3- KİTÂBU'L-VUDÛ' (ABDEST ALMA KİTABI)
1- Abdest Almak Hakkında Gelen Şeyler Ve Yüce Allah'ın Şu Kavli Babı:
2- Bâb: "Tahâretsiz (Yânî Abdestsiz) Hiçbir Namaz Kabul
Olunmaz" .
3- Abdest Almanın Fazileti Babı
4- Bâb: (Abdestli Kimse Abdestinîn
Bozulduğunu) Kesinlikle Bilmedikçe Şübheden Dolayı Abdest Almaz
5- Abdest Almakta Hafifletme Babı
6- Abdest Almayı Tam Ve Kâmil Yapmak
Babı
7- Bir Avuç Dolusu Sudan İki Eli
(Birleştirmek Sureti) İle Yüz Yikamak Babı
8- Her Hâl Üzerine Ve Cinsî Münâsebet
Sırasında "Bismillah" Demek Babı
9- Halâya Girerken Ne Söyleyeceği
Babı
10- Halânın Yanına Su Koymak Babı
12- İki Kerpiç Üzerinde Büyük
Hacetini Yerine Getiren Kimse Babı .
13- (Haceti Yerine Getirmek İçin)
Kadınların Sahraya Çıkmaları Babı
17- Temizlenmek İçin Beraberinde Su
Taşınan Kimse Babı
18- İstincada Su İle Beraber Dibi
Demirli Bir Deymek Taşınması Babı
19- Sağ El İle İstinca Etmekten Nehy
Babı
20- Bâb: İşediği Zaman Zekerini Sağ
Eliyle Tutmaz .
21- Taşlarla Silinip Temizlenmek Babı
[ 22 Bâb: (Hayvan Dışkısı İle İstincâ
Edilmez)] .
23- Organlarını Birer Kerre Yıkayarak
Abdest Almak Babı
24- Organlarını İkişer Kerre
Yıkayarak Abdest Almak Babı
25- Organlarını Üçer Kerre Yıkayarak
Abdest Almak Babı
26- Abdest Alışta Suyu Buruna
Çektikten Sonra Nefesle Geri Çıkarmak Babı
27- Çakıl Taşları İle Silinmeyî Tek
Sayı Olarak Yapmak Babı.
28- Üzerlerine Meshetmeyerek İki Ayağı Yıkamak Babı
31- Ayaklari, Ayakkabilarin İçinde Bulunurlarken Pabuçlar Üzerinden
Meshetmeyerek, Yikamak Babi
32- Abdest Almada Ve Yikanmada Sağ Tarafiyle Ve Sağ Taraftan Başlamak
Babi
33- Namaz Vakti Yaklaştiği Zaman Abdest Alacak Su Araştirmak Babi
Ve Aişe Şöyle Dedi: Sabah Vakti Girince Su Arandı, Fakat Su Bulunamadı. Bunun
Üzerine Teyemmüm
34- İnsan Saçi Değdirilmiş Olan Suyun
Hükmü Babi
35- Bâb: 'Birinizin Kabından Köpek
Içtiği Zaman O Kabı Yedi Kerre Yıkasın".
37- Kişinin Kendi Arkadaşina Yardim
Ederek Abdest Aldirmasi Babi
38- Abdestsiz İken Kur'ân Okumak Ve Başka İşler Yapmak Babi
39- Hafif Olanindan Değil De Ağirlik Verici Bayilmadan Dolayi Abdest
Almayi Vacib Gören.Kimsîe Babi.
42-İnsanlarca (Kabda Kalan) Abdest Suyu Fazlasinin Kullanilmasi Babi
43- Bâb (Bu, Geçen Bâbdan Bir Fasıl
Gibidir)
44- Bir Avuç Sudan Ağzini Çalkalayip
Burnuna Da Su Veren Kimse Babi
45- Başin Bir Kerre Meshedilmesi Bâbi
46- Kişinin Kendi Karisi İle Beraber
Abdest Almasi Ve Kadinin Abdest Suyu Fazlasi Babi
47- Peygamberdin Kendi Abdest
Suyundan, Bayilan Kimse Üzerine Dökmesi Babi
48- Teknede, Çanakta, Ağaçtan Ve
Taştan Yapilmiş Kablar Içinde Yikanmak Ve Abdest Almak Babi
50- Müdd (Mikdâri Su) İle Abdest
Almak Babi
51- Mestler Üzerine Meshetmek Babi
53- Koyun Eti Ve Sevîk(Yemek)Ten
Dolayi Abdest Almayan Kimse Babi
54- Sevîk Yemeği Yemekten Dolayi
Abdest Almayip Sirf Ağiz Çalkalayan Kimse Babi
55- Sütrtcmekvten Dolayi Ağzi
Çalkalar Mi? Babi
56- Uyumaktan Dolayi Abdest Almak İle
Bir İki Uyuklamaktan Yâhud Uyuklama Sebebiyle Başini Bir
Defa Beri Öte Meyl Ettirmekten Dolayi
Abdest Almayi Vâcib Görmeyen Kimse Babi
57- Abdestli İken Abdest Almak Babi
58- Bâb: Sidiğinden Sakinmamak Büyük Günâhlardandir
59- Sidiği Yikamak Hakkinda Gelen
Hadîs Babi
61- Peygamberdin Ve İnsanlarin.
Bedevi'yi Mescîddekî İşemesinden Ayrilincaya Kadar Birakmalari Babi
62- Mesciddeki Sidiğin Üzerine Su
Dökmek Babi "
63- Bâb: Sidiğin Üzerine Su Döker
64- Çocuklarin Sidiği(Nin Hükmü) Babi
65- Ayakta Ve Oturarak Işemedin Hükmü) Babı
66- Arkadaşinin Yaninda İşemek Ve
Duvar İle Sütrelenmek Babi
67- Bir Kavmin Süprüntülüğü Yaninda
İşeme Babi
69- Meniyi Yikamak, El İl.E Sürtüp
Ovalamak Ve Kadindan İsabet Eden Şeyleri Yikamak Babi
70- Bâb: Cenabeti Yâhud Cenabetin
Gayrisini Yikayip Da Yikanan Şeyin İzi Gitmediği Zaman
71- Develerin, Diğer Dört Ayakli
Hayvanlarin, Koyunlarin Sidikleri Ve Koyun Ağillari Babi
72- Yağ Ve Su İçine Murdar Şeylerin Düşmesi(Nin Hükmü) Babi
74- Bâb: Namaz Kilanin Sirtina Pislik Yâhud Cife Atildiği Zaman O Kimsenin
Namazi Bozulmaz
75- Elbisede Tükürük, Sümük Ve Benzeri Bir Şey (Bulunmasinin Hükmü) Babi
76- Râb: Şira İle Ve Sarhoş Edicî İçki İle Abdest Almak Caiz Olmaz
77- Kadinin Kendi Babasini; (Yânî) Babasinin Yüzünden Kani Yikamasi Babi
78- Dişleri Misvak Sürtüp Ovalamakla
Temizlemek Babi
79- Misvaki Daha Büyük Olana Vermek
Babi
80- Geceyi Abdestü Olarak Geçiren
Kimsenin Fazileti Babi
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
Ebû Abdillah Buharı şöyle dedi: Peygamber (S), abdest
almada farz olanın azaları birer defa yıkamak olduğunu beyân eyledi[3]. ve keza kendisi azaları ikişer
defa ve üçer defa yıkadı. Ve üçer defadan fazla yıkamadı[4]. İlim ehli abdest almakta suyu
israf etmeyi ve Peygamber'in fiilinden öteye geçmeyi kerîh gördüler[5].
l-.......Bize Ma'mer, Hemmâm ibn Münebbih'ten haber verdi ki, o Ebû Hureyre
(R)'den şöyle derken işitmiştir: Rasûlullah (S): "Kendisinde hades
meydana gelen kimsenin namazı, o kimse abdest almadıkça kabul olunmaz"
buyurdu. Hadramevt ahâlîsinden bir kimse: "Yâ Ebâ Hureyre, hades
nedir?" diye sordu. Ebû Hureyre: "Sessiz veya sesli yel" cevâbım
verdi [7].
Ve abdest alma izlerinden dolayı yüzleri nurlular,
elleri ve ayaklan sekililer.
2-........Bize Leys, Hâlid (ibn
Yezîd-139)'den; o da Saîd ibn Ebî Hilâl (135)'den; o da Nuaym el-Mucmir'den
tahdîs etti; o şöyle demiştir: Ben Ebû Hureyre ile beraber mescidin arkasına
çıktım, akabinde Ebû Hureyre (R) abdest aldı da şöyle dedi: Ben Peygamber
(S)'den işittim, şöyle buyuruyordu:
"Benim ümmetim kıyamet
gününde bedenlerindeki abdest alma izlerinden dolayı yüzleri nurlular, elleri,
ayaklan sekililer diye çağırılacaklardır".
Ebû Hureyre: Artık bu parlaklığını daha ziyâde
artırmağa kimin gücü yeterse yapsın, dedi [8].
3........ Bize Zuhrî, Saîd îbn
Müseyyeb'den; o da Abbâd ibn Temîm'den; o da amucası (Abdullah ibn
Zeyd-63)'ndan tahdîs etti ki, bu Abdullah ibn Zeyd (R) namazda iken kendisinde
bir şey (yânî hades) vukuunu hayâl eden kimsenin hâlini Rasûlullah'a arz
eylemiş. Rasûlullah (S) da: "Bir ses veya bir koku duymadıkça namazdan
çıkmasın" buyurmuştur [9].
4-.......Bize Sufyan (ibn Uyeyne),
Amr ibn Dinar'dan tahdîs etti.
Amr şöyle dedi: Bana Kurayb (98), ibn Abbâs
(R)'tan haber verdi (ki şöyle demiştir): Peygamber (S) bir gece uyudu, hattâ
horladı. Ondan sonra (abdest almaksızın) namaz kıldı. Bu sözü îbn Abbâs'ın:
Uzanıp horladı, ondan sonra kalkıp namaz kıldı, tarzında söylediği rivayet
olunuyor.
(Alî ibn Abdillah el-Medînî şöyle dedi:) Sonra bu
hadîsi Sufyan, bize birçok defalar kâh uzun, kâh kısa olarak Amr'dan, o da Kurayb'dan,
o da İbn Abbâs'tan olmak üzere tahdîs etti[10]. İbn Abbâs şöyle
demiştir: Bir gece teyzem Meymûne'nin yanında kaldım. Geceleyin Peygamber (S)
kalktı. Gecenin bir kısmı olunca Peygamber kalktı ve asılı duran küçük bir
tulumdan hafif bir abdest aldı. -Amr bu abdestin pek hafif ve pek az su ile
olduğunu söylüyordu- Ve kalkıp namaza durdu. Ben de onun aldığı gibi abdest
aldıktan sonra gelip sol tarafında namaza durdum. -Sufyan belki yine solu
ma'nâsına olan "Şimâlihi" demiştir.- Peygamber benim yerimi
değiştirdi; beni sağ tarafına geçirdi. Sonra Allah'ın dilediği kadar namaz
kıldı. Ondan sonra uzanıp uyudu; hattâ horladı. Sonra munâdî (yânî müezzin) Ona
gelip namaz vaktinin girdiğini haber verdi. Bunun akabinde müezzin kalkıp
Peygamber'in maiyyetinde namaza çıktı. Peygamber (tekrar) abdest almadığı hâlde
namazı kıldırdı. (Sufyan ibn Uyeyne şöyle dedi:) Biz Amr ibn Dînâr'a:
İnsanlar, Rasûlullah'ın uyur, amma kalbi uyumaz derler; (ne dersiniz)? diye
sorduk. Amr: Ben Ubeyd ibn Umeyr'den işittim: Peygamberlerin ru'yâları
vahiydir, diyordu. Ubeyd bu sözden sonra da "Ben seni ru'yâmda
boğazlıyorum görüyorum... " (es-Saffât: 37/102) âyetini okudu, dedi [11]
İbn Umer: "İsbâğu'l-vudû' her abdest uzvunu
pampak kılmaktır" dedi [12].
5-.......Kurayb'dan, o da Usâme ibn
Zeyd (R)'den tahdîs etti.
Kurayb Usâme'den işitti ki şöyle diyordu:
Rasûlullah (S) Arafat'tan geriye hareket etti. Dağ yoluna girince inip su
dökdü. Ondan sonra abdest aldı, fakat abdesti hafif aldı. Ben: Namazı kılacak
mısın yâ Rasûlallah? diye sordum. "Namaz ileride (kılınacak)" buyurdu.
Yine bineğine bindi. Muzdelife'ye varınca indi ve abdest aldı. Bu sefer abdest
almayı tam ve kâmil yaptı. Sonra namaz ikaamet edildi de akşam namazını
kıldırdı. Ondan sonra herkes devesini kendi durağında çökertti. Sonra yatsı
namazı ikaame edildi. Yine namazı kıldırdı ve iki namaz arasında hiçbir namaz
kılmadı [13].
6-.......Bize Süleyman ibn Bilâl,
Zeyd ibn Eslem'den; o da Ata ibn Yesâr'dan; o da İbn Abbâs'tan haber verdi, ibn
Abbâs (R) abdest aldı da yüzünü yıkadı. Şöyle ki, bir avuç su alıp ağzını
çalkaladı ve burnuna su çekti. Sonra bir avuç su alıp onunla şöylece, yânî sağ
avucunu diğer avucu ile birleştirip yüzünü yıkadı. Yine bir avuç su alıp sağ
elini (yânî kolunu) yıkadı. Yine bir avuç su alıp sol elini yıkadı. Sonra
başını mesh etti. Sonra bir avuç su aldı ve sağ ayağını yıkayıncaya kadar onu
azar azar üzerine döktü. Sonra diğer bir avuç daha su aldı ve onunla ayağını,
yânî sol ayağını (yine öylece) yıkadı. Ondan sonra: Rasûlullah(S)'ı, gördüm
işte böyle abdest alıyordu[14], dedi.
7-....... Bize Cerîr, Mansûr'dan; o
da Salim ibn Ebi'l-Ca'd (l00)'dan; o da Kurayb'dan; o da İbn Abbâs (R)'dan
tahdîs etti. İbn Abbâs, bunu Peygamber'e ulaştırıyordu. Peygamber (S) şöyle
buyurmuştur:
"Herhangi biriniz eşine
(cinsî münâsebet için) geldiği zaman Bismillah, Allâhumme cennibnâ'ş-şeytâne ve
cennibi'ş-şeytâne mâ razaktenâ (= Allah'ın ismiyle, yâ Allah, bizleri şeytândan
uzaklaştır ve şeytânı da bize ihsan ettiğin çocuktan uzak kıl) der de, onların
arasında bir çocuk takdir olunursa, şeytân o çocuğa zarar veremez" [16].
8- Bize Âdem (ibn Ebî İyâs) tahdîs
edip şöyle dedi: Bize Şu'be, Abdu'l-Azîz ibn Suheyb'den tahdîs etti.
Abdu'1-Azîz şöyle dedi: Ben Enes (R)'ten işittim, şöyle diyordu: Peygamber (S)
halâya girdiği zaman "Allâhumme innî eûzu bike mine'l-hubusi
ve'l-habâisi (= Yâ Allah, ben hubusten ve habâisten sana sığınırım)"
der idi [17].
(Buhârî dedi ki):
Muhammed ibn Ar'are, bu hadîsi Şu'be'den rivayet
etmekte Âdem ibn Ebî İyâs'a mutâbaat etti[18]. Ve Gunder, Şu'be'den: "Halâya geldiği
zaman" dedi. Musa ibn İsmâîl ise, Hammâd ibn Seleme' (167)'den:
"Halâya girdiği zaman" dedi. Saîd ibn Zeyd de şöyle dedi: Bize
Abdu'1-Azîz ibn Suheyb tahdîs etti: "Halâya girmek istediği zaman" [19].
9-.......Bize Verkaa (199),
Ubeydullah ibn Ebî Yezîd'den; o da ibn Abbâs(R)'tan tahdîs etti ki, o şöyle
demiştir: Peygamber (S) halâya girdi. Kendisi için (yıkanıp abdest alacak) su
koydum. "Bunu kim koydu?" diye sordu. Kendisine haber verildi.
Bunun üzerine: "Allâhumme fakkıhhu fi'd-dîn (= Yâ Allah onu dînde ince
anlayışlı kıl)" diye dua etti[20].
10-.......Ebû Eyyûb el-Ensârî şöyle
demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu:
"Biriniz hacetini yerine
getirmeğe gittiği zaman Kıble'yi karşısına almasın, (Medine'nin) şarkına yâhud
garbına doğru dönünüz"[21].
11-.......Abdullah ibn Umer (R)
şöyle der idi: Bir takım insanlar, büyük hacetini yerine getirmek için
oturduğun zaman Kıble'ye karşı da, Beytu'l-Makdis'e karşı da yönelme, diyorlar.
Abdullah ibn Umer şöyle dedi: Yemîn olsun ki, ben bir gün bizim evin damı üstüne
çıkmıştım. Bu esnada Rasûlullah(S)'ın büyük hacetini yerine getirmek için
Beytu'l-Makdis'e karşı iki kerpiç üzerine oturduğunu (gözümle) gördüm[23]. İbn Umer Vâsi' ibn Hıbbân'a: Belki sen
kıynakları üzerinde namaz kılan kimselerdensin? dedi. (Vâsi' dedi ki:) Bunun
üzerine: Vallahi ben bilmiyorum, dedim. İmâm Mâlik: Abdullah ibn Umer yerden
yükselmeyerek namaz kılan, kendisi (kıynaklarıyle) yere bitişik olduğu hâlde
secde eden kimseyi kasdediyor, dedi[24].
12-.......Bana Ukayl, İbn Şihâb'dan;
o da Urve'den; o da Âişe(R)'den tahdîs etti (ki o şöyle demiştir): Peygamber'in
zevceleri geceleyin haceti defe çıktıklarında (Medine'nin kenarında olan)
Menâsı'a kadar giderlerdi. O (Menâsı' denilen yer) açık bir yerdir. Umer,
Peygamber'e: Kadınlarını perde arkasına koy (yânî evden çıkmalarını men' et), der
idi de, Rasûlullah (S) onun dediğini yapmıyordu. Nihayet Peygamber'in zevcesi
Sevde bintu Zem'a gecelerden bir gece yatsı namazı vaktinde dışarıya çıktı.
Sevde uzun boylu bir kadın idi. Umer, hicâb emrinin indirilmesine çok arzu
duyduğu için, ona: Yâ Sevde, bilmiş ol ki, biz seni muhakkak tanıdık, diye
bağırdı. Bundan sonra Allah "Hicâb Âyeti"ni indirdi [25].
13-.......Bize Ebû Usâme, Hişâm ibn
Urve'den; o da babası Urve'den; o da Âişe(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S)
kadınlara: "Hacetiniz hususunda dışarıya çıkmanıza izin verildi"
buyurdu. Hişâm: Haceti yerine getirmek için dışarıya çıkmayı kasdediyor, dedi.
14-.......Abdullah ibn Umer (R)
şöyle demiştir: Bir ihtiyâcım sebebiyle (kızkardeşim) Hafsa'nın evinin damının
üstüne çıkmıştım. Bu esnada Rasûlullah(S)'ı gördüm, arkasını Kıble'ye, önünü de
Şam'a döndürerek hacetini def ediyordu [26].
(Bu, geçen bâbdan bir fasıl gibidir)
15-.......Abdullah ibn Umer (R)
haber verip şöyle demiştir: Bir gün evimizin damının üzerine çıktım, bu esnada
Rasûlullah(S)'ı Beytu'l-Makdis tarafına yönelerek iki kerpiç üzerine oturmuş
(hacetini def eder) hâlde gördüm[27].
16-.......Bize Şu'be, Ebû Muâz'dan
-ki ismi Ata ibnu Ebî Meymûne'dir tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Enes ibn
Mâlik(R)'ten işittim, şöyle diyordu: Rasûlullah (S) hacetini defe çıktığı
zaman bir çocukla beraber, yanımızda bir su kabı olduğu hâlde (hizmet etmek
için) gelirdim. (Râvî dedi ki:) Enes bu su ile, Rasûlullah'ın istincâ edip
temizlendiğini anlatmak istiyor [29].
Ve Ebu'd-Derdâ (Iraklılar'a):
"Sizin aranızda Rasûlullah'ın ayakkabılarına,
temizlenecek suyuna ve yastığına sâhiblik eden kimse yok mu?" dedi[30].
17-....... Bize Şu'be (ibn Haccâc),
Ebû Muâz'dan tahdîs etti.
O Ata ibnu Ebî Meymûne'dir ki, şöyle demiştir: Ben
Enes(R)'ten işittim, o şöyle diyordu: Rasûlullah (S) hacetini def için
dışarıya çıktığı zaman ben, bizden bir çocukla beraber yanımızda bir su kabı
olduğu hâlde onun arkasından giderdim[31].
18-....... Bize Şu'be, Ata ibn Ebî
Meymûne'den tahdîs etti. O Enes ibn Mâlik(R)'ten şöyle derken işitmiştir:
Rasûlullah (S) halâya girerdi de ben bir çocukla beraber bir su kabı ve bir
harbe taşırdım. Rasûlullah su ile istincâ edip temizlenirdi.
Bu hadîsi Şu'be'den rivayet etmekte Muhammed ibn
Ca'fer'e Nadr (ibn Şumeyl-204) ile Şâzân (ibn Âmir-208) mutâbaat etmişlerdir [32]. "El-Anaze"
aşağı tarafında demir bulunan deynektir [33].
19-.......Ebû Katâde (R) şöyle
demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu:
"Herhangi biriniz birşey
içtiğinde kabın içine hohlamasın. Halâya gittiğinde cinsiyet organına sağ
eliyle dokunmasın, sağ eliyle de temizlenip silinmesin".
20-.......Ebû Katâde (54-R) tahdîs
etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur:
"Biriniz işediği zaman sakın
zekerini sağ eliyle tutmasın, sağ eliyle temizlenmesin ve su kabının içine
nefes hohlamasın"[35].
21-.......Ebû Hureyre (R) şöyle
demiştir: Peygamber (S) hacetini def için çıktığında ardından gittim. Yürürken
arkasına dönüp bakmazdı, kendisine yaklaştım. "Silinip temizlenmem için
bana taşlar ara" buyurdu, yâhud buna benzer bir söz söyledi.
"Fakat bana kemik ve fışk getirme" dedi. Ona eteğimin kenarı içinde
birkaç taş getirip yanına koydum ve yanından savuştum. Hacetini yerine
getirdiği zaman onlarla silindi[36].
22-.......Ebû İshâk şöyle demiştir:
Bu hadîsi bana (yalnız) Ebû Ubeyde (Âmir ibn Abdillah ibn Mes'ûd) zikretmiş
değildir. Lâkin bunu bana Abdurrahmân ibnu'l-Esved (99) de zikr edip tahdîs
etmiştir. O da babası el-Esved ibn Yezîd en-Nahaî'den. Esved ibn Yezîd,
Abdullah ibn Mes'ûd'dan şöyle derken işitmiştir: Peygamber (S) halâya gitti ve
bana kendisine üç taş getirmemi emreyledi. Ben iki taş buldum. Üçüncü taşı
aradım, fakat onu bulamadım. Bunun için bir de hayvan dışkısı alıp bunları
Peygamber'e getirdim. Peygamber iki taşı aldı, hayvan dışkısını attı da:
"Bu, pistir" buyurdu.
[İbrâhîm ibn Yûsuf (198), babası Yûsuf ibn Ebî
İshâk(157)'tan, o da dedesi Ebû İshâk'tan söyledi. O: Bana Abdurrahmân
ibnu'l-Esved tahdîs etti, demiştir] [38].
23-.......Bize Sufyân es-Sevrî, Zeyd
ibn Eslem'den; o da Ata ibn Yesâr'dan; o da İbn Abbâs(R)'tan tahdîs etti. O
şöyle demiştir: Peygamber (S) -bir defa- organlarını birer defa yıkayarak
abdest aldı.
24....... Bize Fuleyh ibnu
Süleyman, Abdullah ibnu Ebî Bekr ibn Amr ibn Hazm(l35)'dan; o da Abbâd ibn
Temîm'dcn; o da Abdullah ibn Zeyd(R)'den -ki Ezan ru'yâsının sahibidir- tahdîs elli
(O şöyle demiştir):
Peygamber (S) -bir defa- uzuvlarını ikişer kerre
yıkayarak abdest aldı.
25-.......Bana İbrâhîm ibnu Sa'd,
îbn Şihâb'dan tahdîs etti ki, ona da Ata ibn Yezîd haber vermiştir. Ona da
Usmân'ın himayesinde bulunan Humrân (75) haber vermiştir. Humrân, Usmân ibn
Affân(R)'ı şu hâlde görmüştür: Usmân bir defa bir su kabı istedi. Müteakiben
avuçları üzerine üç defa su döküp onları yıkadı. Sonra sağ elini kabın içine
sokup (su alarak) ağzını çalkaladı, ve burnuna su verdi. Sonra yüzünü ve
dirseklere kadar ellerini üç kerre yıkadı. Sonra başını meshetti. Sonra iki
ayağını topuklara kadar üç kerre yıkadı. Ondan sonra: Rasûlullah (S): "Her
kim şu benim abdest alışım gibi abdest alır, sonra içlerinde kendi nefsine
tahdîs etmeksizin -yânî kendini zihnen hâtıralar ve hayâller ile işgal
etmeksizin- iki rek'at namaz kılarsa, geçmiş (küçük) günâhları mağfiret
olunur" buyurdu, dedi.
Ve yine İbrahim (ibn Sa'd)'den;(ki) o şöyle dedi:
Salih ibn Keysân dedi ki: İbn Şihâb şöyle dedi: Ve lâkin Urve (ibn Zubeyr),
Humrân'dan şöyle tahdîs ediyordu[39].: Usmân (R) abdest alıp
tamamlayınca şöyle dedi: Size bir hadîs söyleyeyim ki, Allah'ın Kitabı içinde
bir âyet olmasaydı onu size söylemezdim[40]. Peygamber(S)'den
işittim, şöyle buyuruyordu: "Hiçbir kimse yoktur ki, abdest alsın ve
abdest alışını güzel yapsın, sonra (farz olan) namazı kılsın da o abdest ile
(daha sonraki) namazı kılıncaya kadar (geçen zaman içindeki) günâhları mağfiret edilmesin''.
Râvî Urve der ki:(Usmân ibn Affân'ın dediği) âyet "Hakikat,
indirdiğimiz o açık âyetlerimizi ve doğruyu -biz Kitâb'da insanlara onu pek
aşikâr bir surette bildikten sonra- gizliyenler, işte onlara hem Allah la'net
eder ve hem la'net etmek şânından olanlar la'net eder" (el-Bakara: 2/159)
âyetidir [41].
Bunu (yânî suyu buruna çektikten sonra geri
çıkarmayı) Usmân ibn Affân, Abdullah ibn Zeyd ve İbn Abbâs (R),
Peygamber(S)'den olmak üzere zikretmişlerdir [42]
26-.......Bize Yûnus (ibn Yezîd),
Zuhrî'den haber verip şöyle dedi: Bana Ebû İdrîs (80) haber verdi ki, kendisi
Ebû Hureyre(R)'den işitmiştir. Peygamber (S): "Her kim abdest alırsa
burnunu ayıklasın; her kim taş ile silinirse taşın sayısını tek yapsın"
buyurmuştur.
27-.......Bize Mâlik,
Ebû'z-Zinâd'dan; o da el-A'rac'dan; o da Ebû Hureyre(R)'den haber verdi. Rasûlullah
(S) şöyle buyurmuştur:
"İçinizden biri abdest
alacak olduğu zaman burnuna su versin, sonra çıkarsın. Her kim taş ile
silinirse, sayısını tek yapsın. İçinizden biri uykusundan uyandığı zaman elini
abdest suyu içine sokmadan evvel yıkasın. Çünkü hiçbiriniz (uykusunda) elinin
geceyi nerede geçirdiğini bilemez"[44].
28-.......Abdullah ibn Amr (R) şöyle
demiştir:Yaptığınız yolculukların birinde Peygamber (S) geride kalmıştı da
sonradan bize yetişmişti. O sırada ikindi namazı vakti girmişti. Biz de abdest
alıyorduk. Ayaklarımızı meshedercesine az su ile yıkamaya başladık Peygamber bu
hâli görünce en yüksek sesiyle iki yahud uç kerre "Ateşte yanacak
ökçelere yazık!" diye nida etti [45].
29-.......Zuhrî şöyle demiştir:
Bana Atâ ibn Yezîd, Usmân ibn Affân'ın himayesinde bulunan Humrân'dan haber
verdi ki, Hum-rân Usmân'ı şu hâlde görmüştür: Usmân abdest suyu istedi. Müteakiben
su kabından ellerinin üzerine üç kerre su döküp onları yıkadı. Sonra sağ elini
abdest suyunun içine sokup (su alarak) ağzını çalkaladı. Burnuna su verip
çıkardı. Sonra yüzünü üç kerre ve ellerini dirseklere kadar üç kerre yıkadı.
Sonra başını meshetti. Sonra her bir ayağı üçer defa yıkadı. Sonra şöyle dedi:
Ben Peygamber(S)'i gördüm, şu benim abdest alışım gibi abdest alıyordu. O:
"Her kim benim şu abdest alışım, tarzında abdest alıp, sonra içlerinde
kendi nefsiyle konuşmayarak iki rek 'at namaz kılsa, onun lehine geçmiş günâhları
mağfiret edilir" buyurdu [47].
30-.......Bize Muhammed ibn Ziyâd
tahdîs edip şöyle dedi: Ben
Ebû Hureyre(R)'den işittim; o yanımızdan geçmekteydi, insanlar da temizlik
için hazırlanmış bir su kabından abdest alıyorlardı; şöyle dedi: Abdest almayı
tam ve kâmil yapınız. Çünkü Ebu'l-Kaasım (S): "Ateşte yanacak ökçelere
yazık!" buyurdu. [49]
31-.......Bize Mâlik, Saîd
el-Makburî'den; o da Ubeyd ibn Cureyc'den haber verdi. Ubeyd ibn Cureyc,
Abdullah ibn Umer'e:
— Yâ Ebâ Abdarrahmân! Arkadaşlarının yaptığını hiç görmediğim dört şeyi,
seni yapıyor görüyorum, dedi.
İbn Umer;
— Nedir onlar, ey Cureyc'in oğlu? dedi. İbn
Cureyc:
— Seni görüyorum ki, Ka'be'nin rükünlerinden
Haceri Esved rüknü ile Yemânî rükünden başkasına el sürmüyorsun. Ve yine görüyorum,
tabaklanmış deriden ayakkabılar giyiyorsun. Yine seni görüyorum, sarı boya ile
boyuyorsun. Yine seni görüyorum, Mekke'de bulunduğun zaman insanlar
(Zu'1-hicce) hilâlini görür görmez yüksek sesle telbiye okumaya başladıkları
hâlde sen, terviye günü (yânî Arefe'den evvelki gün) girmedikçe telbiyeye
başlamıyorsun, dedi.
Abdullah
ibn Umer şöyle cevâb verdi:
— Beyt'in
rükünlerine gelince: Ben RasûlulIarTın Haceri Esved ile Yemânî rükünden
başkasına el sürüp meshettiğini görmedim. Tabaklanmış deriden ayakkabılara
gelince: Ben Rasûlullah'ın üzeri kılsız deriden ma'mûl ayakkabılar giyip, ayağı
içinde iken abdest aldığını gördüm. Onun için ben onları giymeyi severim. Sarı
boyaya gelince: Rasûlullah'ın sarı boya ile boyadığını gördüm. Ben de onun
için o boya ile boyamayı severim. Telbiyeye gelince: Rasûlullah'ın hayvanı
hareket için ayağa kalkıp doğrulmadıkça telbiye ettiğini görmedim .[51]
32-.......Bize Hâlid (el-Hazzâ), Hafsa bintu Sîrîn'den; o da Ümmü
Atıyye(R)'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Peygamber (S) ona ve beraberindeki
kadınlara, kızını yıkama hakkında: "Onu yıkamağa sağ tarafianyîe ve
abdest uzuvlarıyle başlayınız" buyurmuştur. [53]
33-.......Âişe (R) şöyle demiştir: - Peygamber(S)'in ayakkabı
giymesinde, taranmasında, temizlenip abdest almasında ve bütün hâllerinde
sağdan başlamak O'nun hoşuna giderdi.[54]
34-....... Bize Mâlik, İshâk ibn Abdillah ibn Ebî Talha'dan; o da
Enes ibn Mâlik(R)'ten haber verdi ki, o şöyle demiştir: Ben Rasû-Iullah(S)'ı
şöyle gördüm: İkindi namazı yaklaşmıştı. İnsanlar abdest alacak su aradılar,
fakat bulamadılar. Rasûlullah'a (bir kab içinde) abdest alacak su getirildi.
Rasûlullah, elini su kabının içine koydu. Ve insanlara ondan abdest almalarını
emretti. Enes der ki: İşte o zaman ben Peygamber'in parmaklan altından, hiç
kimse hâriç kalmamak üzere hepsi abdest alıncaya kadar su kaynadığını gördüm .[56]
Atâ ibn Ebî
Rebâh (115), insan saçlarından İplikler ve ipler edinilmesinde bir be's görmez
îdi[57]. Ve köpeklerin artığı olan su ile
köpeklerin mescidde yürümeleri(nin hükmü) babı[58].
Zuhrî: Köpek, su kabının içini yaladığı ve
abdest alıcı için bu kabdakinden başka su da bulunmadığı zaman,
su ile
abdest alır, demiştir [59].Sufyân es-Sevrı: Bu, yânı o su ile abdest alınmak hükmü,
ayniyle (Kur'ân'dan istifâde edilmiş olan) fıkıhtır. Yüce Allah: "Bir su
bulamazsanız o vakit tertemiz bir toprakla teyemmüm edin.."
(en-Nisâ:43;
eI-Mâide:6) buyuruyor. İşte bu da bir sudur; fakat bu çeşit bir sudan dolayı
gönülde bir gıcıklanma davardır. Binâenaleyh o insan bu su ile abdest alır,
sonra da teyemmüm eder, demiştir . [60]
35-....... İbn Şîrîn şöyle demiştir: Ben Abîde(72)'ye: Yanımızda
Peygamber(S)'in saçından bir mıkdâr vardır, biz onu Enes tarafından yâhud
Enes'in ailesi tarafından elde etmiştik, dedim. Bunun üzerine Abîde: Yanımda,
Peygamber'den bir tek saç telinin bulunması muhakkak bana dünyâdan ve dünyâdaki
şeylerden daha sevimlidir, dedi[61].
36-.......Bize Abbâd (ibnu'l-Avvâm~185), İbnu Avn'dan; o da
tbnu
Sîrîn'den; o da Enes(R)'ten tahdîs etti (O şöyle demiştir): Rasû-luIlah(S-Vedâ
Haccı'nda) başını tıraş ettiği zaman saçından en evvel alan Ebû Talha idi .[62]
37-.......Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu:
"Birinizin kabından köpek (ağzını sokup bir şey) içtiği zaman o kabı yedi
kerre yıkasın"[63]
38-.......Bize Abdurrahmân ibn Abdillah ibn Dînâr tahdîs edip şöyle
dedi: Ben babam (Abdullah ibn Dînâr)'dan işittim; o da Ebû Salih'ten; o da ebû
Hureyre(R)'den ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur:
"Bir
adam, susuzluktan dolayı nemli toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Bu zât
hemen kendi ayakkabısını çıkarıp onunla köpek için su avuçlamağa başladı.
Nihayet köpeği suya kandırdı. Bundan dolayı Allah o kula sena edip, onu
cennete girdirdi".
Ve Ahmed
ibn Şebîb (200) şöyle dedi: Bana babam (Şebîb), Yû-nus'tan; o da İbn Şihâb'dan
tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bana Hamza ibnu Abdillah, babası Abdullah ibn
Umer'den tahdîs etti. O şöyle demiştir; Rasûlullah (S) zamanında köpekler (işer
ve), mescidin içinde gider gelirdi de bundan dolayı (mescidi yıkamak için) hiç
su serp-mezlerdi .[64]
39-.......Adiyy ibn Hatim (R) şöyle demiştir: Ben
Peygamber(S)'e-köpek avının hükmünü- sordum da o şöyle buyurdu: "Sen
öğretilmiş köpeğini salıverdin de o da avı öldürdüğü zaman, sen o avı ye.
Köpek avı yediği zaman ise artık sen o avdan yeme. Çünkü köpek avı ancak kendi
nefsi için tutmuştur".
Ben:
Köpeğimi salıveriyorum da onunla beraber başka bir köpek daha buluyorum?
dedim.
Rasûlullah:
"Bu hâlde yeme. Çünkü sen Besmeleyi ancak kendi köpeğinin üzerine
çekmiştin, başka köpek üzerine Besmele çekmemiştin" buyurdu .[65]
Ve Atâ ibn
Ebî Rebâh, arkasından kurt yâhud zekerinden bit gibi bir haşere çıkan kimse
hakkında: Tekrar abdest alır, dedi.[67]
Câbir ibn
Abdillah: Namaz içinde güldüğü zaman namazı tekrar kılar, fakat tekrar abdest
almaz, dedi.[68]
Hasen
Basrî: Saçından veya tırnaklarından kesip alsa yâhud mestlerini çıkarsa
kendisine abdest almak lâzım gelmez, dedi.[69]
Ebû
Hureyre: Abdest almak ancak (abdesti bozacak) bir hadesT ten dolayı lâzım
gelir, demiştir .[70]
Câbir'den
zikredilir ki, Peygamber(S) Zâtu'r-Rıkaa' gazvesinde idi; derken bir adam (yânî
Abbâd ibn Bişr) bir ok ile vuruldu. Kendisinden çok kan aktı; bu vaziyette
rükû' ve secde edip namazına devam etti.
Hasen
Basrî: Müslümanlar yaraları içinde namaz kılmakta devam etmişlerdir, dedi.
Tâvûs ibn
Keysân, Muhammed ibn Alî (yânî Hüseyn'in torunu Muhammed Bakır), Atâ ve Hicaz
ehli: Kan(çıkmak)da abdest almak yoktur, dediler .[71]
İbn Umer
küçük bir yarayı sıktı da ondan kan çıktı. Kendisi bundan dolayı abdest almadı
(ve namaz kıldı).[72]
îbn Ebî
Evfâ (87), namazda iken kan tükürdü de namazına devam etti .[73]
İbn Umer ve
Hasen Basrî, kan aldıran kimse hakkında, kendisine sâdece kan aldırma
yerlerini yıkamak lâzım gelir, dediler .[74]
40-.......Ebû Hureyre (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) şöyle buyurdu:
"Bir kul, namazı bekleyerek abdestini bozmadan mescid-de bulunduğu
müddetçe hep namazdadır". (Ebû Hureyre bu hadîsi söyleyince) yabancı bir
adam: Hades (yânî abdesti bozan) nedir, yâ Ebâ Hureyre? diye sordu. Ebû Hureyre
de, sesli yellenmeyi kasdede-rek, sestir, dedi. [75]
41-.......Bize İbn Uyeyne, Zuhrî'den; o da Abbâd ibn Temîm'den;
o da amucasi (Abdullah ibn Zeyd)ndan tahdîs etti. Peygamber (S): "Namaz
kılan kimse bir ses işiünceye yâhud bir koku hissedinceye kadar (namazdan)
ayrılmasın" buyurmuştur. [76]
42-.......Muhammed ibnu'l-Hanefiyye şöyle demiştir: Alî ibn Ebî
Tâlib (R) şöyle dedi: Ben mezîsi çok bir kimse idim. Bunu Rasû-lullah'a sormaya
utandım da Mıkdâd ibn Esved'e sormasını emrettim. O da sordu. Rasûlullah:
''Abdest almak îcâb eder" buyurdu. Bu hadîsi Şu'be (ibn Haccâc) de
A'meş'ten rivayet etti. [77]
43-.......Atâ ibn Yesâr haber
vermiştir. Ona da Zeyd ibn HâIid, Usmân ibn Affân'a şöyle sorduğunu haber
vermiştir: Usmân'a: Bir kimse cinsî münâsebet yapar da menisi gelmezse ne (yapmalıdır)
dersin? dedim. Usmân: Namaz için abdest aldığı gibi abdest alır, bacakları
arasını yıkar, dedi. Usmân: Ben bunu RasûluIlah(S)'tan işittim, diye de ilâve
etti.
Râvî Zeyd: Ben bu mes'eleyi Alî, Zubeyr, Talha ve Ubeyy ibn Ka'b'dan da
sordum. Bunların hepsi de o cinsî münâsebet yapan kimşeye böyle emrettiler,
dedi .[78]
44-....... Bize İshâk -ki o İbnu
Mansûr'dur- tahdîs edip şöyle dedi: Bize Nadr haber verip şöyle dedi: Bize
Şu'be, Hakem (ibn Utey-be)'den; o da Zekvân Ebû Salih'ten; o da Ebû Saîd Hudrî(R)'den
haber verdi (o şöyle demiştir): Rasûlullah (S) Ensâr'dan bir adama haber
gönderip istedi. O zât, başı su damlaya damlaya geldi. Peygamber: "Galiba
seni aceleye getirdik" buyurdu. O zât: Evet, dedi. Bunun üzerine
Rasûîullah: "Şayet işin aceleye getirilir yâhud menî getirememeğe ma'rûz
bırakılırsan, sana yalnız abdest almak lâzım olur" buyurdu. Bunu rivayet
etmekte Nadr ibn Şumeyl'e Vehb ibn Cerîr mutâbaat edip: Bize Şu'be tahdîs etti
dedi: Ebû Abdillah Buhârî şöyle dedi: Gunder ve Yahya (ibn Saîd el-Kattân bu
hadîsi) Şu'-be'den (bu isnâd ve metin ile rivayetlerinde) abdest almak sözünü
söylemediler (de sâdece üzerine lâzımdır ma'nâsma fealeyke dediler) .[79]
45-....... Usâme ibn Zeyd(R)'den (o
şöyle demiştir):
Rasûlullah (S) Arafat'tan hareket ettiği zaman dağ arasındaki yola yöneldi
ve hacetini yerine getirdi. Usâmetu'bnu Zeyd dedi ki: Müteakiben ben
Rasûlullah'ın üzerine su dökmeğe, o da abdest almağa başladı. Ben: Yâ
Rasûlallah, namaz mı kılacaksın? dedim. "Namaz" kılınacak yer
öniinde(yâm ileride) buyurdu .[80]
46-.......Urve, Mugîretu'bnu
Şu'be'den tahdîs ediyordu. Mugîre, bir seferde Rasûlullah'ın maiyyetinde
bulunmuş. Rasûlullah bir hacetini yerine getirmek için gitmiş. Müteakiben
abdest alırken suyunu Mugîre dökmeğe başlamış. İşte bu abdestte Peygamber,
yüzünü ve ellerini yıkamış, başına ve mestleri üzerine mesh etmiştir .[81]
Mansûr ibn Mu'temir, ibrâhîm en-Nahafden: "Hammâmda (Kur'ân) okumakta
ve abdestsizken
risale yazmakta be's yoktur" demiştir [82]. (Ebû Hanîfe'nin hocası)
Hammâd ibn Süleyman, İbrâhîm Nahaî'den: "Eğer hammâmdakilerin üzerlerinde
fûtaiarı varsa onlara selâm ver, yoksa selâm verme' demiştir.[83]
47-.......Abdullah ibn Abbâs (R)
şöyle haber vermiştir: Kendisi bir gece Peygamber'in zevcesi Meymûne'nin
yanında kalmıştır. Bu Meymûne, İbn Abbâs'ın teyzesidir.İbn Abbâs dedi ki: Ben
yastığın enine yattım, Rasûlullah ile ehli de yastığın uzunluğuna başlarım koyarak
uzandılar. Rasûlullah (S) uyudu. Nihayet gece yarıyı bulduğunda yâhud biraz
evvelce yâhud biraz sonraca uyandı. Oturup eliyle yüzünden uykuyu silmeğe
başladı. Ondan sonra Âlu İmrân sûresinin son on âyetlerini okudu. Sonra kalkıp
asılı duran küçük bir kırbaya uzandı. Ondan güzel bir abdest aldı. Sonra namaza
durdu. İbn Abbâs dedi ki: Ben de kalktım ve O'nun yaptığı gibi yaptım. Sonra
gittim ve yanıbaşına durdum. Sağ elini başımın üzerine koydu ve sağ kulağımı tutup
büktü. Sonra iki rek'at, yine iki rek'at, yine iki rek'-at, yine iki rek'at,
yine iki rek'at, yine iki rek'at kılıp, ondan sonra tek rek'at kıldı. Sonra
müezzin gelinceye kadar yine yattı. Sonra kalktı ve hafîf iki rek'at daha
kıldı. Sonra çıkıp sabah namazını kıldırdı. [84]
48-.......Esma (R) şöyle demiştir:
Güneş tutulduğu zaman Peygamber'in zevcesi Âişe'ye geldim. Bir de baktım ki,
insanlar hep di-kelmiş .namaz kılıyorlar. Baktım Âişe de kalkmış namaz
kılmakta. İnsanlara ne oluyor? dedim. Âişe eliyle göğe doğru işaret edip
Sub-hânallah dedi. Ben: Bu bir alâmet mi? diye sordum. Âişe başıyle evet diye
işaret etti. Bunun üzerine ben de kalkıp namaza durdum. Nihâyet (kıyamın
uzunluğundan) üzerime baygınlık geldi. Başımın üstüne su dökmeğe başladım [85]. Rasûlullah (S) namazdan
ayrılınca Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle buyurdu: "Cennet ve cehenneme
kadar (evvelce) görmemiş olduğum hiçbir şey kalmadı ki, bu makaamımda onu
görmüş olmayayım. Veyemîn olsun bana vah-yolundu ki, sizler kabirlerde Deccâl
imtihanına benzer yâhud ona yakın bir imtihana çekileceksiniz -Râvî: Esmâ'nın
bu, benzer yâhud yakın tâ'bîrlerinden hangisini söylediğini bilemiyorum, dedi-
Birinize gelinecek de: Bu adam (yânî Muhammed) hakkındaki ilmin redir? denilecek.
Mü'min yâhud yakın sahibi olan kimse -Râvî: Esma, bu iki sözün hangisini
söyledi bilmiyorum, dedi- 'O Allah'ın elçisi Muham-med'dir, bize beyyinelerle
hidâyet getirdi. Biz de icabet ettik ve O'na uyduk' diyecektir. Bunun üzerine
ona: Sen iyi hâlde yat uyu. Biz kat T olarak bildik ki sen O'na iyice
inanmışsın, denilecektir. Münafık yâhud kalbinde şübhesi olan kimseye gelince
-Râvî: Esma bunların hangisini söyledi bilmiyorum, dedi- o: Ben bilmiyorum.
İnsanlardan işittim, bir şey söylüyorlardı, onu ben de söyledim,
diyecektir"[86].
İbn Müseyyeb: Kadın, erkek menzilesindedir; o da başı üzerine mesheder,
dedi[87]. Mâlik'e: Başının bir
kısmına meshetmesi kâfi gelir mi?dîye soruldu da o kâfî gelmiyeceğine aşağıdaki
Abdullah ibn Zeyd hadîsini hüccet getirdi [88].
49-.......Bize Mâlik, Amr ibn Yahya
eî-Mâzinî'den; o da babasından şöyle haber verdi ki: Bir adam Abdullah ibn
Zeyd'e -ki bu Amr ibn Yahya'nın dedesidir-: RasûIullah(S)'ın nasıl abdest
alıyor-duğunu bana gösterebilir misin? diye sormuş. Abdullah ibn Zeyd de: Evet,
demiş. Bunun üzerine su istemiştir. Râvî dedi ki: Ellerine su dökdükten sonra
iki kerre yıkadı. Sonra üç defa ağzını çalkalayıp, burnunu temizledi. Sonra
yüzünü üç defa yıkadı. Sonra ellerini dirseklere kadar ikişer defa yıkadı.
Sonra iki eliyle bütün başını meshe-dip her iki elini İleri geri götürdü. Ve
başının ön tarafından başlayıp ellerini arkasına götürdü. Oradan da başladığı
yere getirdi. Ondan sonra ayaklarını yıkadı[89].
50-.......Bize Vuheyb, Amr'dan; o
da babası(Yahyâ ibn Umâre)'ndan tahdîs etti. Şöyle dedi: Şâhid oldum ki, Amr
ibn Ebî Ha-sen, Abdullah ibn Zeyd'e Peygamber'in abdest alışını sordu. O da bir
tas su istedi de onlar için Peygamber'in abdest alışı gibi abdest aldı. Şöyle
ki: Tastan eli üzerine eğerek su döktü ve ellerini üç defa yıkadı. Sonra elini
tasın içine soktu ve üçer defa avuçlayarak ağzını çalkaladı, burnuna su verdi.
Sonra elini daldırıp yüzünü üç defa yıkadı. Sonra herbir elini dirseklere
kadar ikişer defa yıkadı. Ondan sonra elini sokup başım mesnetti. Şöyle ki: Her
iki elini öne ve arkaya doğru bir defa yürüttü. Ondan sonra her iki ayağını da
topuklara kadar yıkadı. [90]
Cerîr ibn Abdillah kendi ev halkına, misvaklanmasından artan su ile abdest
almalarını emretmiştir[91].
51-.......Bize Hakem (ibn Uteybe)
tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebû Cuhayfe(74)'den işittim, şöyle diyordu:
RasûluIIah(S-bir seferde) Öğlenin sıcak zamanında yanımıza çıktı. Kendisine
abdest alacak su getirildi, abdest aldı. İnsanlar abdest suyunun artanını alıp
(teberrüken) vücûdlarına sürmeğe başladılar. Peygamber, önünde bir harbe
olduğu hâlde öğleyi ve ikindiyi ikişer rek'at kıldırdı.
Ebû Mûsâ (R) şöyle demiştir: Peygamber (S-bir defa) içinde su bulunan bir
kab istedi. Ellerini, yüzünü kabın içinde yıkadıktan sonra, içine su püskürdü.
Sonra onlara: "Bu sudan içiniz ve yüzlerinize göğüslerinize dökünüz"
buyurdu.[92]
52-.......İbn Şihâb şöyle demiştir:
Bana Mahmûd ibnu'r-Rabî' haber verdi -ki o çocuk iken kendi kuyularından
Rasülullah'ın onun yüzüne su püskürmüş olduğu kimsedir. Ve Urve (ibn Zubeyr),
Mısver'den ve gayrisinden (yânı Mervân ibn Hakem'den) söyledi; Mis-ver ve
Mervân'dan her biri arkadaşının hadîsini tahdîs ediyordu- şöyle dedi: Peygamber
(S) abdest aldığı zaman sahâbîler onun abdest suyu üzerinde döğüşmeye
yaklaşıyorlardı [93].
53-.......Ca'd şöyle demiştir: Ben
Sâib ibn Yezîd(91)'den işittim, şöyle diyordu: Teyzem beni Peygamber(S)'in
yanına götürdü de: Yâ Rasûlallah! Benim kızkardeşimin bu oğlu ayağından
rahatsızdır, dedi. Rasûlullah başımı eliyle sıvazladı ve bana bereket duası
etti. Sonra abdest aldı. Ben onun abdest suyundan içtim. Sonra sırtının
arkasında dikeldim ve iki omuzu arasında gerdek çadırının büyük düğmeleri
-yâhud keklik yumurtası- gibi Peygamberlik mührünü gördüm.[94]
54-.......Bize Amr ibn Yahya,
babası Yahya ibn Umâre'den; o da Abdullah ibn Zeyd'den tahdîs etti. Abdullah
ibn Zeyd kabdan eline su döküp ellerini yıkadı. Sonra bir avuç sudan ağzını
yıkadı yâhud çalkaladı ve burnuna su verdi. Böyle ağız ve burun yıkamayı üç
defa yaptı. Akabinde üç defa yüzünü yıkadı. Ondan sonra dirseklere kadar
ikişer defa ellerini yıkadı, başının önünü ve arkasını (bir defa) meshetti,
topuklarına kadar ayaklarını yıkadı. Bundan sonra Rasû-lulIah(S)'ın abdest
alışı işte böyledir, dedi. [95]
55-.......Bize Amr ibn Yahya,
babasından tahdîs etti. Babası şöyle demiştir: Ben Amr ibn Ebî Hasen'e şâhid
oldum, o Abdullah ibn Zeyd'e Peygamber'in abdest alışını sordu. Bunun üzerine
Abdullah ibn Zeyd bir kab su istedi ve onlar için abdest aldı. Şöyle ki: Kabı
elinin üzerine meylettirip, ellerini üç defa yıkadı. Sonra elini kabın içine
sokup (su alarak) üç avuç ile üç defa ağzım çalkaladı, burnuna su verip
çıkardı. Sonra elini kabın içine sokup (su alarak) üç kerre yüzünü yıkadı.
Sonra yine elini kabın içine sokup dirseklere kadar ikişer defa ellerini
yıkadı. Sonra elini yine kabın içine sokup başını meshedip ellerini ileri geri
götürdü. Sonra elini yine kabın içine sokup ayaklarını yıkadı.
Ve keza bize Mûsâ(ibn Ismâîl) tahdîs edip şöyle dedi: Bize Vu-heyb tahdîs
etti...(isnadın bundan sonrası tamamen geçen isnâd gibidir. Bu hadîsin metninde
başı mesh cümlesi şöyledir): Sonra başını bir kerre rneshetti, dedi. [96]
Ve Umer Hristiyan bir kadının evinde
ve sıcak su ile abdest almıştır [97].
56-.......Abdullah ibn Umer (R)
şöyle demiştir: Rasûlullah (S) zamanında (hicâb âyeti inmeden) erkeklerle
kadınlar birlikte -bir kab içinden- abdest alırlardı [98].
57-.......Muhammed ibnu'I-Munkedir
şöyle demiştir: Ben Câbir1den işittim, şöyle diyordu: Rasûlullah (S) bana hasta
ziyaretine geldi. Ben ise kendimi bilmiyecek kadar hasta idim. Rasûlullah
abdest aldı ve abdest suyundan üzerime döktü. Ben kendime geldim ve: Yâ
Rasûlallah! Mîrâsım kime kalacak? Benim mîrâsçılarım ancak Kelâ-le (yânı usûl
ve furû'dan olmayan kimseler)'dir, dedim. Bunun üzerine mîrâs paylan âyeti
nazil oldu [99].
58-.......Bize Humeyd (143),
Enes(R)'ten tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bir defa namaz vakti geldi. Evi
yakın olanlar kalkıp ailesinin yanına (abdest almağa) gittiler. Bir topluluk da
kaldı. Rasûlullah'a içinde su bulunan taştan yapılmış bir tekne getirildi.
Tekne ise içinde avucunu açamayacak kadar küçük idi. Orada kalanların hepsi o
tekneden abdest aldılar. (Râvî dedi ki:) Biz Enes'e: Siz kaç kişi idiniz? diye
sorduk. Enes: Seksen ve daha ziyâde idik, dedi. [100]
59-.......Ebû Mûsâ(R)'dan (O şöyle
demiştir): Peygamber (S) içinde su bulunan bir kab istedi. Ellerini, yüzünü
kabın içinde yıkadıktan sonra içine su püskürdü [101].
60-.......Abdullah ibn Zeyd (R)
şöyle demiştir: Rasûlullah (S) geldi. Biz onun için bakırdan bir tas içinde su
çıkardık. Abdest aldı. Şöyle ki yüzünü üç defa, ellerini de ikişer defa yıkadı.
Başını meshedip, başının önünü ve arkasını sıvazladı. Ayaklarını da yıkadı [102].
61-.......Âişe(R) şöyle demiştir:
Peygamber(S)-'in hastalığı- ağırlaştı da ağrısı şiddetlendiği zaman, benim
evimde bakılmak hususunda zevcelerinden izin istedi. Onlar kendisine izin
verdiler. Müteakiben Peygamber iki adam arasında, Abbâs ile başka bir zât
arasında olduğu hâlde, ayakları yerde sürünerek çıktı. Âişe'den rivayet eden
Abdullah şöyle dedi: Ben Âişe'nin sözünü Abdullah ibn Abbâs'a haber verdiğimde
o: Diğer adam kimdir biliyor musun? dedi. Ben: Hayır (bilmiyorum), dedim.
Abdullah; O Alî'dir, dedi. Âişe tahdîs eder idi ki, Peygamber O'nun evine girip
de ağrısı şiddetlendikten sonra: "Üzerime bağlan çözülmedik yedi kırba su
dökün, belki hafiflerim de insanlara tavsiyede bulunabilirim" dedi. Bunun
üzerine kendisi Peygamber'in zevcesi Hafsa'ya âid olan bir leğen içine
oturtuldu. Sonra o kırbaların suyunu üzerine dökmeğe başladık. Nihayet O da:
"Artık yaptınız!"diyeişaretetmeğebaşladı.Ondansonrainsanlarınyanınaçıktı[103].
62-.......Bana Amr ibn Yahya,
babası Yahya'dan tahdîs etti. Yahya şöyle demiştir: Amucam (Amr ibn Ebî Hasen)
abdest almaktan çok sorar dururdu. O Abdullah ibn Zeyd'e: Sen Peygamber(S)'i
abdest alırken nasıl gördüğünü bana haber ver, dedi. Bunun üzerine Abdullah,
bir tas su istedi. Su kabını elleri üzerine eğip'ellerini üç defa yıkadı. Sonra
elini tasın içine sokup bir avuç sudan ağzını çalkaladı ve burnundan su
çıkardı. Bu ağız burun yıkamayı üç kerre yaptı. Sonra elini kaba sokup onunla
su avuçladı da üç defa yüzünü yıkadı. Sonra dirseklere kadar ellerini ikişer
defa yıkadı. Sonra eliyle su alıp başının önünü ve arkasını o su ile mesh
etti. Ondan sonra ayaklarını yıkadı. Bunun ardından: Ben Peygamber'i gördüm,
işte böyle abdest alıyordu, dedi. [104]
63-.......Bize Hammâd, Sâbit'ten; o
da Enes'ten tahdîs etti ki (şöyle demiştir): Peygamber (S) bir kab su istedi.
Kendisine içinde biraz su bulunan ağzı geniş dibi dar bir kab getirildi.
Parmaklarını içine koydu. Enes dedi ki: Artık ben onun parmakları arasından
suyun kaynayışına bakmağa başladım. Enes dedi ki: O sudan abdest alanları
yetmiş ile seksen arasında tahmîn ettim [105].
64-.......Bize Mıs'ar (155) tahdîs
edip şöyle dedi: Bana İbnu Cubeyr tahdîs edip şöyle dedi: Ben Enes(R)'ten
işittim, şöyle diyordu:
Peygamber (S) bir sâ' ve nihayet beş müdd (mıkdân su) ile vücûdunu yıkar
yâhud yıkanır, bir müdd ile de abdest alırdı [106].
65- Bize Esbağ ibnu'l-Ferec el-Mısrî
(226), İbnu Vehb'den tahdîs etti.
O şöyle demiştir:
Bana Amr (ibn
Hâris-148) tahdîs edip şöyle dedi: Bana Ebu'n-Nadr (129), Ebû
Seleme ibn Abdirrahmân'-dan; o da Abdullah ibn Umer'den; o da Sa'd ibn Ebî
Vakkaas'tan tahdîs etti ki, Sa'd Peygamber'in mestler üzerine meshettiğini
söyledi. Abdullah ibn Umer de bunu babası Umer'e sordu. Umer: Evet (Peygamber
meshetti). Sa'd, Peygamber'den rivâyeten sana birşey söylediği zaman sen artık
o mes'eleyi başkasına sorma, dedi[107].
Ve Mûsâ ibn Ukbe (141) şöyle dedi: Bana Ebu'n-Nadr haber verdi ki, ona da
Ebû Seleme haber vermiştir. Ona da Sa'd tahdîs etmiştir. (Bir rivayette de)
Umer, oğlu Abdullah'a yukarıda geçen sözü tarzında söylemiştir [108].
66-.......Urvetu'bnu'I-Mugîre'den;
o da babası el-Mugîretu'bnu Şu'be'den tahdîs etti ki, Rasûlullah (S-bir
seferde) hacetini def için dışarıya çıkmış, hacetinden döndüğü zaman Mugîre,
içinde su bulunan bir kab ile ardından gitmiş, RasûluIIah'a su dökmüş,
Rasûlullah da abdest alıp mestleri üzerine mesh etmiştir [109].
69-.......Mugîre (R) şöyle
demiştir: Ben bir seferde Peygamber (S)'in maiyyetinde idim. (Abdest alacağı
sırada) mestlerini çıkarmak için davrandım. Peygamber bana: "Onları bırak,
çünkü ben ayaklarımı abdeslli oldukları hâlde mestler içine soktum"
buyurdu ve (mestleri) üzerlerine meshetti. [110]
Ebû Bekr, Umer ve Usmân yediler de abdest
almadılar[111].
70-.......Bize Mâlik, Zeyd ibn
Eslem'den; o da Atâ ibn Yesâr'dan; o da Abdullah ibn Abbâs'tan haber verdi (o
şöyle demiştir): Ra-sûlullah (S) koyun küreği yedi, sonra abdest almadan namaz
kıldırdı. [112]
71-.......İbn Şihâb şöyle demiştir.
Bana Ca'fer ibn Amr ibn Umeyye haber verdi. Ona da babası (Amr ibn Umeyye)
haber vermiştir ki, o RasûlulIah(S)'ı pişmiş koyun küreğinden et kesip yerken
görmüş.
O sırada Rasûlullah namaza çağırılmış. Bunun üzerine bıçağı bırakıp abdest
almadan namaz kıldirmıştır [113].
72-.......Suveyd ibn Nu'mân (R)
haber verdi ki, kendisi Hayber yılında Rasûlullah (S) ile beraber sefere
çıkmıştır. Nihayet Sahbâ'ya -ki o Hayber'in aşağısındadır- vardıkları zaman
Rasûlullah ikindi namazını kıldırdı. Sonra azıkları istedi. Kavuddan başka
birşey getirmediler. Rasûlullah onunla ilgili emrini verdi de kavud ıslatıldı.
Müteakiben o kavuddan Rasûlullah da, biz de yedik. Sonra akşam namazına kalktı,
ağzını çalkaladı, biz de çalkaladık. Sonra abdest almadan namazı kıldırdı [114].
73-....... Bize îbnuVehb haber
verip şöyle dedi: Bana Amr, Bukeyr'den; o da Kurayb'den; o da (mü'minlerin
annesi) Meymû-ne(R)'den haber verdi ki, Peygamber (S), Meymûne'nin yanında bir
kürek yedikten sonra abdest almadan namaz kılmıştır. [115]
74-.......Bize Leys,Ukayrden; o da
İbn Şihâb'dan; o daUbeydullah ibn Abdillah ibn Utbe'den; o da İbn Abbâs'tan
tahdîs etti. (O şöyle demiştir): Rasûlullah (S) süt içti de ağzım çalkaladı ve:
"Bu, yağlıdır" buyurdu.
Bu hadîsi îbn Şihâb'dan rivayet etmekte Yûnus ibn Yezîd ile Salih ibn
Keysân ayrı ayn Ukayl'e mutâbaat etmişlerdir [116].
75-.......(Âişe-R-şöyle demiştir):
Rasûlullah (S) şöyle buyurdu:"Biriniz namaz kılarken uyukladığı zaman
uykusu gidinceye kadar yatsın. Çünkü uyuklayarak namaz kılarsa bilemez de
istiğfar edecek iken belki de o kendine söver." [117]
76-.......Bize Eyyûb, Ebû
Kılâbe'den; o da Enes(R)'den tahdîs etti ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur:
"Biriniz namazda uyuk-larsa uyusun, tâ ki okuyacağı şeyi bilsin" [118].
77-.......Bize Sufyân (es-Sevrî),
Amr ibn Âmir'den tahdîs etti. O, ben Enes'ten işittim demiştir. H Buhârî dedi
ki: Ve bize Müsedded tahdîs edip şöyle dedi: Bize Yahya (ibn Saîd el-Kattân),
Sufyân es-Sevrî'den tahdîs etti. Sufyân şöyle demiştir: Bana Amr ibnu Âmir,
Enes'ten tahdîs etti. Enes
şöyle demiştir: Peygamber (S) her namaz vaktinde abdest alır idi[119].
(Râvî Amr ibn Amir dedi ki:) Ben Enes'e: Ya sizler nasıl yapar idiniz? dedim.
Enes: Her birimize abdestini bozmadığı müddetçe (bir vakitten ziyâde namaz
için) bir abdest kâfi gelirdi, dedi. [120]
78-.......Bana Suveyt ibnu'n-Nu'mân (R) haber verip şöyle dedi: Hayber
yılında Rasûlullah'ın maiyyetinde sefere çıktık. Nihayet Sahbâ'ya vardığımız
zaman Rasûlullah (S) bizlere ikindi namazını kıldırdı. Namazı kıldırınca
yiyecekleri istedi. Kendisine sevîk (yânî ka-vud)Men başka birşey getirilmedi.
Yedik, içtik. Sonra akşam namazına kalktı. Ağzım çalkaladı. Sonra abdest almadan
akşam namazım kıldırdı [121].
79-.......Bize Cerîr, Mansûr'dan; o da Mucâhid'den; o da İbn
Abbâs'tan tahdîs etti. O şöyle demiştir:
Peygamber
(S) Medine yâhud Mekke bağçelerinden bir bağçe-nin yanından geçti[122]. Derken kabirlerinde azab olunan iki
insanın sesini işitti. Peygamber: "Bunlar azab olunuyorlar, hem de azab
olunmaları büyük bir şeyi için değildir"[123] buyurduktan sonra, şöyle devam etti:
"Evet, onların biri sidiğinden sakınmazdı, diğeri de koğuculuk
ederdi". Ondan sonra yaprakları soyulmuş bir hurma dalı istedi. Dalı iki
parça yaptı. Her birinin kabri üzerine bir parça koydu. YâRasûlallah! Bunun
niçin yaptın? denildi. "Bunlar kurumadıkları müddetçe -yâhud: kuruyuncaya
kadar- onlardan azab hafifletilir" buyurdu. [124]
Ve
Peygamber (S) kabir sahibi için: "O sidiğinden sakınmaz idi..."
buyurdu da insan sidiğinden başkasını
zikretmedi [125].
80-.......Bana Atâ ibn Ebî Meymûne, Enes ibn Mâlik'ten tahdîs etti.
O şöyle demiştir: Peygamber (S) hacetini yerine getirmek için dışarıya çıktığı
zamân ben kendisine su götürürdüm. O da bu su ile kendini yıkardı. [126]
(Bu, geçen
bâbdan bir fasıl gibidir)
81-.......Bize el-A'meş, Mucâhid'den; o da Tâvûs'tan; o da İbn Abbâs'tan
tahdîs etti. O şöyle demiştir: Peygamber (S) iki kabrin yanına uğradı da:
"Bun/ar azab olunuyorlar. Azab olunmaları da büyük birşey için değildir.
Bunların biri sidikten sakınmaz idi. Diğeri ise lâftaştr, koğuculuk
ederdi" buyurdu. Ondan sonra yapraklan soyulmuş yaş bir hurma dah aldı da
onu iki parça etti. Sonra her bir kabre bir parça dikti. Yâ Rasûllallah! Bunu
niçin yaptın? diye sordular: "Bu çubuklar yaş kaldıkları müddetçe belki
onlardan azabla-rı hafifletilir" buyurdu.
Muhammed
ibnu'I-Müsennâ şöyle dedi: Ve bize Vekî' tahdîs edip şöyle dedi: Bize A'meş
tahdîs edip şöyle dedi: Ben Mucâhid'den bunun benzerini işittim, o sidiğinden
sakınıyordu "[127].
82-.......Bize İshâk, Enes ibn Mâlik'ten haber verdi ki, o şöyle
demiştir: Peygamber (S) mescidde işemekte olan bir bedevîyi gördü de: "Onu
bırakın" buyurdu. Nihayet işemesinden ayrıldığı zaman bir mıkdâr su istedi
de o suyu sidiğin üzerine döktü. [129]
83-.......Zuhrî şöyle demiştir: Bana Ubeydullah ibnu Abdillah
ibn Utbe ibn Mes'ûd haber verdi ki, Ebû Hureyre şöyle demiştir: Bedevinin biri
dikilip mescidin içinde işedi. Oradaki insanlar bedevîye doğru bağırıştılar.
Peygamber (S) onlara "Onu serbest bırakın... Sonra sidiğinin üzerine dolu
bir kova yâhud büyük bir kova su dökünüz. Çünkü sizler ancak kolaylaştırıcılar
olarak göndehldiniz, güçlük yapıcılar olarak gönderilmediniz" buyurdu .[131]
Bize Abd£n
tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdullah (ibn Mubâ-rek) haber verip şöyle dedi:
Bize Yahya ibn Saîd haber verip şöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik'ten işittim; o
da Peygamber'den bu hadîsi rivayet etti. [132]
84-.......Ben Enes ibn Mâlik'ten işittim, şöyle dedi: Bir bedevi
geldi de mescidin bir tarafına işedi. İnsanlar onu azarladılar. Peygamber (S)
de azarlayanları nehyetti. Bedevi işemesini bitirince, Peygamber büyük -yâhud
dolu- bir kova su istedi de, bu su sidiğin üzerine döküldü. [133]
85-.......Mü'minlerin annesi Âişe (R) şöyle demiştir:
Rasûlullah'a küçük bir çocuk getirildi. Çocuk O'nun elbisesinin üzerine işedi.
Ra-sûlullah hemen su istedi de onu sidiğin üzerine döktü. [135]
86-.......Bize Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Ubeydullah ibnu
Abdillah ibn Utbe'den; o da Mıhsan kızı Ümmü Kays'tan haber verdi. O, henüz
yemek yiyemiyen küçük bir oğlunu Rasûlullah'a getirmiştir. Rasûlullah (S)
çocuğu kucağına oturttu. Akabinde çocuk Peygam-ber'in elbisesi üzerine işedi.
Rasûlullah su istedi. Suyu azar azar (sidiğin üstüne) döktü de onu yıkamadı. [136]
87-.......Huzeyfe (R-36) şöyle demiştir: Peygamber (S) -bir
kerre Ensâr'dan- bir kavmin süprüntülüğüne vardı da ayakta dikilerek işedi. Sonra su istedi. Ben de
O'na bir mıkdâr su götürdüm, kendisi onunla abdest aldı. [138]
88-.......Huzeyfe (R) şöyle
demiştir: Ben kendimi bildim ki, ben Peygamber ile beraberce yürüyorduk. Derken
Peygamber bir kavmin bir duvar arkasındaki süprüntülüğüne geldi ve herhangi
birinizin dikelmesi gibi dikelİp işedi. Ben de ondan uzaklaştım. Kendisi bana
işaret etti. Ben de yanına vardım ve işemesini bitirinceye kadar topuğunun
yanında -yânî arkasında- dikeldim. [140]
89-.......Ebû Vâil şöyle demiştir:
Ebû Mûsâ el-Eş'ârî sidik serpintileri dokunmasın diye pek ziyâde şiddet
gösterir, ve İsrail oğullan'-ndan birinin elbisesine sidik değerse onu mıkrâz
ile kesdiğini söylerdi. Huzeyfe -bunu işitince-: Ah keski Ebû Mûsâ böyle
şiddetli davranmaktan ve böyle söylemekten kendini tutsaydı! Rasûlullah (S)
bir kavmin süprüntülüğüne geldi de ayakta dikelerek işedi... demiştir. [142]
90-.......Bana Fâtıma, Esmâ'dan
tahdîs etti. O şöyle demiştir: Bir "kadın Peygamber(S)'e geldi de: Birimiz
elbise üzerinde hayız görürse nasıl yapsın buyurursun? diye sordu. Rasûlullah:
"Elbisesini eliyle ovalar, sonra su ile oğuşturup sıkar, sonra üzerine
azar azar su döker, ondan sonra onunla namaz kılar" buyurdu. [143]
91-.......BizeHişâmibn Urve,
babasından; o da Âişe(R)'den tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ebû Hubeyş kızı
Fâtıma, Peygamber'in yanına geldi ve: Yâ Rasûlallah! Ben devamlı kanamaya
ma'rûz kılınan bir kadınım, temiz olamıyorum. Namazı terk mi edeyim? diye sordu.
Rasûlullah (S): "Hayır, bu hayız değildir; bir damar(d&n gelen
kan)dtr. Senin asıl hayzın (başlama zamanı) geldiği vakit namazı bırak. Hayzın
(kesilme zamanı) gelince kendinden kanı yıka (yânî yıkan), sonra namaz
kıl" buyurdu.
Hişâm dedi ki: Ve babam (Urvetu'bnu'z-Zubeyr) şöyle dedi: ' 'Ondan sonra
yine o vakit gelinceye kadar her bir namaz için abdest al" buyurdu [144].
92-.......Âişe (R) şöyle demiştir:
Ben, Peygamber'in elbisesinden cenabet izini yıkardım da O, elbisesinde yer
yer su ıslakları olduğu hâlde namaza çıkardı .[145]
93- Bize Kuteybe tahdîs edip şöyle
dedi: Bize Yezîd fibn Zuray') tahdîs edip şöyle dedi: Bize Amr, Süleyman'dan
tahdîs etti. Süleyman (ibn Yesâr): Ben Âişe'den işittim demiştir. H ve keza
bize Mü-sedded tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdulvâhid tahdîs edip şöyle dedi:
Bize Amr ibn Meymûn, Süleyman ibn Yesâr'dan tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben
Âişe'ye elbiseye isabet eden meniden sordum. Âişe: Ben onu Rasûlullah'ın
elbisesinden yıkardım da, yıkama izi, yer yer ıslaklıklar elbisesinde
göründüğü hâlde namaza çıkardı, dedi. [146]
94-....... Bize Amr ibnu Meymûn
tahdîs edip şöyle dedi: Ben Süleyman ibn Yesâr'a,cenâbetlik isabet eden elbise
hakkında sordum. Dedi ki: Âişe (R): Ben onu Rasûlullah'ın elbisesinden
yıkardım. Ondan sonra Rasûlullah, o elbisede yıkama izi, suyun ıslaklık
lekeleri olduğu hâlde namaza çıkardı, dedi. [148]
95-.......Bize Amr ibnu Meymûn ibn
Mihrân, Süleyman ibn YeSâr'dan; o da Âişe'den, Âişe'nin Peygamber'in
elbisesinden meniyi yıkar olduğunu, yıkamadan sonra da o elbisede ıslaklık
izini yâhud birçok ıslaklık izlerini gördüğünü tahdîs etti. [149]
Ve Ebû Mûsâ, sahra yanıbaşında
olduğu hâlde postacıların, elçilerin evinde ve hayvan fışkısı bulunan yerde
namaz kıldırdı da: Burası ile orası (namazın şahinliğinde) musâvîdir, dedi.[150]
96-....... Bize Hammâd ibn Zeyd,
Eyyûb'dan: o da Ebû Kılâbe'den; o da Enes(R)'ten tahdîs etti. O şöyle demiştir:
Ukl veya Ureyne kabîlelerinden bir takım insanlar (Medine'ye) geldiler.
Mîde hastalığından dolayı Medine'de ikaamet etmek istemediler. Peygamber (S)
onlara sütlü develerin bulunduğu yere gitmelerini, develerin sidiklerinden ve
sütlerinden içmelerini emretti [151]. Onlar gittiler.
Sağlamlaştıkları zaman Peygamber'in çobanını öldürdüler ve develeri sürüp
götürdüler. Bu haber gündüzün evvelinde geldi. Peygamber arkalarından bir
müfreze gönderdi. Gündüz yükselince adamlar getirildiler. Rasûlullah (kısas
olarak) ellerinin, ayaklarının kesilmesini emretti. Bu canilerin gözleri de
oyulup Harre'ye atıldılar. Onlar su istiyorlardı, (ölünceye kadar) kendilerine
su verilmedi.
Ebû Kılâbe: İşte bunlar hırsızlık yapmışlar, insan öldürmüşler,îmâna
girmelerinin ardından kâfir olmuşlar, bu cürümleri işlemekle beraber Allah'a ve
Rasûlü'ne de muhârib olmuşlardır, dedi [152].
97-.......Enes (R) şöyle demiştir:
Peygamber (S), mescidin bina olunmasından evvel koyun ağıllarında namaz
kıldırır idi [153].
Ve Zuhrî: (Murdar şeye âid) Tad yâhud koku yâhud da renk, suyu
değiştirmediği müddetçe, suda be's 'i
yoktur (yânî su murdar olmamıştır), demiştir [154]. t Hammâd ibn Ebî
Süleyman: Ölmüş kuş tüyü ile su murdar olmaz,demiştir .[155]
Ve keza Zuhrî: Fîl ve diğerleri gibi, ölü hayvan kemikleri hakkında ve
bunlardan tarak, yağdanlık yapıp kullanan ve bunda be's görmeyen birçok selef âlimlerine
yetiştim, demiştir.
Muhammed ibn Şîrîn ile İbrâhîm Nahaî de: Fîl dişi ticâretinde be's yoktur,
demişlerdir [156].
98-.......Bana Mâlik, İbn
Şihâb'dan; o da Ubeydullah ibn Abdillah'tan; o da İbn Abbâs'tan; o da
Meymûne'den tahdîs etti (O şöyle demiştir): Rasûlullah'a (donmuş) yağın içine
düşmüş fareden soruldu. Rasûlullah (S): "Fareyi ve etrafındaki yağlan
atınız; işte bunların topunu atınız da yağınızı yiyiniz" buyurdu. [157]
99-.......Bize Ma'n (ibn îsâ-198)
tahdîs edip şöyle dedi: Bize Mâlik, İbn Şihâb'dan; o da Ubeydullah ibn
Abdillah ibn Utbe ibn Mes'-ûd'dan; o da İbn Abbâs'tan; o da Meymûne'den tahdîs
etti (O şöyle demiştir): Peygamber(S)'e, bir yağ içine düşmüş olan fareden
soruldu. "O fareyi ve farenin
etrafındaki yağlan alınız da, bu alınanların hepsim atınız" buyurdu.
(Aliyyu'bnu'l-Medînî yukanki isnâdla dedi ki:) Ma'n şöyle dedi: İmâm Mâlik
bize... İbn Abbâs'tan, o da Meymûne'den... diyerek sayamıyacağım kadar hadîs
söyledi [158].
100-....... Bize Ma'mer (ibn Râşid),
Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da Ebû Hureyre'den haber verdi ki, Peygamber (S)
şöyle buyurmuştur: "Müslümânın Allah yolunda alacağı her yara, kıyamet
gününde yeni açıldığı andaki hey'eti üzere kan fışkırıyor gibi olur: Rengi kan
rengidir, fakat kokusu misk kokusudur" .[159]
101-.......Bize Ebu'z-Zinâd haber
verdi ki, ona da Abdurrahmân ibn Hurmuz el-A'rac tahdîs etmiştir. O da Ebû
Hureyre'den işit-miştir. O da Rasûlullah (S)'tan şöyle buyururken işitmiştir:
"Bizler, sonra gelenleriz. (Kıyamet gününde) öne geçecek olanlarız".
Bu, geçen hadîsin isnâdıyle: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Hiç biriniz,
akmayan durgun suya işemesin. Sonra ondan (su alıp) yıkanır"[160].
İbn Ömer,
namaz kılarken elbisesinde kan gördüğü zaman o elbiseyi bırakır ve namaz
kılmasına devam ederdi [161].
Saîd ibn Müseyyeb ile Şa'bî: İnsan, elbisesinde kan yâhud menî varken namaz
kıldığı zaman yâhud kıbleden başka tarafa namaz kıldığı zaman yâhud teyemmüm
edip namaz kıldıktan sonra vakti içinde suya eriştiği zaman, o namazı iade
etmez, dediler [162].
102- Bize Abdan tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam (Usmân
ibn Cebele), Şu'be'den; o da Ebû îshâk'tan; o da Amr ibn Meymûne (75)'den; o da
Abdullah ibn Mes'ûd'dan haber verdi. O şöyle demiştir; Rasûlullah (S) secde
ettiği sırada... H Buhârî dedi ki: Ve keza bana Ahmed ibn Usmân (260) tahdîs
edip şöyle dedi: Bize Şu-rayh ibn Mesleme (222) tahdîs edip şöyle dedi: Bize
İbrâhîm ibn Yûsuf (198), babasından; o da Ebû İshâk'tan tahdîs etti. O şöyle
dedi: Bana Amr ibn Meymûn tahdîs etti. Ona da Abdullah ibn Mes'ûd şöyle tahdîs
etmiştir:
Peygamber
(S), Beyt'in yanında namaz kılıyordu. Ebû Cehl ile bâzı arkadaşları da
oturuyorlardı. Derken onların biri diğerine: Fu-lan oğulları'nm (yeni kesilen)
devesinin döl eşini hanginiz getirir de, secdeye vardığında onu Muhammed'in
sırtına koyar? dedi. O topluluğun en şakî olanı seğirdip onu getirdi. Bekledi,
Peygamber (S) secdeye varınca sırtının üzerine iki omuzu arasına koydu. Ben
ise hiçbir işe yaramıyarak bakıyordum. Keski benim için men' edici kuvvetler
olaydı! İbn Mes'ûd dedi ki: Onlar gülmeğe ve birbirine isnâd etmeğe başladılar.
Rasûlullah ise secdeden başını kaldırmıyordu. Nihayet Fâ-Uma yanma geldi ve onu
sırtından attı. Rasûlullah başını kaldırdı. (Namazı bitirdikten) sonra üç defa:
"Yâ Allah! Kureyş'i sana havale ederim" dedi. Rasûlullah onlara
beddua edince, bu onlara ağır geldi. İbn Mes'ûd der ki: Çünkü onlar bu şehirde
duanın kabul edilecek olduğuna kaail idiler. Ondan sonra Rasûlullah isim
sayarak: "Yâ Allah Ebû Cehl'i sana havale ederim; Utbe ibn Rabîa'yı, Şeybe
ibn Rabî-a'yı, Velîdibn Utbe'yi, UmeyyeibnHalef'i, ükbe ibn EbîMuayt'ı sana
havale ederim" dedi. Yedinciyi de saydı, fakat biz onu zabt edemedik. İbn
Mes'ûd der ki: Nefsim elinde bulunan Allah'a yemîn ederim ki, Rasûlullah'ın
saydığı isimlerin sahihlerini Kalîb'de, yânı Bedir çukurunda yere serilmiş
gördüm .[163]
Ve Urve ibn
Zubeyr dedi ki: Misver ibn Mahreme ile Mervân ibn Hakem'den: Peygamber (S),
Hudeybiye zamanında çıktı...Ve râvî bu hadîsi ve içindeki şu kısmı zikretti:
Peygamber
(S) tükürdükçe tükürüğü muhakkak sahâbîlerinden bîrinin elinin içine düştü,
akabinde o kimse bu tükürük ile yüzünü ve cildini ovaladı.[164]
103-.......Bize Sufyân (es-Sevrî), Humeyd'den; o da Enes'ten tahdîs
etti. Enes (R): Peygamber (S) elbisesinin içine tükürdü... demiştir. (Buhârî
dedi ki:) Bu hadîsi İbnu Ebî Meryem (224), uzun uza-dıya zikredip şöyle dedi:
Bize Yahya ibn Eyyûb (168) haber verip şöyle dedi: Bana Humeyd tahdîs edip: Ben
(bu hadîsin benzerini) Peygam-ber'den olmak üzere Enes'ten işittim, dedi [165].
Hasen Basrî şıraile abdest almayı kerîh gördü [166].
Keza Ebû'l-Aliye de bunu kerîh gördü [167].
Atâ ibn Ebî
Rebâh: Teyemmüm etmek bana, şıra ile ve süt ile abdest almaktan daha
sevimlidir, dedi [168]
104-.......Bize Zuhrî, Ebû Seleme'den; o daÂişe'den tahdîs
ettiki, Peygamber (S): "Sarhoşluk veren her içki haramdır"
buyurmuştur. [169]
Ebû'l-Aliye
de: Ayağımın üzerine mesh ediniz, çünkü o hastadır, demiştir[170].
105-....... Bize Sufyân ibn Uyeyne, Ebû Hâzım(135)'dan haber
verdi. O da Sehl ibn Sa'd es-Sâidî (91)'den işitmiştir (şöyle ki): Benimle
Sehl'in arasında hiçbir kimse yok iken (yânî birbirimize o kadar yakın
bulunurken) insanlar Sehl'e: Peygamber (S)'in yarası ne ile tedâvî edildi? diye
sordu. Buna
cevaben Sehl şöyle dedi: Bunu benden ziyâde bilen kalmadı. Alî, kalkanı ile su
getiriyor, Fâtıma da Peygamber'in yüzündeki kanı yıkıyordu. Ve (sonra) bir
hasır parçası alınıp yakıldı ve yarası onunla dolduruldu [171].
İbn Abbâs: Ben Peygamber'in yanında
geceledim, kendisi dişlerini ovaladı, dedi [172].
106-.......Ebû Mûsâ (R) şöyle
demiştir: Ben Peygamber (S)'in yanına vardım, O'nun, elindeki misvakla
dişlerini sürtüp temizlediğini ve ağzında misvak olduğu hâlde öğürür gibi u\
u' dediğini gördüm. [173]
107-.......Bize Cerîr (ibn
Abdilhamîd), Mansûr'dan; o da Ebû Vâil'den; o da Huzeyfe'den tahdîs etti. O:
Peygamber (S) geceleyin kalkınca misvak ile ağzını sürtüp ovalardı, demiştir [174].
108- Ve bize Affân (ibn Müslim-220)
şöyle dedi: Bize Sahr ibn Cuveyriye, Nâfi'den; o da İbn Umer'den tahdîs etti
ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Ru'yâda kendimi bir misvak ile
dişlerimi ovalıyorum gördüm. Yanıma, birisi diğerinden daha yaşlı olan iki
kimse geldi. Ben misvakı onların küçük olanına uzattım. Bana: Büyüğüne ver,
denildi. Ben de misvakı büyüğüne verdim".
Ebû Abdillah el-Buhârî der ki: Bu metni, Nuaym ibn Hammâd, Abdullah ibn
Mübârek'ten; o da Usâme ibn Zeyd el-Leysî'den; o da Nâfi'den; o da îbn Umer'den
olmak üzere kısa olarak rivayet etmiştir [175].
109-....... Berâ ibn Âzib (R) şöyle demiştir: Peygamber (S) bana
şöyle buyurdu: "Yatacağın yere vardığın zaman namaz için ab~ dest alışın
gibi abdest al, sonra sağ tarafın üzerine yat. Sonra:
Allâhümme
eslemtu vechî ileyke vefavvadtu emri ileyke. Ve el-ce'tu zahrîileyke rağbeten
ve rahbeten ileyke. La melcee velâ mencâ minke illâ ileyke.
Allâhümme
âmentu bi-kitâbike'llezîenzelte ve b'ı-nebiyyikellezî erselteİ Yâ Allah,
kendimi Sana teslim ettim. İşimi Sana bıraktım. Arkamı Sana dayadım. Çünkü
ümîdim de ancak Sen'dendir. Sen'-den sığınacak yer yine Sen'sin, Sen'den
kurtulacak yer de yine Sen'sin.
Yâ Allah,
indirdiğin Kitâb'ına ve gönderdiğin Peygamber'ine îmân ettim!) de. Şayet o gece
ölecek olursan fıtrat (yânî İslâm Dîni) üzere ölürsün. Sen bu sözleri,
söyleyeceğin sözlerin sonuncusu yap".
Berâ der
ki: Ben bu sözleri Peygamber'in huzurunda tekrar ettim. "Atlâhumme âmentu
bi-kitâbikellezîenzelte"yt varınca "Ve Ra-sûl'ke'llezî erselte"
dedim. Rasûlullah: "Hayır (Ve Rasûlike... deme, fakat) 'Ve nebiyyike'llezî
erselte'" buyurdu [176].
[1] Daha önce (îmân Kitâbı'nın başında) de
zikretmiştik ki, Buhârî, kitabını evvelâ "Vahy Babı" mukaddimesiyle
başlatmış, bundan sonra fıkıh bâblarına şâmil olan diğer kitâbları sırasıyle
zikretmiştir. îmân Kitabı ile ilim Kitâbı'nı, îmân Kitâbı'nın başında
zikrettiğimiz ma'nâdan dolayı öne geçirmişti. Ondan sonra ibâdetlerle ilgili
olan kitâbları zikre başladı. İbâdetlerle ilgili kitâbları muamelât, âdâb,
hudûd... gibi işlerle ilgili diğer kitâblardan evvel getirdi. Çünkü bunların
îmân ve İlim Kitâbları'nın ardından zikredilmesi daha münâsibdir. Zîrâ
ibâdetlerin aslı ve dayanağı îmândır. Abdest almadan sonra diğer ibâdetlerden
önce bütün nevi'leriyle Namaz Kitâblarını getirdi. Çünkü namaz, kitâbda ve sünnette
îmânın arkasından gelicidir. Çok devretmesinden dolayı onu bilmek ihtiyâcı
daha şiddetlidir. Namaz Kitâbı'ndan evvel Abdest Alma Kitâbı'nı getirdi. Çünkü
abdest alma, namazın şartıdır. Bir şeyin şartı ise kendinden öne geçer. Bâzı
Buhârî nüshalarında "Taharet Kitabı" şeklinde gelmiş, bunun ardından
da "Abdest alma hakkında gelenler babı" gelmiştir. Bu şekil daha münâsibdir.
Çünkü Tahâret ( = Temizlik) abdest almadan daha umûmîdir... (Umdetu'l-Kaarî,
s.641).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/286.
[2] Bu âyette abdest
Abdest, hadesten taharet yânî i'tibârî ve görülmeyen
bir kirlilikten temizlik olduğu için, bununla necasetten taharet için olan
yıkamayı birbirine karıştırmamalıdır. Necasetten taharette pislik iyice zâil
oluncaya kadar yıkamak ve icâbına göre oğmak veya silmek lâzım ise de, abdestte
bu iki temizliğe mâni' olan kir ve pislikler daha evvel giderilmiş
bulunacağından, görülmeyen hadesi gidermek için bir defa yıkamak kâfi olabilir;
farzı bu kadardır. Çünkü emr tekrar îcâb etmez, fakat iki daha iyidir ve üç
defa tekrar sünnettir... Abdestin, guslün, teyemmümün hikmeti maddî nezâfet ve
ma'nevî taharettir... (Hakk Dini, II,1587).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/287.
[3] Buna ayrılmış olan bir bâbda mevsûlen
zikredeceği bir ta'lîkdir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/287.
[4] Bu da kendisine ayrılmış olan bir bâbda
mevsûlen zikredeceği bir ta'lîkdir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/287.
[5] Buhârî bununla İbn Ebî Şeybe'nin ve İbn
Mâce'nin bâzı sahâbî ve tabiîlerden bu ma'nâda rivayet ettikleri hadîsleri
işaret etmiştir. Bâzı şarihler de: Buhârî'nin bu sözü, üç defadan fazlayı men'e
dâir olan icmâın nakline işarettir, demişlerdir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/287.
[6] Bu bâb ismi, Müslim'in ve diğer
muhaddislerin tahrîc ettikleri bir hadîsin lâfzıdır. Bu hadîsin birçok
tarikleri vardır, fakat bunlar içinde Buhâri'nin şartına uygun olanı yoktur.
İşte bu sebebden dolayı onu bâb ismi olarak zikretti de bâbın altında Ebû
Hureyre hadîsini getirdi.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/287.
[7] Ebû Hureyre'nîn hades nevi'lerinden yalnız
bu ikisini söylemesi ya diğerleriyle evleviyyetle namaz kılmamıyacağını
kasdetmesinden, yâhud Hadramevtli sorucunun, namaz esnasında musallîden vâki'
olabilecek hadesleri sormuş olmasından dolayıdır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/288.
[8] Peygamber'in buradaki sözü, abdest almanın
faziletine ve abdest organlarında abdest suyunun değdiği yerlerin âhırette ayrı
bir parlaklık ve nûrlulukta olacaklarına açıkça delâlet etmektedir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/289.
[9] Bu hadîste İslâm'ın asıllarından bir asıl
ve fıkhın kaaidelerindenbir kaaide vardır. O da, eşya, aksi kesinlikle
bilininceye kadar asılları üzerinde bekaa ile hükmedilir; birden meydana
geliveren şekk onlara zarar vermez kaaidesidir. Âlimler bu kaaide üzerinde
ittifak etmişlerdir, fakat kullanma keyfiyyetinde, yânî uygulamada görüş
ayrılıkları vardır... (Aynî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/289.
[10] Yânî Sufyan ibn Uyeyne, babın hadîsini
Amr'dan bir defa mücmel muhtasar, bir defa da mufassal olmak üzere, iki kerre
rivayet etmiştir. Bâb ismi için tesbit edilen, ikincisidir. Buhârî icmali
ikincisine ilâve etti.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/290.
[11] Amr ibn Dînâr: Evet insanların
söyleyegeldiği şey hakktır. Çünkü ben Ubeyd ibn Umeyr'den işittim: Peygamberlerin
ru'yâsı vahiydir, dedikten sonra:
"İbrahîm: Oğulcuğum, ben seni ru 'yâmda
boğazlıyorum görüyorum, dedi" âyetini okudu. -Bunu Müslim merfû' olarak rivayet etti.- Binâenaleyh,
onların kalblerinin, kendilerine vahyedilen şeyleri bellemeleri için
uyumamaları îcâb eder. Nitekim söyleyen söyledi ve söyleyişi de güzel yaptı:
"Peygamber'in ru'yâsında vahy inkâr olunmaz. Çünkü
onun öyle bir kalbi vardır ki, gözü uyuduğu zaman kalbi uyumaz"
(ed-Dihlevî, Bûsirî'nin Bür'e Kasîdesi'nden) Peygamber'in kalbinin uyumaması,
abdestinin bozulmadığına delâlet etmiştir.
Hadîsteki âyet, İbrâhîm Peygamber'in İsmâil veya
İshâk'ı boğazlamaya me'mûr olduğunu haber veren âyettendir; tamâmı şöyledir: "Artık
o (oğul İbrâhîm'in) yanında koşmak çağına erince (babası): 'Oğulcağızım'dedi,
'Ben seni ru'yâmda boğazlıyorum görüyorum. Bak artık ne düşünürsün'. (Oğlu)
dedi: 'Babacığım, sana edilen emir ne ise yap. İnşaallah beni sabr edenlerden
bulacaksın '" (es-Saffât: 37/102).
Bu gece namazının bir rivayeti İlim Kitâbı'nda da
geçmişti. Bunda Rasûlullah'ın gece uykudan uyanınca asılı duran kilçük bir
tulumdan pek hafîf bir abdest aldıktan sonra gece namazı kılıp tekrar uyuduğu
ve müezzinin sabah namazı vaktinin geldiğini haber vermesi üzerine, onunla
birlikte hemen namaza çıktığı, fakat bu sefer abdest almadığı zikredilmektedir.
Hadîsin başlığa delâleti, bu pek hafîf abdest alma keyfiyetidir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/291.
[12] el-İsbâğ: Bir nesneyi itmam ve ikmâl
eylemek ma'nâsınadır... İsbâğu'l-Vudû' bundan alınmıştır ki, suyu her uzva
gereği gibi hakkı üzere verip itmam ve ikmâl eylemekten ibarettir (Kaamûs
Ter.).
Bu, Kur'ân'da da bu ma'nâda geçmektedir: "Göklerde
ne var, yerde ne varsa hepsini Allah'ın muhakkak sizin için musahhar kıldığını,
açık ve gizli birçok ni'metlerini sizin üzerinize bol bol tamamladığım
görmediniz mi?.." (Lukmân: 31/20)
"Tam ve
kâmil işler yap... "
(Sebe: 34/11).
el-İnkaa: Bir nesneyi pak ve pâkize kılmak
ma'nâsınadır.
Buradaki ta'lîki, yânî ibn Umer'in "İsbâğ"
kelimesine âid tefsirini, Abdurrazzâk kendi Musannaf'ında mevsûl olarak sahîh
bir senedle tahrîc eylemiştir.
İsbâğ, lügatte ikmâl ve itmamdır. Abdest almakta ise
suyu abdest yerlerine ulaştırmak ve her uzva hakkını tam vermek demektir. Bu,
farzdır. Üçleme, beyazlığı ve nûrlandırmayı uzatma, kirleri ovalamak suretiyle
azaları pampâk eylemeye gelince, bunlar sünnetler, müstehâblar ve âdâblardır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/292.
[13] Başlığa uygunluğu "Peygamber bu sefer
abdest almayı tam ve kâmil yaptı" sözündendir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/292.
[14] İbni Abbâs bu hadîsinde abdest alma işini
uygulamalı olarak en güzel şekilde ta'rîf edip göstermiş, sonunda: Rasûlullah'ı
işte böyle abdest alıyor gördüm demekle de bunun bizzat Rasûlullah'ın abdest
alışı olduğunu bildirmiş oluyor.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/293.
[15] Bu her hâl üzerine, yânî tâhir, abdestsiz,
cünüb olması hallerinde "Bismillah" demek, Allah'ı anmak hakkında bir
bâbdır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/293.
[16] Abdest almak öncesi "Bismillah"
demek hakkında Peygamber'in sözünden olarak rivayet edilen "Abdest
almağa Bismillah demeyenin abdesti yoktur" hadîsi râvîlerinin bâzısı
mesturetu'l-hâl( = yâni gizli hâili kadınlar) olması sebebiyle Buhârî'nin şartı
üzere olmayınca, Buhârî, abdest almak için "Bismillah" demenin
sünnetliğini bu bâbda getirdiği hadîsle isbât etmiştir. Çünkü getirdiği bu
hadîs, Allah'ı anmaktan en uzak hâl olan cinsî münâsebet sırasında
"Bismillah" demenin müstehablığına delâlet etmektedir, öyleyse,
abdest almakta da "Besmele" çekmeye evlâ tarikiyle delâlet eder (Şah
Veliyyullah).
Böylece hadîs, başlığın her iki şıkkına da delâlet edip
uygun düşmüş oluyor.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/294.
[17] Bu iki lâfız ile yapılan dua Peygamber'in
"cevâmi'u'l-kelim" sözlerindendir. Bu iki kelime birçok ma'nâlara
geliyor: Hubus, şeytânların erkekleri; habâis de onların dişileridir,
demişlerdir. Kezâlik habâis, mutlak olarak şeytânlar, ma'siyetler, kötülenmiş
fiiller ve düşük huylar; hubus da küfür, fücur, isyan, mutlak olarak şerr
ma'nâlarına gelir. İbnu'l-A'râbî hubus'u, bir kerre mekruh, yânî istenilmeyen
şey diye tefsîr ettikten sonra, bu ma'nâyı tafsîl ederek, mekruh işlerin
nevi'lerine göre başka başka ta'bîrler ile beyân edildiğini ve meselâ habîs
kelâma şetm, habîs dîne küfr, habîs taama haram, habîs içkiye dârr denildiğini
söylüyor. İşte hubus ile habâis'ten sakınmak, bu söylediğimiz şeylerin hepsinden
sakınmak demektir (Tecrîd Ter., 1,114).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/294.
[18] Velhâsıl Muhammed ibn Ar'are bu hadîsi
Şu'be'den, Âdem'in Şu'be'den rivayet ettiği gibi rivayet etmiştir, işte bu tam
mutabaattır, bunun fâidesi sırf takviyedir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/295.
[19] Buhârî bu ta'lîkleri, kitabının başka
yerlerinde vasl etmiştir. Bu rivayetlerin lâfızları muhtelif ise de ma'nâları
birbirine yakın olup, bir. ma'nâya dönerler, o da, Peygamber'in halâya girmek
istediği zaman bu duayı söyler olduğudur. Müellif, halâdan çıkmak akabinde
söyler olduğu şeyi, şartına uymadığı için zikretmedi. Hu hususta İbn Hıbbân ve
İbıı Huzeyme de Âişe'den: Rasûlullah (S) gaair'ten çıktığı zaman Gufrâneke der
idi; ibn Mâce de Enes'ten Haladan çıklığı zaman Elhamdu lillâhi'llezi ezhebe
annî"l-ezâ ve âfâni; Dârakutnî de İbn Abbas'tan: Elhamdu lillâhi'llezi
ahraca annî ma yu 'zini ve emseke aleyye ma yenfaunni rivayetleri vardır
(Kastallanî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/295.
[20] Bu hadisin biraz farklı bir rivayeti
Kitabu'l- İlm'in 17. babında geçmişti.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/295.
[21] "Şarka ve garba doğru dönünüz"
emri, Medîne semtine göredir. Yoksa her semte göre Kıble'yi ta'zîmen hangi
cihete yönelmek gerekse, oraya yönelmek lâzım geleceği aşikârdır. Bir bina
içinde yâhud duvar, sed, sütün, çit, kaya., yanında olursa, bâb isminde de ifâde
edildiği gibi, şark ve garba dönmek gerekmez.
Bu mes'elede kavi, fiile muarızdır. Müellif Buhârî, bâb
ismine istisnayı ilâve etmek suretiyle, kavi sahrada, fiil de binalar ve evler
içindedir diye cem' cihetine işaret eylemiştir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/296.
[22] el-Bezâr, sehâb vezninde açık sahraya
denir... Şarihin beyânına göre şu açık sahraya denir ki, onda kuytulanacak
bina, taş ve ağaç gibi şeyler olmaz. A'râbîler çölde oturur olmaları sebebiyle,
kazayı hacet için boş yerlere çıktıklarından hâliyet ve mahalliyet alâkasıyle
kazayı hacette istimal eylediler.
et-Teberrüz: Tefe'ul vezninde bu dahî yabana çıkmak
ma'nâsınadır... ve vechi mezkûr üzere mecaz olarak kazayı hacet için çıkmak
ma'nâsınadır (Kaamus Ter.).
el- Verik: Ketif vezninde, bedende uyluğun üst tarafına
denir ki, evce ve kemiğine evce kemiği denir, iki taraflı ikisine verikân
denir. Et ve yağıyle Türkçe'de kıynak ta'bîr olunur...
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/296.
[23] Peygamber'in nehyi İbn Umer'e sahîh bir
yolla ulaşmamış da bu sebebden bunu inkâr etmektedir gibidir. Maksadın
mutlaklığının ibtâl olması da mümkündür. Yânî, insanlar o sözün bina içindeki
durumla sahradaki durumu arasında fark gözetmiyorlar, demek istemiştir. Yâhud
da ibn Umer'in maksadı, nehyin tenzîhi olmasıdır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/297.
[24] İbn Umer, Vâsi' ibn Hıbbân'a: Belki sen
secdede uylukların karından uzaklaştırılacağı sünnetini bilmiyenlerdensin?
Şayet bunu bilenlerden olaydın muhakkak sahra ile gayrisi arasındaki farkı, ve
Ka'be'ye yönelmek ile Beytu'l-Makdis'e yönelmek arasındaki farkı bilirdin,
diyor. Vâsi' da: Vallahi ben onlardan mıyım, değil miyim bilmiyorum, diyor.
Yâhud da: Ben Ka'be'ye veya Beytu'l-Makdis'e yönelmek hususlarındaki sünneti
bilmiyorum, diyor. Hadîsin son fıkrasında ise İmâm Mâlik, kıynak üzerinde
kılınan namazın tefsirini yapıyor.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/297.
[25] Hicâb âyetleri üç defada üç mertebeyi
söyler olmak üzere nazil olmuştur: Birincisi el-Ahzâb: 33/59. âyet; ikincisi
el-Ahzâb: 33/53. âyet; Üçüncüsü en-Nûr: 24/31. ve el-Ahzâb: 33/32. âyetlerdir.
Bu hicâb âyetlerinden sonra da ihtiyâç gidermekte ve
diğer ihtiyâçlarda kadınların dışarıya çıkmalarına izin verilmiştir. Bunu,
müteâkib hadîs, sarîh olarak ifâde etmektedir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/298.
[26] Bunun hakkındaki söz 12. babın 11 rakamlı
hadîsinde geçmişti.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/299.
[27] Abdullah ibn Umer'in, damının üzerine
çıktığını söylediği bu ev, Peygamber'in zevcesi Hafsa'nın ikaametine tahdîs
ettiği evdir, İbn Umer'in, rivayette "Bizim evin damına çıktım"
demesi, ya kızkardeşinin evi olduğu için mecazen böyle demesinden, yâhud da
Hafsa'nın vefatından sonra mîrâs yoluyla bu ev kendi mülkiyetine geçtiği için,
bu ta'bîri kullanmıştır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/299.
[28] en-Necv (en-Necâu, en-Necâtu, en-Necâyetu):
Kurtulmak ma'nâsınadır...Mütercim der ki: Râgıb'ın beyânına göre bu madde bir
şeyden ayrılmak ma'nâsına konulmuştur... Ve necv, hadeslenmek ma'nâsınadır.
Çocuk pislediği zaman necâ's-sabî denilir. Ve necv, mutlaka karından çıkan şeye
denir. Gerek necs, gerek rîh olsun... Ve karından hades çıkmak ma'nâsınadır...
el-İstincâu: Bu da kurtulmak ma'nâsınadır... Ve haceti
kaza ettikten sonra temizlenecek yeri su ile yıkamak yâhud silmek
ma'nâsınadır... (Kaamus Ter.).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/300.
[29] İstincâ, lügat yönünden, çıkış yerinin
ağzında kalan pisliği izâle etmektir. Fakîhler ıstılahında ise, iki çıkış
yerinin birinden necvi, yânî pisliği su ile yâhud taş ile gidermektir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/300.
[30] Buhârî bu ta'liki Kitâbu'l-Menâkıb,
Abdullah ibn Mes'ûd'un meuâkıbı bâbı'nda mevsûlen tahrîc etmiştir. O hadîste
görüleceği üzere, Ebu'd-Derdâ bu sözünü, Irak'tan gelen Alkametu'bnu Kays'e
hitaben söylemiştir: "Sâhibu'n-na'leyn.."den muradı İbnu Mes'ûd'dur.
İbn Mes'ûd o zaman Irak'ta vazîfeli idi. Ebu'd-Derdâ ise Şam'da vazife
görüyordu.
İbn Mes'ûd, Peygamber'in, zikredilen husûsî
hizmetlerinde bulunduğu için Ebu'd-Derdâ, mes'elelerinizi niçin ibn Mes'ûd'a
sormuyorsunuz da, Şam ehline gelip benim gibi birisine soruyorsunuz? demek
istiyor.
Müellif Buhârî'nin bu bâbda Enes hadîsi için
Ebu'd-Derdâ hadîsinin bir kısmını îrâd etmesi, zikredilen gulâmın İbn Mes'ûd
olduğunu kuvvetli bir şekilde bildirmektedir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/300-301.
[31] Bu hadîs, haceti yerine getirdikten sonra
pislik çıkan yerleri su ile yıkama medeniyetine açıkça delâlet etmektedir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/301.
[32] Bu iki mutâbaattan birincisi Nesâî'de vasl
edilmiştir; ikincisini musannif Buhârî Kitâbu's-Salât'ta vasl etmiştir.
"Buhârî bu babın hadîsinde mutâbaatı şunun için
getirdi: Bu hadîsin tarîklerinin çoğunda, Muhammed ibn Ca'fer'in Şu'be'den
yaptığı rivayetteki müstesna, harbenin taşınması zikredilmemiştir. Şu'be'den
harbenin taşınması rivayetini
nakletmekte Muhammed ibn Cafer'e Nadr ile Şâzân mutâbaat etmişlerdir. İşte
Buhârî, kendisinin bunu rivayette yalnız kaldığını vehmetmesi muhtemil
olanların vehmini def etmek için, harbe taşınmasını ihtiva eden bu rivayeti,
mezkûr mutâbaaları getirmekle kuvvetlendirmiştir" (Şah Veliyyullah).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları: 1/301-302.
[33] Bu tefsîr, Kerîme rivayetinde vardır,
diğerlerinde yoktur. ez-Zücc, mızrağın aşağı tarafında olan demir harbeye denir
ki, yere dikilir (Kaamûs Ter.).
Bu harbeyi Peygamberimize Necâşî hediye etmişti. Aslen bu Habeşliler'in
harb âletlerindendir. Peygamber namaza durunca kıblesi cihetine -namaz kılanın
sütresi olsun diye- dikerlerdi. Bu harbe Rasûlullah'ın önü sıra taşındığı gibi,
Râşid Halîfeler'in de önü sıra taşınırdı. Sonra Adullah ibn Zubeyr'in eline
geçmiş ve öldürüldüğü vakte kadar yanında kalmıştı.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/302.
[34] Bâb ismi yaptığı şeyin
-ki o "Sağ el istincâ etmekten nehy"dir- zikrini bitirince, "Sağ
el ile zekeri tutmaktan nehy" ismini zikre başladı. Şayet bu bâb isminin
hükmü yukarıda geçmiştir; şu hâlde bu bâb isminin fâidesi nedir? dersen, cevâb
şudur: Bunun fâidesi, metnin lâfzında vâkı'olan ihtilâf ile birlikte isnadın
muhtelifliği; bir de Buhârî'nin âdeti üzere bâb isimlerinin taaddüdünde, bir
tek hadîs içinde toplanmış bulunan çeşitli hükümleri araştırmasıdır
(Kastallânî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/302.
[35] Bu iki babdaki hadîslerin
başlıklara uygunluğu açıktır. Sağ elin ağıza, buruna su verme gibi işlerde
kullanılacağı, taharetlenmede sol elin kullanılacağı bu hidislerle sibit
oluyor.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/303.
[36] en-Nafd : Bir nesneyi
silkmek ma'nâsınadır..
el-İstinfâd: Bir yerin her
mahallinde olanını bilmek için geregi gibi bakıştırmak ve işedikten sonra
gereği gibi istibrâ eylemek,.., ve taşla istincâ eylemek ma'nâsınadır (Kaamûs
Ter.).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/303-304.
[37] 1315 tarihli Âmire
baskısıyle 1348 târîhli.Munîriyye baskısında bu bâb ve ismi yoktur. Kirmânî,
Askalânî, Aynî ve Kastallânî'de bu bâb ve ismi mevcûddur. Kastallânî: Bâbdan
sonraki ifâde, Ebû Zerr, Ebu'l-Vakt, Asîlî ve İbn Asâkir rivayetlerinde sabit
oldu, diyor.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/304.
[38] Ebû İshâk: Bu hadîsi bana
Abdurrahmân ibnu'l-Esved ibn Yezîd tahdîs etti, dedi. Yukarıda geçen isnâdla
demek istiyor.
Müellif Buhari bu ta'lîk ile "Ebû İshâk bu
haberi tedlîs etti" iddiasında bulunanları redd etmek istemiştir. Bunun
araştırmasının zikrinde, (bizi) kısaltma maksadından çıkaracak bir uzunluk
vardır (Kastallânî).
Bu ta'lîk 1348 tarihli Munîriyye baskısı Buhârî
nüshasında mevcûd değildir. Âmire tab'ında ve şerhlerdeki nüshalarda
mevcûddur. Onun için köşeli parantez arasına alındı.
Bu hadîslerde, evvelâ taş ve
benzeri şeylerle pislik yerini silip pisliği gidermek, ondan sonra orayı su
ile yıkamak suretiyle temizlenmek anlatılmaktadır. Burada, pisliği ele
bulaştırmamak için evvelâ taş ve benzeri şeyler kullanılması, ondan sonra su
ile yıkamayı öğretmektedir. Çünkü ele bulaşan pisliğin zerrelerini ve kokusunu
elden gidermek daha zor olup, ancak sabun ve benzeri şeylerle giderilip
temizlenebilir. Bugün bâzı insanlar bunu, yıkanmadan evvel tuvalet kâğıdı
kullanmak suretiyle yapmaktadırlar...
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/304.
[39] İşte bu İbn Şihâb'dan bir
istidrâktir, yânî, iki şeyhi, Humrân'dan; o da Usmân'dan tarikiyle bu hadîsi
kendisine yaptıkları rivayetlerinde ihtilaf etmişlerdir. Şöyle ki: Ata ona bir
sıfat üzere tahdîs etmiş, Urve de bir sıfat üzere tahdîs etmiştir. Hâlbuki bu
bir ihtilâf değildir. Ancak bunlar birbirinden ayrı iki hadîstirler. Atâ'nın
tahdîs sıfatı, hadîsin baş tarafında geçti. Urve'nin tahdîs sıfatına gelince,
onu da râvî: "Usmân abdest alıp bitirince..." sözüyle işaret etmiş
oluyor (Kastallânî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/306.
[40] Usmân (R) bu sözü,
insanların bu gibi müjdeyi işittiklerinde ma'siyyetlere cür'et etmelerinden, ve
"Allah bize bu küçük amel mukaabilinde mağfiret edecek, binâenaleyh biz
istediğimiz şeyi yapalım.." demelerinden korktuğu için söylemek
istememiştir.
Mâlik, Usmân'dan gelen bu kelâmın tevcihi hakkında:
Usmân bunu, insanların bu hadîsi ırak addeyleyip kabul etmemeleri ve inkâra
düşmeleri, hadîsi rivayetinde kendisini tekzip edip günâha girmelerinden
korktuğu için söylemiştir, dedi.
Lâkin Urve'nin takdîr ettiği âyet, bu tevcihe
yakışmıyor. Belki Usmân'ın bu tevcih üzerine îrâd ettiği âyet "Çünkü
güzellikler kötülükleri giderir. Bu iyi düşünenlere bir öğüttür" (Hud:
11/115) kavlidir. Binâenaleyh kelâmın ma'nâsı, hadîsi Kur'ân'dan olan nass
te'yîd etmektedir. Tarafımdan rivayet edilen bu hadîsi ırak addeylemiş olsanız
da artık bunu inkâr etmeniz mümkün değildir. Eğer bu âyet mevcûd olmasaydı,
sizin dînde ta'n etmenizden ve hadîsi inkâr eylemenizden korktuğum için bunu
sizlere tahdîs etmezdim, demek olur.
Bu yeri iyi anla. Çünkü burası
şarihlerin ayaklarının sürçtüğü ve ekseriya çiğneyip geçtikleri yerlerdendir.
Hidâyet veren ise ancak Allah'tır ve doğruluk ancak O'na âiddir (Şah
Veliyyullah).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/306.
[41] Burada sıralanan üç bâb
başlığı ile altlarında getirilen hadîslerin birbirlerine uygunlukları apaçık
meydanda olduğu için, burada buna işaretle yetinilip, başka açıklamaya gerek görülmedi.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/307.
[42] el-İntisâr: Saçmak ve suyunu buruna
çektikten sonra nefesle geri çıkarmak ma'nâsınadır ki, tıskırmak ta'bîr
olunur.
el-İntinsâr : Buruna suyu çektikten
sonra geri pıskırmak ma'nasınadir ki, burunu temizlemek için yaparlar. Ve
buruna su çekmek ma'nasınadir (Kaamûs Ter.}.
Usmân ibn Affân'ın Abdullah ibn
Zeyd'in ve ibn Abbâs'ın Peygamber'den olmak üzere zikrettikleri bu hususu
müellif Buharı Sahih'inin muhtelif bablarında mevsûl olarak rivayet etmiştir.
Birincisini "Başın tamamını meshetmek" babında, ikincisi yakında
gelecek, üçüncüsünü de "Bir avuç su ile yüz yıkamak bâbı"nda. Lâkin
burada istinsarın zikri yoktur. İbn Hacer: Sankı musannıf bununla Ahmed ibn
Hanbel'in, Ebu Davûd'un ve Hakim'in rivayet ettigi hadise işaret etmiştir,
dedi.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/307.
[43] el-İsticmâr : ...ve çakıl
taşlarıyle silinip temizlenmek ma'nâsınadır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/308.
[44] Şübhesiz Peygamber (S) bu
hadîsinde, medenî insanlığa hârika bir temizlik düstûru öğretmektedir. Elleri
herhangi bir işte kullanmadan önce, hele yemekte kullanmadan önce yıkamak emri
de bunun kadar kıymetli bir temizlik ve sağlık düstûrudur.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları: 1/308.
[45] Bu hadîs, Kitâbu'l-İlm'in
"Anlaşılması için sözü üç defa tekrâr eden kimse babı"nda; "ilme
delâlet eden bir konuşmada sesini yükselten kimse bâbı"nda ve bir de bu
bâbda geçmektedir. Bu üç hadîs arasında, Buhârî'den evvelki ilk ravilerin başka
başka kimseler olmasından gayrı bir fazlalık yoktur, ilk hadîsin ravîsi
Ebu'n-Nu'mân, ikincisinin râvîsi Müsedded, buradakinin râvîsı de Musa ibn
İsmail'dir.
Bu ayakları yıkamak ve meshetmekle ilgili bir
tefsir özeti:
el-Mâide: 5/6.'daki abdest âyetinin "Ve
erculekum" lâfzı "Ve erculikum" şeklinde fetha ile de, kesre ile
de okunmuştur. Nasb, ayakların yüz ve el gibi "yıkayınız" emrine
taallukunda, cerr kıraati ise "meshediniz" emrine taallukunda
zahirdir. Ve bu iki kıraatin birbirine tevfîki noktası bakımından bir mezheb
ihtilâfı hâsıl olmuştur. Zîrâ birine göre ayaklar yıkanacak, birine göre de
mesh ile yetinilebilecek görünüyor. Bunun en güzel ve en sahîh çözüm süreti.
çıplak ayakların yıkanması, meşhur sünnet ile sabit olduğu veçhile abdestle giyilmiş
mest ve fotin üzerine de meshedilmesidir. Ehli sünnet cumhurunun mezhebi budur.
Kaffâl tefsirinde sahâbîlerden yalnız İbn Abbâs ve Enes ibn Mâlik; tabiîlerden
Ikrime, Şa'bî ve Ebû Ca'fer Muhammed ibn Alî el-Bakır'dan "ayaklarda
abdestin farzı mesh" olduğu nakledilmiştir ki, Şia'dan İmâmiyye'nin
mezhebi budur. Bütün fakîhler ve müfessirler ise "ayaklarda abdestin farzı
yıkamak" olduğunu beyân etmişlerdir, Zâhirriyye'nin reîsi olan Dâvûd Isfahani
de "Her ikisinin cem'i vâcib" olduğuna kaail olmuştur ki, bu da
Zeydiyye imamlarından Nâsır-lilhakk'ın kavlidir. Hasen Basrî ile Muhammed ibn
Cerîr et-Taberî de mükellefin mesh ile gasil arasında muhayyer olduğunu
söylemişlerdir. Bunların münâkaşası fıkıh kitâblarında sergilenmiştir. Burada
ancak su kadar söyleyelim ki, çıplak ayaklara meshi tecviz etmek, âyetin
nihâyetinde "Sizleri tertemiz yapmak istiyor" diye beyân olunan
temizlik hikmetine kesin olarak aykırı bulunduğu ve hele yıkanmamış kirli ayaklarla
camilere girmenin, taharet şöyle dursun, âdet üzere olan nezâfet ile bile
uyuşmadığı aşikârdır. Nitekim ayaklarını güzelce yıkamamış ve ökçelerinde biraz
kuruluk kalmış olanlar hakkında Rasulullah "Vay şu ökçelerin ateşten
hâline" buyurmuş ve tekrar yıkanmasını emretmiştir. Bir de murâd mesh
olsa idi "bi-ruûsikum" gibi sâdece "Ve erculikum" demek
kâfi olur "ile'l-ka'beyni=iki topuğa kadar" kaydına hiç de lüzüm
kalmazdı. Bu da esas farzın yıkamak olduğuna ve meshin buna bina edilmesi lazım
geldiğini iş'ar eder. Hâsılı ayaklar hakkında yıkamak emri muhkem, mesh emri
mücmeldir ve sünnet ile beyan olunmuştur (Hakk Dini, II, 1584-1585)
[46] Buhârî, bu bâb ismindeki
tbn Abbâs ta'Iîkini "Yüzü İki el ile yıkamak bâbı'-nda, Abdullah ibn Zeyd
ta'Iîkini de yakında gelecek olan "Ayaklan iki topuğa kadar yıkamak
bâbi(41)"nda mevsûlen getirmiştir.
[47] Hadîsin başlığa delâleti
açıktır. Bunda en güzel abdest ahşın, Peygamber'in aldığı şekilde abdest almak
olduğu, böyle tam ve güzel alınan abdestin ardından bir namaz kılmanın maddî
ma'nevî bir mağfiret ve temizliğe sebeb olduğu da bildirilmiştir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/310.
[48] Bu ta'lîki İbn Ebî Şeybe,
Afusannafmda sahîh bir senedle vasletmiştir. Bunu Buhârî de et-Târih'inde
mevsûlen rivayet etmiştir.
"Buhârî evvelki bâb ile, ayakların vazifesi yıkanmak değil, mesh
olunmaktır iddiasında bulunanlara -ki bunlar Şiîler'dir- redd etmeyi kasdetti.
Bu bâb ile de yıkamanın abdest uzuvlarını tamâmıyle kaplamasının vücûbunu isbât
etmeyi kasdetti. Ökçeleri zikretmesi de, hadîste zikredilmiş olduğu içindir.
Bunu iyi anlayasın! Çünkü sarihlerin bâzısı bu iki bâb arasındaki farktan âciz
olmuştur da, zikredilmeleri lâyık olmayacak bir takım tevcihler getirmişlerdir.
"İbn Şîrîn yüzük yerini yıkardı" cümlesi de takrir etmiş olduğumuz
farkı ifâde etmektedir. Binâenaleyh
iyi düşün" (Şâh Veliyyullah).
[49] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/311.
[50] Bu, iki ma'nâya muhtemildir: Biri,
"ayakkabıların içinde" sözü yıkamaya müteallik olur; yânî ayaklan,
ayakkabılar içinde bulunurlarken, ayakkabılardan çıkanlmaksızın yıkamak demek
olur. Su, ayakların tamâmına ulaştığı takdirde bu caizdir.
İkincisi,
"ayakkabıların içinde" terkibinin, zarfı mustakarr olmasıdır. Yânî
ayaklar, ayakkabılar içinde bulunurlarken, mest içinde bulundukları hâlde
mes-holundukları gibi mesholunmazlar; fakat yıkanırlar demek olur. Sahîh olan
da bu ma'nâdır. Nitekim buna İbn Umer'in kıssası şehâdet etmektedir (Şâh Veliyyullah).
[51] Hadîsin başlığa uygunluğu açıktır. Bunun
bir rivayetini Buhârî "Libâs"da da getirmiştir.
en-Na'l ( JA3i ): Ayağı yere çıplak dokunmaktan
koruyacak nesneye denir ki, ayakkabı ve pâpûş ta'bîr olunur. Bütün nevi'lerine
şâmildir, her mahalde bir gûnâ dikilip ayaklarına giyerler. Ve Türkçe'de nâlin
dedikleri ki,
çamurlukta
giyilir, na'leyn'in tahrif edilmişidir... Cem'i niâl gelir (Kaamûs Ter.),
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/312.
[52] Bu babın İki hadîsinden
birincisi ile ölüyü yıkamakta sağ tarafıyle ve sağdan başlamak sabit oldu.
Ölüyü yıkamak nezâfette onu diriye benzetmek ve sonunun evveli gibi olmasından
ibaret olunca, diri yıkamakta da sağ ile ve sağdan başlamak evlâ tarikiyle
sabit olmuştur, çünkü diri asıldır (Şâh Veliyullah).
[53] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/313.
[54] Bu hâller giyinmek,
mescide girmek, süslenmek, başını tıraş etmek... gibi kerîm fiillerden olan
hâllerdir. Sümkürmek, istincâ etmek gibi hususlarda ise sol ile ve soldan
başlardı.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/313.
[55] Bâb isminden sonraki
kısım, sahîh bir ta'Iîktir; Buhârî onu kitabının birçok yerlerinde müsned
olarak tahrîc etmiştir. Bu, Hz. Âişe'nin teyemmüm âyetinin inmesi kıssası
hakkındaki hadîsinin bir
parçasıdır. Buhârî onu
Kitâbu't-Teyemmüm'de zikretmiştir.
[56] Hâdise, Medîne'nin pazar
yeri olan Zevrâ'da vâki' olmuştur.
"Bu bâb hakkında şunlar söylenmiştir: Buhârî'nİn bu bâbda tahrîc
ettiği bu hadîsin bâb ismiyle kuvvetli bir ilgisi yoktur. Bu hadîs, Peygamber'in
mu'ci-zeleri bâbiyle daha alâkalıdır. Su aramak abdestten başka bir vâcib olmak
mes'elesinde Buhârî'nİn mezhebi Şafiî'nin mezhebi gibi olsa da, bu maksadı bu
hadîsle isbât etmek yine uzaktır. Bunda su arama emri de yoktur. Râvî: Onlar su aradılar,
demiştir.
"Bana göre ise, Buhârî'nİn maksadı, şudur: Sahâbîler'in âdeti bu idi;
onlar su ararlar, araştırırlar ve su yerlerinde araştırma yaparlardı. Onlar
teyemmümün cevazı hususunda suyun mevcûd olmamasiyle yetinmezlerdi. Mu'cize
izhârı da ancak suyun çoğalması içindir. Bu da suyu tahsîl etmek ve araştırmak
için olmuştur. Şayet suyun mevcûd olmaması kâfî olsaydı, insanlar abdest alacak
su aramaya ehemmiyet vermezler, Peygamber de yaptığı işi, ihtiyâç olmayınca
yapmazdı. Binâenaleyh iyi düşün" (Şâh Veliyyuilah, Şerhu Terâdm...s.25).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/314.
[57] Bunu, Muhammed ibn İshâk
el-Fâkıhî A hbâru Mekke'de sahîh bir senedle mev-sûlen rivayet etmiştir.
"Şâfiîler için hilafı olarak "insan saçı temizdir; içinde saç
yıkanan su da •" temizdir" mes'elesinde müellif Buhârî'nİn mezhebi,
Ebû Hanîfe'nin mezhebi "° gibidir. Bunu, babın iki hadîsinin iltizâmı
delâleti ile isbât etti. "Atâ... be's fi
görmezdi" kavli de keza bunu ifâde ediyor" (Şâh Veliyyuilah).
[58] Bunu Velîd ibn Müslim,
Evzâî'den ve başkalarından olmak üzere Musannaf-ında; İbnu Abdilberr de
et-Temhîd'de sahîh bir senedle rivayet etmişlerdir.
Bu "köpeklerin artığı necis değildir" mes'elesinde Buhârî'nİn
mezhebi, İmâm Mâlik'in mezhebi gibidir. Şâri'in, köpeğin yalamasından sonra
kabı yedi kerre yıkamakla ve üzerinden su akıtmakla emretmesi, taabbudîdir;
necaset olmasından ötürü değildir. Buhârî bâbda bu hadîsin taabbude
hamledilmiş olduğunu işaret etti. Çünkü birçok hadîslerle köpek artığının
necis olmadığı sabit olmuştur. Öyle ise bu iki nevi' hüküm arasını cem' etmenin
yolu, yedi kerre yıkama emrinin taabbudî olduğunu söylemektir (Şâh
Veliyyuilah).
[59] Velîd ibn Müslim,
Zuhrî'nin rivayet etmiş olduğu haberi rivayet ettikten sonra onun akabinde bunu
Sufyân es-Sevrî'ye zikrettim de, o: "Vallahi bu ayniyle fıkıhtır
dedi" sözünü de zikretmiştir. O hâlde, bu da mevsûl bir haber olmuş oluyor.
[60] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/315-316.
[61] İbn Şîrîn'in Peygamber'in
bu saçını elde etmesi şöyledir: Muhammed ibn Sî-rîn'in babası olan Şîrîn, Enes
ibn Mâlik'in azadlısı idi. Enes ibn Mâlik de Ebû Talha'nın üvey oğludur. Pey[61]gamber
de bu saçları -müteâkib hadîste görüleceği üzere- Ebû Talha'ya vermişti.
Bu hadîsten bâb İsmine delâlet vechi nedir? dersen, bu, Enes'in,
Peygam-ber'in saçlarını hıfz etmesinden ve Abîde'nin de Peygamber'den bir
saçın, kendi yanında bulunmasını temenni etmesi cihetindedir ki, bunlar da
saçın temizliği ve şerefinden ötürüdür; bu da mutlak saçın temiz olduğuna
delâlet etti. Saç temiz olunca, saçın yıkandığı su da temiz olur, diye cevâb
verildi. Buna da, Peygamber saçı mükerremdir; ona dîğerlerinki kıyâs olunmaz,
denildi. Buna da: Hususiyet ancak delîl ile sabit olur, asi olan hususiyet
olmamasıdır, diye cevâb verildi... (Kastallânî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/316.
[62] Berber, Ma'mer ibn
Abdillah yâhud Hırâş ibn Umeyye idi, lâkin sahîh olan evvelkidir. Hırâş,
Hudeybiye'deki berber idi.
Ebû Talha aldığı saçları, Rasûlullah'ın emri üzerine karısı Ümmü Süleym'e
saklasın diye teslim etti.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/317.
[63] Bu hadîs Şâfiîler'in
delillerinden biridir; Hanefîler'e göre ise, üç defa yıkama. emri ile mensûh
sayılmıştır.,
Bu hadîs Müslim'de de aynı lâfızla gelmiştir. Müslim'deki rivayetlerin biri
V şöyledir: Rasûlullah (S) şöyle buyurdu: "Köpekyaladığı zaman, sizden
herhan-\ gi birinizin kabının temizliği, birincisi toprak ile olmak üzere, o
kabı yedi defa -, ytkamasıdır" (Müslim, etTTahâre, "Köpek yalamasının
hükmü babı",1,251). Bu hadîsteki "Biri toprakla olmak üzere o kabı
yedi defa yıkamasıdır" fıkrasındaki toprakla yıkamak hakkında şu açıklama
verilmiştir:
"Mikropları imha eden Streptomicine, Tetraceline ve Niyomacine vs.
gibi mikrop öldürücü ilâçların çoğu toprak mikroplarından, hattâ en çok
mikropla bulanmış olan kabristan toprağından elde edilir. Şimdi köpeğin battığı
kabı bir kerre toprakla olmak üzere yedi defa yıkamanın hikmeti meydana
çıkmaktadır. Bundan maksad, toprakta bulunan öldürücü mikroplar vâsıtasıyle
köpeğin kaba bulaştırdığı mikroplan imha etmektir.
Bu hadîs söylendiği zaman ne üniversite, ne tıb ve bakteri ihtisası vardı!
Böylece görüyoruz ki, sened bakımından gayet sağlam olan bu hadîs,
Pey-gamber'imiz aleyhi's-selâmm risâletinin doğruluğuna, O'nun havadan konuşmadığına
açık bir delildir. İlim ilerledikçe, Allah'ın âyetleri ve Peygamber'imizin
sözlerinin anlaşılmasına; insan aklına yeni ufuklar açacaktır.
"(Hakses mecmuası, Mayıs 1966, sayı: 17, "Allah Rasûlü'nün
Sözlerinde Tıbbî l'câz", Yazan: Sa'deddîn Raslan, Çeviren: Süleyman Ateş).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/317.
[64] Buhârî, muallak olarak
zikrettiği bu kısmı köpeğin temizliği, artığının temizliği ve mescidde
yürümesinin cevazına hüccet getirmiştir. Bu ta'lîki Ebû Dâvûd ve diğerleri
tahrîc etmişlerdir. Çok nüshalarda "işerdi" kısmı yoktur.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/318.
[65] Buhârî bu hadîsi, köpek
artığının temizliği hususundaki mezhebine bununla istidlal etmek için tahrîc
etmiştir.
Bundan bakımlı, öğretilmiş ve hasta olmadığı ma'lûm olan köpeklerin bu gibi
işlerde kullanılabilecekleri ve tuttukların şeylerin temiz olduğu anlaşılmaktadır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/319.
[66] Babın maksûdu iki şeyden
mürekkebdir: Birincisi mu'tâd olan, mu'tâd olmayan, Kur'ân'danasslanmış
olmayıp da Kur'ân'a ziyâde olarak hadîsle sabit olan Şeylere şumûlü ile
beraber, iki yolla çıkan şeylerden dolayı abdest almanın vâcib olmasıdır.
İkincisi de İki yoldan çıkmayan şeylerden dolayı abdest almanın vâcib
olmamasıdır. Buhârî, bâbda zikredilenlerin bâzısı ile birinciyi, diğer bâzısı
ile de ikinciyi isbât etti... (Şâh Veliyyullah).
Buhârî bu başlıkla bedenin başka yerlerinden çıkacak kusmuk, kan aldırmak
gibi şeylerden dolayı abdest almayı vâcib görenin muhalefetine işaret etmiştir.
Abdest bozucuların mu'teberleri, iki mahrece döner demek de mümkindir. Uyku,
gaz çıkarması zannolunacak yer, kadına dokunma ve avret yerine dokunmada mezî
çıkması zannolunacak yerlerdir...(îbn Hacer).
[67] Bu ta'lîkİ İbn Ebî Şeybe kendi Musannafmda
sahîh bir İsnâdla mevsûlen rivayet etti.
[68] Bunu Saîd ibn Mansûr ile
Dârakutnî mevsûlen rivayet etmişlerdir.
[69] Bunu Saîd ibn Mansûr ve İbn Munzir sahîh bir
isnâdla mevsûlen rivayet etmişlerdir.
[70] Bu, Kaadî İsmail'in el-Ahkâm'da Mucâhİd tarîkinden
sahîh bir isnâdla rivayet ettiklerindendir.
[71] Hepsi de İbn İshâk
tarîkinden olmak üzere bunu Ahmed, Ebû Dâvûd, Dârakutnî tahrîc ettiler. İbn
Huzeyme, İbn Hıbbân ve Hâkim de sahîhtir dediler. Tâvûs'unkini sahîh bîr
isnâdla îbn Ebî Şeybe vasi etti. Muhammed Bâkır'ınki-ni Ebû Bişr, A'meş
tarîkinden vasi etti.
[72] İbn Umer'den gelen bu
eseri ise sahîh bir İsnâdla Ebî Şeybe vasi etti.
[73] Bunu Sufyân es-Sevrî
sahîh bir isnâdla kendi Co/m'inde mevsûlen rivayet etti.
[74] İbn Umer ile Hasen
Basrî'nin bu eserlerini küçük lâfız farkı ile İbn Ebî Şeybe mevsûlen rivayet
etmiştir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/319-321.
[75] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/321.
[76] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/321.
[77] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/321-322.
[78] Bu yolda fetva veren
sahâbîler yalnız hadîs metninde İsimleri yazılan beş zât değildir. Aynî'nin
sıraladığına göre daha başka sahâbîler de böyle diyorlardı. Ancak bu hüküm
Âişe, Ebû Bekr, Umer İbn Hattâb, Abdullah itin Umer, yine Usmân ibn Affân ile
Alî, ibn Mes'ûd ve ibn Abbâs'ın ve diğerlerinden rivayet edilen nakillerle
mensûh olduğu da nakledilmiştir. Buna göre Usmân, Alî, İbn Mes'ûd ve İbn Abbâs,
nâsiha muttali' olunca evvelki fetvalarından döndükleri istidlal olunuyor.
Herhalde guslün vâcib olduğu üzerine sahabe ve tâbiûn devrinden sonra icmâ
hâsıl olmuştur.
Cimâ'da menîgelmemesinin hükmü mes'elesi{sahâbîler[arasinda ihtilaflı idi.
Bâzısı menî gelmdmesi hâlinde yıkanmanın vâcib olduğuna kaail oluyordu. Bâzısı
da sâdece abdest almanın vücûbuna kaail oluyordu. Bu ikincisi Usmân'-m mezhebi
idi. Fakîhler cumhuru ise bu hadîsin mensûh olduğu görüşünde idiler.
Binâenaleyh menî getirmemek veya getirememekte gusul vâcib olur (Şâh
Veliyyullah).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/322.
[79] Yâni sâdece
"aleyke" lâfzı üzerine kısalttı. Bu da gusul yerine abdest almanın
mensûh olduğuna birişarettir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/.323.
[80] Hadîsin başlığa deîîlliği abdesl alırken su dökmesi fıkrasıdır. Bunun
bir rivayeti Hacc Kitâbı'nda da gelecektir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/323-324.
[81] Bu sefer, Tebük seferi
idi. Mestler üzerine meshetmenin mensûh olmadığı bu hadîsle de sabittir, çünkü
Tebük, Peygamber'in gazvelerinin sonuncusudur.
Bu hadîslerde abdest alma işinde su dökme, hazırlama gibi suretlerle yardım
istemenin cevazı hükmü vardır. Müellif
bâb ismi için bu hadîslerle istidlal etmiştir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/.324.
[82] Bu ta'lîki, Saîd ibn Mansûr, Ebû Avâne'den;
o da Mansûr'dan olmak üzere;
Abdurrazzak
ve Sevrî'den; o da Mansûr'dan olmak üzere mevsûlen rivayet etmişlerdir.
[83] Bu ta'lîki de Sevrî,kendi Cam/'inde
mevsûlen rivayet etmiştir.Müellifin bâbm hadîsiyle abdestsizin Kur'ân
okumasının cevazına istidlal etmesi, Peygamber'in uzun bir uykudan sonra
uyanması ve üzerinden uzun bir zamanın geçmesi i'ti-bâriyledir. Bu gibi hâlde
gâlib ve ekser olan, yellenme veya başka nevi'den bir abdest bozucu araya
girer. Yoksa bu vehm edildiği gibi, uykunun abdest bozuculuğu ile yapılmış bir
istidlal değildir, iyi anlayasın (Şâh Veliyyullah).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/324-325.
[84] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/325-326.
[85] Hadîsin bâb ismine uygunluğu "Nihayet
üzerine baygınlık geldi" sözünde zahirdir. Çünkü bu bayılma ağır basan
bir bayılma olaydı, bundan abdest bozulacaktı. Esmâ'nın ma'rûz kaldığı ise,
oğunma denilen hafîf bir bayılma idi. Onun ağırlık verici bir bayılma
olmadığına delîl ise Esmâ'nın, kendisinden bu hafîf baygınlığın gitmesi için
kendi başı üstüne su dökmüş olmasıdır. Bu da Esmâ'nın hislerinin hâzır
olduğuna delâlet eder; bu da abdestinin bozulmayacağına delâlet eder (Aynî).
[86] Bu hadîsin bir rivayeti Kitâbu'I-llm, 53.
bâbda 3. hadîs olarak küçük bâzı lâfız farklanyle geçmişti.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/326-327.
[87] Bu
ta'lîkİ, İbn Ebî Şeybe mevsûlen rivayet etmiştir.
[88] Bu suali soran İshak îsa dır-'Bunu îbn Huzeyme onun tarikinden
kendi Sahihinde beyan etti.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/327328.
[89] Hadîsin başlıktaki meselelere delâlet
etmekte olduğu meydandadır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/328.
[90] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/329.
[91] Bu haberi îbn Ebî Şeybe, Dârakutnî ve
diğerleri Kays ibn Hâzim'ın Cerîr ibn Abdillah'ın kendisinden yaptığı rivayet
tarîkinden mevsûlen nakletmişlerdir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/329.
[92] Bu
ziyâde İleride Tâif gazvesi hakkındaki hadîsler arasında uzuncabir hadîsin
parçasıdır. Suyu getirenin Bilâl olduğu orada söylenecektir. Tesnîye sîgasının
ma'nâsı bu suretle anlaşılıyor. Muhâtablar, Ebû Mûsâ el-Eş'ârîile Bilâl'dir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/330.
[93] Sahâbîler arasında bu
hususta bir döğüş olmadığı için, bu ta'bîr daha isabetlidir. Bu vak'ayı
Urvetu'bnu Mes'ûd, sahâbîlerin Peygamber'e ta'zîmlerinin şiddetini Kureyş'e
bildirmek için, Kureyşliler'in yanma döndüğü zaman hikâye etmişti. Buhârî bu
ta'lîki "Kitâbu'ş-Şurût; Bâbu'ş-şurût fî'l-cihâd"da mev-sûlen rivayet
edip, şöyle demiştir: Bana Abdullah ibn Muhammed tahdîs etti. Bize Abdurrezzâk
tahdîs etti. Bize Ma'mer haber verip şöyle dedi: Bana Zuhrî haber verip şöyle
dedi: Bana Urvetu'bnu'z-Zubeyr, Mısver ibn Mahreme ile Mervân'dan haber verdi.
Mısver ve Mervân'dan her biri kendi arkadaşının hadîsini tasdik ediyordu. İkisi
de şöyle dediler: Rasûlullah (S)Hudeybiye zamanında çıktı... Hadîs çok
uzundur; sonlarına doğru Urve ibn Mes'ûd'un sözleri vardır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/330.
[94] Sâib ibn Yezîd, küçük
sahâbîlerdendir; yedi yaşında iken babasıyle beraber Veda Haccı'nda
bulunmuştur. Hicret'in ikinci senesinde doğmuştur. Tebük seferinden dönüşünde
Peygamber'i karşılamak için diğer çocuklarla beraber Seniyyetu'l-Vedâ'ya kadar
çıkmıştır. Medine'de 91 Hicret senesinde vefat etti. Hadîste, çocukken teyzesi
tarafından ayağındaki bir rahatsızlığı için Peygamber'e götürüldüğünde,
Peygamber'in abdest uzuvlarından damlayan serpintileri veya abdest suyunun
arta kalanından içtiğini haber veriyor. Bu kısım, hadîsin burada şevkinin
uygunluk noktasıdır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/331.
[95] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/332.
[96] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/332-333.
[97] Bu Hristiyan bir kadının
evinde onun suyu ile ve bir de sıcak su ile abdest alma haberlerini Saîd ibn
Mansûr, Adurrazzâk ve daha başkaları sahîh isnâd ile mev-sûlen rivayet
etmişlerdir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/333.
[98] Hicâb âyeti (el-Ahzâb:53,
59) indikten sonra erkek ile birlikte abdesı almak cevazı yalnız eşlere ve
mahreme inhisar etmiştir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/333.
[99] Buradaki ferâiz âyetinden
maksad en-Nisâ:ll,12,13'üncü âyetleri, yâhud yine aynı sûrenin sonundaki 176.
âyetidir. Bunların
her ikisinde de '(KelâIe"den bahs bu yurulmustur.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/333-334.
[100] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/334.
[101] Bu hadîs, biraz evvel geçen 42. bâbda da
zikredilmiş ve ilgili haşiye orada yazılmış idi.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/334-335.
.
[102] et-Tevr:{j'^y. Akmak
ma'nâsmadır; elçiye denir. Ve su içecek küçükçe kabın ismidir ki, topraktan,
tunçtan dahî yapılır, tas, bardak ve maşraba gibi (Kaa-mûs Ter.),
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/335.
[103] Buhârî bu hadîsin bâzı
rivayetlerini Sahîh'mın yedi yerinde getirdi: Biri burada; Namâz'da iki yerde.
Hastanın cemâat namazında hâzır bulunacağı.hastalık sınırında ve imâm ancak
kendisine uyulmak İçin imâm yapıldı bâblannda, Hİ-be'de; Beşte Bir'de;
Magâzî'de, Peygamber'in hastalığında ve Tıbb'da. Müslim de Namâz'da
getirmiştir (Aynî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/335-336.
[104] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/336-337.
[105] Hadîslerin başlığa
delâletleri açıktır; bunların bâzı rivayetleri daha Önce de geçmişti.
Enes'in haber verdiği bu vak'a Medine'nin pazar yeri olan Zevrâ'da vukua
gelmişti. Rivayete göre, Peygamber'e getirilen su, bir kişinin abdest almasına
yetecek mıkdârda idi. Su gelince Peygamber parmaklarını içine sokup suyun içinde
yıkamış, ondan sonra bir su kaynağından su nasıl fışkırırsa mübarek parmakları
arasından öyle su fışkırmaya başlamıştır. Bu da koca bir pazar halkının
huzurunda vâki' olmuştur. O gün o sudan abdest alanların sayısı sahîh üzere
zabt edilmiş değilse de, çeşitli rivayetlere göre yetmiş ile üç yüz
arasındadır. Nİ-tekim Enes de bu hadîste onların sayısını yetmiş ile seksen
arasında tahmîn etmiştir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/337.
[106] "Sâ' " beş
Bağdâd rıtlı ile bir üçte bir ntl alan kaba denir. Bir "müdd" de bir
sâ'ın dörtte bir mikdândır. Ancak bu ölçeğin pek ihtilaflı olduğu Kaamûs
Ter-cemesi müdd, sâ', mekkûk, rıtl maddelerinde görülebilir.
Peygamber'in çeşitli mıkdârlarda su ile abdest alıp yıkandığına dâir diğer
bir çok rivayetler de vardır. Buradaki mıkdârlar orta yapılı bir kimsenin yıkanacak
organları üzerinden akacak suyun en az mıkdârını gösterir. Beden azası ıslanıp
üzerinden su aktıktan sonra, bu mıkdârdan az su ile abdestsizlik hâli giderilebilir.
İsraf dedirtmeyecek ziyâdesi de caizdir.
Medine'de kullanılan müdd (1 1/2) ntl mıkdârı alır bir hacim ölçüsüdür.
Dört müdd bir sâ'dır. Ancak müdd ile sâ'ın mıkdârlarıni anlamak, mikyas tutulan
ölçeğin ne kemmiyyette olduğunu bilmeğe bağlıdır. Rıtl'm ise Bağdadîsi,
Şâmî'si, vardır. Yânî birinin küsuru İran, diğerininki Roma ölçüleri olup,
he-sâbda takrîbî bir mıkdârı gösteren iki ölçektir. Bağdadî ntl, 130; daha
doğrusu 28 4/7 dirhemdir. 1 1/2 ntl olan bir Peygamber müdd'ü bu hesaba göre
171 3/7 veya 130 dirhem hesabına göre 173 1/2 dirhem eder. En doğru hesâb ve
takdirde bir dirhem 3,0898 gram ettiğinden, bu mıkdâr su 0,530 gram, yânî yarım
litreden biraz fazla tutar. Bu, Şafiî ile Hicaz fakîhlerinin takdiridir. Ebû
Hanîfe ile Irak fakîhlerine göre ise müdd, iki ntl olduğundan, abdest suyunun
mıkdân 1,060 litre eder ki, beş bardaktan biraz fazladır... Rasûlullah'm buradaki
rivayete göre abdest suyu İşte bu kadar az mıkdârdadır. Gusül için kullandığı
su da bu rivayete nazaran dörtten beş müdd'e kadardır ki, o da 685 5/7'den 857
1/7 dirhem eder kî, yaklaşık olarak 2,120'den 2,650 litre kadar eder. Irak
fakîhlerinin müdd'ü iki ntl i'tibâr ettiklerine göre ise, bu mıkdâr takriben
4,24'ten 5,3 litreye kadardır {Tecrîd Ter., I, 140-142).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/337-338.
[107] Kıssa Irak'ta cereyan
etmiştir. Abdullah ibn Umer, meshettiğini görünce inkâr etmiş. O da
Rasûluîlah'tan gördüğünü söylemiş. Sonra Sa'd ile Umer'in yanında buluşunca
Sa'd, Abdullah'a: Babana mesh mes'elesini sor, demiş. O da sorunca babası
hadîsteki cevâbı vermiştir.
Abdullah ibn Umer, sohbeti kadîm ve rivayetleri çok, kadri yüksek bir
sa-hâbî olduğu hâlde tâ Sa'd'in Irak valiliği zamanına kadar buna muttali' olmaması
yâhud meshin câizliğinin yalnız sefer vaktine münhasır olduğunu zannetmesi
muhtemildir.
Mestler üzerine mesh, seksenden fazla tarîk ile rivayet edilmiştir. Hasen
Basrî bunır yetmiş kadar sahâbîden işitmiştir. Bunu caiz görmeyen Haricîler ile
Şiî-ler'in İleri sürdükleri i'tirâzlar sağlam değildir.
[108] Bu ta'lîki İsmâîlî, Nesâî ve başkaları
mevsûlen rivayet etmişlerdir. Bundan önceki haşiyede verilen bilgiler bu
mevsûl rivayetlerden alınmıştır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/338-339.
[109] Bu hadîsle ilgili haşiye 37. bâbda
verilmişti.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/339.
[110] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/341.
[111] Bu ta'lîki İbn Ebî Şeybe,
Muhammed ibn Munkedir'den mevsûlen rivayet etti. Keza Tirmizî de rivayet etti.
Taberânî de Şâmlılar'ın müsnedinde sahîh bir is-nâd ile Selîm ibn Âmir yolundan
mevsûlen rivayet etmiştir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/341.
[112] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/341.
[113] Sahâbîler'den bir kısmı
yemeklerden, bilhassa et yemeklerinden sonra abdest almayı ve öylece namaz
kılmayı vâcib görmüşlerdir. Bir kısmı da yemekten sonra abdest almayı vâcib
görmemiştir. Birincilere hüccet olacak sahîh hadîsler vardır. İkinciler ise
Amr ibn Umeyye'nin bu hadîsi İle, bundan önceki îbn Abbâs hadîsini hüccet
gösterirler, Abdesti vâcib görmeyenler, Öteki tarafın hüccet edindiği
hadîslerdeki "vudû"'lâf7.ım lügat örfüne yânî el, ağız yaykamağa
hamlediyorlar. O hadîslerdeki vudû'lar, bilfarz şer'î ıstılah üzere alınsa
bileEbû Dâvûd ve Nesâî'nin Câbir ibn Semure'den rivayet ettikleri: = Ateş
değmiş şeyler yedikten sonra abdest almayı terk etmek Rasûlullah 'in en son
hâli oldu" hadîsiyle mensûhtur. Bu neshin bazılarınca ta'lîline göre,
Câhiliyyet'te halk temizlenmemeğe alışkın oldukları için, ateş değmiş yağlı
yemekler yedikten sonra abdest almaları farz olmuştu. İslâm'da temizlik
kararlaşıp yayıldıktan sonra, müslimânlara sırf kolaylık olmak üzere, bu hüküm
neshedilmiştir (Tecrîd Ter.,
1,144-145).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/341-342.
[114] Sevîk yânî kavud,
kavrulup un hâline getirilmiş buğday ve arpa olduğu için ateş değmiş
yemeklerdendir. İşte bundan abdest almak lâzım gelmemiş. Namazdan evvel ağız
çalkalaması da diş aralarında kalan parçalan giderip, namaz esnasında onlarla
meşgul olmamak içindir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/342.
[115] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/343.
[116] Yûnus'un hadîsi Müslim'de
mevsûlen rivayet edilmiştir. Salih ibn Keysân'm hadîsi ise Ebu'l-Abbâs
Serrâc'ın
Müsned'inde mevsûlen rivayet edilmiştir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/343.
[117] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/344.
[118] Bu hadîste ve bundan
evvelki hadîste, namazda uyuklayan kimsenin namazını bozup uyuması tenbîh
buyuruluyor. Böyle olunca uyku hakkındaki ihtilâfları burada özetlemek münâsib
olur. Uyumak haddizatında mı hadestir, yoksa kendisinde hades zannolunacak yer
midir?
Sahâbîler'in bâzısı ile tabiîlerin bâzısı ve imamlardan İshâk ibn Râhûye,
Ha-sen Basrî ve Muzenî, uyumanın mutlak olarak abdest bozucu olduğuna kaail
olmuşlardır. Çünkü İbn Huzeyme'nin Sahîh'mâc Safvân İbn Gassâl'den rivâ-yet
edilen bir hadîste: Ancak dışkıdan,
yâhud sidikten yöhud uyumakları" denilerek uyku, hükümce dışkı ile sidiğe
musâvî sayılmıştır.
Birçokları da Ebû Davud'un rivayet ettiği: Göz kıçın bağıdır" hadîsine
tutunarak, uykunun nefsinde hades olmayıp, hades mazın-nası yânî kendisinde
hades zannolunabilecek yer olduğu re'yinde bulunmuşlardır. Bu takımın da
Zuhrî, Mâlik gibi kimi azı abdest bozucu değildir; Şafiî ile Ebû Hanîfe gibi kimi
mutlaka abdest bozucudur demişlerdir. Bunlar da Müslim'in Enes'ten rivayet
ettiği 'Sahâ-btler uyurlar, sonra
abdest almaksızın namaz kılarlardı" hadîsini sağlamca oturanların uykusuna
hamletmişlerdir. Kimi de uyku abdesti hiç bozmaz, demiştir. Ebû Mûsâ
el-Eş'ârî'nİn, İbn Umer'in, MekhüTun mezhebleri bu idi (Tec-rtd Ter., 1,147).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/344.
[119] Peygamber bunu müstehâb
olarak ekseriya ihtiyar ederdi, vâcib olarak değil. Nitekim hadîsin devamındaki
Enes'în haberi ile müteâkib hadîsteki Peygam-ber'in fiili bunu isbât
etmektedir, yânî namaz vakti abdest almak vâcib olarak değil, müstehâbhk
yoluyla sabittir.
[120] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/345.
[121] Bu yemek, mü'minlerin
annesi Safiyye'nin düğün yemeği idi.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/345.
[122] Şekk eden, râvîlerden
Cerîr'dir. Bununla beraber diğer rivayetlerde bu bağçe-nin Medine'de olduğu
kesin olarak beyân edilmiştir. Câbİr'in rivayetinde bağ-çenin Ümmü Mübeşşer
el-Ensâriyye'ye âid olduğu bildirilmiştir. Demek ki o civarda bir de kabristan
varmış.
[123] Bunların büyük şey
olmamaları, birkaç damla sidikten sakmılmaması veya dile kolay gelen birkaç söz
sarf edilmesi itibariyledir. Yoksa haddizatında her İkisinin hele koğuculuğun
ma'siyet olması dolayısıyle büyük olmak lâzım geleceğine işaret buyurmuştur: o
Zamân siz o iftirayı dillerinizle yetiştiriyordunuz, hiçbir bilginiz
olmayan şeyi ağızlarınızla söylüyordunuz ve bunu kolay sanıyordunuz.
Hâlbuki bu, Allah indinde büyüktür" (en-Nûr: 15).
Zamanımız İlminin tesbîtine göre o yaş çubuklar kuruyuncuya kadar bulundukları
yerde biyomanyetik bir alan meydana getirmekte ve orayı bir takım şerr
kuvvetlerden korumaktadır. İlmin bu îzâhına eriştiren Yüce Allah'a hamd ve
senalar olsun!
[124] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/346-347.
[125] Bu, Buhârî tarafından
yapılmış bir ta'lîktir ki, isnadı bundan evvel geçen bâb-dadır. Bununla Buhârî,
hadîste zikredilen sidikten murâd, bütün sidikler olmayıp, sâdece insan sidiği
olduğuna işaret etmek istemiştir. İşte bunun için "Peygamber insan
sidiğinden başkasını zikretmedi" dedi.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/347.
[126] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/347.
[127] Ayrıca, zikrettiği bu
isnâddaki hikmet, birinci isnadı takviye etmektir. İşte bunun için burada
"se/ni'tu = işittim" lâfzını lasrîlı etmiştir... (Aynî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/348.
[128] Babın maksadı, birbirine
müteânz ve her ikisinde de mefsedet bulunan iki iş meydana geldiği zaman,
onlardan ehven olanının tercih edilmesidir. Şübhesiz bedevinin işemesinde
mescidi pisleten bir mefsedet vardır, işemekten nelıyetmekte ise sidiği kestirmek,
işetmemek ve bununla da bedevinin zararlanması mefsede-tİ vardır. Bu durumda
işemesinden ayrılıncaya kadar onu serbest bırakmak, eh-verj olan hâl çâresidir.
Çünkü mescidin pislenmesi temizlenmesi kaabil bir iştir. Binâenaleyh
nehyelmekte bir fâide değil, ancak bedevîye zarar vermek ve onu helâle eylemek
mefsedeti vardır (Şâh Veliyyullah).
[129] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/348.
[130] Buhârî'nin bu bâbdan maksadı, temizlemeyi
isbâttır. Bu da ya mesciddeki sidik üzerine su dökmek suretiyle olur; mescidi
kazmağa ve toprağı nakletmeğe hacet yoktur -ki bu Şafiî'nin mezhebidir-, yâhud
da toprak gevşek olmazsa suyu üzerinden akıtmakla olur. Bu da Ebû Hanîfe'nin
mezhebidir (Şâh Veliyyullah).
[131] Hakikatte gönderilen
Peygamber'dir. Gönderilmeyi sahâbîlere isnâd etmesi ise mecazdır.
Bu bedevinin Akra' ibn Habis yâhud Uyeynetu'bnu Hısn Fezârî yâhud da
Zu'1-Huveysıra el-Yemânî olduğuna dâir rivayetler vardır. Ebû Davud'un
es-S#nen'indeki bir rivayete göre, yaşlık değen toprağın kazınıp dışarıya
atılmasından sonra yeri üzerine bir kova su dökülmesi emredilmiştir. Müslim'in
rivayetinde, bu bedevîyi yanına çağırıp: "Bu mescidler ne sidik, ne de
başka pislik içindir. Bun/ar ancak Allah'ı zikretmek, namaz kılmak ve Kur'ân
okumak içindir" buyurmuştur (Tecrîd Ter., 1,150).
[132] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/349.
[133] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/350.
[134] Buhârî'nin maksadı,
çocukların sidiğinden temizlemenin, suyu azar azar üzerine dökmek suretiyle
hâsıl olacağı ve yıkamağa hacet olmayacağıdır. Nitekim Şafiî'nin mezhebi budur.
[135] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/350.
[136] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/350-351.
[137] Yânî bu ayakta dikilerek
ve oturarak işemenin hükmünü beyân hakkında bir bâbdır. Hadîsin oturarak işemeğe delâleti
evlâ tarîkiyledir. Çünkü ayakla dike-lerek işeme caiz olunca, oturarak işemek
daha çok caizdir (Aynî).
Buhârî, ayakta işemeği babın hadîsiyle isbât etti. Oturarak işemeği de evlâ
tarîkıyle isbât etti. Sarihler de hükmü böyle takrir eltiler. Bana göre
müellifin babı bağlamaktan maksadı, sırf ayakta işemenin cevazını isbât
değildir. Sanki o: Ayakta işemek de caiz olur, işemenin cevazı yalnız oturmak hâline
münhasır olmaz demiştir (Şâh Veliyyuliah).
[138] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/351.
[139] Bu babı bağlamaktan
maksad şudur: Peygamber'den naklolunan şey, O'nun haceti def için dışarıya
çıktığı zaman uzağa gitmesi, büyük abdesl bozmağa mahsûstur. Çünkü bunda iki
cihetten avret yeri açılır. İşeme sırasında ise arkadaşı arkasında dururken bir
duvarla sütrelenerek işemesi caiz olur.
[140] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/352.
[141] Bu bâb ile bundan evvel
geçen iki bâb, Huzeyfe'nin hadîsidir. Şu kadar var ki, bu hadîslerden her biri
Buhârî'nin ayrı bir şeyhindendir. Onlardan her birine, zikredilen hadîsin
ma'nâlarından bir ma'nâya münâsib olacak bir bâb İsmi yazmıştır. Aralarındaki
münâsebet ise aşikârdır (Aynî).
Müellifin maksadı, bir kavmin süprüntülüğüne işemenin, onlardan İzin istemeğe
muhtâc olmadığını isbâttır. Çünkü kavmin çöplüğü ekseriya pisliklere mahsûs bir
yerdir. Binâenaleyh bu işeme ile onlara bir zarar olmaz (Şâh Veliy-yullah).
[142] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/352.
[143] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/353.
[144] Bu son cümle, Urve'nin
Peygamber'den rivayet etmesi suretinde irsale yânî mür-selliğe muhtemil olur.
Rivayetin Aişe'den; o da Peygamber'den olması suretinde ittisali yânî
muttasılliğı muhtemil olur. Sümme ile beraber zamirin müennes olması,
muttasılhğmı ifâde eder.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/353.
[145] Bu hadîs menînin
temizliğine kaail olmayan Hanefî fakîhlerine hüccettir. Birçok fakîhler de
diğer bir takım hadîslere bakarak menînin temizliğine kaail olmuşlar, bu
hadîste vukuu rivayet olunan yıkamanın mendûbluğuna hamledilrniş olduğunu iddia
etmişlerdir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/354.
[146] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/354.
[147] Buhârî, bâbda, bu bâb
İsmine delâlet edecek bir hadîs zikretmedi. Bâzıları: Bâbda cenabet hadîsini
zikretti, gayrisini kıyâsen ilhak eyledi ve bununla Ebû Dâvûd'-un ve başkasının
rivayet ettiği Ebû Hureyre hadîsine işaret etti... dediler (Aynî).
[148] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/355.
[149] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/355.
[150] Bu eseri Buhârî'nin şeyhi
Ebû Nuaym Kitâbu's-Salât'mda mevsûlen şu lâfızla rivayet etmiştir: Ebû Mûsâ
bize postacılar yurdunda namaz kıldırdı. Orada hayvan fışkıları vardı. Hâlbuki
sahra kapının önünde idi. Kapının önünde kıldır-san!. dediler de Ebû Mûsâ
yukarıdaki sözü söyledi.
Bunu İbnu Ebî Şeybe de Musanna/ında şu lâfızla tahrîc etmiştir: Ebû Mûsâ
bize hayvan fışkısı ve saman üzerinde namaz kıldırdı. Bize burada namaz
kıldırıyorsun, hâlbuki sahra yanıbaşmdadır, dedik. Sahra ve burası musâvîdir,
dedi.
Müellif bu ta'lîkten eti yenilen hayvanların sidiğinin temizliğine istidlal
etmek istedi. Fakat Ebû Musa'nın bir yaygı üzerinde kıldırmış olması
ihtimâlinden dolayı, bunda hüccet yoktur. Bu i'tirâza, asi olan yaygı
olmamasıdır, diye cevâb verildi. Binâenaleyh evlâ olan bu, Ebû Musa'nın
fiilidir. İbn Umer ve daha başkaları gibi sahâbîler, kendisine muhalefet
etmişlerdir. Böyle olunca hüccet olamaz denilmektedir (Kastallânî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/355.
[151] Develerin sidiklerinin
içilmesi bahsi, biri tedâvî, biri de temizlik, pislik yânî halâl ve haram
olmaları bakımlarından tedkîk edilmek gerekir. Arablar'ın deve sidiği ile
tedavi ettikleri sabittir. Müteahhİr İslâm tabîblerinden olan Dâvûd An-tâkî'nin
tezkiresinde, umumiyetle sidiklerinin tıbda kullanıldığı zikredilmiştir. Bu
müellif, sidiğin yedi türlü hastalığa deva olduğunu söylüyor. Deve sidiğini,
insan sidiğinden sonra bütün sidiklerden şifalı sayıyor.
Hayâtu'l-Hayvân sâhibî Demîrî de deve" kelimesinde, "Deve sidiği
ciğer vereminde fayda verir ve cimâda ziyâdelik yapar" diyerek, sidiğin
iki tıbbî özelliği olduğunu beyân eder.
Şârih Aynî de deve sidiğinin ve sütlerinin ishal nev'înden birine ilâç olduğunu
zikrediyor.
Sidiğin temizlik pislik bahsine gelince, ona bundan önceki haşiyede kısaca
temas edilmiştir.
[152] Ebû Kılâbe, son sözü ile
Peygamber'in el-Mâide:33. âyetindeki hükmü infaz eylediğini haber vermiş
oluyor.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/356-357.
[153] Burada Rasülullah'ın
davar ağıllarında namaz kıldığı haber verilmiştir. Hâlbuki deve olan yerde
namaz kılmak caiz olup olmamak mes'elesi de vardır... Deve yataklarında -koyun
ağıllarında olduğu gibi- namaz kılmanın hükmünde ihtilâf edilmiştir.....
Şer'î hükme gelince, fakîhler cumhuru bu gibi yerlerde temiz olmak
şartıy-le namaz kılmaya cevaz vermişlerdir (Tecrid Ter., 11,311-312).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/357.
[154] Bu ta'lîki Abdullah ibn
Vehb, Müsned'mdc mevsûlen rivayet etti.
[155] Bu ta'lîki Abdurrazzâk,
Musannafında mevsûlen rivayet etmiştir.
[156] İbn Sîrîn'in bu eserini
Abdurrazzâk mevsûien rivayet etmiştir. Buhârî'nin bütün bu ta'lîkleri
getirmesi, kendi nazarında su, az olsun çok olsun, ancak değişikliğe uğramakla
murdar olacağına delâlet eder. Nitekim Mâlik'in mezhebi de budur (Kastallânî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/357-358.
[157] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/358.
[158] Buhârî bu kelâm ile
hadîsin, İbn Abbâs tarikiyle Meymûne'nin müsnedlerinden olduğuna işaret
etmiştir. Nitekim Muvatta'da da böyledir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/358.
[159] Bu hadîsin bu bâb altına sokulmasının vechi
şudur:
Misk -aslı
murdar olduğu hâlde- temizdir. Değişikliğe uğrayınca murdarlık hükmünden çıkar.
Su da böyledir. Değişikliğe uğrayınca hükmünden çıkar...
Yâhud da
müellifin muradı, değişikliğe uğramadığı müddetçe sırf dokunmakla suyun murdar
olmayacağı görüşünü te'kîd etmektir. Sıfat tebeddülünün mevsûfda müessir
olacağına işte bu hadîsle istidlal etmiştir. Nitekim kanın sıfatının güzel
kokuya değişmesi, onu zemm'den medhe çıkarmıştır. Suyun sıfatının necasetle
değiştiği zamanki değişmesi de, onu temizlik sıfatından murdarlığa çıkarır
(Kastallânî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/359.
[160] "Uç vasfından -yânı tadı, kokusu,
renginden- biri değişmeyen suyun azı murdar bir şeyle buluşunca murdar olur.
Murdar olmayan çoğudur" diyen imamlara göre, çok suyun (mâu kesîr'in)
mikdârında ihtilâf vardır. Meselâ Şafiî'ye göre çok su, iki külle -iki küp veya
iki testi- mikdânna ulaşandır. Hanefî imamlarına göre de havzu kebîrdir. Ancak
kulleteyn'in mikdârını takdirde ihtilâf olduğu gibi havzu kebîr'in tefsfrinde
de ihtilâf vardır. Bu havz, bâzılarına göre (8 x 8) zirâ'dır, bâzılarına göre
(10x 10), kimine göre (15 x 15), daha bâzılarına göre (20x20) zirâ'dır.
DelîIIerin tafsili fıkıh kitâblarındadır... (Tecrîd Ter., I, 159-160).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/359.
[161] Bunu
İbn Ebî Şeybe, Afusanna/'mda sahîh bir isnâd ile rivayet etmiştir.
[162] Bunu Abdurrazzâk, Saîd ibn Müseyyeb veibnu
Ebî Şeybe farklı isnâdlarla mev-sûlen rivayet etmişlerdir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/360.
[163] Tayâlîsî'nin Şu'be'den yaptığı rivayette bu
hadîste İbn Mes'ûd: "O güne kadar Rasûlullah'ın bunlar aleyhine beddua
ettiğini hiç görmemiştim" demiştir. Demek ki, Rabbİne ibâdeti esnasında
kendisine karşı hakaarette bulunmaları sebebiyle bu bedduaya hakk
kazanmışlardır. Yoksa şahsına ezâ edenlere karşı hilmi, gizli olmayan bir
hakikattir.
Bu hadîsi
Buhârî namazda iken Üzerine murdar bir şey atılan kimsenin namazı
bozulmayacağına delîl olarak getirmiştir. Üzerine atılan necasetin necaset
olduğuna muttali' olmayan musallî elbette namazına devam eder. Nitekim
Pey-gamber'in bu kıssada namaza devam etmelerini, buna hamledenler de vardır.
Ancak namaz esnasında necasetten sakınmanın farz olmadığına kaail miicte-hidler
olduğu gibi, başlangıçta namazın tahakkuk etmesine mâni' olan şey, namaz
esnasında târî olunca namazı bozmaz diyenler de vardır. İşte bu mezheblerde
olanlar, bu hadîsi hüccet yapabilirler. Nitekim İbn Umer, başlama ile devam
arasındaki bu farkı gözetenlerdendir. Namazda iken elbisesinde kan görse hemen
giderilmesine imkân bulursa giderir, bulamazsa gidip yıkar ve namaz kıldığı
yere tekrar gelip bıraktığı yerden devam ederdi. Bu, sahabe ile tabiîlerden bir
cemâatin ve tâbi' olunan imamlardan Evzâî, İshâk ibn Râhûye ve Ebû Sevr'in de
kavlidir. Şafiî ile Ahmed ibn Hanbel namazın iadesine hükmederler. Mâlik'e
göre, vakti içinde iade edilir, vakit geçtikten sonra kaza edilmez (Tecrîd
Ter., I, 164-165).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/361-362.
[164] Bu hadîsin tamâmı inşâallah Hudeybiye kıssasında
müsned olarak gelecektir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/362.
[165] Bu hadîs "Tükürüğün mescidden el ile
kazınması bâbı"nda zikredilmiştir. Bundan tükürük ve sümüğün taharetine
hükmolunuyor. Bunda âlimler müttefiktirler. Yalnız Selmân Fârisî ile İbrâhîm
Nahaî, tükürük ağızdan ayrılınca murdar olur, demişlerdir. Peygamber'in
tükürüğünün her tayyibden daha tayyİb,
her tâhirden.daha tâhir
olduğuna
şübhe yoktur. Diğer kimselere gelince, temiz ağızdan çıkanı temizdir, pis
ağızdan çıkanı pistir. Şarâb içenin içerkenki; ağzı yaralı, irinli kimsenin
tükürükleri pistir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/363.
[166] Bunu
İbn Ebî Şeybe ve Abdurrazzâk, Hasen Basrî'den iki tarîk ile rivayet etmişlerdir.
[167] Bunu Ebû Dâvud, sağlam bir senedle
es-Sünen'inâe rivayet etmiştir.
[168] Bunu da Ebû Dâvûd, İbn Cerîr'den; o da Atâ
ibn Ebî Rebâh tarîkinden rivayet etmiştir.
"en-Nebîz,
faîl vezninde mef'ûl ma'nâsıyledir. Elden bırakılmış ve atılmış gayrı mu'teber
nesneye denir... ve küpe basmakla hâsıl olan hurma ve üzüm şırasına ve içkisine
denir. Şârih der ki, mezkûr vech üzere menbûz bi'z-zarf (yânî kap içine
atılmış) olması, bu isimle anılma sebebidir" (Kactmûs Ter.).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/363.
[169] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/363.
[170] Bunu Abdurrazzâk mevsûlen rivayet etmiştir.
Eğer bununla bâb ismi arasında ne mutabakat var? dersen, abdest almakta yardım
istemenin cevazı cihetinden, diye cevâb veririm; çünkü bu yardım da necaseti
izâle gibidir (Kastallânî).
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve Tercemesi, Ötüken
Yayınları:1/364.
[171]
Peygamber'in yüzünün yaralanması Uhud gazasında vâki' olmuştu.
Suheylî'-nin rivayetine göre yaralayan Abdullah ibn Kamie'dir. Bu, Peygamber'in
yüzünü yaraladığı gibi, dişlerini de zedelemişti. Peygamber'in kızı Fâtıma
kanın dinmediğini görünce, oradaki bir hasır parçasını yakmış, yanığını yaranın
üstüne batırdıktan sonra kan dinmişti.
Sehl, Medine'de en son kalan sahâbîdir. Vefatı takriben 91 hicrî yılında,
100 yaşlarında iken vâki' olmuştur. İşte Sehl bundan dolayı: Bunu benden ziyâde
bilen kalmadı, demiştir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/364.
[172] Bu, İbn Abbâs'm, Peygamber'in gece namazını
müşahede etmek İçin mü'min-lerin annesi bulunan teyzesi Meymûne'nİn yanında
gecelemesi kıssası hakkındaki uzun hadîsin bir parçasıdır. Buhârî bu hadîsi
birçok tarîkten rivayet etmiştir. Bunlardan bâzısı geçti, bâzısı da ileride
gelecektir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/365.
[173] Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i
Buhari ve Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/365.
[174] Peygamber bütün hayâtı
boyunca bu ağız ve diş temizliğine çok önem vermiş, sahâbîlerine her zaman ağız
ve diş temizliği yapmalarını ısrarlı bir şekilde tavsiye etmiştir. Kendisi
dışarıdan eve geldiğinde yaptığı ilk iş ne idi? diye sorduklarında Âişe
annemiz: Eve geldiğinde ilk önce ağız ve diş temizliği yapmaktı, diye cevâb
vermişti. Ölüm hastalığının son demlerinde bile Peygamber'in misvak kullanma
isteğini gösteren Âişe hadîsi, ne kadar önemlidir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/365.
[175] Bunu, Taberânî
ef-Evsat'ta, Bukeyr ibn Sehl'den "Cibril bana büyüğe vermemi
emretti" lâfzıyle mevsûlen rivayet etmiştir.
Buhârî'nin bundan maksadı, Ebû Nuaym'm rivayetinde Ben kendimi
görüyorum" lâfzının düşürülmesi, bunun ru'yâ hâricinde olduğundan değil,
fakat muhtasar olduğundan ileri geldiğini, o rivayette "Erânî"
kelimesinin kısaltmak için düştüğünü ifâde etmektir.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/366.
[176] Rasûlullah bunu, duâ
lâfızlarının hususiyetlerine riâyet etmenin vücûbuna, müteradif ve musâvî
olsalar bile bir lâfzın diğer bir lâfızla değiştirilmeyeceğine İşaret olarak
söylemiştir; bunda birçok sırrlar vardır (Şâh Veliyyullah).
Bunda ma'nâ ile hadîs rivayetini men' edenler lehine bir hüccet vardır. Uyunacağı
zaman abdest almanın, duâ etmenin ve sağ yan üzerine yatmanın müste-hab olduğu
da bundan açıkça anlaşılmaktadır.
Mehmed Sofuoğlu, Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, Ötüken Yayınları:1/367.