Cömertlik Cennete Götürür
Allah Teâlâ hazretleri buyuruyor:
Şeytan sizi fakir düşersiniz diye korkutur. Size cimri olmanızı söyler.
Allah ise nafaka hususunda size bir mağfiret ve bolluk vadeder. Allah
ihsanı geniş ve her şeyi hakkıyla bilicidir. (Bakara: 268)
Hâlık Teâlâ Hazretleri buyuruyur.
Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile, başkalarının ihtiyaçlarını kendi
ihtiyaçlarından üstün tutarlar. Kim ki, canının mala olan hırsından ve
cimriliğinden korunursa işte muradlarına erenler onların ta kendileridir.
(Haşr: 9)
Allah Teâlâ Hazretleri buyuruyor:
Ey iman edenler: Kazancınızın en güzellerinden ve sizin için yerden
çıkardıklarımızdan verin. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmadığınız
pek adî ve bayağı şeyleri vermeğe kalkışmayın. Şurasını iyice bilin ki,
Allah herşeyden müstağnidir. Asıl hamde lâyık olan Odur. (Bakara: 267)
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor: (Aişe Sıddıka
radıyallahu anhadan)
Cömertlik öyle bir ağaçtır ki, kökü cennettedir. Dalları da dünyaya
yayılmıştır. Kim ki o ağacın bir dalına tutunursa bu dal onu cennete
götürür...
Cimrilikte öyle bir ağaçtır ki, kökü cehennemdedir, dalları da dünyaya
yayılmıştır. Kim ki onun dallarından birine tutunursa bu dal onu
cehenneme sürükler...
Fahr-i Kâinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyuruyorlar:
Mal, mülk, servet toplayanlar mahvoldu. Ancak bu mal, mülk ve serveti
şöyle yapanlar (mal, mülk ve servetinin zekât ve sadakasını verenler,
onu müslümanların ve mahlûkatın hayrı uğrunda sarfedenler) mahvolmadı.
Muhterem üstaz Mahmud Sami Ramazanoğlu hazretlerinin sehavete ait
anlattıkları menâkıbtan, iki tanesini veriyoruz. Şöyle ki:
Hak celle ve tekaddes hazretleri vahy yoluyla İsa aleyhisselâma
buyuruyor: Filân kuluma git, yarı ömrüne zenginlik verdim, yarı ömrüne
de fakirlik. Hangisini evvela alırsa, ona göre imrâr-ı hayat eder. İsa
aleyhissalâm vaziyyeti tebliğ edince, adamcağız cevaben ben ailemle bu
hususu istişare edeyim de, ondan sonra cevap vereyim diyor. Evine
geliyor, ârife olan hanımına diyor ki:
Hanım şöyle bir teklifle karşılaştım, bana kalırsa evvel fakirliği
isteyelim sonra da zenginliği, çünkü ahir ömrümüzde fakirlik zor olur.
Maneviyatı kuvvetli olan ailesi ise diyor ki:
Hayır, evvela zenginliği isteyeceğiz, şu şartla ki, yediğimizden
yedireceğiz, giydiğimizden giydireceğiz.
Netice zenginliği istiyorlar, uzun bir ömür yaşamalarına rağmen
-yediklerinden yedirdikleri, giydiklerinden giydirdikleri için-
zenginliklerinin zevali olmuyor, refah ve huzur içinde aiherete intikal
ediyorlar.
`
Kıtlık bir zamanda hasisliği ile meşhur olan bir adam varmış. Ailesine
ve kızına kimseye kati surette yiyecek vermemelerini tenbih ediyor. Bir
gün evinden çıkıyor. Dönüşünde bir fakirin elinde bir çörek görüyor ve
hemen soruyor: Sana bu çöreği kim verdi? O da: Şu evin kızı verdi
cevabını verince herif büyük bir öfke ile geliyor, masum kızcağızın sağ
elini bileğine kadar kesiyor.
Hayli zaman sonra, kızcağız gayet hesna (güzel) imiş, hayli varlıklı
aileler kendisine talib oluyorlar. Netice zengin bir gençle evleniyorlar.
Bu sırada kızın babası da yokluk ve fakirlik içinde ölüyor. Ertesi sabah,
kahvaltıda kızcağız mecburen yemeğini sol eliyle yiyor. Bu hali gören
kocasısağ eliyle yemesini tenbih ediyorsa da mecburen kızcağız sol
eliyle yemeğe devam ediyor. Kocası zaten fakirler görgüsüz olur diye
hakarette bulununca, kızcağıza hitaben hatiften bir ses geliyor: uzat
sağ elini... kızcağız sağ elini uzatınca, kesilmiş olan elinin
noksansız hale geldiğini görüyor ve yemeklerini sağ eliyle yemeğe
başlıyor.
Rabbımız zül-celâl vel-kemal hazretlerinin kulları üzerindeki
merhametini teemmül edelim.
Sâdık Dânâ, Mahmud Sami Ramazanoğlu (s. 31).
Kaynak: Altinoluk dergisi, 11/2004
|