiftleri kendi tarafına çekme, diğer taraftan uzaklaştırma eğilimi.

-Kaynana, kayınpeder veya çiftlerle birlikte kalan diğer aile bireyleri.

-Eşler ve aileler arasındaki kültür ve inanç çatışmaları.

-Cinsi problemler.

-Ekonomik problemler.

-Araya giren ikinci bir erkek veya ikinci bir kadının varlığı, ya da eşlerin birbirini al-datması.

-Eşlerden birinin uzun süren hastalığı, alkol veya uyuşturucu bağımlılığı.

-Eşlerden birinin uzun süreli mahkûmiyeti."

Psikiyatri uzmanı Prof. Tosun, boşanma sebepleri konusunda medyanın da önemli bir payı olduğuna işaret ederek şöyle diyor: "Medyanın öncülük ettiği kadın kimliğini değiştirme ve yeniden tanımlama çalışmaları, annelik, ev hanımlığı, kocasının karısı gibi geleneksel kadın rollerini aşağılayan; çalışan, yalnız yaşayan, entel takılan ve serbest ilişkiyi benimseyen kadın rolünü yücelten(!) yeni, dejenere ve marjinal kadın tipinin ve kimliğinin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu da toplumun temel taşı olan aileyi sarsmaya başlamış ve en azından bazı çevrelerde boşanmaları hızlandırmıştır".

Günümüzde evlenme usulü konusunda sıkça tartışılan "görücü usulü" ile "flört" ise evliliğin devamı noktasında bize önemli bir ipucunu vermektedir. Bu anlamda, millî ve mânevî yapıdan da kaynaklanan sağlam aile oluşumundaki en önemli etkenin bugüne kadar görücü usûlü olduğunu görüyoruz. Zira eş seçiminde günübirlik ve kısa süreli bir beraberlik, ileriye dönük bir beraberlik, yani evlilik için maalesef gerçekçi olmamaktadır. Tarafların karşısındakine nazik davranışları, kur yapmaları ve benzeri aldatıcı tavırları, daha evliliğin ilk günlerinden itibaren yerini gerçek tavırlara bırakmaktadır. Yani artık köprü geçilmiştir ve kişi gerçek kimliğine bürünecektir. Bunun çok sayıdaki örneğini günümüzde, özellikle de medyada sık sık görünen kamuoyunun yakından tanıdığı insanlarda görmekteyiz.

Halbuki görücü usulü ile yapılan evlilikler daha sağlam temeller üzerine kurulmaktadır. İstisnai olarak yozlaştırılmış halini; yani tarafların hiç birbirini tanımadan evlenmelerini dikkate almazsak, annebaba ve akrabaların referansı ve araştırması ile kurulan evlilik, sağlam temel üzerine kurulan bina gibi olmaktadır. Burada yapmacık bir ön ilişki olmadığından, insanlar birbirlerini, ailelerini hatta soylarını tanıdıklarından, ileriye dönük daha sağlam bir yuva oluşturulmaktadır.

 

dinimizde sevilmiyor

Y üce dinimizin boşanma konusunda engelleyici olduğunu ve helallerin en çirkini olarak değerlendirdiğini yukarıda arzetmiştik. Zira dinimiz İslam, insanlar için dünya ve ahiret saadetinin yollarını bizlere öğretmektedir. Bu açıdan bakıldığında da tavsiye edilmeyen bir işin yanlışlığı, ondan uzak durulmasının önemi ortaya çıkmaktadır.

İslam dini çeşitli sebeplerden ötürü, boşanma hakkını erkeğe vermiştir. Bu sebepler, erkeğin ailedeki durumu, mali sorumluluğun onda olması, kadının duygusallığı gibi sıralanabilir. Kadının boşanma hakkının olabilmesi için, kocasının ona boşanma yetkisi vermesi gereklidir. Bu hakkın iki taraf tarafından kullanılması durumunun ise boşanma vakalarını artıracağı kanaati vardır.

Mecbur kalındığı zaman müsade edilen boşanma ile ilgili olarak Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şerif’lerinde, "Allah Celle Celalühu’nun katında en sevimsiz olan helal boşanmadır" buyurmuşlardır. Bir başka Hadis-i Şerif’te ise "Allah Celle Celalühu, sık sık eş değiştiren çeşnici erkeklere ve çeşnici kadınlara lanet eder" buyurulmaktadır. Bu konuda Kur'an-ı Kerim’de ise "Eşleriniz size itaat ederlerse, onları incitmeye bahane aramayınız" mealindeki ayet-i kerime bulunmaktadır. Ancak bütün bunlara rağmen boşanma, dinimizde bir kurala bağlanmıştır ve ka-dının mağdur edilmemesi esastır. Buna göre; erkek karısını adetli iken boşayamaz. Adeti bittikten sonra hiç cinsi ilişkide bulunmadığı temizlik süresinde boşayabilir. Böylece cinsi ilişkiyi arzuladığı bir anda boşanmayı göze alamayacak ve boşaması zorlaşacaktır. Yine dinimizde kadın ile erkek birbirine 3 bağ ile bağlandığından, birinci boşanmada kadın iddet süresine girer. Bu süre içerisinde erkek yalnız kalacağından, eğer çok önemli bir sebep yoksa, bu süre bitiminde, yeni bir nikaha gerek kalmadan eşler bir araya gelecektir. Bu imkân ikinci boşanmada da vardır. Fakat üçüncü defa tekrarlandığında ise artık eşlerin bağları kopmuştur. Bu konuda sünnete uyulmaması durumunda ise boşanma gerçekleşmekle birlikte erkek günah işlemiş olur ve bunun dini müeyyidesine katlanmak durumunda olur. Dolayısıyla bu hususlar, dinimizde boşanmanının kolay olmadığını, olmaması gerektiğini apaçık ortaya koymaktadır ve bunda da sorumluluğu erkeğe yüklemektedir.

Böylece, önünü-sonunu düşünerek hareket etmek durumunda olan bir müslüman, çok geçerli bir gerekçesi olmadıkça hanımını boşamaya kalkmayacaktır.

 

boşanmanın sebepleri

Ülkemizde, evliliklerin oluşturulması sırasında yaşanan resmi ve dini nikah konusu boşanmada da ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla dinen yaşanan bir olayı hukuki yolla da resmileştirmek gerekiyor. Bu çerçevede uygulanmakta olan Medeni Kanun, günün gereklerine göre zaman zaman değişimlere uğramaktadır. 3444 sayılı yasayla yapılan değişiklikten sonra Türk Medeni Kanunu'nun kabül ettiği boşanma sebepleri, eşlerin boşanma konusunda anlaşmaları, evlilik birliğinin temelinden sarsılması, kusur (zina, cana kast ve pek fena muamele, cürüm ve haysiyetsizlik), eylemli ayrılık ve elverişsizlik olarak sıralanmaktadır. Medeni Kanun, eşleri boşandıktan sonra tekrar evlenmeleri konusunda bir sınırlama getirmemektedir. Buna göre eşler dileği kadar evlenip boşanabilirler. Ancak dinimizin buna müsade etmediğini yukarıda belirtmiştik.

 

boşanma oranı artıyor

Toplumu oluşturan en küçük yapı taşı ailenin tahribi sayılan ve dini yönden tavsiye edilmeyen boşanma olayları, üzülerek belirtmek gerekir ki giderek artmaktadır. Prof. Dr. Musa Tosun'un da işaret ettiği gibi toplumdaki sosyo-kültürel değişim ve medyanın bu konuda etkisi hayli fazla. Toplumun yakından takip ettiği sanat çevrelerinde boşanmaların daha sık ve sansasyonel yaşanması ise işin tuzu biberi ol-maktadır. Zira günümüzde çok basit sebeplerle aileler yıkılmakta ve bundan da en büyük zararı çocuklar görmektedir.

Türkiye'de 1980'li yıllarda yapılan istatistiklerde boşanan ailelerden yarıya yakını, yüzde 47'si henüz çocuk sahibi olamamış ailelerdir. Yine boşanan ailelerden yüzde 24'ünün 1, yüzde 16'sının ise 2 çocuğu var. Boşanma oranının çocuk sayısına göre düşüş gösterdiği istatistiklerde boşanma oranı 3 çocuklu ailelerde yüzde 7'ye dü-şerken, 4 çocuklu ailelerde yüzde 3.3'e, 5 ve daha fazla çocuğu olan ailelerde ise 2.9'a iniyor.

Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre son yıllarda boşanmak için adliyelere müracaat edenlerin sayıları ise şöyle:

 

- 1986'da 60 865,

- 1987'de 60 140,

- 1988'de 80 158,

- 1989'da 75 820,

- 1990'da 77 233,

- 1991'de 85 132,

- 1992'de 88 788,

- 1993'de 88 877,

- 1994'de 95 495,

- 1995'de 103 203,

- 1996'da 104 851,

- 1997'de 110 119,

- 1998'de 114 322.

 

Tablodan da anlaşılacağı gibi 12 yıllık süre içerisinde boşanmak için adliye kapılarına giden eş sayısındaki artış yüzde 87 civarındadır.

Ancak bütün bunlara rağmen, millî ve mânevî değerlerden kaynaklanan bir yapı ola-rak Türkiye'deki boşanma oranları, Batı ülkelerine oranla oldukça düşük gözükmektedir. Zira ülkemiz, 27 ülke arasında yapılan bir araştırmada, boşanma sıralamasında sonuncu olmuştur. Yunanistan'da yüzde 6.9 olan boşanma oranı, İspanya'da 4.8, İtalya'da 4.7, ABD'de 4.57, Almanya'da 2.04, Mısır'da 1.55, Türkiye'de ise 0.47 olarak belirlenmiştir. Araştırmaya göre, ülkemizde boşanma ora-nının en fazla olduğu şehir ise İstanbul olarak tesbit edilmiştir.

 

Kaynak: Beyan dergisi, 04-2000

.