AILEDE VERILECEK DIN EGITIMINDE IZLENMESI GEREKEN PRENSIPLER

 

  1. Ilk Dini Bilgiler Ailede Verilmeye Baslanmalidir.

Ailenin hem psikolojik, hem de pedagojik, hem de sosyolojik öneminin yaninda, çocuga dini formasyon kazandirilmasinda da en önemli faktör oldugu bilinmektedir. Ailenin çocuk egitiminde bu denli önemli olusu, gerek Kur’an ayetleri, gerekse Hz. Peygamber’in (s) hadislerinde de vurgulanmistir. Islam egitimcileri ise bu iki kaynak dogrultusunda, ailenin, çocuklarin dini egitimlerinden öncelikle sorumlu olduklarini ifade etmislerdir. Batili psikolog ve pedagoglarin da egitimde ailenin önemine özellikle dikkat çektiklerine sahit olunmaktadir. Bütün bunlardan hareketle, ailenin, çocuklarin din egitimi ve ögretiminde en önemli unsur oldugunu ifade etmemiz mümkündür.

1990-1992 yillarinda gerçeklestirdigimiz bir arastirma esnasinda, anketimizi cevaplayan ögretmenlerin % 99’unun, din egitimi-ögretimine ailede baslanmasi gerektigini ifade etmeleri de anlamlidir. Bu bilgiler gözönüne alinarak denilebilir ki, aile, ilk yillarda çocugun bakimi, korunmasi ve kollanmasindan sorumlu oldugu gibi, ona saglam ve tutarli bir dini formasyon kazandirilmasindan da sorumludur.

Ailenin bu sorumlulugu, öncelikle ailenin olusumunu saglayan anne babayi ilgilendirmektedir. Gerçekte çocugun egitim-ögretiminden sorumlu olan anne babanin, din egitimi-ögretimi faaliyetini yürütürken de birlikte hareket etmeleri, bu isi yekdigerinin üstüne atmamalari gerekmektedir. Ögretmenlerin %73 ; ögrencilerin ise %63,9 düzeyiyle, bu görevi, "anne babanin birlikte yürütmeleri gerektigi”ni ifade etmeleri ne kadar yerindeyse, arastirmalarimizin bir diger bulgusunda, bu birlikteligin %24,8 oraniyla sinirli kalmasi da o derece düsündürücüdür. Ögrencilerin, ailelerince gerçeklestirilen din egitimi-ögretiminden %41,8 düzeyinde olumsuz yönde etkilenmelerinde, anne babanin bu egitimi birlikte ve sistemli bir sekilde yerine getirmemelerinin rol oynadigi inancindayiz. Bu itibarla, ilk çocukluk yillarinda ailede gerçeklestirilen din egitimi-ögretiminde en ideal olan tarzin, bizzat anne babanin birlikte yürüttükleri egitim-ögretim faaliyeti oldugu söylenebilir. Öte yandan, pedagog Rousseau’nun bu konudaki görüsü de söylenenleri desteklemektedir. Rousseau’nun ”... Hakiki sütnine ana oldugu gibi, hakiki mürebbi de babadir. Ana ile baba sistemleri hususunda birbiriyle anlassinlar. Çocuk birinin elinden ötekinin eline geçsin. Makul ve mahdut zihinli bir baba tarafindan terbye edilmek, dünyanin en mahir hocasi tarafindan yetistirimekten daha iyidir” seklindeki görüsleri, ”çocugun kisiliginin olusmasi ve güçlenmesi için tutarli bir aile ortaminda yetismesi gerektigi”ni ifade eden psikologlara, ilham kaynagi olmustur.

Çocukluk çaginin ilk yillarinda anne baba tarafindan yerine getirilmesi gereken bu faaliyetin hangi yaslardan itibaren baslamasi konusunda kesin bir sinir yoktur. Ancak Hz. Peygamber’in, konusmaya baslayan çocuklara birtakim dini nitelikli cümleler ve ayetler ezberlettigine dair rivayetler gözönüne alindiginda, çocugun dil gelisimiyle birlikte, konusmaya basladigi çagdan itibaren dini egitiinin de baslayabilecegi sonucuna ulasilabilir. Bu baglamda, Hz. Peygamber’in fitratla ilgili hadislerinden birinde ”...Çocugun bu (fitrat) hali konusma çagina kadar devam eder. Sonra, artik ebeveyni onu yahudi, hristiyan veya mecusilestirir” ifadesini hatirlamamiz, dil gelisimiyle birlikte din egitiminin de baslatilmasinin önemini ortaya koyacaktir. Nitekim gerek ögretmenler ve gerekse ögrencilerin de üzerinde birlestikleri 3-4 yaslari hem Hz. Peygamber’in sünnetine, hem de pedagojik realiteye uygundur. O halde, bu yaslardan itibaren ölçülü, düzeli ve kararli bir sekilde din egitimine baslanabilecegini, bunun ayni zamanda çocuk için oldukça grekli bir konu oldugunu, anne babalarin ise ihmal etmemeleri gereken bir görev oldugunu söyleyebiliriz.

Kaynak: Ailede & Okulda Ideal Din Egitimi

Dç. Dr. Mehmet Emin Ay

 

Hazirlayan: Musa Dogan