ÇOCUKLARDA HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU
RAMİZ KAYRAK
Eğer gün içinde sayısız defalar: Yavrum lütfen biraz oturur musun?
Yine mi evin altını üstüne getirdin? Yavrum sağır mısın, sana seslenip
duruyorum, neden cevap vermiyorsun? İn o kitaplığın üstünden! Bak,
arkadaşların geldi, neden onlarla birlikte oynamıyorsun? Kızım, topu
topu 2 sayfalık bir ödevi üç saattir bitiremedin, biraz derslerinle
ilgilenir misin? cümlelerini tekrar ediyorsanız, bu yazıyı dikkatle
okumanızı tavsiye ederim.
Hemen hepimiz koşturan, zıplayan, hareketli ve hatta biraz haylaz
çocuğun sağlıklı çocuk olduğu konusunda hemfikirizdir. Bununla birlikte,
ailelerin çoğu kendi çocuklarının normalden fazla hareketli olduğundan
yakınırlar. Bir çocuğun aktivitelerinin yaşıtlarında görülmesi beklenen
düzeyde mi, yoksa bir hastalığa işaret edecek derecede mi olduğunu
anlamak, çoğu zaman aileler için önemli bir sorundur. Son dönemde
kulaklarımıza adı sıkça çalınan bir hastalık olarak hiperaktivite
bozukluğu ya da bir başka değişle hiperaktif çocuk tabirini kimler
için kullanabileceğimize bir bakalım.
Hiperaktif çocuk
Hiperaktif çocuklarda esas olarak davranış ve hareketlerde aşırılık ve
dikkat toplamada yetersizliğe işaret eden belirtiler ön plandadır. Çocuk
yerinde duramaz, sürekli kıpır kıpırdır. Uzun süre aynı koltukta
oturamaz. Uygunsuz bir biçimde sağa sola koşuşturur ve tırmanır.
Mütemadiyen konuşur ve oyunlarını bağırarak oynar. Diğerlerinin sözünü
keser, okulda soru sorulduğunda, söz almadan ağzından cevapları kaçırır.
Oyunlarda sıranın kendisine gelmesini bekleyemez.
Dikkat toplamayla ilişkili olarak ise; talimatları takip etmede güçlük,
ebeveynlerini ya da öğretmenlerini dinlemiyor görünmek, faaliyetlere
odaklanmayı başaramamak, okul veya evde gerekli olan eşyaları sıkça
unutmak, detaylara sabır gösterememe, ileriye dönük planları etkin bir
biçimde yapamama, aşırı unutkan olma, dağınık görünme gibi belirtilere
rastlanır.
Hastalığın nasıl ortaya çıktığı sorgulanacak olursa, doğrusu bilinen
kesin bir sebep yoktur. Bununla birlikte çevresel faktörlerin yanı sıra,
hastalığın aslında nörolojik temelleri olduğu üzerinde durulmaktadır.
Kalıtsal özelliklerin de etkili olduğunu ortaya koymak açısından ifade
etmek gerekirse, ebeveynlerden bir ya da her ikisinde eğer hiperaktivite
öyküsü varsa, çocuklarında da görülme ihtimali artmaktadır. Okul çağı
çocuklarının % 3-5'ini etkileyen bu hastalık, sizlerin de çevrenizde
gözlemlediğiniz üzere erkek çocuklarda daha fazladır. Kabaca ifade
edecek olursak, her sınıfta en az bir hiperaktif çocuk bulunmaktadır.
Çocuğum hiperaktif mi yoksa şımarık bir haylaz mı?
Bunu anlamada en önemli ipucu, çocuğun hiperaktif davranışları sırasında
dış dünyadan adeta tamamen kopuk bir durumda olup olmadığının
belirlenmesidir. Eğer çocuğunuz sözgelimi kitaplığa tırmanıyor, kanepe
üzerinde zıp zıp zıplıyor ya da başkaca herhangi bir yaramazlığı
yapıyorken bir taraftan da sizin bu duruma tepkinizi kolluyor, sizi
kontrol ediyorsa, bu çocukta hiperaktivite şüphesinden uzaklaşmak
gerekir. Bir diğer önemli husus da, küçük yaramazların anne-babalarından
gelen ciddi ikazlarla davranışlarının en azından bir bölümünü belli bir
süre için de olsa kontrol edebilmeleridir.
Oysa hiperaktif çocuk ne kadar isterse istesin, aşırı hareketliliğin
önünü alamaz, herhangi bir faaliyete olan ilgisini beş-on dakikadan
fazla sürdüremez.
Çocuğum yetişkin çağa gelinceye kadar yapabileceğim bir şey yok mu?
Elbette var ve mutlaka çözüm yolunda bir şeyler yapmak gerekir. Çünkü
tek sorun ortalığın dağılıp kirlenmesi değildir. Çocuğun dikkatini
odaklayamaması özellikle okulda büyük sorunlar oluşturur. Kuşkusuz,
ailenin bu durumun basitçe bir haylazlık ya da davranış bozukluğu
olmadığını anlaması ve çocuğa yaklaşımında sertlikten uzak, anlayışlı
bir tavır sergilemesi en önemli husustur.
Hiperaktivite ve dikkat bozukluğundan şüphelenildiğinde derhal uzman
hekim (çocuk psikiyatrı) yardımına başvurmak gerekir. Doktorunuzun
sizinle, aileden bir başkasıyla, çocuğun öğretmeniyle yapacağı
görüşmeler ve yapacağı bazı testler neticesinde kesin tanıya
gidilecektir.
Bir
kez çocukta hiperakitivite teşhisi konduktan sonra, artık hekim, aile ve
öğretmenlerden her birisinin birer ayağını oluşturduğu bir tedavi
stratejisi belirlemelidir. Aile ve öğretmenlerin konumu en az hekimin
tıbbî tedavi yaklaşımı kadar önem taşır.
Hiperaktif çocuğun öğrenme süreci elbette diğer çocuklardan farklı
olacaktır. Onun derse katılımını sağlamak için, durağan, tek düze,
sıkıcı tempodan, eğitim materyallerinin ve konuların sıkça değiştiği,
hareketli bir öğrenme ortamına geçilmesi gerekir. Çocuğun çok çabuk
dikkat kaybına uğradığı göz önünde bulundurularak, başlangıçta ders
sürelerini çok kısa zaman dilimlerine bölüp, aralara enerjinin bolca
harcanabildiği aktiviteler sıkıştırmak uygun olacaktır. Daha sonra ders
süreleri tedricen arttırılabilir.
Kuşkusuz en zorlu ve en fazla sabır gerektiren görev anne-babaya
düşmektedir. Öfke ve aceleyle yapılacak her müdahale, çocuğun iyileşme
sürecinde geriye doğru atılmış birer adım olacak, işleri daha da
zorlaştıracaktır. O halde zaten sahip olduğumuz sevgimizi her fırsatta
çocuğumuza yansıtmalı, ona sabırla yaklaşmalıyız.
Şu
sayacağımız önerileri hayata geçirmek pek çok sorunun üstesinden
gelinmesine yardımcı olacaktır:
Çocuk sinirlendiğini ya da kontrolden çıkmak üzere olduğunu
hissettiğinde derin derin nefes almasını söylemek, bu işleme kendimiz de
katılmak,
Zaman zaman çocuğa masaj yapmak, ellerinizi saçlarında dolaştırmak ve
sarılmak,
Birlikte yürüyüşe çıkmak ve enerji harcatacak oyunlar oynamak,
Hiperaktif çocukların çabuk sıkıldıklarını göz önünde bulundurarak bir
sıkıntı kutusu oluşturmak, bu kutuyu boya setleri, renkli kitaplar,
yap-bozlar, oyun hamurları vs. ile doldurmak,
Hiperaktif çocukların odasını daha sade dekore etmek suretiyle dikkat
dağılmasını en aza indirmek,
Odada perdeler açık tutularak içeriye gün ışığının girmesini sağlamak,
Oda
duvarlarını parlak, canlı renkler yerine sakinleştirici, yumuşak
tonlarda bir renkle boyamak,
Çocuğa aşırı hareketli, gürültülü müzikler yerine daha yumuşak müzikler
dinletmek,
Günlük yapılması gerekli işlerin (uyanmak, yemek yemek , ev ödevlerini
yapmak vs.) yerine getirilmesini sağlamak için biraz daha otoriter
davranmak, birer çizelge oluşturmak,
Günlük tutmasını teşvik etmek, her gün neler hissettiğine dair cümleleri
özgürce yazmasını teşvik etmek,
Çocuğun olumlu düşüncelere odaklanmasını, hayal dünyasının gelişmesini
sağlayacak biçimde sözcük oyunları oynamak,
Ve
en nihayet çocuğun aşırı şeker ve kaloriden korunduğu, öğünlere
hassasiyet gösterildiği dengeli bir beslenme rejimini benimsemek
Eğer çocuğumuzun hiperaktif olduğundan şüpheleniyorsak, yukarıdaki
belirtilerin ekserisi de ortaya çıkmışsa, hiç paniğe kapılmadan ve bunun
çözülebilir bir sorun olduğunu düşünerek mutlaka bir uzman hekime
başvurmalıyız. Bizlerin sevgi, sabır ve şefkatimizle hiperaktif
çocuğumuz diğer sağlıklı çocuklara yakın bir büyüme gelişme seyri
yakalayacaktır.
Kaynak: http://www.semerkanddergisi.com/7521.htm
|