2- Yitik Deve(Nin Alınıp Alınmıyacağı) Babı
3- Koyun Yıtıgı(Nın Hukmunu Beyan) Babî
4- Bâb: Buluntunun Sahibi Bir Sene İ'lândan Sonra
Bulunmazsa, Artık O Şey Onu Bulup Alanındır
6- Bâb: Bir Şahıs Yolda Bir Hurma Dânesi Bulduğu Zaman
{Bunu Alıp Yemesi Caiz Olur)
7- Bâb: Mekke Ehlinin Buluntu Eşyası Nasıl İ'lân Edilir?
8- Bâb: Hiçbir Kimsenin Hayvanı İzinsiz Olarak Sağılmaz
9- Bâb: Buluntu Eşyanın Sahibi Bir Sene Sonra Geldiği
Zaman, Bulan Onu Sahibine Verir
11- Buluntu Eşyayı İ'lân Eden, Fakat Onu Sultana Teslim
Etmeyen (Veya Yükseltmeyen) Kimse Babı
(Yerde
Bulunup Kaldırılan Buluntu -Şeyin Hükmünü Beyân-Hakkında Kitâb) [1]
1-.......Bize
Şu'be tahdîs etti. H ve bana Muhammed ibn Beşşâr tahdîs edip şöyle dedi: Bize
Gımder tahdîs edip şöyle dedi: Bize Şu'be, Seleme'den tahdîs etti. O söyle
demiştir: Ben Suveyd ibn Ga-fele'den işittim, o şöyle dedi: Ben Ubeyy ibn
Ka'b(R)'a kavuştum da o şöyle dedi: Ben bir kese (bulup) aldım; içinde yüz
dînâr vardı. Akabinde Peygamber(S)'e geldim (ve söyledim). "Onu bir sene
bildirip i'lân et" buyurdu [3]. Ben
de bu keseyi bir sene i'lân ettim. Fakat onu tanıyan kimseye tesadüf etmedim.
Sonra Peygamber'e geldim. Peygamber: "Bir sene (daha) bildir"
buyurdu. Onu bir sene daha i'lân ettim. Fakat sahibini bulamadım. Sonra üçüncü
defa Peygamber'e geldim. Bu sefer Peygamber: "Bu paranın kesesini,
sayısını ve kesenin ağız bağını iyi koru. Sahibi gelir (de bunları doğru haber
verir) ise keseyi ona ver, gelmezse onunla yararlan"buyurdu. Ben de onunla
faydalandım.
Hadîsin râvîsi Şu'be
dedi ki: Ben bir zaman sonra Seleme ibn Ku-heyl'e Mekke'de kavuştum. Seleme
bana: Suveyd ibn Gaf ele, Ubeyy'in bulduğu bu paranın üç yıl mı, yâhud bir yıl
mı i'lân edildiğini söylediğini iyi bilmiyorum, dedi [4].
2-.......Zeyd
ibnu Hâiid el-Cuhenî (R) şöyle demiştir; Bir bedevî Peygamber'e geldi ve O'na
bulup da kaldırdığı buluntu birşeyin hükmünü sordu. Peygamber (S):
— "Onu bir sene i'lân et, sonra bunun
çıkınım ve ağız bağını saklayıp koru. Bu müddet içinde birisi gelir de o
buluntuyu ve onun sıfatlarım sana haber verirse (onu kendisine ver); kimse
gelmez ise kendin onunla nafakalan" buyurdu.
Sorucu kişi:
— Yâ Rasûlallah! Yitik koyunun hükmü nedir?
dedi. Rasûlullah:
— "O, ya senin, ya mü'min kardeşinin,
yâhud da kurdundur (yânî bu yitik koyunu sen alır, i'lân eder de sahibini
bulamazsan sana âiddir; sen almaz da mü'min kardeşin alırsa, o, onu alıp
koruyan o mültekıtındır; o da almazsa artık koyun kurdundur)" buyurdu.
Bu defa da o kimse:
— Yitik devenin hükmü nedir? diye sordu.
Bu defa Peygamber'in
yüzünün rengi değişti ve:
— "Kayıp deveden sana ne var? O hayvanın
tabanı ve su tulumu berâberindedir. (Sahibi buluncaya kadar) kendisi suya
gelir ve ağaç yer" buyurdu [5].
3-.......Bize
Süleyman ibn Bilâl, Yahya ibn Saîd'den; o da el- Munbaıs'ın himayesinde bulunan
Yezîd'den tahdîs etti. Yezîd, Zeyd ibn Hâlid(R)'den şöyle derken işitmiştir:
Peygamber(S)'e buluntu şeyin hükmü soruldu. Zeyd ibn Hâlid kesin olarak söyledi
ki: Peygamber
sorucuya:
— "Sen onun çıkınını ve ağız bağını iyice
tam. Sonra onu bir
sene bildir, i'lân
et" buyurdu.
el-Munbaıs'm âzâdlısı
Yezîd şöyle diyordu: Eğer (buluntu) i'ti-râf edilmezse, onu bulup almış olan
kimse onunla nafakalanır ve buluntu onun yanında bir emânet olmuştur.
(Süleyman ibn Bilâl dedi ki:) Yahya ibn Saîd şöyle dedi: İşte bu "Onun
yanında bir emânet olmuştur" sözü, Rasûlullah'ın hadîsi içinde mi, yoksa
Yezîd'in kendi tarafından söylediği birşey mi olduğunu bilmediğim şeydir.
Sonra o sorucu:
— (Yâ Rasûlallah!)
Koyun yitiği hakkında nasıl görürsün? dedi. Peygamber:
— "Onu tut, al. Çünkü o ancak senin yâhud
mü'min kardeşinin yâhud da kurdundur" buyurdu.
el-Munbaıs'ın âzâdlısı
Yezîd: O, yânî koyun yitiği de i'lân edilir, dedi.
Sonra sorucu tekrar
Peygamber'e:
— Deve yitiği hakkında nasıl re'y edersin?
dedi. Zeyd ibn Hâlid dedi ki: Bunun üzerine Peygamber:
— "Ona serbest
bırak! Çünkü onun ayakkabısı ve su tulumu berâberindedir. Sahibi su başında onu
buluncaya kadar o kendisi su başına gelir ve ağaçlan yer (yânî yaradılışı
kuvvetlidir, korumaya ihtiyâcı yoktur)" buyurdu [6].
4-.......
Zeyd ibn Hâlid (R) şöyle demiştir: RasûlulIah(S)'a bir adam geldi de yerde
bulunup alınan şeyin hükmünü sordu. Rasûlullah:
— "Çıkınım ve ağız bağını tanı(yıp koru),
sonra da onu bir sene bildirip i'lân et. Eğer sahibi gelirse verirsin. Sahibi
gelmezse, artık senin hâlin onunladır" buyurdu.
O sorucu kişi:
— Koyun yitiğinin hükmü nedir? dedi.
Rasûlullah:
— "O senindir, yâhud mü'min kardeşinindir,
yâhud da kurdundur" buyurdu.
O kimse bu defa:
— Deve yitiğinin hükmü nedir? dedi.
Rasûlullah:
— "Onu almaya senin ne hakkın var? Onun
ayakkabısı ve su tulumu berâberindedir. Sahibi ona kavuşuncaya kadar kendisi
suya gelir ve ağaçları yer" buyurdu [7].
Ve el-Leys ibn Sa'd
şöyle dedi:
Bana Ca'fer ibnu
Rabîa, Abdurrahmân ibn Hürmüz'den; o da Ebû Hureyre'den tahdîs etti ki, Rasûlullah
(S), İsrâîl oğulları'ndan bir adam zikretti.
O adam İsrâîl
oğullarının birinden Ödünç olarak bin dînâr vermesini istedi... hadîsini
şevketti. Ona ödünç veren kimse deniz kenarına çıktı da malını getirmiş bir
gemi görmek umuduyla bakıyordu. Sahilde bir ağaç parçasıyle karşılaştı. Onu
ailesinin evde yakması için aldı. Evde onu parçalayınca içinde paraları ve
mektûb sahîfesini buldu [8].
5- Bize
Muhammed ibn Yûsuf tahdîs edip şöyle dedi: Bize Suf-yân, Mansür'dan; o da
Talha'dan; o da Enes ibn Mâlik'ten tahdîs etti. Enes ibn Mâlik (R): Peygamber
(S) giderken yolda bir hurmaya rast-geldi de: "Bunun sadaka hurması
olmasından korkmasaydım muhakkak onu alır yerdim" buyurdu demiştir [9].
Ve Yahya ibn Saîd
el-Kattân şöyle dedi [10]:
Bize Sufyân es-Sevrî tahdîs edip şöyle dedi: Bana Mansûr (ibnu'l-Mu'temir)
tahdîs etti. Ve Zaide ibnu Kudâme de yine Mansür'dan; o da Talha ibnu Mu-sarrıftan
söyledi ki, o: Bize Enes tahdîs etti, demiştir.
Buhârî dedi ki [11]: Ve
bize Muhammed ibn Mukaatil tahdîs edip şöyle dedi: Bize Abdullah ibnu'l-Mubârek
haber verip şöyle dedi: Bize Ma'mer (ibn Râşid), Hemmâm ibn Münebbih'ten; o da
Ebû Hurey-re(R)'den haber verdi ki, Peygamber (S) şöyle buyurmuştur: "Ben
ailemin yanına döner gelirim de döşeğimin üzerine düşen bir hurmayı bularak
alır, yemek üzere onu kaldırırım, sonra sadaka (hurması) olmasından korkarım da
onu muhakkak surette bırakırım" [12]
Ve Tâvûs el-Yemânî,
İbn Abbâs'tan; o da Peygamber'den söyledi ki, Peygamber (S): "Mekke'nin yitiği
ancak sahibi lehine koruyacak olan i'lâncı için müstesna, alınıp
kaldırılmaz...*' buyurmuştur [13].
Ve Hâlid el-Hazzâ,
Ikrime'den; o da İbn Abbâs'dan söyledi ki, Peygamber (S): "Mekke'nin
yitiği i'lân ediciden başka kimse tarafından alınıp kaldırılmaz" buyurdu [14].
Ve Ahmed ibn Sa'd
şöyle dedi [15]: Bize Ravh tahdîs etti.
Bize Zekeriv/yâ tahdîs etti. Bize Amr ibn Dînâr, İkrime'den; o da İbn Abbâs'tan
tahdîs etti. Rasûlullah (S): "Mekke'nin dikenli ağacı kesilmez, av hayvanı
ürkütülmez, yitik eşyası i'lân edecek kimseden başkasına (alıp kaldırması)
halâl olmaz, yeşil otu koparılmaz" buyurdu. Abbâs: Yâ Rasûlallah, ızhır
bitkisi müstesna olsun, dedi. Rasûlullah: "Izhır otu müstesnadır"
buyurdu.
6-.......Ebû
Hureyre (R) tahdîs edip dedi ki: Azız ve Celü olan Allah, Rasûlü'ne Mekke
fethini müyesser kılınca, Rasûlullah (S) insanlar içinde ayağa kalktı, Allah'a
hamd ve sena etti, sonra şöyle buyurdu: "Muhakkak ki Allah fili Mekke'ye
girmekten men' etmiştir. Rasûlünü ve mü'minleri de (bir defa olarak) Mekke
ahâlîsine musallat etmiştir, Mekke benden evvel hiçbir kimse için asla halâl
olmuyordu. O yalnız bir gündüzün bir saatinde benim için halâl kılınmıştır.
Benden sonra da hiçbir kimse için ebediyyen halâl olmayacaktır. Mekke'nin av
hayvanları ürkütülmez, dikeni (bile) ko-parılmaz. Yitiğini kimse (elini uzatıp)
alamaz. Meğer ki sahibini arayıp bulmak isteyen olsun. Her kimin bir kimsesi
öldürülürse o, iki şeyden hangisi kendi hakkında daha hayırlı ise onu
isteyebilir (yânî iki şey arasında muhayyerdir): Ya kendisine diyet verilir
yâhud öldüren kimse kısâsen öldürülür".
Abbâs:
— Yâ Rasûlallah!
Izhırdan başka. Zîrâ bizler onu kabirlerimizde ve evlerimiz(in inşâsın)da
kullanıyoruz, dedi.
Bunun üzerine
Rasûlullah:
— "Izhırdan başka'' buyurdu.
Bunun akabinde Yemenli
bir zât olan Ebû Şâh ayağa kalktı ve:
— Bunları benim için yazınız yâ Rasûlallah!
dedi.
Rasûlullah da:
— "Bunları Ebû Şâh için yazınız"
buyurdu. Râvî Velîd dedi ki: Ben Evzâî'ye:
— "Benim için yazınız yâ Rasûlallah!"
sözü nedir? dedim.
— Rasûlullah'tan
işitmiş olduğu şu hutbenin yazılmasını istedi, dedi [16].
7-.......
îbn Umer(R)'den: Rasûlullah (S) şöyle buyurmuştur:
"Hiçbir kimse
diğer birinin hayvanının sütünü onun izni olmaksızın sağmasın. Sizden biriniz
yiyecek ve içeceklerinin saklandığı mahzenine gelinmesini, dolabının
kırılmasını ve oradaki yiyeceklerinin naklolunmasını ister mi? Hayvanlarının
memeleri de insanlar için onların yiyeceklerini muhafaza ederler. Onun için
hiçbir kimse diğerinin hayvanının sütünü, onun izni olmak müstesna, asla
sağmasın" [17].
Çünkü o, bulanın
yanında bir vediadır.
8-.......Zeyd
ibn Hâlid el-Cuhenî(R)'den (şöyle demiştir): Bir adam; bulduğu bir yitiğin
hükmünü Rasûlullah'a sordu. Rasûlullah (S):
— "Onu bir sene i'lân et. Sonra onun ağız bağını
ve çıkınını iyice tam. Sonra onunla nafakalan. Eğer sahibi gelirse, onu
sahibine eda et" buyurdu.
Sahâbîler (Ebû Zerr ve
Ebu'l-Vakt'te: O adam):
— Yâ Rasûlallah! Koyun yitiğinin hükmü nedir?
dediler. Rasûlullah:
— "Onu tut. Çünkü o ya senin, ya mü'min
kardeşinin, yâhud da kurdundur (yânî bu yitik koyunu sen alır, i'lân eder de
sahibini bulamazsan, sana âiddir. Sen almaz da mü'min kardeşin alırsa onundur;
o da almazsa artık koyun kurdundur)" buyurdu.
O adam:
— Yâ Rasûlallah! Yitik devenin hükmü nedir?
diye sordu. Zeyd ibn Hâlid dedi ki: Rasûlullah öfkelendi; hattâ iki yanağı
yâhud yüzü kızardı.
Sonra:
— "Ondan sana
ne?Sâhibi ona kavuşuncaya kadar o hayvanın ayakkabısı ve su tutumu
berâberindedir" buyurdu [18].
9-.......Bize
Şu'be, Selemetu'bnu KuheyFden tahdîs etti. O şöyle demiştir: Ben Suveyd ibn
Gafele'den işittim, o şöyle dedi: Ben Sel-mân ibn Rabîa ve Zeyd ibn Sûhân ile
beraber bir gazvede bulundum. Derken bir kamçı buldum. Bunlardan biri bana:
— O kamçıyı at, dedi.
Ben:
— Hayır atmam, lâkin
eğer sahibini bulursam (bunu ona veririm); sahibini bulamazsam onunla
faydalanırım, dedim.
Gazadan döndüğümüzde
hacc yaptık. Akabinde ben Medîne'ye uğradım. Ubeyy ibn Ka'b'a düşürülmüş
kamçıyı almanın hükmünü sordum. Ubeyy şöyle dedi:
— Ben Peygamber (S)
zamanında içinde yüz dînâr olan bir kese buldum. Onu Peygamber'e getirdim.
Peygamber: "Bunu bir sene (insanların toplantı yerlerinde) bildir, i'lân
et" buyurdu. Ben de bir yıl onu i'lân ettim. Sonra Peygamber'e geldim.
Peygamber yine: "Onu bir yıl i'lân et" buyurdu. Ben onu bir yıl daha
i'lân ettim, sonra Peygamber'e geldim. Peygamber yine: "Onu bir yıl i'lân
et" buyurdu. Ben onu bir yıl i'lân ettim, sonra dördüncü defa Peygamber'e
geldim. Peygamber: "Dinarların sayısını, ağız bağını, kabını iyi tanı.
Eğer sahibi gelir(Ğe sayısını, çıkınını, ağız bağını haber verirce -keseyi ona
ver-; gelmezse onunla yararlan" buyurdu [19].
10- Bize
Abdan tahdîs edip şöyle dedi: Bana babam Usmân ibn Cebele, Şu'be
ibnu'I-Haccâc'dan; o da Seleme ibn Kuheyl'den olmak üzere (yukarıda zikredilen)
bu hadîsi haber verdi. Bu rivayette Şu'be şöyle dedi: Ben bir zaman sonra
Mekke'de Seleme ibn Kuheyl ile buluştum. Bu sefer Seleme bana: Suveyd, Ka'b'ın
bulduğu bu paranın üç w\ mı, yoksa bir yıl mı i'lân edildiğini söyledi, pek iyi
bilmiyorum, dedi [20].
11-.......Zeyd
ibn Hâlid(R)'den (o, şöyle demiştir): Bir çöl bedevisi Peygamber'e gelip,
bulunmuş yitik eşyanın hükmünü sordu.
Peygamber (S):
— "Bunu bir sene i'lân et. Eğer bunun
çıkınını ve ağız bağını sana haber veren bir kimse gelirse (bunu ona ver).
Kimse gelmezse bununla sen nafakalan" buyurdu.
Bedevi, Peygamber'e
deve yitiğinin hükmünü sordu. Bunun üzerine Peygamber'in yüzü değişti ve:
— "Ondan sana ne? Su tulumu ve
ayakkabıları berâberindedir. Kendisi suya gelir ve ağaçları yer. Sahibi onu
buluncaya kadar, onu kendi başına bırak!" buyurdu.
Bedevi bu sefer
Peygamber'e koyun yitiğini sordu. Peygamber:
— "O senin yâhud mü 'min kardeşinin yâhud
da kurdundur (yânî bu yitik koyunu sen alır, i'lân eder de sahibini bulamazsan,
sana âid-dir. Sen almaz da mü'min kardeşin alırsa, o bulup alanındır; o da almazsa
artık koyun kurdundur" buyurdu.
12-.......el-Berâ',
Ebû Bekr'den; hbü Bekr (K) şöyle demiştir:
Ben (oranın etrafını
araştırıp gözetlemek için) gittim. Derken koyunlarını (bulunduğumuz kayaya
doğru) sürmekte olan bir koyun çobanı ile karşılaştım. Ona:
— Sen kimin çobanısın? dedim.
O da Kureyş'ten ismini
belirttiği bir adamın çobanı olduğunu söyledi. Ben de onu tamdım. Bu sefer ben
ona:
— Senin koyunlarında sütlüsü var mı? dedim.
— Evet vardır, dedi.
— Peki benim için süt sağar mısın? dedim.
— Evet sağarım, dedi.
Ben ona emrettim de
koyunlarından birini tuttu. Sonra ona koyunun memesi üzerindeki tozları silkelemesini
emrettim. Sonra da ellerini silkeleyip temizlemesini emrettim. Râvî:
Avuçlarından birini diğerine vurup şöylece temizlediğini söyledi. Akabinde
benim için bir içimlik mikdân süt sağdı. Ben Rasûlullah için deriden bir kab
yapmıştım, ağzında bir bez vardı. Sütün üzerine biraz su döktüm, hattâ kabın
aşağısı biraz soğudu. Nihayet Peygamberdin yanına geldim ve:
— İç yâ Rasûlallah, dedim.
Rasûlullah içti, ben
de bundan hoşnûd oldum [23].
[1] Müstemlî ve Nesefî'nin nushalanndaki başlık böyledir.
tbnu't-Tîn ile İbnu Battâl'ın şerhlerinde de bu rivayet tercih edilmiştir. İbn
Hacer, Aynî ve Kastallânî şerhlerinde de böyledir. Bâzı Buhârî nüshalarında ise
"Besmele"den sonra yalnız. 1. baba âid unvan görülmektedir.
[2] el-Laktu, yerden bir şeyi kaldırıp almak ma'nâsına
birinci bâbdan masdârdır.
el-Meiikuut ve
el-Lakît; yerden kaldırılıp alınmış nesneye denir.
el-Lakat, el-Lukta ve
el-Lukata; Yerden kaldırılan buluntu şeye denir.
et-îitikaaî: Ansızın
bir nesne üzerine uğrayıp muttali' olmak, yere düşmüş nesneyi kaldırıp almak
ma'nâsmadır... (Kaamûs Ter,).
el-Lukata, fıkıhta:
Yerde bulunan ve sahibi bilinmeyen maldır.
[3] Sarihler metindeki "Arrifhâ..." emrini,
yitik bir şey bulup da alan kimsenin sokaklarda, halkın toplantı yerlerinde,
cemâat çıkarken mescid kapılarında ve daha bunlara benzer yerlerde "Kimin
birşeyi kaybolduysa gelsin benden sorsun, istesin" diye nida etmesidir,
suretinde tefsîr ve ta'rîf etmişlerdir.
[4] Senedde görüleceği üzere bu hadîsi Şu'be, Seleme'den;
o da Suveyd ibn Gafe-le'den; Suveyd de Ubeyy ibn Ka'b'dan rivayet etmiştir.
Buhârî'nin bu senedine göre, bu bulunan yüz dînâr kıssasını Suveyd, Ubeyy ibn
Ka'b'dan işitip Sele-me'ye bildirmiş.
Seleme de Şu'be'ye bu paranın bulan kimse tarafından üç sene İ'lân
edilmesi emromnduğu şeklinde rivayet etmiştir. Aradan on senelik bir zaman
geçtikten sonra, Seleme ile Şu'be Mekke'de buluşmuşlar, bu buluşmada Seleme,
Şu'be'ye; vaktiyle ona rivayet ettiği bu kıssanın zamana âid kısmını Suveyd'den
üç sene mi, yoksa bir sene olarak mı işittiğini pek iyi bilmediğini
söyleyerek, bu husustaki tereddüdünü ortaya koymayı dînî bir vazîfe saymıştır.
Bu şekilde rivayet, İslâm hükümlerinin ne kadar ciddî bir dikkatle zabtedilip,
hafızadan hafızaya aynı titizlikle naklolunduğunun parlak bir Örneğidir.
Şu'be'nİn Seleme ile Mekke'deki bu ikinci buluşmasının birinciden on sene
sonra olduğunu, Müslim'in bir rivayeti îzâh etmektedir.
Seleme'nin zamana âid
olan bu şübhesi fıkhî hüküm üzerine te'sîr etmiş, ve yitik birşey bulan
kimsenin ancak bir sene ta'rîf ve i'lân etmesi esâsı kabul edilmiştir. Çünkü
şübhe, şübhe edilen şeyin düşmesini gerektirir ki, o da üçtür
Böylece kesin olan bir
sene İle amel etmek vâcib olmuştur. Hadîsi Seleme'den şekksiz olarak bir sene
şeklinde rivayet edenler de vardır.
Şârih İbn Battal:
"Fetva imamlarından hiçbirisi hadîsin zahirine bakarak buluntunun i'lân
müddetini üç sene olarak hükmetmemişlerdir" demiştir.
[5] Hadîsin başlığa uygunluğu "Deve yitiği"
sözündedir
[6] Hadîsin birinci kısmında altın, gümüş gibi kıymetli
ma'denler ile hayvanlardan başka yitik eşya bulan kimsenin bulduğu şeyler
hakkındaki hüküm bildirilmiştir. Bu hüküm Ubeyy ibn Ka'b hadîsinde de
bildirilmişti.
Deve ve koyun
yitiklerinin hükmünü beyân için Buhârî ayrı ayrı iki bâb açmış ve her birinde
farklı sened ve metin ile Zeyd ibn Hâlid hadîsini sevketmiş-tir. Koyun
yaradılışı i'tibâriyle yırtıcı hayvanlara karşı koyamayacağı için, sürüden
ayrılmış ve bağından boşanmış, serseri bir halde gezmekte bulunuşu, korumak
İçin "Dâlle - Yitik" sayılmış ve sahibi geldiğinde verilmek üzere tutulup
alıkonulması emredilmiştir. Devenin korumaya ihtiyâcı olmadığından dâlle olarak
tutulması uygun görülmemiştir. Âlimler at, sığır gibilerini de deveye kıyâs
etmişlerdir. Ancak bu hayvanların kırlardaki durumlanyle yolu, mescidi, okulu
olan meskûn yerlerdeki durumları arasında fark gözetilmiştir. Kırlarda bu
hayvanlar daha emniyette görülmüşler, şehirlerde ise tehlikeye ve kasb edilmeye
ma'rûz sayılıp tutulmalarına hükmedilmiştir.
[7] Hadîsin başlığa delîlliği "Sahibi gelmezse artık
senin hâlin onunladır" sözün-dedir. Hadîs daha önce de geçmişti.
[8] Hadîsin başlığa uygunluğu "Bir odun parçasıyla
karşılaştı ve onu ailesine yakacak bir odun olarak aldı" sözündedir.
Hadîs, geniş bir metinle Kefâlet'te de geçmişti.
[9] Hadîs sarihlerinin
beyânına göre, hadîste hurma, ihtirâzî bir kayıd olarak zikredilmiş değildir. Bir hurma kıymetindeki her hakîr şey de
böyledir; almak caizdir.
[10] Bunu Müsedded, kendi Müsned'indt Yahya'dan muttasıl
senediyle rivayet etmiştir. Bunu Tahâvî de Müsedded tarîkinden tahrîc etmiştir.
[11] Bâzı nüshalarda burada tahvilden sonra ve bize tahdîs
etti şeklindedir.
[12] Buhârî bu hadîsi de Buyu' Kitâbı'nda tahrîc etmiştir.
Her iki hadîsin
medlullerine ve buradaki rivayet sebeblerine göre yola atılmış veya düşmüş bir
hurma ve bu değerdeki küçük şeyler, yitik eşya mâhiyetinde olmayıp, almak ve
i'lâna luzûm olmadan yemek caizdir. Sahibi taleb etmeyeceği muhakkak olduğu
için lukata yânî buluntu eşya mâhiyetini hâiz değildir. Peygamber'in almaması
yoladüştüğü için değil, sadaka hurması olması ihtimâlinden dolayı sakınmak
içindir. Çünkü sadaka Peygamber için ve ev halkı için haram idi.
[13] Buhârî bunu Hacc Kitâbı'nda "Mekke'de kıtal halâl
olmaz bâbı"nda mevsûlen getirdi.
[14] Buhârî bunu da Buyu' Kitâbı'nın evvellerinde
"Suvâ hakkında söylenen şey bâ-bı"nda mevsûlen getirdi.
[15] Bunu el-İsmâîlî ve Ebû Nuaym senedli olarak rivayet
ettiler.
[16] Hadîsin başlığa delîliiği "Mekke'deyere düşen
şey, sahibini arayacak kimseden başkasına halâl olmaz" sözüdür.
Bu hadîsi Müslim, Hacc KUâbı'nm 82. babında
getirmiştir.
[17] Rasûlullah, memedeki sütü, sahibinin izni olmaksızın
alınmasının lâyık olmaması hususunu, dolabda muhafaza edilen yiyeceğe
benzetmiştir.
Hadîs metnindeki
"Mâşiye" sözü deve, sığır, davar hayvanlarında kullanılır; fakat
daha çok koyunda kullanılır (İbnu'1-Esîr)
[18] Hadîsin başlığa delîlliğİ "Eğer yitiğin sahibi
gelirse onu kendisine ver" züiıdedir.
[19] Hadîsin başlığa uygunluğu, Peygamber'in ona bir sene
i'lân etmeyi emretmesi, terkettiği zaman zayi' olmaması ve haklı olmayanın
eline düşmemesi için yitiğin alınmasının meşruluğuna delâlet eder olması
cihetindendir (Aynî).
[20] Buhârî'nin bu hadîsi şevkine göre, bulunan bu yüz
dînâr kıssasını Suveyd, Ubeyy ibn Ka'b'dan işitiyor ve Seleme'ye bildiriyor.
Seleme de Şu'be'ye bu paranın bulan kimse tarafından üç sene i'lân edilmesi
emrolunduğu şeklinde rivayet ediyor. Aradan on sene bir zaman geçiyor, Seleme
ile Şu'be Mekke'de birleşiyorlar. Bu buluşmalarında Seleme, Şu'be'ye: Vaktiyle
sana hikâye ettiğim bu kıssanın zamana âid olan kısmını Suveyd'den üç sene mi,
yoksa bir sene olarak mı işittiğimi pek iyi bilmiyorum diyerek, şübhesini
açıklamayı dînî bir vazife sayıyor.
Şu'be'nin Seleme ile
Mekke'deki bu ikinci buluşması, birinciden on sene sonra olmuştur. Bunu Müslim
ile Tayâlîsî de bu suretle açıklamıştır. Seleme'-nin zamana âid bu şekkİ, fıkhî
hüküm üzerinde müessir olmuş; yitik bulan kimsenin ancak bir sene i'lân etmesi
esâsı kabul edilmiştir. Çünkü şübhe, şübhe edilenin düşmesini gerektirir; o da
üçtür; böylece kesin olanla amel vâcib olur, o da bir yıl i'lân etmektir
(Kastallânî).
[21] Buhârî bu başlık ile el-Evzâî'nin az ile çok arasını
ayırma hususundaki görüşünü reddi işaret etmiş gibidir. Evzâî bulunan az ise
i'lân eder, çok mal ise onu Beytu'l-mâl'e götürür, demiştir. Cumhur ise ona
muhalefet üzeredir... (İbn Hacer).
Buhârî, bu Zeyd ibn
Hâlid hadîsini burada ayrı ayrı senedlerle ve bazen , küçük lâfız
değişiklikleriyle birkaç defa getirmiş bulunuyor.
[22] Bu kendinden önceki başlık için bir fasıl gibidir. Ebû
Zerr nüshasında mevcûd değildir
[23] Bu, hicret hadîsinin Berâ' ibn Âzibvâsıtasıyle Ebû
Bekr'den gelen rivayetinin bir parçasıdır. Buhârî bunun daha bütününü Menâkıb
Kitabı, "İslâm'da Peygamberlik alâmetleri bâbı"nda getirmiştir. Bu
hadîs, Müslim, ez-Zühd'de hicret hadîsi hakkında bir bâb altındaki uzun hicret
hadîsinin bir parçası olarak geçmektedir. Müslim Ter., VIII, 572-575.
Buhârî bu hadîsi Lukata
Bâbları arasına, süt o zaman istihlâk edilen zayi' hükmünde olduğu için
girdirmiştir... (İbnu'l-Munîr).