EGITIMIN
FELSEFI BOYUTU
Egitime dair konu, hedef, metot, muhatap vb. hususlari dikkate alan ve belirli bakis açilarina göre farkli farkli ifade edilen pekçok tarif vardir. Hemen hemen bütün tarifleri kusatan ve bu makalenin de esasini teskil eden tarife göre egitim,
insan faaliyetlerinde istenilen yönde davranis degisikligi saglama çabasidir.Insanlik tarihine baktigimizda her toplumun, her ideolojinin, her dinin ve felsefi görüsün ayni zamanda bir egitim anlayisi gelistirdigine, varligini devam ettirebilmek için mensuplarini kendi dogrulari çerçevesinde egittigine sahit oluruz. Bu egitme ve yetistirme sürecinin ekseninde daima insan vardir. Egitim anlayisina yön veren basat unsura gelince, hedeflenen insan tipini sekillendiren insan tanimlari bu sürecin belirleyicisi olmustur. Iste egitimle felsefe arasindaki iliski bu tanimlarda kendini göstermekte, egitim felsefesi; egitimin ne oldugunu, nasil olmasi gerektigini söylemeye çalisirken bu insan tanimlamalarindan hareket etmektedir.
Egitim felsefesi; egitimle ilgili düsünce ve uygulamalari felsefi düsünce ölçüleri içersinde analiz ederek yorumlayan ve bu yorumlara uygun olarak egitimi yeniden sistemlestirmeye çalisan felsefi bir disiplindir.
Daha genis anlamiyla egitim felsefesi; ... tarihi, sosyal ve kültürel varlik problemlerini inceleyen, buradan elde ettigi bulgular araciligiyla insani özel çevre ve evrensel ölçülerle tanimlayan ve bu tanima uygun bir egitim anlayisi teklif eden bir bilgi alani(2) seklinde tarif edilmektedir.
Egitimin olanakli olup olmadigi, egitimin bir ideoloji ya da ögreti aktarmaktan bagimsiz olup olmadigi, egitimde bir ögretmene gerek duyulup duyulmadigi, egitimde temel amacin bilgi aktarmak mi, yoksa bilgilendirme yetenegi kazandirmak mi oldugu, bilgiyi amaçlayan egitimin, eyleme yönelen egitimden farklilik gösterip göstermedigi (*) gibi konular egitim felsefesinin genel çerçevesini belirler.
Bati düsüncesinde yer edinen ve insani, varligi, varolusu, hayati... kendi perspektifiyle tanimlayan felsefi görüsler, tabii olarak birer egitim anlayisina da kaynaklik etmistir.
Mutlak ilkelere ve bagliligi ve devamliligi savunarak, egitimi ezeli hakikatlere rehberlik etmesi yönüyle ele alan Perennialistler, degisimin gerçekligi, degerlerin nisbiligi gibi esaslara dayanan ve büyük ölçüde Pragmatizmin etkisinde kalan Progressivistler, materyalizme istinad eden Komunistler, ferdiyetçi ve çogulcu anlayisa karsi devletçi ve totaliter anlayisi benimseyen Fasistler ve daha pek çok anlayis, sahip oldugu tanri, insan, varlik, hayat telakkisine göre ve dünya görüsüne binaen farkli egitim modelleri gelistirmislerdir.
Geçmiste oldugu gibi günümzde de tüm devletlerin, vatandaslarina yönelik bir egitim anlayisi, bir milli egitim politikasi vardir. Bu milli egitim programlarina bakildiginda her devlet kendi çikarlari ve dogrulari istikametinde bir iyi vatandas portresi çizmekte, geleceginin teminati olarak gördügü çocuklari ve gençleri bu iyi vatandas tanimina göre egitmeye çalismaktadir.
Bu tespitlere istinaden sunu rahatlikla söyleyebiliriz: ortaya konulacak egitim sistemi her yönüyle insani dogru anlayan ve dogru tanimlayan, insanin ne oldugunu ve ne olmasi gerektigini iyi belirleyen bir temele dayanmalidir. Çünkü bir egitim sistemi her seyden önce yetistirecegi insani bilmek, tanimak ve tanimlamak zorunda olup, onu sevkedecegi yönü, sevkedisin metot ve vasitalarini belirlemek durumundadir.
Meseleye Islam nokta-i nazarindan bakildiginda neler söylenebilir? Acaba Islamin insan anlayisi ve buna bagli olarak insan egitimine yükledigi anlam nedir? Islamin egitim modeli hangi hususlari içermektedir?
Kanaatimizce bu ve benzeri sorulara cevap verebilmek için
her seyden önce kisinin saglikli ve sahih bir uluhiyyet telakkisine, dogru bir Tanri tasavvuruna sahip olmasi gerekmektedir. Çünkü yanlis Tanri tasavvuru dogal olarak yanlis insan anlayisina sebep olmakta, dünyaya, varliga ve hayata bakista zincirleme yanlisliklari beraberinde getirmektedir.Her konuda oldugu gibi uluhiyyet konusunda da en sahih bilgileri ve yegane dogru anlayisi Kur'an'i Kerimde ve onu insanlara teblig eden Hz. Peygamberin sünnetinde bulmak mümkündür.
"Ben muallim olarak gönderildim."
Ben güzel ahlaki tamamlamak üzere gönderildim.
Beni Rabbim tedip etti ve tedibimi en güzel bir sekilde gerçeklestird
i."...
diyen ve insanlara yaratilisin amaci, hayatin gayesi ve anlami konularinda hem en dogru bilgileri sunan hem de bunu en güzel sekliyle hayatinda gerçeklestiren Hz. Muhammed (s) , egitim anlayisi ve modeli itibariyla da bizler için nümune-i imtisal olmalidir.
Kalkis noktamiz Kuran ve Sünnetin rehberligi olursa sonuçta elde edebileceklerimiz de -insaallah- Allahin rizasina uygun olacak, meselelerimiz arzu edilen surette çözüme kavusacaktir. Zaten islami egitimin amaci insanin Allaha yarasir, salih bir kul olmasi seklinde ifade edilmektedir. Amaç Allahin rizasi olunca, o amaca götürecek vasitalar da elbette Allahin dini, bu dinin kitabi ve mübelligi olana Allahin resulü olacaktir.
Islami ögretiye göre insan; Allah-u Tealanin kendisine ibadet etmesi için yarattigi, mükerrem kildigi, yeryüzüne hilafet göreviyle indirdigi, en güzel ameli kimin gerçeklestirecegini tespit maksadiyla imtihana tabi tuttugu, ahsen-i takvimde yaratilmis olmakla beraber, esfel-i safiline de düsme tehlikesi o
lan, nefsinde fücur ve takvayi potansiyel olarak barindiran... bir varliktir.Ondan beklenen; yüklendigi emanetin sorumlulugunu yerine getirmesi, Hak din olan Islami benimseyip, yüzünü yaraticisi olan Allaha çevirmesi, hududullaha riayet ederek yeryüzünde iyilige tesvik ve kötülükten sakindirma bilinciyle hareket etmesi, Müslüman olarak sahitlik ettigi dünya hayatini yine Müslüman olarak tamamlayip, razi olmus ve raz olunmus bir kul siifatiyla ve kalb-i selimle... Rabbinin huzuruna çikmasidir.
Egitimin felsefi boyutuna isaret etmeye çalistigimiz bu yaziyi yetkin bir ismin konuyla ilgili görüslerini kisaca degerlendirerek noktalamak istiyoruz.
Müslümanlarin son dönemlerde karsilastigi problemlerin temelinde edep kaybi ve otoritenin inkari oldugunu söyleyen ve sekülerlesme krizine dikkat çeken Nakip el-Attas, terbiye ve talim kavramlarinin Islami egitimi tam manasiyla anlatamadigini, bunu en güzel sekilde tedip kavramiyla ifade edebilecegimizi söylemekte ve
Eddebeni Rabbi fe ahsene tedibi" hadisine atifta bulunmaktadir.Yine ona göre problemler, Islam dini ve onun pek önemli anahtar kavramlari ve esaslari konularindaki bilgi yetersizligi ve belirsizlikten kaynaklanmaktadir. Bu problemleri halletmenin yolu ise egitimden geçmektedir.
El-Attasin egitim felsefesi, Islam metafizigi ve onun anahtar kavramlari üzerine bina edilmistir.
Islam metafizigi yalniz bir gerçegi ve hakikati kabul eder ve tüm Islami degerler, nihai ölçüde yalniz bu gerçekle ilintilidir. Öyle ki birey olarak veya toplumun bir üyesi olarak Müslüman için degismeye, gelismeye, ilerlemeye ve mükemmellige yönelik tüm çabalar bu yegane gerçegi ortaya koyan ve bu biricik hakikati vurgulayan dünya görüsü tarafindan sekillendirilir.
Islam metafiziginin merkezinde olan ve bütün anahtar kavramlarin odaginda bulunan bu yegane hakikat Allahtir. Allah gerçegi ve kavraminin, Islamin dünya görüsü üzerinde olsun, Islami egitimin içerigi ve yöntemleri üzerinde olsun köklü izleri vardir. Allah en temel gerçek olunca, islam egitiminin en önem
li amaçlarindan birisinin Allah hakkinda gerçek ve sahih anlayisin ve bilincin insan nefsine yerlestirilmesi olmasi kaçinilmazdir.El-Attasa göre Islami egitimin gerçek amaci iyi bir insan yetistirmektir. Diger egitim sistemlerinde amaçlanan iyi bir vatandas yahut iyi bir isçi ideali iyi bir insan idealini gerektirmezken; iyi bir insan hedefi zorunlu olarak iyi bir vatandas ve iyi bir isçi ideallerini de bünyesinde barindirmaktadir.
Allahi, Islam metafiziginin ve ona dayanan Islam dünya görüsünün merkezindeki anahtar kavram olarak belirleyen el-Attas, egitim felsefesini de bazi anahtar kavramlarla sekillendirmekte, tasarladigi egitim modelini sukavramlar üzerine bina etmektedir:
Bu kavramlardan birincisi bilgi arastirmasinin gayesi ve egitim olayiyla olan iliskisine, ikincisi bunun faaliyet alanina, üçüncüsü münderacata, dördüncüsü ikinci ve üçüncü için bir kritere, besincisi dördüncüyle ilgili olarak dagitim olayina, altincisi birden bese kadar olan kavramlar için gerkeli olan yönteme, yedincisi ise tüm bunlarin ifa biçimine atiftir.
Kaynak: Egitim Yazilari Yil:1 Sayi:1 Hazirlayan: Musa Dogan