1- "Şufa (Hakkı) Taksim Olunmamış Maldadır. Sınırlar
Konduğunda Şufa Yoktur" Babı
3- Bâb: Hangi'komşuluk Daha Yakındır?
Rahman ve Rahfm olan Allah fın ismiyle
(Şufa
Kitabı)
1-.... Câbir
ibn Abdillah (R) şöyle demiştir: Rasûlullah (S) tak-sîm olunmamış her şeyde
şuf'a (hakkı) ile hükmetti. Sınırlar konulup yollar ta'yîn edildiği zaman
artık şuf'a hakkı yoktur [2].
Hakem ibnu Uteybe:
Şufa hakkına sâhib kişi, malı satmak isteyen ortağına satmadan önce izin
derdiğinde, artık izin veren ortak için şufa kalmaz, demiştir. eş-Şa'bî de: Her
kim kendisi hâzır ve şâhid iken şuf ası satılır da bu satışı değiştirmezse,
artık onun şufa hakkı yoktur, demiştir [3],
2-.......Tabiî
olan Amr ibnu'ş-Şerîd şöyle demiştir: Bir kerre Sa'd ibn Ebî Vakkaas'm yanında
durmuştum. Akabinde Misver ibnu Mahreme geldi ve elini.benim bir omuzumun
üzerine koydu. Bu sırada Peygamber'in âzâdh kölesi Ebû Râfi' geldi ve:
— Yâ Sa'd, hanen içinde bulunan iki odamı
(satacağım), benden bunu satın al, diye teklif etti.
Sa'd ibn Ebî Vakkaas:
— Vallahi ben onları satın almıyorum, dedi.
Misver ibnu Mahreme de hemen:
— Vallahi sen bu iki odayı elbette satın
alacaksın, dedi. Sa'd, Ebû Râfi'e:
— Vallahi ben sana
dörtbin dirhemden fazla vermem, bu da ceste ceste yâhud kesik kesik olacak,
dedi.
Ebû Râfi' de:
— Bu iki odaya
karşılık bana (başkası tarafından) beşyüz dînâr verilmiştir. Eğer ben
Peygamber(S)'i "Komşu komşuya en hakklı bir şejî'dir" buyururken
işitmemiş olsaydım, bu iki odalı mekânımı, ona karşılık beşyüz dînâr teklîf
edilmiş olduğum hâlde, onu sana dörtbin dirheme vermezdim, dedi.
Akabinde o yeri Sa'd'e
verdi [4].
3-.......
Âişe (R): Ben:
— Yâ Rasûlullah! Benim
iki komşum vardır. (Hediye vermek istediğimde) hediyemi bunlardan
hangisine evvelâ vereyim? diye sordum.
Rasûlullah (S):
— "Kapısı sana en yakın olan komşuna
ver" buyurdu [5]
[1] el-Câmi'u's-Sahîh'in nüshalarını rivayet eden râvîler
bu kitâb ve bâb başlıklarını değişik şekilde getirmişlerdir. Ebû Zerr
el-Herevî, el-Müstemlî'den buradaki gibi rivayet etmiştir. Ebû Zerr'in yine
el-Müstemlî'den gelen diğer rivayetinde "Kitâbu's-Selem fî'ş-Şuf'a"
şeklindedir.
Bu son rivayete göre
şufa bahsi selemin tamamlayıcı bölümlerinden oluyor.
[2] Şufa, lügatte, bir şeyi diğer bir şeye zamm ve ilâve
etmektir. Bu suretle şuf'a, biri iki; teki çift yapmaktan ibaret oluyor. Şeriat
örfünde şuf'a: Satılan bir mülk üzerinde ortaklık veya komşuluk sebebiyle,
satılan bu mala müşteri üzerinde takarrür eden şartlar dâiresinde cebren mâlik
olma hakkını hâiz olmaktır. Daha açık bir deyişle, şuf'a, satılan bir malı
müşteriye kaça verildiyse o fiatla mal edinme hakkına mâlik olmaktır. Meselâ
bir akarın iki veya daha fazla hissedarları, onun şâyialı bir hissesini satın
alan üçüncü bir şahsa karşı şuf'a hakkını hâizdir. Bu hakk, adı anılan mülkte
ortaklıktan doğmaktadır. Ortaklardan biri şâyialı hissesini üçüncü bir şahsa
temlik etse, herbir hissedar üçüncü şahıstan bedelini vererek o malı cebren
satın almak hakkını hâizdir.
Taşınmaz mallar
üzerinde şufa hakkı, o mal taksim olununcaya kadar devam eder. Meselâ bir
tarla ve bahçe taksim edilip de sınırlar ayrılarak yollar ta'yîn edildiği zaman
şuf'a nihayet bulur.
Hadîsin başlığa
delîlliği apaçıktır. Bu hadîs, Buyu' Kitâbı'nda da geçmiş ve orada bâzı
açıklamalar verilmişti.
[3] Buhârî'nin başlığa delîl için getirdiği Hakem'in sözü
ile eş-Şa*bî'nİn sözünü îbn Ebî Şeybe, senedleriyle rivayet etmiştir.
[4] Hadîsin başlığa delîîîiği "Evinin içinde bulunan
iki odamı benden satın al" sö-zündedir. Çünkü bunda ortağın, şuf a
hakkından dolayı satıştan önce kendi ortağına satış arzetmesi vardır.
Bu hadîste dört sahâbî
ismi geçmiştir: Ebû Râfi', Sa'd ibn Ebî Vakkaas, Misver ve Mahreme. Ebû Râfi',
Misırlı'dır.
Evvelâ Abbâs'ın kölesi
idi. Abbâs, Peygamber'e hibe etmiştir. Abbâs müs-lümân olunca, Ebû Râfi',
Abbâs'ın İslâm'a girişini Peygamber'e müjdelemiş. Peygamber de bu müjdeye
karşılık kendisini hürriyete kavuşturmuştur. Alî'nin halîfeliği zamanında
ölmüştür (Umdetu'l-Kaarî).
Bu hadîs, şuf a
hakkının subûtu hususunda en mühim şer'î esâsları ihtiva etmektedir. Bunlardan
biri; "Komşu komşunun malında en haklı bir şefi'dir" esâsıdır.
Diğer bir esâs, şuf'a
hakkının mutlak olarak sabit olmasıdır. Bunda bu hakkı hâiz olan şefî'in hâzır
gâib; şehirli, köylü; müsiim, zımmî; küçük, büyük olmasının hiçbir farkı
yoktur.
[5] Hadîsin başlığa uygunluğu, hangi komşunun daha yakın
olduğunu açıklayıp ce-vâblaması yönündendir.
Buhârî'nin hediye
hakkında gelen bu hadîsi Şuf a Kitâbı'nda zikretmesi, komşuluk hakkının
ehemmiyetini beyân ve şuf'a için de kıyâsa dayanak olabileceğini bildirmek
içindir. Hattâ şârih Kastallânî, Buhârî'nin Âişe hadîsini burada sevketmesi en
yakın komşunun şuf'aya hakk kazanacağı hakkındaki Küfe ehli mezhebini tercih
ettiğini iş'âr İçindir diyor ki, ehli Küfe ile Hanefîler'i kasdet-miş
olacaktır. Fîlhakîka, komşu şuf'asımn subûtu hakkında âlimler ihtilâf etmişlerdir.
Hanefî imamları yalnız bitişik komşu için şuf'anın subûtunu kabul etmişlerdir.
Bitişik olmayanlara şuf'anın şümulünü kabul etmemişlerdir. Şuf'anın
vucûbundaki gaye, hâriçten gelecek ezâ ve rahatsızlığı def etmektir...