Doç. Dr. Mehmet
SOYSALDI* (msoysaldi@hotmail.com)
Peygamber sevgisi
Hz.
Peygamber'e iman etmek farzdır. Hz. Peygamber (s.a.v)'e iman etmek
İslâm’ın erkanından birisi, imanın da şartlarından bir şarttır. Bundan
dolayı her müslümanın O'nun Allah tarafından gönderilmiş bir elçi
olduğuna şehâdet etmesi, O'nun Rabbinden getirdiği her şeyi tasdik
etmesi ve O'ndan gelen bütün sözleri ve fiilleri kabul ederek, O'nu
hayatında kendisine örnek alması gerekir.
Hz. Peygamber'i
sevmek, her mü'min için en gerekli taatlerden biridir. Zîrâ sevgili
Peygamberimiz (s.a.v), Buhârî ve Müslim'in Enes b. Mâlik (r.a)'dan
rivayet ettikleri bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Sizden birinize Ben,
annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün insanlardan daha sevimli
olmadığım müddetçe tam iman etmiş olamaz.”(1)
Bu zikretmiş olduğum
hadis-i şerif başka bir rivayette şöyle nakledilmiştir:
“Sizden birinize ben,
kendi nefsinden, annesinden, babasından, çocuklarından ve bütün
insanlardan daha sevimli olmadığı müddetce tam iman etmiş sayılmaz.” Bu
sevgi bir insanda gerçekleşmezse, o insan gerçek mü'min olamaz. Nitekim,
Abdullah b. Hişâm, Hz.Ömer (r.a)'ın bir gün Peygamber (s.a.v)'e şöyle
dediğini rivayet etmiştir:
“Ey Allah'ın Rasülü
sen bana, nefsim hâriç her şeyden daha fazla sevimlisin”.
Hz. Peygamber (s.a.v)
ise O'na “Hayır ey Ömer, nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki; sen
beni nefsinden de daha fazla sevmedikçe gerçek iman etmiş olamazsın”
demiştir.
Hz. Ömer (r.a)'da
O'na; “vallâhi şimdi sen bana nefsimden de daha fazla sevimlisin”
dediğinde, Hz. Peygamber (s.a.v); “şimdi imanının kemâle ermiştir ey
Ömer” demiştir.(2)
Şüphesiz ki insan,
iyiliğin esiridir. Kalpler kendisine iyilik yapana karşı sevgi duymak
üzere yaratılmıştır. Eğer bir insan, kendisine iyilik yapan bir insanı
severse, ya ona bir hediye verir veya dar zamanında yardım eder. Bir
kişi başka bir kişiyi sevince bunları yaparsa, o halde, bütün âlemlere
hidayetle gelen, bütün insanlık için rahmetle gönderilen insanlara
kitabı ve hikmeti öğreten, dünya ve ahiret saadetine kavuşma yolunu
açıklayan bu yüce Peygamber'e karşı tutumumuz ne olması gerekir?
Hiç şüphesiz ki; Allah
sevgisinden sonra sevgiye en lâyık olan Hz. Muhammed (s.a.v)'dir. Zîrâ
Yüce Allah bir ayet-i kerimede Hz.Peygamber (s.a.v)'e hitâben şöyle
buyurmaktadır:
“(Ey habibim!) De ki:
Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve
günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve
esirgeyicidir.”(3)
Hz. Peygamber
(s.a.v)'i gerçekten seven bir mü'minde bulunması gereken bazı vasıflar
vardır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1- Hz. Peygamber
(s.a.v)'in sünnet-i seniyyesine ittibâ etmek; O'nun hayat tarzına
hayatımızı uydurmak. Nitekim Cenab-ı Allah:
“Andolsun ki Allah’ın
Rasulünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve
Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnek vardır.”(4) buyurmaktadır.
Allah'ın rızası ve
sevgisi, Hz.Peygamber (s.a.v)'in sünnetine uymakla elde edilebilir. Bir
mü'minin en büyük ideali, kendisini Allah'a sevdirmektir. Yani O'nun
rızasını kazanmak, gadabından korunmaktır.
Aslında kılınan
namazlar, tutulan oruçlar, verilen sadakalar, işlenen her çeşit
hayırlar, İslâm yolunda tüketilen bütün nefesler tek gayeye bakar; o da
Allah'ın sevgisini ve rızasını kazanmaktır. Bunun da tek yolu Rasulullah
(s.a.v)'in sünnetine uymaktır.
2- Hz. Peygamber
(s.a.v)'in sözünü kabul edip, hükmüne razı olmak. Ayet-i kerimede Yüce
Allah şöyle buyuruyor:
“Hayır; Rabbine
andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp,
sonra da verdiğin hükme karşı, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın
(onu) tam manasıyla kabullenmedikçe iman etmiş olamazlar.”(5)
Yüce Allah bu ayette
üç noktaya dikkatimizi çekiyor:
1. Her meselede
Rasulullah'ın hakemliğine başvurmak.
2. O'nun verdiği
hükümden dolayı içimizde hiçbir sıkıntı ve rahatsızlık duymamak.
3. Tam
bir teslimiyetle O'na boyun eğmek.
Kur’ân-ı Kerim, mü'minlerin mutlak teslimiyetten öte başka bir tercih
haklarının da olmadığını kesin bir ifade ile haber veriyor:
“Mü'min bir erkek ve kadın için, Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği
zaman, artık onlar için hiçbir tercih hakkı yoktur.”(6)
3-
İnsanlar arasında O'nun dini olan İslâm’ı yaymak, tevhit bayrağını
yükseltmek ve Yüce Allah'ın kesinlikle izin vermediği putperestliği
ortadan kaldırmak.
4-
İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, Allah için, kitabı için,
Peygamberi için ve bütün müslümanlar için nasihatte bulunmak. Nitekim
Ümmet-i Muhammed'in en hayırlı ümmet olmasının sebeplerinden birinin,
iyiliği emretmeleri ve kötülükten sakındırmaları olduğunu Yüce Allah
şöyle açıklamaktadır:
“Siz,
insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder,
kötülükten sakındırır ve Allah'a iman edersiniz.”(7)
5- Hz.
Peygamber (s.a.v)'in güzel ahlâkıyla ahlâklanmak ve bütün kötü ahlâk ve
davranışlardan sakınmak.
Çünkü
sevgili Peygamberimiz;
“Ben
güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” buyurmaktadır.(8)
6- Hz.
Peygamber (s.a.v)'e saygı ve hürmet göstermek. Sahâbîler (Allah onlardan
razı olsun) Hz. Peygamber (s.a.v)'e saygılarından dolayı seslerini O'nun
sesinden fazla yükseltmezlerdi. Hz.Peygamber (s.a.v)'e bu derece saygı
ve hürmet gösterirlerdi. Nitekim Yüce Allah:
“Ey
iman edenler, seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne çıkarmayın,
birbirinizle yüksek sesle konuştuğunuz gibi onunla da öyle yüksek sesle
konuşmayın, yoksa siz farkında olmadan, amelleriniz boşa gider”(9)
buyurmaktadır.
7- Hz.
Peygamber (s.a.v)'e dâima salat ve selamda bulunmak. Zîrâ Yüce Allah bu
hususta şöyle buyurmaktadır:
“Allah
ve melekleri, Peygamber’e salât etmekte (O’nun şerefini gözetmeye,
şânınını yüceltmeye özen göstermekte) dir. Ey inananlar! Siz de O'na
salât edin, (O'nun şânını yüceltmeye özen gösterin) içtenlikle selam
edin (O’na esenlik dileyin)”(10)
Yüce
Allah, bu ayet-i kerimede bütün mü'minlere Peygamberine salât ve selâm
etmelerini emretmekte ve O'na saygı göstermelerini istemektedir.
“Allahümme Salli alâ Muhammed” demek salât, “Esselâmü aleyke
eyyühen-nebiy” demek selamdır. Hz. Peygamber (s.a.v)'den rivayet edilen
çok sayıda Salavât-ı Şerife vardır. Bunları okumak, mümkün olduğu kadar
çok salãt ve selâm getirmek, Peygamber (s.a.v)'in sevgisini celbeder,
şefaatine sebep olur.
İşte
Hz. Peygamber (s.a.v)'i gerçekten seven her müslümanda bu vasıfların
bulunması gerekir.
Aksi halde insan tam manasıyla imanın meyvesinden istifade
edemez ve Hz. Peygamber (s.a.v)'in şefaatine nâil olamaz.
Dipnotlar:
(*) Fırat Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi.
(1) Buhârî, İman: 8;
Müslim, İman: 69,70 (2) Buhârî, Muhtasarı Tecrid-i Sarih Terc, I,31. (3)
Al-i İmrân, 3 / 31. (4) Ahzab, 33/21. (5) Nisâ, 4/65. (6) Ahzab, 33/36.
(7) Al-i İmrân, 3/110. (8) Tirmîzî, Hüsnü'l-Huluk, 8. (9) Hucurât, 49/2.
(10)Ahzâb, 33/56.
Kaynak: Ilkadim
dergisi, 05-2004
|