DİN AHLAKINI YAŞAMAYAN İNSANLARDA GÖRÜLEN BİR TAVIR BOZUKLUĞU : TAMAHKARLIK

 

Kuran’da bildirildiği üzere, bir Müslümanın karakteri son derece asil ve vakarlı olmalıdır. Asıl ve yegane amacı Allah’ın rızasını kazanmak olan müminlerin her davranışlarına yansıyan bu ahlak, Kuran ahlakını yaşamayan kimselerin basit karakterlerinden tamamen uzaktır. Tamahkar, diğer bir deyişle cimri, açgözlü bir tutum ise basitliğin en önemli göstergelerinden biridir.

 

Allah Kuran’da insanlara nasıl bir ahlaka sahip olmaları gerektiğini, indirdiği hükümlerle ve peygamberlerin hayatlarından örnekler vererek bildirmiştir. Ayetlerde insanlara asıl amaçlarının Allah’ın rızasını kazanmak olması gerektiği haber verilmiş ve sonsuz ahiret hayatlarını cennette geçirebilmeleri için din ahlakına uygun bir yaşam sürmeleri konusunda yol gösterilmiştir. Ancak Kuran ayetlerini gözardı ederek yaşamayı tercih eden kimseler ahiret hayatını unutarak dünya menfaatlerini asıl amaçları haline getirirler. Bu şekilde sadece dünya hayatını gözetmek ve dünyevi çıkarlara hırsla sarılmak insanlar için büyük bir aldanıştır.

Dünya hayatına yönelik bu tür bir bakış açısına sahip insanların en belirgin özelliklerinden biri tamahkarlıktır. Tamahkarlık gösterip basit menfaatlerin peşinden koşmak, kişiyi daima küçük düşürür.

 

’Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan  (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.’ (İnsan Suresi, 27)

 

Tamahkarlık Basit İnsanlara Özgüdür

Tamahkarlık insanı alçaltan bir tutumdur ve manen büyük zarara yol açar. Tamahkar bir kişi, hırsı yüzünden sahip olduğu üstün değerleri bırakarak değersiz şeylerin peşine düşer. Allah’ın rızasını, rahmetini ve sonsuz nimetlerle donatılmış cennetini istemek ve bunun için çaba göstermek yerine, dünyanın düşük ve geçici yararını ister. Hırsla dolu olduğundan ilerisini görmeyip sadece içinde bulunduğu anı, hemen elde edebileceğini düşündüğü menfaatleri gözetir. ’Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.’ (İnsan Suresi, 27) ayetinde buyrulduğu gibi ahireti göz ardı eder. Tamahkarlık gösterip mal, mülk, mevki hırsı ile menfaat peşinden koşmak, kişiyi basitliğe iter ve daima küçük düşürür. Oysa dünya menfaatlerine hırs göstererek sarılmak ve ona tamah etmek insan için bir aldanıştır. Bu duruma düşmemek için ise nefsin istek ve tutkularına göre hareket etmemek gerekir.

Allah Kuran’da ’... Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir...’ (Enfal Suresi, 67) buyurmaktadır. Bir başka ayetinde ise Allah, mala mülke duyulan düşkünlüğe karşılık ’... Allah’ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz...’ (Kasas Suresi, 80) şeklinde buyurur. Çünkü kişi hırsına kapılınca hatalara ve kötülüklere iyice açık hale gelir. Kimi biraz daha fazla yiyecek, giyecek için, kimi daha fazla eğlenebilmek, daha yüksek bir hayat standardı elde edebilmek için, kimi ise daha yüksek bir mevkiye gelebilmek için inandığı değerlerden tavizler verir. Oysa bunların tamamı geçici ve önemsizdir. İnsan bir tabak yemekle doymakta, tek bir gömleği yıllarca giyebilmektedir. Evi ne kadar büyük olursa olsun ancak küçük bir bölümünü kullanmaktadır. İçinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun insan böyle bir basitliğe asla yanaşmamalı, haysiyetli davranmalıdır. Şayet zor şartlar söz konusu ise çaba gösterip Allah’a tevekkül etmeli ama asla büyük ya da küçük hiçbir şeye tamah etmemelidir. İhtiyacı olan herşeyi yalnızca Allah’tan istemeli, yalnız O’na rağbet etmelidir. Allah bir ayetinde ’Rabbiniz’den bir fazl istemenizde sizce sakınca yoktur...’ (Bakara Suresi, 198) buyurmaktadır. Ayette de bildirildiği gibi, bir insan Allah’tan her türlü nimeti isteyebilir. Göklerde ve yerde olan tüm canlıların rızkını veren, onları yaratan ve yaşatan Rabbimiz, iman eden kullarına böyle güzel bir nimet vermiş ve onların dualarına karşılık vereceğini müjdelemiştir. Tevbe Suresi’nin 28. ayetinde ise ’...Eğer ihtiyaç içinde kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi Kendi fazlından zengin kılar...’ buyurmaktadır.

 

Basitlik; insanın, ruhunu Kuran ahlakına uygun bir şekilde derinleştirememesi, Allah’a yakın olma ve O’nun rızasını kazanma konusunda istekli olmaması sonucunda, davranış ve düşünce biçiminde meydana gelen yüzeyselliktir. Bu yüzeysellik, insanın, Allah’ın gücünün sınırsızlığını, kendi etrafında ve dünya üzerinde meydana gelen olaylardaki hikmetleri ve yaşamın gerçek manasını anlamada zayıf bir kavrayışa sahip olması şeklinde kendini gösterir. Allah’ın varlığını ve gücünü kavrayan samimi bir Müslümanın gösterdiği güzel ahlak ile bu şekilde yüzeysel bakış açısına sahip bir insanın ortaya koyduğu ahlak, kişilik ve davranış biçimleri birbirinden tamamen farklıdır. Müslümanlar son derece asil bir ruha, yüksek bir kişilik kalitesine ve derin bir anlayışa sahip olurlarken, basit insanlar kendilerini alçaltan bir karakter yapısına sahip olurlar.

 

Müslümanlar Allah’ın lütfetmesiyle soylu bir ruha sahip olduklarından  Allah’ın ’Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet; Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna.’ (Fatiha Suresi, 4-6) ayetlerinde bildirdiği şekilde her türlü nimet ve yardımı Allah’tan beklerler. İhtiyaç içinde olsalar bile bunu vakarlarından dolayı insanlara belli etmezler. Böyle güzel bir ahlakın makbuliyetine Rabbimiz şöyle dikkat çekmiştir:

(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler... (Bakara Suresi, 273)

’Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. ’Biz size, ancak Allah’ın yüzü (rızası) için  yediriyoruz; sizden ne bir karşılık   istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık suratlı, zorlu bir gün   nedeniyle Rabbimiz’den korkuyoruz.’ (İnsan Suresi, 8-10)

Yine Allah’ın ’Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler...’ (Haşr Suresi, 9) ayetinde bildirdiği gibi kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile yine tavırları almaya değil, vermeye yöneliktir.

 

Daha Fazlasına Sahip Olma Hırsı

Müslümanlar tamahkarlığın tam zıddı olan bu onurlu ve fedakar tavırlardan büyük bir zevk alırlar. Tamahkar insanlar ise kendilerinde olan nimetleri hırsla sahiplenir, şükretmeyi akıllarına getirmezler. Bu sebeple de bir türlü ellerindeki nimetlerden dolayı sevinç duyamazlar. Zihinlerinde hep daha da fazlasını elde etme arzusu vardır. Hatta ihtiyaçları olmasa bile yalnızca daha fazlasına sahip olma hırsı içinde yaşarlar ve çok küçük şeylere tamah edebilirler.  Allah ayetlerde bu gerçeği haber verir ve bu insanların din ahlakını yaşamamakta ısrarlı olduklarına dikkat çeker:

’Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; Ki Ben ona, ’alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim. Göz önünde-hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha artırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur). Hayır; çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı ’kesin bir inatçıdır.’(Müddessir Suresi, 11-16)

Kendi ellerinde olanı harcamaktan çekinen ve ellerini sımsıkı tutan bu basit karaktere sahip insanlar başkalarına karşı ise tam tersi bir tavır içindedirler. Allah Kuran’da ’Eksik ölçüp tartanların vay haline, Ki onlar, insanlardan ölçerek aldıklarında noksansız alırlar. Kendileri onlara ölçtüklerinde veya tarttıklarında eksiltirler.’ (Mutaffifin Suresi, 1-3) ayetleriyle onların tamahkarlıklarından kaynaklanan sahtekarlıklarını deşifre ederek haber verir. Oysa bu, Allah’ın razı olmadığını Kuran’da bildirdiği ve insanları sakındırdığı basit bir tavırdır. Rabbimiz bir ayetinde ’Onlardan bazı gruplara, kendilerini denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının süsüne gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha süreklidir.’ (Taha Suresi, 131) buyurarak iman eden kullarını uyarmış ve Kendi Katından vereceği nimetlerin daha hayırlı olduğunu hatırlatmıştır.

 

Tamahkarlık Örnekleri

Tamahkarlık yalnız maddi birtakım değerlerle sınırlı bir kavram değildir. Verilen bir cevapta, sarf edilen bir sözde ve bunların yanı sıra pek çok ayrıntıda bu kötü ahlak kendini gösterebilir. Basit insan kendi deyimiyle ’lafın altında kalmaz’; son sözü söylemeye tamah eder. Kimi insanlar her fırsatta konuşmalarının arasına yabancı dilden kelimeler ve vurgular serpiştirerek dil bildiklerini vurgulamaya çalışırlar. Düz ve sade anlatım yerine, söylemek istedikleri kelimenin Türkçesini hatırlayamıyor gibi yaparlar. İnsanlara gösteriş yapabilmek için birkaç kelimeye tenezzül ederler. Benzer şekilde marka, araba, yazlık gibi genelde sahip olunan maddi imkanları vurgulamaya yönelik konuşmaların hemen hemen çoğunun temelinde bu basitlik vardır. Halbuki böyle geçici dünya metalarına düşkünlük göstermek insan için büyük bir utanç vesilesi olmalıdır. Bu basitliğe tenezzül eden kişi ne kadar küçük duruma düştüğünü bilmelidir. Sahip olduğu herşeyin yalnızca göz açıp kapayıncaya kadar geçecek olan dünya hayatına ait olduğunu, ölümle birlikte sonsuza kadar tümünün geride kalacağını unutmamalıdır.

 

Tamahkarlık gibi çirkin davranışların beraberinde getirdiği basitlikten kurtulmanın yolu, insanın Kuran ahlakını yaşamasıdır. Tüm samimiyetiyle Allah’a teslim olmaya karar vermiş; O’nun razı olduğu şekilde yaşamaya tam niyet etmiş kişiler tamahkarlık gibi kötü ahlak özelliklerindenkolayca uzaklaşırlar. İnsanın geçmişte hatalı davranışlarda  bulunmuş olması, tamahkarlık gibi basit insanlara özgü tavırlar göstermiş olması önemli değildir. Önemli olan, kişinin Allah’ın rızasını kazanmaya yönelik karar alması ve bu yönde  samimi bir çaba göstermesidir.

 

...Ancak (cahilyede) geçen geçmiştir. Çünkü bu, ’çirkin bir hayasızlık’ ve ’öfke duyulan bir  iğrençliktir.’ Ne kötü bir yoldu o!.. (Nisa Suresi, 22)

 

Elde edilen çok küçük çıkarları kar bilmek de bu çirkin ahlakın bir türüdür. Tamahkar insanlar şaşırtıcı derecede küçük menfaatleri elde etmeyi kar olarak görürler. Örneğin arkadaşlarından önce davranarak daha iyi bir yere geçip oturmak ya da gittiği bir yerde hiç para harcamadan yemek yiyebilmek mutluluk vesilesi olan önemli olaylardır. Katıldıkları bir davette açık büfeden faydalanabilmek için birbirinin önüne geçmeye çalışan, daha fazla yiyecek olan tabağı bir şekilde almaya çalışan insanlar da aynı basitlikte insanlardır. Dahası bunların çoğu hiç ihtiyacı olmadığı halde bir tabak yemeğe tamah edebilen insanlardır. Bu da göstermektedir ki tamahkarlık kişilerin sahip oldukları imkanların genişliği ya da darlığı ile değil, tamamen din ahlakından uzak basit bir ruha sahip olmaları ile ilgili bir konudur. Çok kısıtlı imkanlara sahip olmasına rağmen hiçbir ihtiyacını kimseye belli etmeyen onurlu insanlar olduğu gibi, son derece varlıklı olmasına rağmen elini sımsıkı tutan ve çok küçük şeylere bile tamah eden insanlar oldukça fazladır. Örneğin zengin ve ünlü biri, ziyaret ettiği herhangi bir yerde, girdiği herhangi bir mütevazi dükkandan küçük de olsa bir hediyeyle ayrılır. Muhtemelen hediyeleri veren kişiler son derece dar imkanlar içinde yaşayan insanlardır. Ziyarete gelen kişi ise bu küçük yerde yediği yemeğin parasını ödememeyi bile kar olarak gören, aslında ihtiyaç içindeki insanların imkanlarına tamah eden zengin bir kişidir.

Bunun gibi, basit insanlar hediye alma gibi konularda son derece tamahkardırlar. Böyle bir insan çevresindekilerden hediye alabilmek için sürekli olarak yılbaşı, doğum günü, yıldönümü gibi önemli günleri hatırlatırlar. Hediye almaları için arkadaşlarına şaka yollu imalarda bulunurlar. Sözde şaka olan bu imalar karşı tarafı bu kişiye hediye almaya zorlar. Bunun yanı sıra bir eşyayı sürekli olarak çok beğendiklerini söyleyerek karşısındaki kişinin o eşyayı kendisine hediye etmesi beklentisi içinde olurlar. Benzer şekilde, çok küçük şeylere tamah eder ve bunları elde etmeyi kendince kar olarak görürler.

 

Basit Ahlaktan Nasıl Kurtulunur?

Basitlik; ne eğitimle, ne kültür seviyesi ile, ne de zenginlik, yoksullukla ilgili bir durum değildir. Ancak Allah rızasına göre hareket eden, dünya hayatını değil ahireti hedefleyen müminler hırs yapmayan tokgözlü insanlardır. Onlar hırs, tamah gibi din ahlakına uymayan tutum ve davranışlardan kaçınırlar. Çünkü iman edenler, içinde bulundukları anın geçici yararlarını değil, sonsuz ahiret hayatını gözetirler.

Peygamber Efendimiz (sav) de hadis-i şeriflerinde iman edenleri tamahkarlığa karşı uyarmış, ’Sakın tamahkar olmayın! Tamah, fakirliğin ta kendisidir.’ [Taberânî] buyurmuşlardır. Bir başka hadis-i şeriflerinde ise; ’Müminin izzeti, insanlara karşı tokgözlü olmasıdır.’ [Hakim] buyurarak tamahkarlıktan uzak olmasının mümini izzetli kıldığına dikkat çekmişlerdir. Bir başka hadisinde ise Hz. Muhammed (sav), dünyayı hırs edinen ile etmeyen arasındaki farkı şöyle bildirmiştir:

Kim ki arzusu, amacı dünya olursa Allah o kimsenin aleyhine işini darmadağın eder, fakirliğini iki gözünün arasında kılar (yani dünyalığı elde etmek uğrunda sıkıntılar çeker, ihtirası da dinmez) ve dünya (nimet ve malın)dan kendisi için (kaderinde) yazılmış olan miktardan başka hiçbir şey ona gelmez. Kimin niyeti, arzusu ahiret olursa Allah o kimse için (dağınık) işini toparlar (düzenler), zenginliğini kalbine yerleştirir, dünya (nimetleri ile malı) da boyun eğerek (rahatlıkla) gider.’ (İbni Mace, Cilt 10, Sf.374)

Bediüzzaman Said Nursi de bir tefekküründe bizlere hırsla bir şeyin üstüne düşenin ondan mahrum olabileceğini şöyle hatırlatır:

Hırs, sebeb-i mahrumiyettir (mahrumiyet sebebidir); tevekkül ve kanaat ise, vesile-i rahmettir (rahmet vesilesidir). (Mektubat, sf.271)

 

 

Kaynak: Arastirma dergisi,  Nisan, 2005

 

.