1- Umre'nin Vucübu ve Fazileti Babı
2- Hacc Yapmadan Evvel Umre Yapan Kimse Babı
3- Bab: Peygamber (S) Kaç Kerre Umre Yaptı?
4- Ramazan Ayında (Yapılacak) Umre Babı
5- Muhassab Gecesinde ve Ondan Başka Gecelerde Umre
Yapmak Babı
6- Tenim Mevkiinden Umre Yapmak Babı
7- Haccı Tamamladıktan Sonra Kurbansız Olarak Umre Yapmak
Babı
8- Umrenim Ecri Yüklenilen Yorgunluk Mikdarına Göredir
Babı
10- Bab: İnsan Haccda Yapacağı Şeyleri Umre'de de Yapar
11- Bab: Umre Yapan Kişi İhramdan Ne Zaman Çıkar?
12- İnsanın Haccdan Yahud Umreden Yahud Gazve Seferinden
Döndüğünde Söyleyeceği Sözler Babı
13- Gelmekte Olan Hacıları Karşılamak ve Üç Kişiyi Bir
Binek Hayvanı Üzerine Bindirmek Babı
14- Yolcunun (Kendi Menziline) Gündüzleyin Gelmesi Babı
15- Yolcunun Ailesi Yanına Öğle İle Akşam Arasındaki
Zaman İçinde Girmesi Babı
16- Bab: Yolcu, Gelmek İstediği Şehire Ulaştığı Zaman,
Ailesi Yanına Gece İçinde Gelmez
17- Şehre Ulaştığı Zaman Bineğini Sür'atlendiren Kimse
Babı
18- Yüce Allah'ın: 'Evlere kapılarından gelin.,.
(el-Bakara: 189) Kavli Babı
20- Yolcu Yürümek Kendisi İçin Mühim Olduğu Zaman
Ailesine Dönüşü Çabuklaştırır Babı
Rahman ve Rahim olan Allah'ın ismiyle
(Umre
Bâbları) [1]
Ve îbn Umer (R): Her
bir kimse üzerinde muhakkak bir hacc ve bir umre borcu vardır, demiştir [3]. İbn
Abbâs (R) da: Şübhesiz ki umre, Allah'ın Kitâbi'nda hacc ile beraber
zikredilmiştir: "Haca da, umreyi de Allah için tam yapın..."
(ei-Bakara: i96) buyuruldu, demiştir [4].
1-.......
Ebû Salih Zekvân es-Semmân'dan; o da Ebû Hureyre(R)'den haber verdi ki,
Rasûlullah (S): "Umre, diğer umreye kadar ikisi arasındaki zaman içinde
işlenilen (küçük) günâhlara keffâreîtir. Mebrûr (yâni kabul edilmiş) hacc ise:
onun karşılığı (bâzı günâhların afvedilmesi değil;) ancak cennettir"
buyurmuştur [5].
2-.......Bize
İbnu Cureyc haber verdi ki, İkrime ibnu Hâlid, İbn Umer'e haccdan evvel yapılan
umreyi sormuş, İbn Umer (R): Be's yoktur (haccdan evvel umre yapılabilir),
diye cevâb vermiştir.
İkrime ibn Hâlid dedi
ki: İbnu Umer: Peygamber (S), hacc yapmadan evvel umre yaptı, dedi.
Ve İbrâhîm ibn Sa'd
söyledi ki, Muhammed ibn İshâk şöyle demiştir: Bana İkrime ibnu Hâlid tahdîs
edip şöyle dedi: Ben İbn Umer'e bunu sordum, deyip yukarıki hadîsin benzerini
haber vermiştir [6].
3-.......Bize
İbn Cureyc haber verdi: İkrime ibnu Hâlid: Ben İbn Umer'e, bu haccdan evvel
umre yapma mes'elesini sordum, deyip yukarıki hadîsin benzerini söylemiştir.[7]
4-.......
Müfessir Mucâhid ibn Cebr şöyle demiştir: Ben, Urve ibnu'z-Zubeyr ile beraber
Medine Mescidi'ne girdim. Abdullah ibn Umer'i Âişe'nin hücresine dayanıp
oturmuş hâlde bulduk. Bâzı insanlar da Mescid'de kuşluk namazı kılıyorlardı.
Biz, İbn Umer'e bunların kuşluk vaktinde mescidde toplanıp kıldıkları
namazlarını (yânî bunun hükmünü) sorduk.
İbn Umer:
— (Kuşluk namazı için
bu sıfatta mescidde toplanmaları) bid' attır, diye cevâb verdi.
Sonra Urve, İbn Umer'e:
— Rasûlullah (S) kaç kerre umre yaptı? diye
sordu. İbn Umer:
— Birisi receb ayında olmak üzere dört umre
yaptı, dedi.
Biz, İbn Umer'in bu
son cevâbındaki hatâyı kendisine redd etmeyi istemedik. Bü sırada biz,
mü'minlerin anası Âişe'nin, kendi odası içinde dişlerini fırçalamasından çıkan
hışırtıyı işittik. (İzin alarak yanına girdiğimizde) Urve, teyzesi sıfatıyle
Âişe'ye:
— Yâ anne! Ey
Mü'minlerin Annesi! Ebû Abdirrahmân Abdullah ibn Umer'in söylemekte olduğu
sözü işitmiyor musun? dedi.
Âişe:
— Ne söylüyor? dedi. Urve ibn Zubeyr:
— İbn IJmer; Rasûlullah, biri recebde olmak
üzere, dört umre yaptı diyor, dedi. Âişe:
— Allah, Ebû
Abdirrahmân'a rahmet etsin! Rasûluüah'ın yaptığı umrelerin hepsine kendisi
muhakkak şâhid olmuştur. Hâlbuki Rasûlullah receb ayında kat'iyyen umre
yapmamıştır, dedi [8].
5-.......Urvetu'bnu'z-Zubeyr
şöyle demiştir: Ben (teyzem) Âişe'ye: (İbn Umer'in: Peygamber, biri recebde
olmak üzere, dört umre yaptı sözünü) sordum. Âişe:
— Rasûlullah (S) receb
ayında umre yapmadı, dedi [9].
6-.......Katâdeibn
Diâme şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik'e:
— Peygamber (S) kaç
kerre umre yaptı? diye sordum.
— Dört umre yaptı:
Müşriklerin, kendisini Mekke'ye girmekten men' ettikleri altıncı hicret yılının
zu'1-ka'de ayında ki Hudeybiye Umresi; Rasûlullah'm Mekkeliler'le sulh
anlaşması yapmış oldu£ yılın gelen senesi zu'1-ka'desinde yaptığı (kaza)
umresi; zannedersem Hu-neyn ganimetini taksim ettiği zaman olan (hicretin
sekizinci senesindeki) Cı'râne umresidir, dedi.
Katâde dedi ki: Ben
Enes'e: ?(RH. — Rasûlullah kaç hacc
yaptı? diye de sordum.
Enes: %1:
— Bîr hacc yaptı, diye cevâb verdi [10].
7-.......Katâde
şöyle demiştir: Ben Enes'e (Peygamber kaç umre yaptı diye) sordum. Enes:
— Peygamber,
Mekkeliler kendisini geri çevirdiği yerde Hudey-biye umresi; Hudeybiye'den
sonra gelen senedeki kaza umresi; sekizinci sene zu'1-ka'desinde (Cı'râne'de)
bir umre ve haccı ite beraber bir umre yaptı, dedi [11].
8-.......BizeHemmâm,
yukarıda geçen isnâdlatahdîsetti. Bunda Enes: Rasûlullah (S) dört defa umre
yaptı; bunlardan yalnız haccı İle beraber yaptığı umresi müstesna, diğerleri
hep zu'1-ka'de ayındadır: Hudeybiye'den dönüşteki umresi; ertesi yıldaki
umresi; Huneyn ganimetlerini dağıttığı yer olan Cı'râne'den yaptığı umresi ve
haccı ile beraber yaptığı bir umre, demiştir [12].
9-.......Bize
İbrâhîm ibn Yûsuf, babası Yûsuf ibn İshâk'tan tahdîs etti. O şöyle demiştir:
Ben Mesrûk'a, Atâ'ya ve Mucâhid'e: .
— Rasûlullah kaç defa umre yaptı? diye sordum. Onlar:
— Rasûlullah (S) hacc
yapmadan önce zu'1-ka'de ayı içinde umre yaptı, dediler. ı Ve dedi ki: Ben el-Berâ ibnu Âzib(R)'den
işittim. O: Rasûlullah (S) hacc etmezden evvel zu'1-ka'de ayı içinde iki kerre
umre yaptı, diyordu [13].
10-.......Atâ
şöyle demiştir: Ben İbn Abbâs'tan işittim. O bize haber verip şöyle diyordu:
Rasûlullah (S)
Ensâr'dan bir kadına - İbn Abbâs bu kadının ismini söyledi amma ben şimdi onun
ismini unuttum
— "Seni bizimle beraber hacc yapmandan
alıkoyan mania nedir?" diye sordu.
Kadın:
— Bizim bir su taşıyan
devemiz vardı. Bu su devesine Ebû Fu-lân ile oğlu binip hacca gittiler -Kadın,
kendi kocası ile kendi oğlunu kasdetmiştir-. Evde bir su çekme devesi bıraktı.
Biz de onunla bahçemizi suluyoruz, dedi.
— "Ramazân ayı olduğu zaman sen, o ay
içinde bir umre yap. Çünkü ramazân içinde (yapılacak) bir umre (sevâbca) bir
hacc (gi-bi)dır yâhud -Rasûîullah'ın söylediğinden olarak- ona yakındır"
buyurdu [14].
11-.......
Bize Hişâm, babası Urve'den tahdîs etti ki, Âişe (R) şöyle demiştir: Bizler
Rasûlullah'ın beraberinde zu'1-ka'deyi tamamlayıcılar, zu'1-hicce hilâlini
karşılayıcılar olarak, yânı zu'1-hicceye doğru Medine'den yola çıktık [15].
Nihayet Rasûlullah (S) bizlere: "Sizlerden-her kim hacc niyetiyle ihrama
girip telbiye etmek isterse, öylece ihrama girsin ve telbiye etsin. Umre
niyetiyle ihrama girip telbiye etmek isteyen de, umre niyetiyle ihrama girip
telbiye etsin. Ben de eğer kurbanlık sevketmemiş bulunaydım, muhakkak umre ile
ihrama girer, telbiye ederdim" buyurdu.
Âişe dedi ki: Bizden
kimimiz umre niyetiyle ihrama girip telbiye etti. Kimimiz de hacc niyetiyle
ihrama girip telbiye etti. Ben de umre niyetiyle ihrama girip telbiye
edenlerden idim. Ben hayızh olduğum hâlde arefe günü bana yaklaştı. Ben hâlimi
Peygamber'e şikâyet ettim. Peygamber (S): "Umrenden vazgeç! Yıkanmak
üzere başının saçlarını çöz, taran ve hacc niyetiyle ihram ve telbiye
et!" buyurdu. (Hacc fiillerini bitirip de) Muhassab gecesi olduğu zaman
beraberimde kardeşim Abdurrahmân'ı Ten'îm mevkiine yolladı. Ben de (evvelce
başlamış olduğum o) umremin yerine, oradan bir umre niyetiyle ihrama girip
telbiye ettim [16].
12-.......Bize
Sufyân ibnu Uyeyne, Amr ibn Dinar'dan tahdîs etti. O Amr ibn Evs'ten işitmiştir
ki, Ebû Bekr'in oğlu Abdurrah-mân ona; Peygamber(S)'in kendisine, kızkardeşi
Âişe'yi bineğinin ar-> kasına bindirmesini ve ona Ten'îm'den umre
yaptırmasını emretmiş olduğunu haber vermiştir.
Sufyân bir kerre: Ben
Amr ibn Dinar'dan işittim; ben bunu Amr ibn Dinar'dan kaç kerreler işittim,
demiştir [17]
13-.......Atâ
şöyle demiştir: BanaCâbir ibnu Abdillah (R) şöyle tahdîs etti: Peygamber (S)
ve sahâbîleri hacc niyetiyle ihrama girip telbiye ettiler. İhrama girdiklerinde
Peygamber ile Talha'dan başka kimsenin beraberinde kurbân yoktu. Bir de
Yemen'den gelmiş olan Alî'nin beraberinde kurbanlık hayvan vardı. Alî: Ben
Rasûlullah'ın ihrama girdiği gibi ihrama girip telbiye ettim, demişti.
(Mekke'ye geldiğimizde) Rasûlullah, sahâbîlerine: (İhrama girerken niyet
ettikleri) haccı umreye çevirmelerine, Ka'be'yi tavaf etmelerine, sonra saçlarını
kısaltmalarına ve ihramdan çıkmalarına izin verdi. Yalnız beraberinde kurbân
bulunanların ihramdan çıkmamalarını emretti. (Haccı umreye çevirmeye me'mûr
olan sahâbîler bu hâle taaccüb ederek:)
— Biz, cinsiyet
âletlerimiz menî damlatır hâlde Minâ'ya gideceğiz (de Rasûlullah ihrâmlı
kalacak)! dediler.
Sahâbîlecin bu sözü
Peygamber'e ulaşınca:
— "Hacc aylarında umrenin cevazını şimdi
bildiğim gibi ihrama girerken de bilmiş olaydım, kurbanlık sevk etmezdim. Ve
yanımda kurbânım olmasaydı, şimdi ben de sizin gibi ihramdan çıkardım "
buyurdu.
Âişe de hayz oldu.
Âişe bu hâlinde hacc menseklerinin hepsini yerine getirdi, yalnız Beyt'i tavaf
etmedi. Râvî dedi ki: Temizlenince Beyt'i tavaf etti. Akabinde:
— Yâ Rasûlallah!
Sizler bir umre ve bir hacc ile gideceksiniz de, ben bir hacc ile mi gideceğim?
dedi.
Rasûlullah, Ebû
Bekr'in oğlu Abdurrahmân'a: Âişe'nin beraberinde Ten'îm'e kadar çıkmasını
emretti. Böylece Âişe haccdan sonra zu'1-hicce ayının içinde bir umre yaptı [18].
Ve Suraka ibn Mâlik
ibn Cu'şum, Peygamber (S) Akabe'de Akabe Cemresi'ne taş atarken Peygamber'e
kavuştu da:
— Yâ Rasûlallah! Hacc
aylarında umre yapmak işi husûsî olarak sizlere mi mahsûstur? diye sordu.
Rasûlullah:
— "Hayır (yalnız bize hass değildir);
fakat kıyamete kadar daimîdir" buyurdu [19].
14-.......
Âişe (R) haber verip şöyle dedi: Bizler Rasûlullah'ın beraberinde zu'1-hicce
hilâline doğru Medine'den yola çıktık. Rasûlullah (mîkaatta): "Her kim
umre niyetiyle ihrama girmek isterse öylece ihrama girip telbiye etsin. Ve
hacc niyetiyle ihrama girip telbiye etmek isteyen de hacc niyetiyle ihrama
girip telbiye etsin. Ben de eğer kurbanlık sevk etmemiş bulunaydım, muhakkak
umre niyetiyle ihrama girip telbiye ederdim" buyurdu. Bunun üzerine
sahâbîlerden kimi umre niyetiyle ihrama girip telbiye etti, kimi de hacc
niyetiyle ihrama girip telbiye etti. Ben de umre niyetiyle ihrama girip telbiye
edenlerden idim. Ben Mekke'ye girmeden önce (Şerif mevkiinde) ha-yızlandım. Ben
hayızh iken arefe günü gelip çattı. Ben hâlimi Rasü-lullah'a şikâyet edip
söyledim. Rasûlullah: "Umreni bırak, başının saç örgülerini çöz, taran ve
hacc niyetiyle telbiye et!" buyurdu. Ben de öyle yaptım. Nihayet (haccı
bitirdikten sonra) Muhassab'da kaldığımız gece olunca Rasûlullah, erkek
kardeşim Abdurrahmân'ı, beraberimde Ten'îm'e yolladı. Abdurrahmân, Âişe'yi
bineğinin arka tarafına bindirip götürdü. Âişe oradan evvelce başladığı
umresinin yerine, yeni bir umre niyetiyle ihrama girip telbiye etti. Böylece Allah,
Âişe'nin haccını ve umresini yerine getirdi. Ve bu umreden dolayı keffâret
olarak ne kurbân, ne sadaka, ne de oruç tutmak lâzım geldi [20].
15-.......el-Kaasımileel-Esved;
ikisi şöyle demişlerdir: Âişe(R):
— Yâ Rasûlallah!
İnsanlar hacc ve umre ibâdetlerinin ikisini de yapmış olarak dönüyorlar; ben
ise bir hacc ibadetiyle dönüyorum, dedi.
Peygamber tarafından
kendisine:
— "Bekle, temizlendiğin zaman, Ten'îm'e
kadar çık, oradan umre niyetiyle ihrama girip telbiye et! (Umreni tamamladıktan
sonra) fulân yere bizim yanımıza gel! Lâkin yapacağın umre, senin yükleneceğin
harcama mikdârına göre veyâhud uğrayacağın yorgunluk nev'-ine, derecesine
göredir" buyurdu [21].
16-.......
Âişe (R) şöyle demiştir: Bizler, hacc ayları içinde ve hacc haramları içinde
(yânî hacc hâlleri, hacc yerleri, hacc zamanları içinde) hacc niyetiyle ihrama
girip telbiye ediciler olarak (Medine'den yola) çıktık. Nihayet (Mekke'nin
hududu olan) Şerif mevkiinde konakladık. Peygamber (S) sahâbîlerine:
— "Her kimin yanında kurbânı yoksa ve
haccını umreye çevirmek isterse, o böyle yapsın. Beraberinde kurbânı olan
kimseye gelince, o haccını umreye çevirmesin!" buyurdu.
Peygamberin yanında ve
sahâbîlerinden mâlî kuvvet sahibi olan bir takım kimselerin yanlarında
kurbanlıkları vardı. Bunlar için umre (yapmak mümkin) olmadı. Şerifte ben
hayızlandım. Peygamber yanıma girdi. Ben (hacc menseklerini yerine getiremiyeceğim
diye) ağlıyordum [22].
Peygamber:
— "Seni ağlatan nedir?" diye sordu.
Ben de:
— Seni, sahâbîlerine
söylemiş olduğun sözlerini söylerken işittim. Ben ise umreden (tavaf ve sa'y
etmekten) men' olundum, dedim.
Peygamber:
— "Hâlin nedir?"
diye sordu. I Ben:
— Namaz kılamıyorum, dedim. Peygamber:
— "Bu hâl sana zarar vermez. Sen de Âdem
kızlarından bir kadınsın. Onların üzerine yazılmış olan şey, senin üzerine de
yazılmıştır. Sen hacc niyetinde sabit ol. Umulur ki, Allah seni umre ile de
rızıklandıracaktır" buyurdu.
Âişe dedi ki: Artık
ben Peygamber'in emrettiği gibi hacc niyetim içinde bulundum. Nihayet hacc
fiillerini bitirip de Minâ'dan dağıldığımız ve akabinde, Muhassab'da
konakladığımız zaman, Rasûlullah kardeşim Abdurrahmân'ı çağırdı ve:
— "Kızkardeşin Âişe'yi Harem 'den çıkar da
umre niyetiyle ihrama girip telbiye etsin. Sonra umre tavafınızı
bitirdiğinizde ben sizleri işte burada bekliyorum!" dedi.
Biz umremizi bitirince
gecenin ortasında oraya geldik. Rasûlullah:
— "Umrenizi yapıp bitirdiniz mi?" diye
sordu. Ben:
— Evet (yapıp bitirdik), dedim.
Bunun üzerine
Rasûlullah, sahâbîleri için de hareket emrini nida ettirdi. İnsanlar ve sabah
namazından evvel Beyt'i veda tavafı edenler de hep hareket ettiler [23].
Sonra Rasûlullah kendisi de Medine'ye yönelerek yola çıktı.
17-.......Bize
Atâtahdîs edip şöyle dedi: Bana Ya'lâibnUmeyye'nin oğlu Safvân, babasından
tahdîs etti (O, şöyle demiştir): Peygamber Cı'râne'de iken yanına bir kimse
geldi. Gelen kimsenin üzerinde hem bir cübbe vardı, hern de kendisinde halûk
denilen güzel koku eseri -yâhud da sarı boya demiştir- bulunuyordu. Bu zât
Pey-gamber'e:
— Umremde bana nasıl yapmamı emredersin? dedi.
Tam bu sırada Allah
Peygamber'e vahiy indirdi de Peygamber (S) hemen bir bezle örtüldü. Ve ben de,
üzerine vahiy indirilirken Pey-gamber'i görmüş olmamı çok arzu etmiştim. Umer
hemen bana:
— Gel! Üzerine Allah
vahiy indirmiş olduğu hâlde Peygamber'e bakman seni sevindirir mi? dedi.
Ben:
— Evet, dedim.
Umer örtünün bir
tarafım kaldırdı. Ben (başımı örtünün içine sokup) Peygamber'e baktım.
Peygamber'in bir nevi' horuldaması vardı. Râvî dedi ki: Zannediyorum, erkek
deve yavrusunun horuldaması gibi, dedi. Peygamber'den bu hâl açılınca:
— "Umreden soran kimse nerede?"
buyurdu. (Yanına birisi getirildi, ona:)
— "Kendinden bu cübbeyi çıkar, elbisen ve
bedenindeki bu kokunun izini yıka. Sarı boyayı dapampâk temizle (Bir zabta
göre: Sarı boyadan sakın)! Haccında yapacağın fiillerin benzerini umren içinde
de1 yap!" buyurdu [25].
18-.......Urve
şöyle demiştir: Ben Peygamber'in zevcesi ve teyzem Âişe'ye şunu söyledim. Ben
bunu söylediğim zaman yaşı küçük bir genç hâlinde idim:
— Mübarek ve müteâlî olan Allah'ın şu kavli
hakkında re'yin nedir?: "Şübheyok ki Safa ile Merve Allah 'in
alâmetlerindendir. İşte kim o Beyt 'i hacc veya umre ile ziyaret ederse,
bunları güzelce tavaf etmesinde üzerine bir be's yoktur. Kim gönlünden koparak
bir hayr işlerse (mükâfatını görür). Çünkü Allah tâatlerin ecrini veren ve
hakkıyle bilendir" (ei-Bakara: ıs8>. Ben, Safa ile Merve arasında
do-laşmamaktan dolayı hiçbir kimse üzerine günâh olacağını zannetmiyorum,
dedim. Âişe:
— Hayır, âyetin
ma'nâsı asla dediğin gibi değildir. Eğer bu âyetin ma'nâsi senin söylemekte
olduğun gibi olaydı, âyet: "Safa ile Merve arasında dolaşmamakta günâh
yoktur" suretinde olurdu. Bu âyet, Ensâr hakkında indirilmiştir. Onlar
İslâm'dan evvel Menât putuna ibâdet için telbiye ediyorlardı. Menât putu Kudeyd
mevkiinin hizasında bulunuyordu. Onlar (kendi putları karşısında bulunan) Safa
ile Merve putları arasında sa'y etmeyi günâh sayarlardı. İslâm Dîni gelince
Ensâr bunu Rasûlullah'a sordular. Bunun üzerine Yüce Allah: "Şübhe yok ki
Safa ile Merve Allah'ın alâmetlerindendir. İşte kim o Beyt 7 hacc veya umre
niyetiyle ziyaret ederse, bunları güzelce tavaf etmesinde üzerine bir günâh
yoktur... " (el Bakara: i58> âyetini indirdi [26].
Sufyân ibn Uyeyne ve
Ebû Muâviye, Hişâm'dan yaptıkları rivayette, Hişâm, Urve'den; o da Âişe'den;
onun: "Safa ile Merve arasını dolaşmadikça Allah bir kimsenin haccını ve
umresini tamam etmez" dediğini ziyâde etmişlerdir [27].
Ve Atâ, Câbir'den
söyledi ki, Peygamber (S) (Veda Haccı'nda beraberinde bulunan) sahâbîlerine
niyet etmiş oldukları hacclarını umreye çevirmelerini, Beyt'i ve Safa ile Merve
arasını dolaşmalarını, sonra saçlarını kısaltıp ihramdan çıkmalarını
emretmiştir [28].
19-.......Abdullah
ibnu Ebî Evfâ (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) -Hudeybiye anlaşmasının hükmü
ile olan- kazıyye umresini yaptı. Biz de O'nun beraberinde bu umreyi yaptık.
Rasûlullah Mekke'ye girince Beyt'i tavaf etti. Biz de O'nun beraberinde Beyt'i
tavaf ettik. Rasûlullah Safa ile Merve'ye gelip onlar arasında sa'y etti. Bizler
de O'nun beraberinde bu iki tepeye gelip, O'nun beraberinde sa'y ettik. Bu
sırada biz Rasûhıllah'ı, Mekke ahâlîsinden herhangibir kimsenin O'na atış
yapmasından perdeleyip koruyorduk.
Râvî İsmâîl dedi ki:
Benim bir arkadaşım, Abdullah ibn Ebî Evfâ'ya:
— Rasûlullah o zaman
Ka'be'ye girdi mi? diye sordu.
O:
— Hayır, Rasûlullah o umrede Ka'be'ye girmedi,
dedi.
Arkadaşım, yine
Abdullah'a:
— Bize Rasûmuah'ın
Hadîce bintu Huveylid için söylediği sözü
tahdîs et, dedi.
Abdullah ibn Ebî Evfâ
da:
— Rasûlullah:
"Hadîce'yi cennette inciden yapılmış bir evle müjdeleyiniz ki, onun
içinde gürültü yoktur, çalışıp yorulma yoktur" buyurdu [29].
20-.......Amr
ibnu Dînâr şöyle demiştir: Biz İbnu Umer'e: Umresinde Beyt'i tavaf etmiş,
fakat henüz Safa ile Merve arasında sa'y etmemiş olan kimse kadınına gelebilir
mi? diye sorduk. İbn Umer: Peygamber (S) Mekke'ye geldi, Beyt'i yedi kerre
dolaştı, İbrâhîm Ma-kaamı'nm arkasında iki rek'at namaz kıldı, akabinde Safa
ile Merve arasında yedi kerre dolaştı. Ve: "Muhakkak kisizeAUah
Elçisi'nde pek güzel bir örnek vardır"(ei-Ahzâb: 2i) dedi.
Amr ibnu Dînâr dedi
ki: Biz İbnu Umer'e sorduğumuz şeyi Câbir ibn Abdillah'a da sorduk. O da:
Sakın hâ! Safa ile Merve arasını dolaşrnadıkça kadınına yaklaşmasın, dedi[30].
21-.......
Ebû Mûsâ (R) şöyle demiştir: Ben (Yemen'den Mekke'ye), Peygamber'in yanına
geldim. Peygamber Mekke'nin Bathâ'-sında devesini çökertmiş (yânî burada
konaklamış) hâldeydi. Peygamber bana:
— "Hacca niyet ettin mi?" diye sordu.
Ben:
— Evet (niyet ettim), dedim. Peygamber:
— "Hangi nevi' hacc ile ihrama girip
telbiye ettin?" dedi.
— Peygamber'in ihrâmlanması gibi ihrama
girmekle Lebbeyk okudum, dedim.
Peygamber:
— "Güzel yaptın! Sen Bey t'i tavaf et,
Safa ile Merve arasını da sa'y et, sonra da ihramından çık!" buyurdu.
(Benim beraberimde
kurbanlığım yoktu.)
Ben Beyt'i tavaf ve
Safa ile Merve arasını sa'y ettim. Sonra (ihramdan çıkıp) Kays'tan bir kadına
geldim. Kadın başımı tarayıp ayıkladı. Sonra terviye günü niyetiyle ihrama
girip telbiye ettim.
Artık ben hacc
fiillerini soranlara hep böyle fetva verir oldum. Nihayet Umer'in halifelik
zamanı olunca, O:
— Allah'ın Kitâbı'nı alırsak, o bizlere:
"Haca da, umreyi de Allah için tam yapın... " (ei-Bakara: 196) diye
tamamlamakla emrediyor. Eğer Peygamber'in sözünü alırsak, şübhesiz Peygamber de kurbânı yerine
ulaşıncaya yânî kesilinceye kadar ihramdan çıkmamıştır, dedi [31].
22-.......Abdullah
ibn Keysân tahdîs edip şöyle demiştir: Esma her ne zaman Mekke'deki Hacûn
mevkiine uğrarsa, şu sözleri söylerdi: Allah, Muhammed'e salât etsin, yemîn
olsun biz (Veda Hac-cı'nda) O'nun beraberinde işte bu Hacûn mevkiine inmiştik.
O günlerde biz, yükü hafîf, biniti az, azıkları az kimselerdik. Ben,
kız-kardeşim Âişe, Zubeyr ve (bizim gibi kurbân sevk etmeyen) fulân ve fulân
kişiler (haccı fesh ile) umre yaptık. Bizler Beyt'e el sürüp tavaf edince (sa'y
ve saç kısalmasından sonra) ihramdan çıktık ve sonra hacc için öğle akabinde yeniden
ihrama girdik [32].
23-.......Bize
Mâlik, Nâfi'den; o da Abdullah ibn Umer'den ha ber verdi (O şöyle demiştir):
Rasûlullah (S) gazve seferinden yâhud haccdan yâhud umreden döndüğü zaman,
arazîden her yüksek yer üzerinde üç defa tekbîr getirir, sonra şunları
söylerdi: *%â ilahe ille'-llâhu vahdehu la şerike lehu. Lehu H-mülkü ve lehu
1-hamdu ve huve alâ külli şey'in kadir. Âyibûne tâibûne âbidûne sâcidûne li-Rabbina
hâmidûn. Sadaka'ilâhu va'dehu ve nasara abdehu ve hezeme'l-ahzâbe vahdehu ( =
Yoktur tapacak, Çalap'tır ancak. O birdir, O'nun ortağı yoktur. Mülk O'nundur,
hamd O'nundur. O herşeye güç yetiren-dir. Biz ancak Rabb'imize dönücüleriz,
tevbe edicileriz, ibâdet edicileriz, secde ediciler ve hamd edicileriz. Allah
va'dinde doğru söylemiş, kuluna yardım etmiş, bütün düşman cem'iyetlerini
yalnız başına bozguna uğratmıştır)" [33].
24-.......Bize
Hâlid el-Hazzâ\ îkrime'den tahdîs etti ki, İbn Abbâs (R) şöyle demiştir:
Peygamber (S) -fetih günü- Mekke'ye geldiği zaman, O'nu Abdulmuttalib
evlâdlannın oğlancıkları karşıladılar. Peygamber onlardan birini devesinin ön
tarafına, diğerini de arka tarafına bindirdi [34].
25-.......İbn
Umer (R) şöyle demiştir: Rasûluilah (S) -Medine'den Mekke'ye giderken
Zu'1-Huleyfe'deki Şecere Mescidi'nde namaz kılmak, Mekke'den dönüşünde de
vadinin ortasındaki Zu'1-Huleyfe'de namaz kılmak ve sabaha kadar burada geceyi
geçirmek (ve sabahleyin Medine'ye yönelmek) âdetinde idi[35].
26-.......Enes
ibn Mâlik (R): Peygamber (S) - sefer dönüşünde- âilesi yanına gelmezdi. O
ailesinin yanına ancak kuşluk vakti yâhud da öğle ile akşam arasında bir
zamanda girerdi, demiştir [36].
27-.......Bize
Şu'be, Muhârib'den tahdîs etti ki, Câbir ıbn Abdillah (R): Peygamber (S)
seferden dönen yolcunun ailesi yanına geceleyin gelmesini nehyetti, demiştir [37].
28-.......Bana
Humeyd et-Tavîl haber verdi ki, kendisi Enes ibn Mâlik'ten işitmiştir. Enes (R)
şöyle diyordu: Rasûlullah (S) bir seferden gelip de Medine'nin yüksek
yollarını (veya binalarını) görünce (hızlanması için) devesini salıvermek
i'tiyâdında idi. Eğer bineği deveden başka bir hayvan olursa, onu harkete
getirip hızlandırırdı [38].
Ebû Abdillah el-Buhârî
dedi ki: el-Hâris ibnu Umeyr, Humeyd'-den yaptığı rivayetinde: Medine'ye
sevgisinden dolayı bineğini harekete getirirdi, fıkrasını ziyâde etmiştir [39].
29- Bize
Kuteybe tahdîs edip şöyle dedi: Bize İsmâîl ibn Ca'fer, Humeyd'den tahdîs etti
ki, Enes (bu rivayette "Derecât" yerine) "Cu-durât(-Duvarlar)"
demiştir [40].
Bu hadîsi
"Cudurât( = Duvarlar)" lâfzıyle rivayet etmekte İsmâîl ibn Ca'fer'e
el-Hâris ibn Umeyr mutâbaat etmiştir.
30-.......
Ben, el-Berâ ibn Âzib(R)'den işittim, şöyle diyordu:
Bu âyet biz Ensârîler
hakkında indi. Câhiliyet zamanında Ensâr hacc yapıp da evlerine geldiklerinde,
evlerinin kapılarından girmezlerdi de, evlerine arka cihetinden (açtıkları bir
delikten) girerlerdi. Bir kerre Ensâr'dan birisi yine böyle evine geldiğinde,
delikten değil de, evinin kapısından girmişti. Ve o kimse bu hareketi sebebiyle
ayıplanmıştı. Bunun üzerine: "İyilik ve tâat, evlere arkalarından gelmeniz
değildir. Fakat iyilik takva edip sakınmadır. Evlere kapılarından gelin. Allah'tan
korkun. Tâ ki murâdlarımza kavuşastmz" <ei-Bakara:i89) âyeti indi [41]
"Sefer azâbdan
bir parçadır. "
31-.......Bize
Mâlik, Sümeyy'den; o da Ebû Salih Zekvân ez- Zeyyât'tan; o da Ebû
Hureyre(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S): "Sefer, azâbdan bir
parçadır. O sizden herhangi birinizin yemesine, içmesine, uykusuna mâni' olup
intizâmını bozar. Yolcu sefere âid işlerini bitirince ailesine dönmeyi çabuk
yapsın" buyurmuştur [42].
32-.......
Bana Zeyd ibnu Eslejn haber verdi ki, babası Eşlem şöyle demiştir: Ben Abdullah
ibn Umer'in beraberinde Mekke yolunda bulundum. Yolda ona zevcesi Safiyye bintu
Ebî Ubeyd'in rahatsızlığının şiddetlendiği haberi ulaştı. Bu sebeble yürüyüşü
çabuklaştırdı. Nihayet şafağın (güneşin) batmasının ardından bineğinden indi,
akşam ile yatsı namazları arasım birleştirip kıldı. Sonra: Ben gördüm ki
Peygamber (S), yürüyüş O'nun için mühim olduğu zaman (yânî seferde acele sürüp
gittiğinde) akşam namazını geriye bırakır ve onunla yatsı namazı arasım
birleştirirdi, dedi[43].
[1] Ebû Zerr'in el-Müstemlî'den rivayeti böyledir.
Ebû Nuaym'm
el-Mustahrac'mdaki kitabında "Kitâbu'1-Umre"; Asili ve Kerîme
rivayetlerinde sâdece "Bâbu'1-Umre ve Fadlihâ" şeklindedir
[2] Bu da Ebû Zerr'in el-Müstemlî'den gelen rivayetidir.
Ebû Zerr el-Herevî'den başkalarının el-Müstemlî'den rivayetlerinde
"Ebvâbu'1-Umre" başlığı düşmüş, sâdece "Bâbu'1-Umre"
şeklindedir. Bâzısında "Besmele" de zikredilmemiştir
[3] İbn Umer'in bu sözünü tbn Ebî Şeybe mevsûlen rivayet
etmiştir. Bunu îbn Hu-zeyme, Dârakutnî ve Hâkim de ziyâde bir lâfızla rivayet
etmişlerdir.
[4] İbn Abbâs'm bu sözünü İmâm eş-Şâfiî, Müsned'inde
mevsûlen rivayet etmiştir. İbn Abbâs, Allah'ın Kitâbi'nda umrenin hacc ile
beraber zikredilmiş olmasına bakarak, umrenin vucûbuna hükmetmiş oluyor.
İmâm Buhârî, İbn Umer
ile İbn Abbâs'm bu sözlerini umrenin vâcibliğine delîl olmak üzere getirmiştir.
Umrenin vâcib, sünnet
veya müstehâb olduğu görüşünde olanlar vardır.
Beyhakî'nin
el-Mû'rre'deki rivayetinde Şafiî şöyle demiştir: "Kur'ân'ın zahirine,
İlim ehlinin de benim nazarımda en kuvvetli olan içtihadına dayanarak ve
Allah'tan tevfîk ve inayet dileyerek derim ki: Bence bu mes'elede hakka en çok
benzeyen hüküm, umrenin vâcib olmasıdır. Çünkü Allah, umreyi hacca bitişik
olarak zikretmiştir. Rasûlullah da haccdan evvel umre yapmıştır. Hacc gibi
umrede de mîkaat, ihram, tavâT, sa'y, saç kesmek veya saç kısaltmak ile
ihramdan çıkmak sünnet olmuştur. Şu fark ile ki, haccda, umre üzerine ziyâde
kılınmış mensekler vardır. Kur'ân'ın zahiri ise, delâlet bulunmadığı zaman
delîl olmaya daha lâyıktır" (Kastallânî).
[5] Bu Ebû Hureyre hadîsinde umrenin hükmüne, vucûb veya
müstehâblığına dâir' birşey yoktur. Bunda umrenin fazileti ve iki umre arasında
işlenmiş günâhlara keffâret olduğu bildirilmiştir.
Umre, lügatte kasd
etmek, ziyaret etmek demektir. Dîn ıstılahında bir vakit ile kayıdlanmış
olmayarak, kendine hâss şartlar ve fiillerle Ka'be'yi ziyaret etmektir.
[6] Burada ayrı ayrı tarîklerden rivayet edilmiş olan bu
hadîsler, bâb başlığındaki mes'eleye cevâb vermiş oluyorlar. Bâb başlığında
"Hacc yapmadan evvel umre yapan kimseye yaptığı bu umre kâfi gelir mi,
yoksa kâfi gelmez mi?" mes'elesı aydınlığa kavuşturulmak istenmiştir. îbn
Umer, Peygamber'in de haccdan evvel umre yaptığını haber vermek suretiyle
mes'eleye doyurucu bir cevâb vermiştir.
[7] Bu hadîs de yukankinin başka bir tarîkidir, bu da aynı
mes'eleye aynı cevâbın verildiğini gösterir.
[8] Hadîsin başlığa cevâblığı: "Peygamber kaç kerre
umre yaptı?" kavli ile "Ra-sûluUah dört umre yaptı" kavimdedir.
Hadîs; râvîleri,
sorucuları, suâl ve cevâbın cereyan ettiği zaman ve mekânı gibi ilmî ve târihî
pek kıymetli bilgiler ihtiva etmektedir.
[9] Bu, geçen hadîsin diğer bir tarîkidir. Buhârî bunu
burada, Âişe'nin, İbn Umer'in sözünü redd eden kısmı için kısaltılmış olarak
getirmiştir. Müslim ise bunu uzun
olarak rivayet etmiştir
[10] Bu hadîsin Katâde'den gelen rivayet tarîki ikidir.
Birisi bu Hassan tarîki, öteki de bunun ardından gelecek olan Hemmâm tarikidir.
Birinci rivayet tarîkinde tercemede görüldüğü üzere dördüncü umre, Veda Haccı
umresi içinde zikredilmiş sayılabilirse de, bu açıkça söylenmemiştir. Buhârî
bu noksanı, bunun ardından Hemmâm vâsıtasıyle gelen ikinci rivayet tariki ile
tamamlamıştır
[11] Bu, ayniyle geçen hadîsin diğer bir tarîkten
rivayetidir. Şu kadar var ki, birincisi Hassân'dan, bu ise Ebu'l-Velîd
et-Tayâlisî'den gelmiştir. Bu ikincisinde, birincinin hilâfına dört umre
açıkça zikredilmiştir.
[12] Bu Enes hadîsinden açıklıkla Rasûlullah'ın dört
umresinin dördü de zu'1-ka'de ayında eda edildiği anlaşılır. Nitekim Aişe ve
İbn Abbâs'tan gelen bir haberde Rasûlullah'ın zu'1-ka'de'den başka zamanda umre
yapmadığı bildirilmiştir. Veda Haccı esnasında yaptığı umrenin zu'1-hicce
ayında vâki olması, yukanki umûmî kaaideye aykırı değildir. Çünkü Rasûlullah
onun ihramına zu'1-ka'de ayında girmişti
[13] Berâ'nm bu hadîsi Peygamber'in umrelerinin dört olduğu
hakkındaki rivayetlere zahiren aykırı gibi görülürse de, hakikatte aykırı
değildir. Çünkü Berâ, Hu-deybiye umresini tam olmadığı için umreden saymıyor.
Veda Haccı'ndaki umreyi de hacca tâbi' saymış olsa gerektir.
[14] Başlığa uygunluğu "Ramazân ayı olduğu zaman sen o
ay içinde bir umre yap!" ve devamı sözlerindedir.
Bu kadının künyesinin
Ümmü Sinan olduğu, Buhârî'nin ilerideki-rivayetlerinin birinde belirtilmiştir.
[15] Medine'den çıkış zu'1-hicceye beş gün kala olmuş,
Mekke'ye giriş de zu'1-hiccenin dördünde veya beşinde olmuştur ki, Mekke
yolunda dokuz veya on gün kalınmış demek olur
[16] Bâb başlığına uygunluğu "Muhassab gecesi olduğu
zaman..." sözlerindedir. Muhassab gecesi ve ondan başka senenin bütün
geceleri, umre için vakittir.
Bu hadîs birçok defalar
geçti. Buhârî bunu Hayz Kitâbı'nda da zikretmişti.
[17] Bâb başlığına uygunluğu "Ve Âişe'ye Ten'îm'den
umre yaptırmasını emretti." sözündedir.
Buhârî Sufyân ibn
Uyeyne'nin son sözünü, içinde sarih olarak işitme sabit bulunduğu için
getirmiştir. Bundan evvelki senedde an'ane şeklinde olup, işitme açıkça
görülmemişti. Maamâfîh Buhârî'nin bütün an'anelerİ, an'ane tarzındaki bütün
senedleri işitmeye hamledilmiştir (Aynî)..
[18] Hadîsin başlığa hüccetliği "Rasûlullah, Ebû
Bekr'in oğlu Abdurrahmân'a, Âişe'nin beraberinde Ten'îm'e çıkmasını
emretti" söziindedir
[19] Câhiliyet devrinde hacc aylarında umre yapmak, haccı
fesh edip umreye çevirmek, işleri yoktu. Bunlar Câhiliyet devrinde günâh
sayılırdı. İşte bu sebeble Suraka, hacc aylarında umre yapmak bu seneye ve
yalnız size mi mahsûstur? diye Rasûlullah'tan sormuştu. Rasûlullah da bunun
daimî ve ebedî olduğunu bildirmiştir.
[20] Hadîsin başlığa hüccetliği "Âişe Ten'îm'den yeni
bir umrç niyetiyle ihrama girip telbiye etti..." sözünden hadîsin sonuna
kadarki kısmındadır.
Buhârî bu hadîsi
Sahîh'ırân birçok yerlerinde ayrı ayrı senedler ve bâzı lâfız farklılıklanyle
getirmiştir. Meselâ Hayz, Hacc, Umre Kitâblan'nm değişik bâb-larındaki
başlıklara hüccet olmak üzere getirmiştir. Burada Âişe'nin ya evvelden ayrıca
yapmak isteyip de başladığı fakat hayızlanması sebebiyle yapamadığı jımresînden
dolayı keffâret olarak kurbân lâzım gelmediği -ki bu şık, Peygam-jber'in Âişe
ve diğer kadınları adına sığır kestiği bilindiği için zayıftır-, veya hacc-dan
sonra yaptığı umresinden dolayı kurbân lâzım gelmediğine delîl yapılmıştır. Bu
hususta görüş ayrılıkları vardır:
Ne kurbân, ne sadaka,
ne oruç tutmak lâzım geldi diyen, Âişe'nin kendisi değil, kızkardeşi Esmâ'nın
torunu ve bu hadîsin râvîsi olan Hişâm ibnu TJr-ve İbni'z-Zubeyr'dir. Ancak
Hişâm'ın bu sözlerinde bir müşkil meydana geliyor: Âişe kıran haccı yapmış olsa
da temettü' haccı yapmış olsa da, üzerine kıran kurbânı veya temettü' kurbânı
kesmesi lâzım olduğuna -Dâvûd ez-Zâhİrî'den başka- bütün fakîhler müttefik olduğu
hâlde nasıl olmuş da Âişe'ye bunların hiçbiri lâzım gelmemiş? Buna verilen
cevâb da:
Hişâm, bunlardan
hiçbirinin yapıldığına dâir kendisine hiçbir haber ulaşamadığından, hiçbiri
lâzım gelmediğini zannetmiş. Hâlbuki bir şeyin vukû'unu ; bilmemekle nefsüM-emrde
olmadığına hükmetmek gerekmez. Nitekim Câbir'İn rivayetinde Peygamber'in Âişe
ve diğer kadınları için sığır kurbânı kestiği bildirilmiştir, deniliyor...
(İbn Hacer, Aynî, Kastallânî).
Buhâri'nİn sevkettiği
hususta, yânî haccdan sonra yapılacak umrede kurbân lâzım gelmediği hususunda
fakîhler arasında ihtilâf yoktur. Haccdan ve teşrik günlerinden sonra umre
yapan kimseye -hacc aylan içinde olsun, yâhud hacc . ayları dışında olsun-
kurbân kesmek lâzım gelmez. Bu hususta şübhe ve ihtilâf 1 yoktur. İşte Buhârî,
hadîsi buna delîl olarak getirmiştir (Umdetu'l-Kaarî, V, 20).
[21] Bâb başlığına delîlliği, hadîsin son kısmıdır. Burada
umrenin fazîleti, sevabı; mâlî veya bedenî külfetin, yapılacak harcama ve
uğranılacak yorgunluğun ne-viyle mütenâsib olacağı bildirilmiştir. Hadîsteki
"Ev = Yâhud" edatı ya tenvî', yânî nev'ilendirmek için
olup,Peygamber'in sözündendir.Yâhud da terdîd içindir; râvînin zabtındaki
tereddüdünü ifâde eder.
Başlıktaki hükme destek
olmak üzere bütün hayır fiillerinin değeri, yüklenilen mâlî ve bedenî
külfetlere göre olduğu bildirilmiş ve bunun Allah'ın Kitâ-bı'ndan da
doğrulayıcı delilleri olduğu gösterilmiştir:
''imân edenlerin,
hicret edenlerin, Allah yolunda mattarıyle, canlanyle savaşanların, Allah
yanında derecesi çok büyüktür. Kurtuluşa erenler de işte bunların
kendileridir"(et-Tevbe :20);
"... Ancak
sabredenlere ecirleri hesâbsız veri/ır"(ez-Zumer:10). {Umdetu'l-Kaan, V,
21).
[22] Hz. Âişe'nin ağlaması, bu hâlde iken hem haccın, hem
de umrenin rükünlerinden olan tavafın mümkin olmamasındandı
[23] Hadîsin başlığa delil olan yeri "Orada umre
niyetiyle ihrama girip telbiye etsin..." sözlerinden alınır. Çünkü bu
kelâmda Veda tavafı yerine umre tavafı ile yetinilmiştir.
Hadîsin sonundaki
"İnsanlar ve sabah namazından evvel veda tavafı yapanlar hep
harekelettiler" sözü, hâssın âmm üzerine atfıdır. Çünkü
"İnsanlar" kelimesi veda tavafı yapmış olan taife ile hayızlı ve
benzeri ma'ziretli olup da kendilerine veda tavafı lâzım gelmeyen taifeyi
şâmildir.
"Ve veda tavafı
yapanlar..." fıkrası "İnsanların" sıfatı olması da muhte-mildir.
Sıfat İle mevsûf arasına atıf harfinin girmesi caizdir. Bu cevaz Sîbeveyh'ten
nakl olunmuştur. Bunun misali Kur'ân'da da gelmiştir: el-Ahzâb: 12, 60 âyetleri...
(İbn Hacer, Aynî).
[24] Yânî insan haccda yapacağı terkleri, umrede de yapar;
yâhud haccda yapacağı fiillerin bâzısını umrede de yapar.
[25] Başlığa delîl olan kısmı son cümlededir. Bu hadîs Hacc
Kitâbı'mn başlarında j'Kokuyu yıkamak bâbı"nda başka bir senedle geçmişti.
[26] Hadîsin bâb başlığına delîlliği, kişinin haccında Safa
ile Merve arasında yapa cağı dolaşmayı umresinde de yapacağını belirtmiş
olmasındadır. Bu hadîs "Safa ile Merve arası dolaşmasının vucûbu
bâbı"nda, bundan daha uzun bir metin ile, başka bir şenedle geçmişti. Orada bâzı
bilgiler daha verilmiş idi.
[27] Sufyân'ın rivayetini et-Taberî, Ebû Muâviye'nin
rivayetini ise Müslim mevsû-len rivayet etmişlerdir.
[28] Bu ta'lîk, Buhârî'nin "Ten'îm'den umre yapmak
bâbi"nda mevsûlen getirdiği Câbir hadîsinin bir parçasıdır. Bâb başlığına
hüccetliği, Peygamber'in bu sözünden "Umre yapan kişi Beyt'i ve Safa ile
Merve'yi tavaf edip saçlarını kısal-tıncaya kadar ihramdan çıkmaz" ma'nâsi
anlaşılmış olması yönündendir.
[29] Hadîsin başlığa delîlliği meydandadır. Buhârî bu
hadîsi Hacc ve Magâzî Kitâb-lan'nda da getirmiştir.
[30] Hadîsin bâb başlığına delîlliği, umre yapan kişinin
Beyt'i yedi kerre dolaşmasının ardından Safa ile Merve arasında yedi kerre
dolaşmadıkça ihramdan çıkamayacağını bildirmesindedİr. Bu bilgiyi hem tbn Umer, hem
de. Câbir vermişlerdir. Bu hadîs Namaz Kitâbı'nda "İbrahim'in
Maakamı'nda namaz yeri edininiz bâbf'nda da geçmişti
[31] Başlığa delîlliği "Beyt'i ve Safa ile Merve'yİ
dolaştıktan sonra ihramdan çık!" emrindedir. Çünkü bu, umre yapan kişinin
Beyt'i tavaf ve Safa ile Merve arasını sa'yden sonra ihramdan çıkacağını haber
vermektedir.
Bu hadîs'' Peygamber
zamanında ihrama girip telbiye eden kimse babı' 'n-da da geçmişti.
[32] Beyt'e el sürmekten maksad, tavaftır. Tavaf, sa'y ve
saç kısaltmaktan sonra ihramdan çıkıldığı hâlde, burada yalnız tavaf zikredilip
de öbürlerinin terkedil-nıesi, açıkça bilinmiş olduklarından dolayıdır.
[33] Hadîsin başlığa uygunluğu, onun tefsiri olmasıdır.
Buhârî bunu Daavât (Dualar) Kitâbı'nda ve Cihâd Kitâbi'nda da getirmiştir.
Peygamber yüksek irâdelere dayanan bütün seferlerde Allah'a bağlılık ve
tevekkülünü; arzın değişiklikleri vesilesiyle İzhâr etmiş ve bunu bir örnek
olarak sahâbîlerine göstermiş ve onların irâdelerini zaman zaman böyle
kuvvetlendirip yükseltmiştir.
Bu sefer dönüşü
duâsındaki ta'bîrlerden dört tanesi et-Tevbe:112. âyette de geçmektedir:
"Tevbe edenler, ibâdet edenler, hamd edenler, seyahat edenler, rükû1
edenler, secde edenler, iyiliği emredenler ve kötülükten vazgeçirmeğe
çalışanlar ve Allah ""in sınırlarım koruyanlar! Sen o mü
"minlere de müjdele' *.
[34] Başlık iki kısmı şâmildir: Hadîsin ikinci kısma
delâleti açıktır. İşte bunun için Buhârî, Kitâbu'l-Edeb'den önce o ikinci
kısımla başlık koymuştur.
[35] Hadîsin başlığa uygunluğu meydandadır. Hadîs Hacc
Kitâbı'nın evvellerinde "Peygamber'in Şecere yolundan çıkışı bâbı"nda
da geçmişti.
[36] Hadîsin başlığa uygunluğu "Aşiyyeten"
kelimesindedir. Bu kelime güneşin semânın ortasından batıya kaydığı zaman ile
güneşin batmasına kadarki vaktin ismidir. Hattâ bir kavle göre yatsıya kadarki
zamandır. Burada ilk ma'nâsı kas-dedilmiştir. Çünkü yatsı vakti, gecedir.
[37] Hadîsin başlığa uygunluğu açıktır.
et-Turuk, gece gelişi
demektir. Bu lâfızdan gece ma'nâsı anlaşılmakla beraber, bir de
"Geceleyin" denilmesi te'kîd içindir.
Bu nehy, tenzîhî bir
nehiydir. Bunun sebebi, ailesinin kusurunu araştırır yâhud âilesince örtülmesi
gereken bir ayıbın açılmasını İstermiş gibi aile içinde hoş olmayan bir
duygunun uyanması ihtimâlidir.
[38] Hadîsin başlığa uygunluğu "Devesini
salıverirdi" ve "Binek hayvanını harekete getirir hızlandırırdı"
sözlerindedir. Bâzı sarihler "Derecâtu'l-Medîne"yi Medine'nin yüksek
yollan, bâzıları da Medine'nin yüksek binaları diye tefsîr . etmişlerdir. Müstemlî rivayetinde
"Derecât" yerine "Devehât" gelmiştir ki, bu "Ulu
Ağaç" demek olan "Devha"nın cem'idir.
[39] Bu ziyâdeyi İmâm Ahmed ibn Hanbelmevsûlen rivayet
etmiştir.
[40] Bu Kuteybe hadîsinde "Cudurât" ta'bîriyle
gelmiştir ki, buna göre Medine'nin yüksek duvarlarını görünce... demektir
[41] Hadîs, o âyetin nuzûl sebebini bildirmektedir; bâb
başlığı da nuzûl sebebini bil dirmek İçin açılmıştır.
İbn Huzeyme ile
Hâkim'in Sû/hA'Ierinde Câbir'den yaptıkları rivayet daha geniştir. Câbir şöyle
demiştir: Kureyş bir hums yânî dînî asalet iddia edip, bunu tatbîk ediyordu.
Asaleti hâiz olan Kureyşliler ve Harem halkı ihrama girdiklerinde evlerine
kapılarından girerler çıkarlardı. Fakat Ensâr ile Meder ve Veber ehli olanlar,
yânî köylüler ve çadırda oturanlar ihrâmlı iken evlerinin ve çadırlarının
kapılarından girip çıkmak hakkını hâiz değillerdi. Ya evlerinin arkalarına
açtıkları bir delikten girerler çıkarlar, veyâhud kurdukları bir merdivenden
çıkıp inerlerdi. Çadır halkı da çadırlarının arkasından girip çıkarlardı. Bir
kerre Rasûlullah, bulunduğu bir bustândan çıkarken, bustânm kapısından
çıkmıştı. Beraberinde Ensâr'dan Kutbe ibn Âmir de çıkmıştı. Bunu görenler: Yâ
Rasû-lallah! Kutbe fâcir birisidir, dînî asaleti yoktur; ne hakla seninle
birlikte kapıdan çıkıyor? demişlerdi... (Umdetu'l-Kaarî, V, 33)
[42] Bâb başlığı hadîsten bir parça olduğu için
aralarındaki uygunluk meydandadır.
Bu hadîste yolcunun,
sefer işini bitirince ailesi yanına dönüşü çabuklaştırması emrolunmuştur.
Çünkü aile reisinin aile yuvasından ayrıldığı zamanda aile ihtiyâçları
biriktiğinden, bunları çubuk yerine getirmesi ve i(Ve aranızda bir sevgi ve bir
rahmet yaptı"(er-Rûm:21) kavlinde va'd edilmiş olan aile sevgi, aile
rahmet ve saadeti de bu reislik vazifesinin zamanında yerine getirilmesi ile
sağlanabilir.
[43] Hadîsin başlığa hüccetliği meydandadır. Bu hadîs,
Namazı Kısaltma Bâblan'-nda "Seferde akşam namazını üç rek'at kılar
bâbı"nda geçmişti.