Carud

(?–641 m.)

Asıl adı Bişr bin Amr’dır. Carud lakabıdır. Bahreyn taraflarında yaşayan bir kabilenin ileri gelenlerinden olup, daha sonra kabile reisi olmuştur. İslamiyet’ten önce dindar, Allah’ın varlığına ve birliğine inanan bir Hıristiyan olarak yaşamış ve tanınmıştır. Dini konularda önemli bir bilgiye sahip olup, son peygamberin vasıflarını okuduğu kitaplardan öğrenmiştir. Hz. Muhammed’in (sav) zuhurundan sonra Medine’ye gitmiş ve burada Müslüman olmuştur. Kendisi Müslüman olduktan sonra tüm kabilesi de İslamiyet’e dahil olmuşlardır. Hz. Ebu Bekir (ra) ve Hz. Ömer (ra) zamanında da yaşayarak İslam’a hizmet etmiştir. Risale-i Nur’da ismi, zamanın büyük din ve devlet adamları arasında zikredilmiştir. Diğer bazı meşhur zatlar gibi, Peygamber Efendimizin vasıflarını kendi dini kitaplarında görüp öğrendikleri ve iman ettikleri hatırlatılmıştır. Künyesi Ebü’l-Münzir Carud Bişr bin Amr bin Haneş el-Mualla el-Abdi şeklindedir.

Carud’un hangi tarihte doğduğu bilinmemektedir. Bahreyn’de yaşayan Adnaniler’in Rebia kabilesindendir. Ailesi de bu kabilenin Abdülkays koluna mensuptur. Gençlik yılları hakkında fazla bilgi bulunmadığı gibi, mevcut bilgilerde de farklı rivayetler dikkat çekmektedir.

Carud, kabilenin ileri gelen ailelerinden birine mensup olup Kass ibn Saide’den sonra kabilenin başına geçmiştir. Hem kendisi hem de kendinden önceki kabile reisi Hıristiyanlık dinine mensup olup, bu inanç üzerine hayatlarını sürdürmekte ve tevhid inancına bağlı, Allah’ın birliğine inanan insanlar olarak bilinmekteydiler. Kitaplarından da son peygamberin vasıflarını öğrenmiş bulunmaktaydılar.

Son Peygamberin geldiğini öğrenen Carud, kalabalık bir heyetle birlikte Medine’ye gitti. Yirmi bir kişiden oluşan heyet Medine’ye varınca, Peygamber Efendimize (sav) geldikleri haber verildi. Peygamber Efendimiz kendileri için karşılaşmadan evvel dua etti. Heyet Hz. Ömer (ra) tarafından karşılandı. Konaklayacakları yere götürülerek kendilerine yakın ilgi gösterildi. Daha sonra Mescitte bulunan Peygamber Efendimizin huzuruna çıktılar.

Misafir heyeti güzel bir şekilde karşılayıp iltifatlarda bulunan Peygamber Efendimiz, İslam dini hakkında kendilerine bilgi vererek onları iman etmeye davet etti. Bunun üzerine Carud; “Ben, bir dine bağlı bulunuyorum. Senin dinin için, kendi dinimi bırakırsam, dinimi bırakışımdan doğabilecek sorumluluğu üzerine alıyor musun?” (M. Asım Köksal, İslam Tarihi, Şamil Y., C. 15, İstanbul ?, s. 548) mealinde bir soruyla mukabelede bulundu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz de; “Allah’ın seni, o dinden daha hayırlısına hidayet eylediğine şahadet ve kefalet ediyorum!” buyurunca, Carud, orada Müslüman oldu. Kendisi ile birlikte heyettekilerin tamamı iman etti.

Carud ve heyetiyle sohbette bulunan Peygamber Efendimiz, daha önceki kabile reisleri olan Kass ibn Saide’nin ismini zikrederek hakkında bilgi sahibi olup olmadıklarını sordu. Carud, heyettekilerin hepsinin onu bildiğini ve onun yolunda gittiklerini söyledi. Bu şahıs, ilim sahibi bir kimse olup etrafındakilere son peygamber hakkında bilgi vermekte ve geleceğini ihbar etmekteydi. Bu şahsın Suku Ukaz denilen bir mevkide ve kızıl tüylü bir devenin üzerinde yaptığı konuşmayı hatırlayıp hatırlamadıklarını sordu. Ancak, heyettekiler mevki ve yaptığı konuşmayı hatırlamakla birlikte söylediklerini tam hatırlayamadılar. Huzurda bulunan Hz. Ebu Bekir (ra) sohbete katılarak, o gün kendisinin de orada bulunduğunu ve söylediklerini hatırladığını, bir şiir okuduğunu ve şiirinde son peygamberin vasıflarını açık bir şekilde dile getirdiğini belirtti.

Peygamber Efendimiz, kendisini görmeden haber veren ve birçok insanın İslamiyet’e dahil olmasına vesile olan Kass ibn Saide için de dua etti. Cenabı Hakk’ın kıyamet günü kendisini tek başına bir ümmet olarak diriltip kendisine yollayacağını ümit ettiğini söyledi. Carud ve yanındakiler bir süre Medine’de kalarak İslamiyet hakkında ayrıntılı bilgi sahibi oldular. Peygamber Efendimize sordukları muhtelif sorular ve aldıkları cevaplarla inançlarını pekiştirdiler. Dönecekleri zaman da Peygamber Efendimiz Carud’u kabilenin başına emir olarak tayin etti.

Risale-i Nur’da, Peygamber Efendimizin doğumundan önce ve sonra cereyan eden mucizelere ayrıntılı bir şekilde yer verilirken, özellikle okumuş ve ilim ehli, alim ve idarecilerin gösterdikleri tavır ve tutumların büyük önem arz ettiğine işaret edilmektedir. Çünkü, bu tür kişilerin takındığı tavır kendileriyle birlikte hareket eden bir çok insan için örnek teşkil etmiş ve çok büyük etki yapmıştır. Bunlardan birisi de Carud’tur. Dindar bir Hıristiyan olan Carud’un, dönemin meşhur zatlarından biri olduğu ve kendi kitaplarından öğrenmiş bulunduğu vasıfları Peygamber Efendimiz üzerinde müşahede etmek suretiyle iman ettiğine yer verilmektedir. (Mektubat, s. 165)

Kabilesine Müslüman olarak dönen Carud, hiç tepki çekmediği gibi bütün kabile halkı İslamiyet’i kabul ederek yanında yer almaya devam ettiler. Bu durum Peygamber Efendimizin vefatına kadar devam etti. Peygamber Efendimizin vefatından sonra, Hz. Ebu Bekir’in (ra) halifeliğinin ilk zamanlarında Arap yarımadasının bazı bölgelerinde meydana gelen dinden dönme olayları Carud’un kabilesine de sirayet etti. Dininden dönmek isteyenler oldu. Ancak, Carud söz konusu kişilere karşı iyilikle davranıp nüfuzunu kullanmak suretiyle doğabilecek olumsuzluklara engel oldu. İnsanlara seslenerek; Allah’tan başka ilah bulunmadığını ve Muhammed Aleyhisselamın, Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahadet ettiğini; Allah’ın dini din, Rahman olan Allah’ı da Rabb olarak kabul ettiğini hatırlattı.

Carud, kendi kabilesinde doğabilecek dinden dönüşlerin önüne geçtiği gibi, çevresinde meydana gelen irtidad olaylarında da engelleyici rol oynadı. Bir süre sonra kendi bölgesinden ayrılıp Basra’ya yerleşti. Hz. Ömer’in (ra) halifeliğini de gördü. İran üzerine yapılan bazı seferlere katıldığı gibi, bazılarında da kumandanlık yaptı.

Carud (ra), cesaretiyle de adından söz ettirdi. Kendisi gibi oğulları da Abdülkays kabilesinin ileri gelenleri arasında yer aldı. Oğlu Münzir, Hz. Ali (ra) tarafından İstahr’a vali olarak tayin edildi. Abdullah adındaki oğlu ise Haccac’ın zulmüne uğradı ve idam edildi. Bir oğlu daha Haccac tarafından tutuklanıp hapse atılmış ve daha sonra hapiste vefat etmiştir.

Carud’un vefat tarihi ile ilgili olarak farklı rivayetler mevcuttur. Bu rivayetlerde ağırlıklı olanlar, çarpışmalar sırasında şehit olduğu şeklindedir. Bunlara göre vefat tarihi 641 veya 642 yılıdır. Bunun dışında daha uzun süre yaşayıp Hz. Osman’ın (ra) halifelik zamanına yetiştiğine dair rivayet de mevcuttur. (Ahmet Önkal, “Carud b. Mualla”, TDVİA., C. 7, s. 160)

 

Kaynak: Risale-i Nur Enstitüsü 


.